68 research outputs found

    Karşıyaka Prevalance and Awareness of Hypertension Study (KARHIP)

    Get PDF
    Background: The study was planned to assess potential differences in hypertension prevalance and hypertension related demographic properties in an urban area with relatively higher income and cultural population compared to the national average. Methods: Fieldwork was done by educated and dedicated personnel at Karsiyaka Municipality Building by one by one interviewing poll, blood pressure measurement, rhythm and body composition analysis in February 2014. Hypertension was defined as an average systolic blood pressure ≥140 mmHg or an average diastolic blood pressure ≥90 mmHg. Results: Out of a total of 1417 (627 males and 790 females) people enrolled, 780 people were hypertensive (prevalence 55%). Hypertension prevalence in the middle age group (age 35-65) was 46% and in the geriatric age group (age>65) it was %79. 216 out of 780 hypertensive (27.7%) people were not aware of their disease. The proportion of people taking antihypertensive treatment was 69.4% and the proportion under control was 34.7%, whereas the control rate was 50.1% in 541 patients who were aware of their diseases. Conclusions: Hypertension prevalances in our study were similar to the PatenT 2 trial prevalances, which were 46 % for the middle age group and 78% for the geriatric age group. Compared to PatenT 2 data, the rate of hypertension awareness (54.7% vs 72.3%) and the rate of being under treatment (47.5% vs 69.4%) were higher. The rate of controlled hypertension was a little bit higher (28.7 % vs 34.7% ) in our group, whereas control rates in aware and treated groups were similar (53.9 % and 50.1 %) in both studies

    Survival results according to Oncotype Dx recurrence score in patients with hormone receptor positive HER-2 negative early-stage breast cancer: first multicenter Oncotype Dx recurrence score survival data of Turkey

    Get PDF
    BackgroundThe Oncotype Dx recurrence score (ODx-RS) guides the adjuvant chemotherapy decision-making process for patients with early-stage hormone receptor-positive, HER-2 receptor-negative breast cancer. This study aimed to evaluate survival and its correlation with ODx-RS in pT1-2, N0-N1mic patients treated with adjuvant therapy based on tumor board decisions.Patients and methodsEstrogen-positive HER-2 negative early-stage breast cancer patients (pT1-2 N0, N1mic) with known ODx-RS, operated on between 2010 and 2014, were included in this study. The primary aim was to evaluate 5-year disease-free survival (DFS) rates according to ODX-RS.ResultsA total of 203 eligible patients were included in the study, with a median age of 48 (range 26-75) and median follow-up of 84 (range 23-138) months. ROC curve analysis for all patients revealed a recurrence cut-off age of 45 years, prompting evaluation by grouping patients as ≤45 years vs. >45 years. No significant difference in five-year DFS rates was observed between the endocrine-only (ET) and chemo-endocrine (CE) groups. However, among the ET group, DFS was higher in patients over 45 years compared to those aged ≤45 years. When stratifying by ODx-RS as 0-17 and ≥18, DFS was significantly higher in the former group within the ET group. However, such differences were not seen in the CE group. In the ET group, an ODx-RS ≥18 and menopausal status were identified as independent factors affecting survival, with only an ODx-RS ≥18 impacting DFS in patients aged ≤45 years. The ROC curve analysis for this subgroup found the ODx-RS cut-off to be 18.ConclusionThis first multicenter Oncotype Dx survival analysis in Turkey demonstrates the importance of Oncotype Dx recurrence score and age in determining treatment strategies for early-stage breast cancer patients. As a different aproach to the literature, our findings suggest that the addition of chemotherapy to endocrine therapy in young patients (≤45 years) with Oncotype Dx recurrence scores of ≥18 improves DFS

    İmperfore Himende Yeni Bir Himenotomi Tekniği

    No full text
    İmperfore Himende Yeni Bir Himenotomi Tekniği&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; M.T.Çetin, C.Soysal, C.Çetin&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi KadınHastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıGiriş: &nbsp;İmperfore himen,primer amenoreye neden olan kadın genital sisteminin en sık end organproblemlemlerinden biridir. &nbsp;Hidrokolpos,hematokolpos ve hamatometra bu duruma sekonder olarak gelişen klinikdurumlardır. Literatürde ailesel olgular bildirilmesine rağmen, çoğunluklasporadik olarak görülür. İmperfore himen insidansı yaklaşık olarak % 0.014 - %0.02’dir ve genellikle menstrual siklus başlayana kadar asemptomatik kalabilir.Olguların çoğu adölesan dönemde tanı alır. Adölesan dönemde primer amenorenedeni ile gelen genç kızlarda asemptomatik veya başvurudaki gecikme süresinebağlı olarak semptomatik yani hematokolpos veya hematometrokolposun ortayaçıkardığı klinik bulgular (ağrı, pelvik kitle gibi) ile karşımıza gelebilir. Buhastalar için tedavideki amaç mevcut biriken kanın dışarı drene olmasınısağlamaktır. Literateratürde klasik olarak önerilen himenotomi tekniği haçşeklinde bir insizyon yapılması veya ince iğne ile drenajdan ibarettir (1).Fakat bu teknik sonrasında himende kaideye ulaşan defektler oluştuğu için bazıtoplumlarda (özellikle müslüman toplumlarda) &nbsp;sosyal problemler yaratabilmektedir.Sunacağımız vakada bunun önüne geçecek yeni bir teknikden bahsedeceğiz. Olgu Sunumu: &nbsp;17 yaşında hasta polikliniğimize karın ağrısıve hiç adet görememe (primer amenore) nedeni ile başvurdu. Hasta öyküsündeherhangi bir sistemik hastalığı olmadığı ve geçirilmiş operasyon öyküsününbulunmadığı öğrenildi. Periyodik karın ağrısı tarifleyen hastaya yapılan genelfizik muayenede sekonder seks karakterlerinin geliştiği gözlendi. Meme ve pubikkıllanmanın Tanner evre 4 olduğu izlendi. Jinekolojik muayenesindeinspeksiyonda labiumlar arasında bombeleşen ve imperfore himen ile uyumlu, morrefle veren görüntü izlendi. Yapılan abdominal USG’ de mesane posteriorundaimperfore himene bağlı hematokolpos ve hematometra oluştuğu görüldü. İntravenözpiyelografi (IVP) sonucu üriner sistem anomalisi saptanmadı. Hastayaoperasyonda Çetin tekniği olarak adlandırdığımız himene annüler tarzda koterile insizyon yapıldı ve mevcut olan kan drene edildi. Yapılan bu drenaj sonrasıpost op dönemdeki kontrol abdominal USG ile hematokolpos ve hematometragörüntülerinin kaybolduğu, ve hastanın klinik bulgularının olmadığı tespitedildi. Hastanın bundan sonraki 1 yıllık takibinde düzenli adet gördüğü herhangibir şikayetinin olmadığı öğrenildi. Hastanın daha sonraki kontrollerindeyapılan himen muayenesinde himenin anuler tarzda ve intakt olduğu izlendi. Bubilgiler ailesi ve kendisi ile paylaşıldığında ailenin ve hastanın çok mutluolduğu gözlenmiştir.&nbsp;Sonuç:&nbsp;Klasik haç insizyonu tekniğinden farklıolarak&nbsp; ‘’Çetin Tekniği’’ ile himenannüler tarzda, doğal yapısına uygun bir şekilde insize edilerek himendeflorasyonuna bağlı hastanın sosyal hayatında karşılaşılabileceği problemlerindenkurtulmuş birey ve bireyler sağlamak her hekimin bir görevi olmalıdır. Tedavisadece cerrahi olarak değil, hastanın psikolojisini de düşünerekuygulanmalıdır. 1- Journal List, Nephrourol Mon, v.5(5); 2013 Nov PMC3955283İmperfore Himende Yeni Bir Himenotomi Tekniği&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; M.T.Çetin, C.Soysal, C.Çetin&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi KadınHastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıGiriş: &nbsp;İmperfore himen,primer amenoreye neden olan kadın genital sisteminin en sık end organproblemlemlerinden biridir. &nbsp;Hidrokolpos,hematokolpos ve hamatometra bu duruma sekonder olarak gelişen klinikdurumlardır. Literatürde ailesel olgular bildirilmesine rağmen, çoğunluklasporadik olarak görülür. İmperfore himen insidansı yaklaşık olarak % 0.014 - %0.02’dir ve genellikle menstrual siklus başlayana kadar asemptomatik kalabilir.Olguların çoğu adölesan dönemde tanı alır. Adölesan dönemde primer amenorenedeni ile gelen genç kızlarda asemptomatik veya başvurudaki gecikme süresinebağlı olarak semptomatik yani hematokolpos veya hematometrokolposun ortayaçıkardığı klinik bulgular (ağrı, pelvik kitle gibi) ile karşımıza gelebilir. Buhastalar için tedavideki amaç mevcut biriken kanın dışarı drene olmasınısağlamaktır. Literateratürde klasik olarak önerilen himenotomi tekniği haçşeklinde bir insizyon yapılması veya ince iğne ile drenajdan ibarettir (1).Fakat bu teknik sonrasında himende kaideye ulaşan defektler oluştuğu için bazıtoplumlarda (özellikle müslüman toplumlarda) &nbsp;sosyal problemler yaratabilmektedir.Sunacağımız vakada bunun önüne geçecek yeni bir teknikden bahsedeceğiz. Olgu Sunumu: &nbsp;17 yaşında hasta polikliniğimize karın ağrısıve hiç adet görememe (primer amenore) nedeni ile başvurdu. Hasta öyküsündeherhangi bir sistemik hastalığı olmadığı ve geçirilmiş operasyon öyküsününbulunmadığı öğrenildi. Periyodik karın ağrısı tarifleyen hastaya yapılan genelfizik muayenede sekonder seks karakterlerinin geliştiği gözlendi. Meme ve pubikkıllanmanın Tanner evre 4 olduğu izlendi. Jinekolojik muayenesindeinspeksiyonda labiumlar arasında bombeleşen ve imperfore himen ile uyumlu, morrefle veren görüntü izlendi. Yapılan abdominal USG’ de mesane posteriorundaimperfore himene bağlı hematokolpos ve hematometra oluştuğu görüldü. İntravenözpiyelografi (IVP) sonucu üriner sistem anomalisi saptanmadı. Hastayaoperasyonda Çetin tekniği olarak adlandırdığımız himene annüler tarzda koterile insizyon yapıldı ve mevcut olan kan drene edildi. Yapılan bu drenaj sonrasıpost op dönemdeki kontrol abdominal USG ile hematokolpos ve hematometragörüntülerinin kaybolduğu, ve hastanın klinik bulgularının olmadığı tespitedildi. Hastanın bundan sonraki 1 yıllık takibinde düzenli adet gördüğü herhangibir şikayetinin olmadığı öğrenildi. Hastanın daha sonraki kontrollerindeyapılan himen muayenesinde himenin anuler tarzda ve intakt olduğu izlendi. Bubilgiler ailesi ve kendisi ile paylaşıldığında ailenin ve hastanın çok mutluolduğu gözlenmiştir.&nbsp;Sonuç:&nbsp;Klasik haç insizyonu tekniğinden farklıolarak&nbsp; ‘’Çetin Tekniği’’ ile himenannüler tarzda, doğal yapısına uygun bir şekilde insize edilerek himendeflorasyonuna bağlı hastanın sosyal hayatında karşılaşılabileceği problemlerindenkurtulmuş birey ve bireyler sağlamak her hekimin bir görevi olmalıdır. Tedavisadece cerrahi olarak değil, hastanın psikolojisini de düşünerekuygulanmalıdır. 1- Journal List, Nephrourol Mon, v.5(5); 2013 Nov PMC3955283</p

    Vajinal makat doğumlar: Son 30 yıldaki eğilim

    No full text
    Vajinal makat doğumların sıklığı gün geçtikçe azalmaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu eğilim vardır. J Turk Soc Obstet Gynecol 2014;4:252Vaginal breech delivery incidence is progressively decreasing. This trend exists in our country like other countries around the world. J Turk Soc Obstet Gynecol 2014;4:25

    Pregnancy and Toxoplasma Infection

    No full text
    Toksoplazma gondii isimli bir protozoanın sebep olduğu toksoplazmozis enfeksiyonu gebelikte fetal anomalilere ve düşük-ölü doğum gibi olumsuz perinatal sonuçlara yol açabildiği için oldukça önemlidir. Özellikle çiğ et, kontamine yiyeceklerle bulaşan bu enfeksiyonun prenatal dönemde uygun zamanda, doğru tanı ve yönetimi ile ciddi nörolojik sekel riski azaltılabilmektedir. Dolayısıyla gebe takibi yapan klinisyenlerin bu enfeksiyonu derinlemesine bilmesi önem arz etmektedir. Bu amaçla makalemizde, toksoplazma enfeksiyonun prenatal dönemde tanısı, komplikasyonları ve tedavisini özetlemeyi amaçladıkToxoplasmosis is an infectious disease caused by a protozoa named Toxoplasma gondii. It is a very important disease because it is related to fetal anomalies and poor perinatal outcomes like abortus and stillbirth. It spreads via uncooked meat and contaminated food. Timely and appropriate treatment and management of this infection prenatally reduces the risk of serious neurological sequelae. Therefore it is crucial that clinician who takes care of pregnant women know this infection deeply. In this review we aimed to summarize the prenatal diagnosis, complications and treatment of toxoplasma infectio

    SETTING INITIAL SECRET KEYS IN A MOBILE AD HOC NETWORK

    No full text
    Abstract. Mobile ad hoc networks require specialized authentication protocols due to the mobility of users and lack of always-available trusted servers. There are a variety of mobile ad hoc authentication protocols for creating session and group keys, once a subset of individual nodes are signed in, i.e., established their shared secret keys. In this paper, we address the issue of setting initial secret keys for the nodes in a mobile ad hoc network architecture. While there are some new approaches such as the resurrecting duckling protocol, we address more practical issues. We have developed new protocols for setting the initial keys and extending the circle of authenticated nodes as new nodes arrive to join the network. We created an experimental system for the Linux platform in the Java programming language using the Bluetooth as the networking architecture. Our protocols can be used to create a mobile ad hoc network of authenticated nodes of cell phones, palm and pocket PC computers, and laptop computers. In this paper, we describe the design and implementation details of the protocols and summarize the results of our benchmarking tests.

    Ses Kitabı

    No full text
    Kent sesleri üzerine disiplinlerarası bir değerlendirme.</p
    corecore