134 research outputs found

    One year results of raloxifene and calcitonin treatments in postmenopausal osteoporosis

    Get PDF
    Amaç: Yaslı osteoporozlu kisilerde özellikle de postmenopozal kadınlarda kemik kırık riski daha yüksektir. Raloksifen postmenopozal osteoporozun önlenmesinde ve tedavisinde kullanılan selektif östrojen reseptör modülatörüdür. Kalsitonin kemik rezorpsiyonunu inhibe eder ve osteoporozlu bireylerde kullanım için önerilir. Bu çalısma postmenopozal osteoporozda raloksifen ve kalsitonin tedavilerinin etkilerini arastırmak ve kemik mineral yogunlugu (KMY) degerlerini kıyaslamak için planlandı. Yöntem: Bu amaçla çalısmaya 44 postmenopozal osteoporozlu (raloksifen grubu: 22, kalsitonin grubu: 22) hasta alındı. Hastalar rastgele olarak iki gruba ayrıldı. Hastalarda lomber omurganın ve sol femur proksimalinin KMY'u dual energy X-ray absorptiometry kullanılarak tedavi öncesi ve tedavinin birinci yılı sonunda olmak üzere iki kez ölçüldü. Birinci gruba günde 60 mg raloksifen verilirken, ikinci gruba kalsitonin 200 IU/ gün nazal olarak verildi. Yöntem: Bu tedaviler sonrası lomber omurgada raloksifenle (p=0.011) ve kalsitoninle (p=0.008) istatistiksel olarak belirgin bir düzelme saptanırken, femurKMYölçümlerinde her iki grupta birinci yılın sonunda anlamlı bir iyilesme saptanmadı (p>0.05). Gruplar arası kıyaslamalarda ise KMY iyilesmesi açısından bir farklılık bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Postmenopozal osteoporozlu hastalarda raloksifen ve kalsitonin tedavileri bir yılın sonunda trabeküler kemikte belirgin olarak iyilesmesaglarken kortikal kemikte degisiklik gözlenmedi.Objective: The risk of bone fractures is higher in osteoporotic elderly people, particularly in postmenopausal women. Raloxifene is the only selective estrogen receptor modulator that has been approved for the prevention and treatment of postmenopausal osteoporosis. Calcitonin inhibits bone resorption and is recommended for use in women with osteoporosis. This study was performed to investigate the effects of raloxifene and calcitonin treatments in postmenopausal osteoporosis by comparison of the respective bone mineral density (BMD) values. Materials and methods: Forty four women with postmenopausal osteoporosis (raloxifene: 22 , calcitonin :22) were enrolled in this study. Patients were divided into two groups randomly. BMD was measured twice in the lumbar spine and left proximal femur before treatment and at the end of one year by using dual energy X-ray absorptiometry. Raloxifene was administered at a dose of 60 mg/day to the first group; calcitonin was given 200IU per day as a nasal spray. Results: Although statistically significant improvement was found in the lumbar spine with raloxifene (p=0.011) and calcitonin (p=0.008) treatments, no improvement was determined in femur BMD (p>0.05) level at end of the first year. Statistical difference was not observed between two groups (p>0.05). Conclusion: While significant improvement was produced in trabecular bone with raloxifen and calcitonin treatments at the end of one year, no change was observed in cortical bone by the two treatments

    Dokuz Tip Mizaç Ölçeği'nin Geçerlik ve Güvenirliği

    Get PDF
    The aim of this study is to develop a scale compatible with the Nine Types Temperament Model (NTTM), which did not have any prior measurement tools to scientifically prove its reliability and validity. NTTM is created by re-evaluating the Enneagram System –a system that defines nine personality types- used for analyzing and comprehending ego mechanisms. Nine Types Temperament Scale (NTTS) which is a self-rated instrument composed of 91 items with three-point Likert type was developed from this model and applied to 990 participants. Confirmatory factor analyses were carried out in order to evaluate whether the scale fits to the model related to the temperament model. In exploratory factor analyses of the scale eigen values of nine factors vary between 8.089 and 1.661, and represent 39.04% of the total variance. In confirmatory analyses of the scale CFI value is 0.88, GFI value is 0.845, IFI value is 0.88 and RMSEA value is 0.054. Test-retest reliability of the scale was evaluated with 46 participants. Cronbach alpha value of the whole scale is 0.75, while Cronbach alpha values for every temperament type were calculated as 0.77, 0.79, 0.68, 0.71, 0.80, 0.74, 0.71, 0.83 and 0.77 respectively. Concurrent validity was performed with Cloninger's TCI (Temperament and Character Inventory) and Akiskal's TEMPS-A (Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Paris and San Diego Autoquestionnaire Version). The types of NTTM showed significant correlations with TCI and TEMPS-A. Results of the study support that NTTS is a reliable and valid scale.Bu çalışmada, benlik mekanizmalarını dokuz kişilik tipi ile açıklayan Enneagram Sistemi'nin yeniden yorumlanması ile oluşturulan ve günümüzde geçerlik ve güvenirliği bilimsel açıdan kanıtlanmış bir ölçüm aracı bulunmayan Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM) ile uyumlu bir ölçek geliştirilmesi amaçlanmıştır. 91 maddeden oluşan ve üçlü Likert tipi bir öz bildirim ölçeği olan Dokuz Tip Mizaç Ölçeği (DTMÖ) 990 üniversite öğrencisine uygulanmıştır. Ölçeğe uygulanan açıklayıcı faktör analizlerinde dokuz faktörün öz değerleri 8.08 ve 1.66 arasında değişmekte ve toplam varyansın %39.04'ünü temsil etmektedir. Ölçeğin modele uygunluğunu saptamak için doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Ölçeğin doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre CFI değeri 0.88, GFI değeri 0.845, IFI değeri 0.88 ve RMSEA değeri 0.054'tür. Ölçeğin test-tekrar test güvenirliği 46 katılımcıyla sınanmıştır. Ölçeğin tümü için Cronbach alfa değeri 0.75, tipler için sırasıyla 0.77, 0.79, 0.68, 0.71, 0.80, 0.74, 0.71, 0.83, 0.77’dir. Ölçeğin eş zamanlı geçerliği Cloninger'in MKE (Mizaç ve Karakter Envanteri) ve Akiskal'in TEMPSA( Temparement Evaluation of Memphis, Pisa, Paris and San Diego- Autoquestionnaire) ölçekleriyle sınanmıştır. DTMM'deki tipler TCI ve TEMPS-A ile anlamlı bağıntılar göstermiştir. Araştırmanın sonuçları DTMÖ'nün geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu desteklemektedir

    Fiber Optik Fabry-Perot Akustik Sensörler için Yeni Bir Diyafram Malzemesi Olarak 2D GaSe Benzetimi

    Get PDF
    Algılanacak akustik/basınç sinyalinin şiddet ve frekans değerine duyarlı uçlar üretmek diyafram tasarımının doğru yapılmasıyla sağlanır. Kullanılan diyafram malzemesinin hem geometrik boyutları hem de yapısal özellikleri (yoğunluk, Young modülü, Poisson oranı gibi) sensör performansını etkileyen unsurlardır. Bu durumdan ötürü literatürde farklı tipte diyafram malzemeleri araştırılmaktadır. Bu çalışmada diyafram tabanlı fiber optik Fabry-Perot (FP) akustik sensörlerde kilit rol oynayan diyafram performansı üzerine hesaplamalar verilmiştir. Hesaplamalarda diyafram olarak grafen benzeri iki boyutlu (2D) Galyum Selenit (GaSe) kullanılmıştır. 2D malzemeler sınıfına ait GaSe malzemesi fiber optik FP akustik sensör uç tasarımında diyafram olarak ilk defa hesaplanmış ve benzetim yoluyla sensör ucunun performansı teorik olarak elde edilmiştir. Teorik hesaplamalar ve benzetimler neticesinde 2D GaSe malzemesi fiber optik FP akustik sensör uç üretiminde diyafram olarak kullanılabileceği öngörülmüştür. Oluşturulan uçların frekans cevapları ve akustik basınca duyarlılığı teorik olarak hesaplanmış ve literatürde kullanılan diğer geleneksel malzemelerden elde edilen sonuçlar ile karşılaştırılarak verilmiştir. Sensör görünürlüğü ve frekansı açısından GaSe malzemesinin kullanım alanına göre alternatifler sunduğu görülmüştür

    Dokuz Tip Mizaç Ölçeği Ergen (DTMÖ-E) Formunun Geçerlik- Güvenirliği ve Ergenlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu İle Mizaç Tipleri Arasındaki İlişki

    Get PDF
    The purpose of this study is developing adolescent form (11-16 years old) of Nine Types Temperament Scale (NTTS) depending on Nine Types Temperament Model (Study 1) and evaluating and searching the relationship between Attention Deficit and Hyperactivity Disorder (ADHD) and Types of NTTM (Study 2). Sample of Study I consist of 1240 students who are between 11 and 16 years old. Pilot form of the Scale which consists of 90 items is tested with confirmatory factor analysis and with convergent and discriminant validity and the last version of the measure which consist of 82 items is prepared. Basic Personality Traits Inventory (BPTI) which depends on Fife Factor Model is used for Criterion-related validation. Results show that NTTS-A is valid and reliable measure for evaluating temperament types between 11-16 years adolescents. Their fit index is calculated as χ2 /df <3; SRMR, 0.06; RMSEA, 0.045; CFI, 0.909: TLI, 0901 supported to validity data. Sample of Study II consist of 56 adolescents who are diagnosed with ADHD according to DSM-IV diagnosis criteria and 56 students who does not get diagnosed with ADHD or mental retardation/medical disorder. Temperament types of participants are evaluated by the agency of Study-I and NTTS-A, which is developed appropriate for Turkish culture. Indication of the study shows that there are more NTT7 and NTT8 in NTTM types between adolescents with ADHD than the group, who are not diagnosed with ADHD. As a result, it is discussed that traits which belong to some temperament types could have a predisposing effect on emergence of ADHD, experiencing these traits extreme severely could cause a view similar to ADHD and ADHD which is a neurodevelopmental disease could interact with temperament traits of person, in that way it could illustrate ADHD clinic. Available findings support critics about that students are labelled as ADHD specially in the last years in education environment even if they have mostly not developmental problems and students are diagnosed easily with limited observations. However, it is asserted that diagnosis based on temperament, treatment and psychosocial support programmes could be formed and effects of ADHD, which is a factor interacting with temperament traits, on personality structure of adolescents on their development process, could be predicted. Our study has the feature of being the first measure developing study which is intended to evaluate temperament types of adolescents between 11-16 years old and also it is has the feature of being the first study which searches relationship between NTTM types and ADHD.Bu çalışmanın amacı, Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM)’ne dayalı olarak erişkinler için geliştirilen Dokuz Tip Mizaç Ölçeğinin (DTMÖ) 11-16 yaş arası ergen formunu (DTMÖ-E) geliştirmek (Çalışma I) ve DTMM tipleri ile Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) arasındaki ilişkiyi incelemek ve değerlendirmektir (Çalışma II). Çalışma I’in örneklemi 11-16 yaş aralığındaki 1240 öğrenciden oluşmaktadır. 90 maddeden oluşan ölçeğin pilot formu doğrulayıcı faktör analizi, yakınsak ve ayırma (diskriminant) geçerliği ile test edilmiş ve ölçeğin 82 maddelik son hali hazırlanmıştır. Ölçüt geçerliği için ise Beş Faktör Modeli’ne dayanan Temel Kişilik Özellikleri Envanteri (TKÖE) kullanılmıştır. Sonuçlar, DTMÖ-E’nin 11-16 yaş arası ergenlerin mizaç tiplerini değerlendirmede kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir. Uyum indeksleri χ2 /df <3; SRMR, 0.06; RMSEA, 0.045; CFI, 0.909: TLI, 0901 olarak geçerlik verilerini destekler nitelikte hesaplanmıştır. Çalışma II’nin örneklemi ise DSM-IV tanı ölçütlerine göre DEHB tanısı almış 56 ergen ve mental retardasyon / tıbbi rahatsızlık ve DEHB tanısı bulunmayan 56 öğrenciden oluşmaktadır. Katılımcıların mizaç tipleri, Çalışma-I ile Türk kültürüne uygun olarak geliştirilen DTMÖ-E aracılığıyla değerlendirilmiştir. Çalışmanın bulguları, DEHB’li ergenler arasında DTMM tiplerinden DTM7 ve DTM8’in DEHB tanısı almayan gruba göre daha fazla bulunduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, bazı mizaç tiplerine ait özelliklerin DEHB ortaya çıkmasına yatkınlaştırıcı etkisinin olabileceği, bu özelliklerin aşırı şiddette yaşanmasının DEHB benzeri bir görünüm ortaya çıkarabileceği ve nörogelişimsel bir hastalık olan DEHB’in kişinin mizaç özellikleri ile etkileşerek DEHB kliniğini sergileyebileceği tartışılmıştır. Mevcut bulgular, eğitim çevrelerinde öğrencilerin özellikle son yıllarda sıklıkla gelişimsel bir sorun olmadığı halde DEHB olarak etiketlenmesi ve sınırlı gözlemlerle kolay tanı konmasıyla ilgili eleştirileri destekleyebilecek niteliktedir. Bunun yanı sıra DTMM’nin yaklaşımı sayesinde mizaç temelli tanı, tedavi ve psikososyal destek programlarının oluşturulabileceği ve mizaç özellikleriyle etkileşen bir faktör olarak DEHB’in ergenlerin gelişim süreçlerinde kişilik yapısına nasıl bir etkide bulunacağının öngörülebileceği öne sürülmektedir. Çalışmamız, Türkiye’de 11-16 yaş arasındaki ergenlerin mizaç tiplerini değerlendirmeye yönelik ilk ölçek geliştirme çalışması olmanın yanı sıra, DTMM tipleri ile DEHB arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk çalışma olma özelliğindedir

    DAG-TGI: türbülans jeneratörü kalibrasyonu

    Get PDF
    DAG (Doğu Anadolu Gözlemevi) 4-metre birincil ayna ile aktif (aO) ve adaptif (AO) optik sistemlerine sahiptir. DAG’ın odak düzlemi aletlerinin geliştirilmesi ve kurulması için, türbülans şartlarını canlandırabilen bir türbülans jeneratörü geliştirilmiştir. Bu çalışmada jeneratör kalibrasyonu ve karakterizasyonu sağlanmıştır. Türbülans jeneratörü temel olarak soğuk hava ile kontrol edilebilen sıcak havanın gene kontrol edilebilen rüzgar şartlarında karıştırılarak türbülans oluşturmasıdır. Bu çalışma ileride DAG’ın adaptif optik sisteminin simülastonu olacaktır.Publisher's Versio

    Türk Psikiyatri Dergisi 2009; Turkish Journal of Psychiatry What Does the Subjecti ve Assessment of Cogniti ve Functi oning Measure in Bipolar Disorder? Correlati on with the Objecti ve Assessment of Cogniti ve Functi oning

    No full text
    Conclusion: Based on subjective assessment of cognitive functioning, the bipolar patients tended to over-estimate themselves. Furthermore, bipolar patients tended to report more deficits correlated with objective cognitive assessment when they had to display active performance, whereas they did not report cognitive deficits at this level when such a condition was not present

    The impact of self-stigmatization on functioning in bipolar disorder

    No full text
    Amaç: İki uçlu hastalarda damgalanma hissinin düşük kendilik saygısına ve sosyal anksiyeteye yol açtığı gösterilmiştir. Bu çalışmada amaç damgalanma hissinin iki uçlu hastaların psikososyal işlevsellikleri üzerine etkisini araştırmaktır. Yöntem: Araştırma iki uçlu bozukluk tanısı konmuş 70 hasta ile yürütülmüştür. Tüm hastaların hastalıkları düzelmiş ve düzelme durumları Hamilton Depresyonu Derecelendirme Ölçeği nde 7 ve Young Mani Derecelendirme Ölçeği nde 5 puan ve altında olmasıyla belirlenmiştir. Damgalanma hissinin değerlendirilmesinde İki uçlu Bozuklukta İşlevsellik Ölçeği nin Damgalanma Hissi alt ölçeği kullanılmıştır. Hastalarda işlevselliğin değerlendirilmesinde Kısa İşlevsellik Değerlendirme Ölçeği uygulanmıştır ve özerklik, mesleki işlevsellik, bilişsel işlevsellik, mali konular, kişiler arası ilişkiler ve boş zaman etkinlikleri boyutlarını içermektedir. İstatistiksel analizde, doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Regresyon analizinde, R kare 0.205 olarak hesaplanmıştır ve model istatistiksel olarak anlamlıdır (F=3.225, p=0.007). Damgalanma hissinden etkilenen tek boyut ise kişilerarası ilişkiler boyutudur (Beta=0.888, t=2.000, p<0.05). Sonuç: Damgalanma hissi kişilerarası ilişkiler üzerinde olumsuz etkiye sahiptir ve olası olarak sosyal anksiyeteye yol açarak bu etkiye neden olduğu gösterilmiştir. Diğer yandan, mesleki işlevsellik de dahil diğer işlevsellik boyutları üzerine olumsuz etki göstermemektedir.Objective: It has been shown that self-stigmatization causes low self-esteem and social anxiety in bipolar patients. In this study it is aimed to demonstrate the impact of self-stigmatization on psychosocial functioning in bipolar disorder. Method: The study was carried out with 70 patients diagnosed with bipolar disorder. All patients were in remission and the remission state was confirmed by a 17-item Hamilton Depression Rating Scale score less than 7 and a Young Mania Rating Scale score less than 5. For the assessment of self-stigmatization, sense of stigmatization subscale of Bipolar Disorder Functioning Questionnaire (BDFQ-Stigma) was used. In the assessment of functioning, Functioning Assessment Short Test (FAST) was applied which includes the dimensions such as autonomy, occupational functioning, cognitive functioning, financial issues, interpersonal relations, and leisure time. In the statistical analysis, regression analysis was performed. Results: In the regression analysis, R square was found to be 0.205 and the model was statistically significant (F=3.225, p=0.007). The only domain which is affected by self-stigmatization was found to be interpersonal relations (Beta=0.888, t=2.000, p&lt;0.05). Conclusion: It is concluded that self-stigmatization has negative impact on interpersonal relations by causing social anxiety as demonstrated previously. On the other hand self stigmatization does not show any adverse effect on the other dimensions of FAST including occupational functionality
    corecore