235 research outputs found

    Çocukluk çağı travmatik yaşantılarının psikolojik sağlamlık ve depresyon belirtileri üzerine etkisi

    Get PDF
    Bu çalışmanın amacı çocukluk çağı travmatik yaşantılarının psikolojik sağlamlık ve depresyon belirtileri üzerindeki etkisinin incelenmesi üzerinedir. Çalışmanın örneklemi Ağustos-Ekim 2017 yılı içerisinde İstanbul ilinde yaşayan tesadüfi olarak seçilen 18 yaş üzeri 130’u (%63,4) kadın, 75’i (%36,6) erkek toplam 205 yetişkinden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aşamasında, Prof. Dr. Vedat Şar, Psk. Dr. Erdinç Öztürk ve Eda İkizkardeş tarafından Türkçeye uyarlanmış Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği, Hisli tarafından Türkçeye uyarlanmış Beck Depresyon Ölçeği, Karaırmak tarafından Türkçeye uyarlanmış Connor Davidson Psikolojik Sağlamlık ölçeği ve araştırmacı tarafından oluşturulmuş Kişisel Bilgi formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde demografik özellikler ile çocukluk çağı travmatik yaşantıları ve alt boyutları ile depresyon, psikolojik sağlamlık puanlarını karşılaştırırken; parametrik testlerin ön şartlarından varyansların homojenliği Levene’s testi ile kontrol edilmiş; normallik varsayımına ise Shapiro-Wilk testi ile bakılmıştır. İki grup arasındaki farklılıklar değerlendirilirken parametrik test ön şartlarını sağlamadığı için Mann Whitney–U testi kullanılmıştır. Üç ve daha fazla grup karşılaştırması için Tek Yönlü Varyans Analizi ve çoklu karşılaştırma testlerinden parametrik test ön şartlarını sağlanmadığı için Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Psikolojik sağlamlık, depresyon, çocukluk çağı travmatik yaşantıları ve alt boyutları puanları arasında ilişkinin analizinde Pearson Korelasyon Katsayısı ile parametrik test ön şartlarını sağlamadığı durumda ise Spearman Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. Çocukluk çağı travmatik yaşantıları alt boyutları ve depresyonun psikolojik sağlamlığı anlamlı düzeyde yordayıp yordamadığına ilişkin aşamalı çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Yetişkinlerin Psikolojik sağlamlık düzeyleri ile çocukluk çağı travmatik yaşantıları alt boyutları arasında sırası ile duygusal istismar, duygusal ihmal, fiziksel istismar, fiziksel ihmal ve cinsel istismar ile negatif yönde anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Depresyon belirti düzeyleri ile çocukluk çağı travmatik yaşantıları alt boyutları arasında sırası ile duygusal istismar, duygusal ihmal, fiziksel istismar, fiziksel ihmal ve cinsel istismar ile pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Psikolojik sağlamlık düzeyleri ile depresyon belirti düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir. Depresyonun tek başına psikolojik sağlamlıktaki toplam varyansın %26,6’sını, depresyon ve cinsel istismar %30’unu, depresyon ve fizikel ihmal %31,2’sini açıklamışlardır.The purpose of this study is to investigate the effects of childhood traumatic experiences on resilience and depression. The sample of the study consisted of a total of 205 adults, 130 (63.4%) women and 75 (36.6%) males aged 18 years or over who were randomly selected to live in Istanbul during August-October 2017. During the data collection phase, Childhood trauma questionnaire developed by Bernstein in 1994 and adopted by Prof. Dr. Vedat Şar, Psk. Dr. Erdinç Öztürk ve Eda İkizkardeş, Beck Depression scale adapted by Hisli, Connor Davidson Resilience Scale’s Turkish adaption by Karaırmak and personal information form composed by the researcher. In the analysis of the data Demographic characteristics, childhood traumatic experiences and sub-dimensions, depression and resilience scores were compared; the homogeneity of the variances from the preconditions of the parametric tests was checked by Levene's test; and on the assumption of normality by the Shapiro-Wilk test. The Mann Whitney-U test was used because differences between the two groups were assessed and parametric test prerequisites were not met. The Kruskal Wallis test was used for the comparison of three or more groups because of the one-way ANOVA and parametric test prerequisites for multiple comparison tests. The Spearman Correlation Coefficient was used when Pearson Correlation Coefficient and parametric test preconditions were not satisfied in the analysis of resilience, depression, childhood traumatic experiences and subscale scores. A stepwise multiple regression analysis of childhood traumatic experiences subdimensions and depression predicted resilience at a significant level was used. Resilience levels of adults and childhood traumatic experiences subscales were found to be significantly related to emotional abuse, emotional neglect, physical abuse, physical neglect and sexual abuse negatively. It was determined that depression symptom levels and childhood traumatic experiences subscales were positively related to emotional abuse, emotional neglect, physical abuse, physical abuse and sexual abuse. Depression alone accounted for 26.6% of total variance in psychological well-being, depression and sexual abuse 30%, depression and physical neglect 31.2%

    Comparison of the efficiencies of intrathecal and intraganglionic injections in mouse dorsal root ganglion

    Get PDF
    Background/aim: Dorsal root ganglia (DRG) are structures containing primary sensory neurons. Intraganglionic (IG) and intrathecal (IT) applications are the most common methods used for viral vector transfer to DRG. We aim to compare the efficiencies and pathological effects of IT and IG viral vector delivery methods to DRG, through in vivo imaging. Materials and methods: Mice were divided into four groups of six each: IT, IG, IT-vehicle, and IG-vehicle. Adeno-associated virus (AAV) injection was performed for EGFP expression in IT/IG groups. DRGs were made visible through vertebral window surgery and visualized with multiphoton microscopy. After imaging, spinal cords and DRGs were removed and cleared, then imaged with light sheet microscopy. Results: No neuronal death was observed after IT injection, while the death rate was 17% 24 h after IG injection. EGFP expression efficiencies were 90%–95% of neurons in both groups. EGFP expression was only observed in targeted L2 DRG after IG injection, while it was observed in DRGs located between L1-L5 levels after IT injection. Conclusion: IT injection is a more suitable method for labeling DRG neurons in neurodegenerative injury models. However, when the innervation of DRG needs to be specifically studied, IT injection reduces this specificity due to its spread. In these studies, IG injection is the most suitable method for labeling single DRG neurons

    TOPLUMSAL CİNSİYET VE SOSYAL MEDYA ARAŞTIRMALARINA BİBLİYOMETRİK BİR BAKIŞ

    Get PDF
    Toplumsal cinsiyet, toplumsal birtakım normları içerisinde barındıran kültürel ve psikolojik bir kavramdır. Bireylere doğumlarından itibaren atfedilen ve kadın veya erkek olma durumu ile ilişkilendirilen kavram, toplumsal roller, davranışlar ve beklentilerden oluşmaktadır. Cinsiyet, genellikle kadın veya erkek olma durumunu ifade eden biyolojik bir unsurdur. Toplumsal cinsiyet ise bireyin içerisinde yaşadığı sosyal ve kültürel çevreyle ilişkilendirilmektedir. Kadın ve erkeğe atfedilen roller ve davranış kalıpları, bireylerin günümüzde yoğun şekilde etkileşime girdiği sosyal medya mecralarında da cinsiyetin toplumsal olarak inşa edilmesine katkı sunmaktadır. Çünkü sosyal medya, modern toplumlarda toplumsal cinsiyetin anlaşılma ve icra edilme biçimlerini yansıtmaktadır. Birbirinden farklı platformlar, kültürler ve toplumsal bağlamlar, toplumsal cinsiyetin çevrimiçi alanlarda nasıl anlaşıldığını ve deneyimlendiğini büyük oranda etkilemektedir. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye'de yazılan lisansüstü tezlerde toplumsal cinsiyet kavramının sosyal medya mecralarındaki yansımasının bir haritasını çıkarmak amaçlanmıştır. Bu amaçla, son 10 yılı kapsayacak şekilde 2013 ile 2023 yılları arasında yazılmış olan “toplumsal cinsiyet ve sosyal medya” konulu tezler bibliyometrik analiz ile incelenmiştir. YÖK’ün Ulusal Tez Merkezi veri tabanından anahtar kelimeler ile gelişmiş arama yapılarak konu ile ilgili toplamda 189 teze ulaşılmış, çeşitli filtrelendirmeler sonrası çalışma amaç ve kapsamına uygun olan 97 tez değerlendirmeye alınmıştır. Bu tezlerden 85’i yüksek lisans, 12’si doktora tezidir. Toplumsal cinsiyet ve sosyal medya konulu lisansüstü tezlerin çok sayıda farklı disiplin ve anabilim dalında farklı boyutlarla ele alındığı görülmüştür. Dikkat çekici bulgulardan bir diğeri de çalışmaları gerçekleştiren danışman ve yazarların büyük çoğunluğunun kadın olmasıdır. Gerçekleştirilen araştırmalarda en çok nitel araştırma yöntemi kullanılırken, tekli sosyal medya mecrasının kullanımının yanı sıra çoğunlukla birden fazla sosyal medya mecrasının çoklu analizinin gerçekleştirildiği görülmüştür

    TOPLUMSAL CİNSİYET VE SOSYAL MEDYA ARAŞTIRMALARINA BİBLİYOMETRİK BİR BAKIŞ

    Get PDF
    Toplumsal cinsiyet, toplumsal birtakım normları içerisinde barındıran kültürel ve psikolojik bir kavramdır. Bireylere doğumlarından itibaren atfedilen ve kadın veya erkek olma durumu ile ilişkilendirilen kavram, toplumsal roller, davranışlar ve beklentilerden oluşmaktadır. Cinsiyet, genellikle kadın veya erkek olma durumunu ifade eden biyolojik bir unsurdur. Toplumsal cinsiyet ise bireyin içerisinde yaşadığı sosyal ve kültürel çevreyle ilişkilendirilmektedir. Kadın ve erkeğe atfedilen roller ve davranış kalıpları, bireylerin günümüzde yoğun şekilde etkileşime girdiği sosyal medya mecralarında da cinsiyetin toplumsal olarak inşa edilmesine katkı sunmaktadır. Çünkü sosyal medya, modern toplumlarda toplumsal cinsiyetin anlaşılma ve icra edilme biçimlerini yansıtmaktadır. Birbirinden farklı platformlar, kültürler ve toplumsal bağlamlar, toplumsal cinsiyetin çevrimiçi alanlarda nasıl anlaşıldığını ve deneyimlendiğini büyük oranda etkilemektedir. Bu kapsamda çalışmada, Türkiye'de yazılan lisansüstü tezlerde toplumsal cinsiyet kavramının sosyal medya mecralarındaki yansımasının bir haritasını çıkarmak amaçlanmıştır. Bu amaçla, son 10 yılı kapsayacak şekilde 2013 ile 2023 yılları arasında yazılmış olan “toplumsal cinsiyet ve sosyal medya” konulu tezler bibliyometrik analiz ile incelenmiştir. YÖK’ün Ulusal Tez Merkezi veri tabanından anahtar kelimeler ile gelişmiş arama yapılarak konu ile ilgili toplamda 189 teze ulaşılmış, çeşitli filtrelendirmeler sonrası çalışma amaç ve kapsamına uygun olan 97 tez değerlendirmeye alınmıştır. Bu tezlerden 85’i yüksek lisans, 12’si doktora tezidir. Toplumsal cinsiyet ve sosyal medya konulu lisansüstü tezlerin çok sayıda farklı disiplin ve anabilim dalında farklı boyutlarla ele alındığı görülmüştür. Dikkat çekici bulgulardan bir diğeri de çalışmaları gerçekleştiren danışman ve yazarların büyük çoğunluğunun kadın olmasıdır. Gerçekleştirilen araştırmalarda en çok nitel araştırma yöntemi kullanılırken, tekli sosyal medya mecrasının kullanımının yanı sıra çoğunlukla birden fazla sosyal medya mecrasının çoklu analizinin gerçekleştirildiği görülmüştür

    Populer Culture As An Uses And Gratifications

    Get PDF
    Kitle iletişim araçlarından televizyon, toplumsal ilişkilerin dinamik şekilde değiştiği modern toplum yapısı içinde gerek bireysel gerekse toplumsal amaçlı olarak birçok işlevi yerine getirmektedir. Sözü edilen bu işlevler; enformasyon, eğitim ve eğlence olarak belirlenmişse de yapılan araştırmalar eğlencenin giderek artan önemine dikkat çekmektedir. Araştırmalar,televizyonun varlık nedeninin, insanları eğlendirmek ya da onlarda hoş vakit geçirildiği duygusunu yaratmak olduğunu göstermektedir. Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı geleneğinde yapılan bu çalışmada, televizyonun eğlendirici içeriklerine olan söz konusu bu yoğun talebin nedenlerine ilişkin bir değerlendirme yapılmıştır. Çalışma kapsamında, popüler kültürün toplumsal yeri ve işlevinin yanı sıra popüler kültür ile televizyon ilişkisi Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı çerçevesinde irdelenecektir. Analiz kapsamında geniş bilinirlik düzeyine sahip olduğu gerekçesi ile Kemal Sunal filmleri seçilmiştir. Söz konusu filmlerin izlenme nedenleri ise anket çalışmasından elde edilen veriler ışığında ortaya konulmaya çalışılacaktır. Son tahlilde ise popüler kültürün oluşturulması ve aktarılmasında televizyonun rolü ile birlikte televizyondan elde edilen doyuma ilişkin bir değerlendirme yapılacaktır.From the mass media, television performs many functions, both individually and socially, in the modern society structure in which social relations change dynamically. These functions are mentioned; information, education and entertainment, the researches highlight the growing importance of entertainment. Research shows that television is the reason for being, to entertain people or to create a feeling that they are having a good time with them. In this work, which was conducted in the tradition of uses and gratifications, an evaluation was made on the causes of these intense demands on TV's entertaining contents. Within the scope of the study, the popular culture will be examined in terms of its social location and function, as well as popular culture and television-related Uses and Gratifications Approaches. Kemal Sunal films were selected because of the reason that it has wide awareness level in the scope of analysis. The reasons for watching the films will be tried to be revealed in the data obtained from the questionnaire survey. In the final analysis, an evaluation will be made regarding the role of television in the creation and transmission of popular cultures, as well as the gratification with television

    Cases of exposure to abuse of adolescents having training in vocational training centersMesleki eğitim merkezinde eğitim alan gençlerin işyerinde istismara uğrama durumları

    Get PDF
    It was aimed to assess frequency and affecting factors of abuse of adolescents in workplaces attending the vocational training center. The study was carried out between May-June 2014 with 109 adolescents attending the vocational training center and having agreed to participate in the study. Data obtained with questionnaire form were evaluated with number, percentage and chi-square tests. It was determined that 80.7% of adolescents participating in the study were male, 48.6% were in 14-17 age average, and 88.1% were secondary school graduates. It was also determined that 61.5% of adolescents had intermediate income, 65.1% had social insurance, and 93.5% were pleased with working as an apprentice. It was detected that 38.5% of adolescents participating in the study were exposed to emotional abuse, 14.7% to physical abuse, and 2.8% to sexual abuse in their workplaces. It was determined within those exposed to emotional abuse that 38% of these were humiliated in front of others, 26.9% were treated with swear-yelling. It was determined within those exposed to physical abuse that 37.5% of these were exposed to physical abuse as throwing a punch. While there was no statistical significance between exposure to physical and emotional abuse and age of adolescents (p˃0.05), a statistical significance was found with their genders (p˂0.05). It was determined that male apprentices were exposed to both physical and emotional abuse more. At the end of the study, it was detected that adolescents working as apprentices were exposed to emotional abuse more; and measures should be taken for prevention of exposure of these adolescents being in adolescence period which is a unsteady period in terms of psychological health. Özet Bu çalışmada, mesleki eğitim merkezine devam eden gençlerin iş yerinde istismara uğrama sıklığı ve etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi amaçlandı. Araştırma; mesleki eğitim merkezine devam eden ve çalışmaya katılmayı kabul eden 109 genç ile Mayıs - Haziran 2014 tarihleri arasında yapıldı. Anket formu ile elde edilen veriler sayı, yüzdelik ve ki-kare testleri ile değerlendirildi. Araştırmaya katılan gençlerin %80.7 sinin erkek, %48.6’sının 14-17 yaş aralığında, %88.1’inin ortaokul mezunu oldukları belirlendi. Gençlerin %61.5’inin orta seviyede gelire sahip olduğu, %65.1’inin sosyal güvencesinin olduğu ve %93.5’inin çırak olarak çalışmaktan memnun oldukları belirlendi. Araştırmaya katılan gençlerin %38.5’inin çalıştıkları işyerlerinde duygusal istismar, %14.7’sinin fiziksel ve %2.8’inin cinsel istismara maruz kaldıkları saptandı. Duygusal istismara uğrayanların %38’inin başkasının yanında küçük düşürüldüğü, %26.9’unun küfür-bağırma ile muamele gördüğü belirlendi. Fiziksel istismara maruz kalanların %37.5’inin yumruk atılması şeklinde fiziksel istismara maruz kaldıkları belirlendi. Gençlerin fiziksel ve duygusal istismara uğrama durumları ile yaş arasında istatistiksel anlamlılık yok iken (p˃0.05) cinsiyetleri ile arasında istatistiksel anlamlılık (p˂0.05) bulundu. Erkek çırakların hem fiziksel hem de duygusal istismara daha çok maruz kaldıkları belirlendi. Çalışma sonucunda genel olarak çırak olarak çalışan gençlerin daha çok duygusal istismara maruz kaldıkları saptanmış olup ruh sağlığı açısından çalkantılı olan ergenlik dönemindeki bu gençlerin istismara uğratılmaması için önlemler alınmalıdır

    Examining the role of science education on the metacognitive awareness of middle school students

    Get PDF
    Üstbiliş stratejilerinin etkin bir şekilde kullanılmasının öğrenmenin niteliğini arttırması ve bununla beraber fen eğitiminin üstbilişsel farkındalık kazandırmada etkili bir öğrenme ortamına zemin hazırlaması gerekçeleri ile çerçevesi çizilen araştırmada, ortaokul öğrencilerinin üstbilişsel farkındalıklarının fen eğitimi odağında çeşitli değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya Sakarya ili merkez ilçesinde 2020-2021 öğretim yılı güz döneminde dört farklı ortaokulda öğrenimlerini sürdüren toplam 501 öğrenci katılmıştır. Öğrencilerin üstbilişsel farkındalıklarını belirlemek için 'Üst Bilişsel Farkındalık Ölçeği B formu' ayrıca demografik özelliklerine ilişkin verilerin toplanması için de 'kişisel bilgi formu' kullanılmıştır. Veriler Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testleri ile analiz edilmiştir. Analizler sonucunda ortaokul öğrencilerinde üstbilişsel farkındalığın; cinsiyet ve sınıf düzeyine göre değişmediği, fen bilimleri dersi not ortalaması, fen ile ilgili projeye katılma durumu, fen bilimleri dersinde deney yapma ve fen konularını günlük yaşamda kullanabilme değişkenleri açısından anlamlı bir farklılık gösterdiği bulgusuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak öğrencilerin, üstbilişsel farkındalıklarını geliştirebilmeleri için fen konularının öğreniminde ilgili stratejilerin kullanımına olanak bulduğu anlaşılmakta ve bu doğrultuda öğrencilerin üstbilişsel farkındalıklarının gelişmesine imkan sağlayan fen derslerinde öğretmenlerin, öğrenme ortamlarını gerek yöntem ve tekniklerle gerek etkinlik ve materyallerle çeşitlendirmelerinin önemli katkıları olacağı düşünülmektedir.In the study, which was framed with the reasons that the effective use of metacognitive strategies increases the quality of learning and that science education provides a basis for an effective learning environment in providing metacognitive awareness, the study aimed to examine the metacognitive awareness of middle school students in terms of various variables in the focus of science education. A total of 501 students attending four different middle schools in the fall semester of the 2020-2021 academic year in the central district of Sakarya participated in the study. The 'Metacognitive Awareness Inventory for Children B Form' was used to determine the students' metacognitive awareness, and the 'personal information form' was used to collect data on their demographic characteristics. The data were analyzed by Mann Whitney U and Kruskal Wallis tests. As a result of the analysis, metacognitive awareness among middle school students; It was found that it did not change according to gender and grade level, there was a significant difference in terms of science course grade point average, participation in a science related project, making experiments in science lessons and using science subjects in daily life. As a result, it is understood that students have the opportunity to use relevant strategies in the learning of science subjects in order to improve their metacognitive awareness, and in this direction, it is thought that teachers' diversification of learning environments with methods and techniques as well as activities and materials in science lessons that allow students to develop their metacognitive awareness will have important contributions

    A rare cause of globus pallidus and dentate nucleus hyperintensity in childhood: MBOAT mutation

    Get PDF
    Mutations in mammalian membrane-bound O-acyltransferase domain-containing (MBOAT) 7 gene are a rare cause for intellectual disability, developmental delay, autistic findings, epilepsy, truncal hypotonia with appendicular hypertonia, and below-average head sizes. Pathogenic variants in MBOAT7 gene show these nonspecific clinical features that are seen in many other neurometabolic diseases. Therefore, specific neuroimaging findings can be valuable key factors for differential diagnosis. Magnetic resonance imaging (MRI) findings of T2 hyperintensity in bilateral globus pallidi and dentate nuclei are seen in a few neurometabolic diseases with similar clinical features of developmental delay and hypotonia, as in our cases. While evaluating the patients with similar phenotypes and specific MRI findings, MBOAT7 deficiency should be kept in mind. Here, we identified two brothers who had a novel homozygous variant in MBOAT7 gene and aimed to raise awareness about this newly described disease

    Acute necrotizing encephalopathy associated with RANBP2 mutation: Value of MRI findings for diagnosis and intervention

    Get PDF
    Introduction: Acute necrotizing encephalopathy (ANEC) is a rare entity characterized by encephalopathy following a febrile illness. Most patients are sporadic; however, recurrent and familial cases have been associated with RAN-binding protein 2 (RANBP2) mutation. Well-defined MRI findings can even be life-saving with early diagnosis and treatment. Methods: In this article, nine pediatric cases diagnosed with ANEC1 both clinically and radiologically, and with least one variation in the RANBP2 gene, are presented. Results: All patients were previously healthy and presented with encephalopathy after an acute febrile infection. The patients of 44% had a similar attack history in their family. Influenza A/B was detected in 7 patients (78%). One patient was admitted at age 32 years old. The first clinical findings of patients were encephalopathy (100%), seizure (44%), vision problems (33%), ataxia (11%), and monoplegia (11%). Recurrent attacks were seen in two (22%) patients. Brain MRI findings including bilateral thalamus, external capsules, and brainstem involvements were highly suggestive for RANBP2 mutation. Based on MRI findings, genetic analyses were quickly performed and confirmed. All of the patients were treated with empirical encephalitis treatment, oseltamivir, intravenous immunoglobulin (IVIG), high-dose steroid and, if necessary, plasmapheresis, but three (33%) patients died despite treatment. Conclusion: ANEC associated with RANBP2 mutation may occur early or late-onset and can be recurrent and fatal. Therefore, early diagnosis and treatment have the potential to modify the severity of this encephalopathy. Well-defined MRI findings are highly instructive for early diagnosis

    Türk Katılım Sigortacılığı Sektörünün SD-Waspas Modeliyle Analizi

    Get PDF
    Sigorta sektörü, ülke ekonomilerinin gelişmesinde hayati bir rol oynamaktadır. Sermaye piyasasının ve ekonomik altyapının gelişmesi için uzun vadeli tasarruf sağlayan ve kaynak yaratan, dolayısıyla ekonominin büyümesine istikrar sağlayan bir sektördür. Bu çalışmada ülkemizde son yıllarda önemli bir büyüme trendi yakalayarak gelişme gösteren, toplam sigortacılık prim üretimi içerisindeki payı her geçen gün artan katılım sigortacılığı sektörünün 2021 yılı 4 çeyrek dönem performanslarının hibrit bir çok kriterli karar verme (ÇKKV) yöntemi ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla ilk olarak SD ağırlıklandırma yöntemi ile kriterlere ait önem ağırlıkları belirlendikten sonra WASPAS yöntemi ile alternatifler sıralanmıştır. Analiz sonucunda katılım sigorta şirketlerinin performansının belirlenmesinde genel olarak en önemli kriterin kısa vadeli borçlar / toplam aktifler kriteri olduğu tespit edilmiştir. Bereket Katılım Hayat A.Ş.’nin ele alınan dönemlerde istikrarlı bir şekilde finansal performans sıralamasında ilk sırada yer aldığı tespit edilmiştir
    corecore