44 research outputs found
Response of durum wheat seedlings to salinity
Salinity is an important source of abiotic stress, limiting crop performance in most arid and semi-arid areas of the world. This research was conducted to determine the effects of salinity on physiological parameters of durum wheat (Triticum durum Desf.) genotypes. The research was conducted in the tissue culture laboratory at the Agriculture Faculty of Dicle University. The study consisted of one durum wheat commercial cultivar, five local cultivars and four advanced genotypes. There were three replications in a split-plot experimental design. Genotypes were germinated in four NaCl concentrations (0, 50, 100, 150 mM) in plastic boxes. There were statistically assured significant differences among the genotypes for all salt concentrations and all observed parameters (coleoptile length, seedling length, root length, seedling fresh weight, root fresh weight, seedling dry weight, root dry weight, germination rate and seedling vigor). There was significant decrease in all examined parameters depending on the increase of salt concentration. The ‘Sorgul’ genotype was most tolerant to salinity, in terms of root length and root dry weight, whereas ‘Altintoprak 98’ was most tolerant as measured by the impact of salinity on coleoptile length, seedling fresh weight, germination rate and seedling vigour. The ‘Beyaziye’ genotype was the most sensitive to salinity-induced stress. The results from this study demonstrated differences among durum wheat genotypes for seedling parameters measured in the presence of salinity stress. © 2015, Notulae Botanicae Horti Agrobotanici Cluj-Napoca. All Rights Reserved
Stability Parameters in Lentil Genotypes
Total 20 lentil genotypes were examined for assessment stability in different environments for grain
yield in Southeastern Anatolia of Turkey. Genotypes and genotypes x environments interactions were significant
for grain yield. The regression coefficient, deviations of the regression coefficients, coefficient of variation,
ecovalence and stability variance were computed for genotypes. Genotypes FLIP2011-26L, ILL10975 and Firat
87 with a high stability (b) and high grain yield would be adapted to a wide range of growing conditions in a
given production area with above average yield. The stability variance (σ2i) revealed that the lentil genotypes
Kafkas, Cagil and FLIP2009-55L had the smallest variance across the environments, while the genotype Firat 87
had the largest stability variance (σ2i)
Bazı Arpa Genotiplerinin Diyarbakır ve Mardin Koşullarında Verim ve Kalite Parametrelerinin İncelenmesi
Bu çalışmada bazı arpa genotiplerinin farklı lokasyonlarda verim ve verim bileşenlerinin incelenmesi
amaçlanmıştır. Araştırma, Diyarbakır lokasyonunda Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme alanında ve Mardin
lokasyonunda 2014-2015 yetiştirme sezonunda, tesadüf blokları deneme desenine göre 4 tekrarlamalı olarak
yürütülmüştür. Materyal olarak Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından geliştirilen 3 arpa hattı ile ticari 2
arpa çeşidi (Samyeli ve Altıkat) ve ICARDA orjinli 5 arpa genotipi kullanılmıştır. Çalışmada; tane verimi, SPAD
değeri, 1000 tane ağırlığı, nişasta miktarı, hektolitre ağırlığı, protein oranı, yaprak alan indeksi (YAI), vejetasyon
indeksi (NDVI) ve bitki sıcaklığı özellikleri incelenmiştir. Yapılan birleşik varyans analiz sonucuna göre, tane
verimi, SPAD, Nişasta oranı, YAİ ve bitki sıcaklığı özellikleri lokasyona göre değişim göstermiştir. Genotip etkisi
incelendiğinde, SPAD değeri hariç incelenen özelliklerin tümünde genotipik farklılıkların etkili olduğu görülmüştür.
Tane verimi ve vejetasyon indeksi hariç incelenen özelliklerin tümünde genotip x lokasyon interaksiyonun etkili
olduğu belirlenmiştir. Arpa genotiplerinde tane verimi 339.38 -701.80 kg da-1 , SPAD değeri 41.15-52.13, 1000 tane
ağırlığı 30.15-51.82 g, protein oranı % 12.27-16.32, nişasta oranı % 59.52-63.10, hektolitre ağırlığı 61.57-73.44 kg
hl-1, YAİ 1.425-6.000, vejetasyon indeksi 0.715-0.787 ve bitki sıcaklığı 14.65-24.23 değerleri arasında değişmiştir.
Vejetasyon indeksi ile hektolitre ağırlığı arasında her iki lokasyonda da pozitif korelasyon belirlenmiştir. IBYT-W-6
genotipinden elde edilen değerlere bakıldığında çeşit adayı olarak öne çıktığı görülmektedir
Tritikale Hatlarında Bazı Fizyolojik Parametrelerin Verim ve Kalite Özellikleriyle İlişkilerinin Belirlenmesi
Bu araştırma, tritikalede başaklanma döneminde ölçülen bazı fizyolojik parametrelerin tane verimi ve
kalite özellikleriyle ilişkilerinin incelenmesi amacıyla yürütülmüştür. Araştırmada 9 ileri kademe tritikale
genotipi 2014-2015 yetiştirme döneminde Diyarbakır ve Mardin koşullarında tesadüf blokları deneme desenine
göre 4 tekerrürlü olarak yağışa dayalı koşullarda yetiştirilmiştir. Çalışmada 41-ITSN-8022, 41-ITSN-8024 ve
DZ9-06 genotipleri tane verimi ve kalite özellikleri yönünden ön plana çıkmıştır. İncelenen fizyolojik özelliklerden
SPAD ve yaprak alan indeksi (YAI) için genotipler arasında farklılık oluştuğu belirlenmiştir. Fizyolojik özelliklerle
kalite özellikleri arasındaki ilişkiler lokasyonlara bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte, SPAD ile bin dane
ağırlığı arasında önemli ilişki bulunması dikkat çekici olmuştur. Bu araştırmaya göre; fizyolojik parametrelerden
YAI ile verim arasında önemli ilişki olduğu ve fizyolojik özelliklerin tritikale ıslahında seleksiyon kriteri olarak
kullanılabilirliğine yönelik kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiği öngörülmektedir
Bazı Arpa Genotiplerinin Diyarbakır ve Şanlıurfa Koşullarında Verim ve Kalite Özellikleri Açısından İncelenmesi
Bu çalışmada, Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından geliştirilen arpa genotiplerinin standart çeşitlerkarşısında verim ve kalite özellikleri bakımından farklılıklarının araştırılması amaçlanmıştır. Araştırma, tesadüfblokları deneme desenine göre, 2013-2014 yetiştirme sezonunda, Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi denemealanı ve Siverek lokasyonlarında 4 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Materyal olarak Dicle Üniversitesi ZiraatFakültesi tarafından geliştirilen 3 arpa genotipi ve kontrol amaçlı olarak GAPUTAEM tarafından tescil edilmiş2 arpa çeşidi (Samyeli ve Altıkat) kullanılmıştır. Çalışmada; SPAD değeri, tane verimi, 1000 tane ağırlığı,protein oranı, tanede nişasta oranı ve hektolitre ağırlığı özellikleri incelenmiştir. İncelenen tüm özelliklerüzerine lokasyon etkisinin önemli olduğu belirlenmiştir. Genotipler arasındaki farklılıklar incelendiğinde SPADdeğeri hariç incelenen özelliklerin tümünde genotipin etkili olduğu görülmüştür. İnteraksiyon etkisi iseincelenen tüm özelliklerde önemsiz çıkmıştır. Arpa genotiplerinde tane verimi 324.3 kg/da ile 445.8 kg/daarasında değişmiştir. En yüksek tane verimi ve bin tane ağırlığı (46.84 g) Samyeli çeşidinden elde edilmiştir.En yüksek protein oranı ise DZ12-2 genotipinden (%16.21) elde edilmiştir. İleri hatlardan DZ7-07 genotipiçeşit adayı olarak değerlendirilebileceği ön görülmüştür
Seyehat ishalleri
Travelling to foreign lands for meets and tournaments is enjoyable component of athleted life but different environments, waters and foods are frequently causes of travelers diarrhae in most instances Dierrhae does not only spoils the conform but also reducesthe performance. Therefore, ali the athletes, coaches and the team doctors got be alert to diagnose, to avoid and to treat this une pected syndromeSeyahat, sporcu yaşantısının enteresan ve zevkli yönlerinden biridir. Ancak değişik ortam, değişik yemekler, değişik sular gibi nedenlerle sık sık ishal olma tehlikesi bu zevki gölgelemekte, daha da kötüsü yarışma öncesi ortaya çıkan böyle bir durum performansı büyük bir ölçüde düşürmektedir. Bu nedenle, hem sporcunun, hem de idarecilerin ve takım doktorunun seyahat ishallerini iyi tanımaları, korunma ve tedavi yöntemlerini iyi bilmeleri gerekmektedir
Post-partum haemorrhage from the lower uterine segment secondary to placenta praevia/accreta: Successful conservative management with Foley balloon tamponade
WOS: 000293884300018PubMed: 21806571Profuse bleeding from the lower uterine segment secondary to placenta praevia/accreta during caesarean delivery is a challenging problem in obstetrics. We present our experiences using intrauterine Foley balloon tamponade for the conservative management of post-partum haemorrhage from the lower uterine segment. Intraoperative haemostasis was achieved in all women who were unresponsive to other conservative methods. Foley balloon tamponade may be considered in the management of lower uterine segment bleeding at caesarean delivery