65 research outputs found

    ORGANIZATIONAL CULTURE (DOKUZ EYLUL UNIVERSITY SAMPLE)

    Get PDF
    Bu araştırma, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim elemanlarının örgüt kültürü ile onun alt boyutlarında yapılan uygulamalara katılma derecelerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini 2003 yılında Dokuz Eylül Üniversitesine ait Fakülteler, Yüksekokullar, Meslek Yüksek Okulları, Enstitüler ve Rektörlük kadrosunda çalışan 2946 öğretim elemanı oluşturmaktadır. Araştırma anketi, araştırma örneklemine alınan 492 öğretim elemanına uygulanmış, 477 araştırma anketi değerlendirmeye alınmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, örgüt kültürü ile örgüt kültürünün alt boyutlarında yer alan uygulamaları ölçmeye yarayan likert tipi derecelendirme ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde, veri gruplarının türüne göre t, r ve tek yönlü varyans analizi testleri kullanılmıştır. Tek yönlü varyans analizi testi sonucunda farkın önemli çıktığı durumlarda, farkın hangi grup ya da grupların ortalamasından kaynaklandığını bulmak için LSD testi kullanılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkenleri olan "örgüt kültürü ile onun alt boyutlarında yapılan uygulamalara katılma dereceleri" ile bağımsız değişkenleri öğretim elemanı özellikleri (cinsiyetleri, medeni halleri, Dokuz Eylül Üniversitesinde görev yapma süreleri, unvanları, yönetsel görev, lisansüstü eğitimde yurtdışında bulunma, görev yerleri) arasındaki ilişki ele alınmıştır. Yapılan istatiksel çözümleme sonucunda şu sonuçlar elde edilmiştir: 1. Medeni durumlarına göre öğretim elemanlarının, örgütsel kültürün, yönetim alt boyutunda yapılan uygulamalara katılma dereceleri önemli farklılık göstermektedir. 2. İşyerindeki unvanlarına göre öğretim elemanlarının, örgütsel kültürün, örgüte bağlılık-örgütle özdeşleşme alt boyutunda yapılan uygulamalara katılma dereceleri önemli farklılık göstermektedir. 3. Yönetsel görevinin olması ya da olmamasına göre öğretim elemanlarının, örgütsel kültürün, çalışma ortamı-değişikliklere uyum alt boyutunda yapılan uygulamalara katılma dereceleri önemli farklılık göstermektedir. 4. Cinsiyetine, yönetsel görevinin olması ya da olmamasına göre öğretim elemanlarının, örgütsel kültürün, işbirliği-iletişim alt boyutunda yapılan uygulamalara katılma dereceleri önemli farklılık göstermektedir. 5. Cinsiyetine, yönetsel görevinin olması ya da olmamasına göre öğretim elemanlarının, örgütsel kültürün, törenler-toplantılar, dil, maddi kültür öğeleri alt boyutunda yapılan uygulamalara katılma dereceleri önemli farklılık göstermektedir. 6. Görev yerlerine göre öğretim elemanlarının, örgütsel kültürün, örgüte bağlılık-örgütle özdeşleşme alt boyutunda 2yapılan uygulamalara katılma derecelerinde önemli farklılık bulunmaktadır. The aim of this study is caried on to clarify the Dokuz Eylül Univercity lecturers' perception about organizational culture. The survey consist of the faculties, high schools, profession schools, instutions, belongs to the Dokuz Eylül Univercity in 2003 and 2946 lecturers employed in chancellor's staff. The survey questionnaire is applied to 492 lecturers, 477 questionnaires are assed. İn the survey as a means of data collecting "organizational culture" scale is applied. İn the analysis of data, t, r, and One Way ANOVA tests have been used according to the type of data groups. İn case of significiant difference at the end of One Way ANOVA test, LSD test has been applied in order to find out which group's average caused the difference. İn the survey the realation between the dependent variables lectures' perception of "organizational culture" and the independent variables lecturers (sex, mariage status, howlong he has been employed in the Dokuz Eylül Univercity, title, administrative mission, having master degree abroad, place of work) is dealt with. İn the result of statistical analyze, these are the findings: 1. Lecturers' perception of organizational culture from the point of administration there is meaningful diffrence acording to their maritial status. 2. Lecturers' perception of organizational culture from the point of depending on organization and devotion to the organization, there is a meaningful difference according to their titles. 3. Lecturers' perception of organizational culture from the point of adaption to changes in working place there is a meaningful difference according to whether they have a mission in administration or not. 4. Lecturers' perception of organizational culture from the point of cooperation and communication there is a meaningful difference according to their sexes, whether they have a mission in administration or not. 5. Lecturers' perception of organizational culture from the point of ceremonies, meetings, language, concrete, cultural elements, there is a meaningful difference according to lecturers' sexes, whether they have a mission in administration or not. 6. Lecturers' perception of organizational culture from the point of depending on and devotion to the organization there is a meaningful difference according to their working place faculties, high school, profession schools

    Kabuki make-up syndrome: a case report

    Get PDF
    Kabuki make-up sendromu (KMS) mental retardasyon, gelisme geriligi ve multipl anomalilerle birlikte seyreden, nedeni bilinmeyen nadir görülen bir sendromdur. Olgular karakteristik bir yüz görünümüne (ektropion, kulak kepçelerinin genis ve düsük olması, genis alın, genis ve basık burun kökü) sahiptirler. Bu yazıda konusma bozuklugu, gözlerinde sık sık kızarıklık ve yasarma ile birlikte sık tekrarlayan kulak akıntısı nedeniyle basvuran ve karakteristik özellikleri ile KMS düsünülen 5 yasındaki bir kız olgu nadir görülmesi nedeniyle sunulmak istenmistir.Kabuki make-up syndrome (KMS) is a rare syndrome characterized by mental retardation, growth retardation and multiple abnormalities. The etiology is obscure. Patients present with typical facies characterized by ectropion of eyelids, a wide forehead, arched eyebrows and a depressed and broad nasal tip. In this paper we report a 5-year-old girl who presented with speech abnormalities, recurrent red eyes, epiphora and recurrent otitis media

    Diversity, phylogeny and intraspecific variability of Paradiplozoon species (Monogenea: Diplozoidae) parasitizing endemic cyprinoids in the Middle East

    Get PDF
    Diplozoidae are common monogenean ectoparasites of cyprinoid fish, with the genus Paradiplozoon being the most diversified. Despite recent studies on Diplozoidae from Europe, Africa and Asia, the diversity, distribution and phylogeny of this parasite group appears to be still underestimated in the Middle East. The objective of this study was to investigate the diversity, endemism and host specificity of diplozoids parasitizing cyprinoid fish from the Middle East, considering this region as an important historical interchange of fish fauna, and to elucidate the phylogenetic position of Middle Eastern Paradiplozoon species within Diplozoidae. Four Paradiplozoon species were collected from 48 out of 94 investigated cyprinoid species. Three known species, Paradiplozoon homoion, Paradiplozoon bliccae and Paradiplozoon bingolensis, were recorded on new cyprinoid host species, and a new species, Paradiplozoon koubkovae n. sp., was recorded on Luciobarbus capito and Capoeta capoeta from the Caspian Sea basin in Iran and Turkey. Paradiplozoon bliccae, exhibiting a wide host range in the Middle East, expressed both morphological and genetic intraspecific variabilities. The four Paradiplozoon species collected in the Middle East were placed in divergent clades, showing the rich evolutionary history of diplozoid parasites in the Middle East. Our study also revealed that two lineages of African diplozoids have a Middle Eastern origin. We stress the importance of applying an integrative approach combining morphological, ecological and molecular methods to reveal the real diversity of diplozoids

    Minimal lezyon hastalığında T lenfosit düzeyi ile plazma inhibitör faktörleri arasındaki ilişki

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET Etiyopatogenezi halen tam olarak aydmlatılamayan MIH'- nm, etiyolo fisini saptamak için çalışmalar sürdürülmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda MİH'nda hücresel immün sistemde bozukluk olduğu görüşbirliğine varılmıştır. Hücre sel imm

    Nefrotik sendromda glomerül bazal membran geçirgenliğinin serum lipid profili üzerine etkisi

    No full text
    Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.ÖZET Nefrotik sendromun (NS) en önemli özelliklerinden biri olan hiperlipideminin etiyopatogenezi halen aydmlanmamıştır. Lipid fraksiyonlarının dengesiz artışından, hepatik sentezlerinin artması ve klirenslerinin bozukluğu sorumlu tutulmaktadır. Ayrıca yapılan çalışmalarda, lipoprotein lipaz (LPL) aktivite düşüklüğünün nefrotik hiperlipidemiye neden olduğu yazılmaktadır. NS'da albümin kaybına paralel olarak, idrarla atılan cij-asid glikoproteinin (otj-AG) beraberinde bir LPL aktivatörü olan heparan sülfatı (HS) da sürüklediği, buna bağlı olarak serum LPL aktivitesinde düşüklük saptandığı belirtilmektedir. Literatürde nefrotik dislipoproteinemide saptanan çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) ve ara dansiteli lipoproteinin (IDL), düşük dansiteli lipoprotein (LDL) ve yüksek dansiteli lipoproteine (HDL) konversiyon bozukluğunun temelinde LPL aktivite yetersizliğinin yattığı bildirilmektedir. Bu çalışmada, NS'lu çocuk olgularda lipid düzeyleri ile dislipoproteinemi fenotipini belirlemek ve NS'da idrarla otj- AG atılımının serum lipid profili üzerine olan etkisini araştırmak istedik. Çalışmaya E.Ü.T.F. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalına Nisan 1993 ile Ekim 1993 tarihleri arasında başvuran 1 l'i erkek, 6'sı kız toplam 17 NS'lu hasta alınmıştır. Olguların yaş dağılımı 3 ay - 16 yaş arasında olup, yaş ortalaması 6.75+4.87 yıldır. NS tanısı ödem, proteinüri, hipoalbüminemi ve hiperlipidemi kriterleri ile konmuştur. Olgularda rutin laboratuvar incelemeleri yanında serum ve idrarda a,-AG, serumda LDL, HDL, Plazma lipoprotein elektroforezi, apolipoprotein Al (Apo Al) ve apolipoprotein B (Apo B) düzeyleri çalışılarak, Apo AI/Apo B 44ve Apo B/Apo Al oranları saptanmıştır. Tüm olgularda serum trigliserid (358.4±201.3) ve kolesterol (388. 4± 106.7) düzeyleri yüksek bulunmuştur. Ortalama LDL düzeyleri yüksek (257 6±74. 1 ), HDL düzeyleri ise düşük (44.6±56.6) saptanmıştır (p0.05). HDL/LDL oranı (0.18±0.11) anlamlı olarak azalmıştır (p0.05). Apo Al düzeylerinde ( 1 67.6+59.9) anlamlı bir değişiklik saptanmazken (p>0.05), Apo B düzeyleri (32 1.8±66.2) belirgin olarak yüksek bulunmuştur (p0.05). Bunun sonucunda hastalarda Apo Al/ Apo B oranı (0.54+0.23) anlamlı olarak düşük saptanmıştır (p0.05). 17 olgunun 1 Tinde (%64.7) Tip lib hiperlipoproteinemi, 6'sında (%35.3) ise Tip ila hiperlipoproteinemi saptanmıştır. Serum a,-AG değerlerinde (64.6±57.2) anlamlı değişiklik saptanmazken (p>0.05), idrar otj-AG değerleri (69.6+60.8) belirgin olarak yüksek bulunmuştur (p0.01). Sonuç olarak, NS'lu çocuk hastalarda idrarla aşırı a,-AG atılımı vardır. Bu kaçış, LPL kofaktörü olan HS'ın, bağımlı olarak LPL aktivitesinin azalmasına yol açmaktadır. NS'da saptadığımız a,-AG kaçışı, bir taraftan nefrotik dislipoproteineminin genezine açıklık getirirken, temel sorunun hastalıkta saptanan bazal membran geçirgenliği olabileceğini düşündürmektedir. 4
    corecore