221 research outputs found

    The role of pestiviruses (BDV and BVDV) in ruminant abortion cases in the Afyonkarahisar province

    Get PDF
    Pestiviruslar ruminantlarda abortlara neden olan önemli viral ajanlardır. Bu çalışmada, ruminant abort vakalarında Border Disease Virus (BDV) ve Bovine Viral Diarrhoea Virus (BVDV)’un rolleri araştırılmıştır. Abort olmuş fötus doku örnekleri 101 hayvandan (74’ü koyun fötusu, 27’si sığır fötus), her biri epidemiyolojik olarak farklı çiftliklerden, Ocak 2016 ve Aralık 2017 ayları arasında Afyonkarahisar ilinden toplanmıştır. BDV ve BVDV RNA’sının tespiti için tek adımlı real-time dubleks RT-PCR yöntemi kullanılmıştır. Sahadan izole edilen pestivirus’ların genetik karakterizasyonu 5' translate olmayan bölge sonunun (5' UTR) sekansı ile gerçekleştirilmiştir. BDV RNA’sı, 74 aborte koyun fötusunun 9 (%12.16)’unda, BVDV RNA’sı ise 27 sığır fötusunun 6 (%22.2)’sında tespit edilmiştir. 5' UTR bölgesinin filogenetik analizi bu çalışmada izole edilen BDV izolatlarının BDV-7 genotipine, BVDV izolatlarının ise BVDV-1 genotipine ait olduğunu göstermiştir. Bu çalışmanın sonuçları, pestivirus enfeksiyonlarının, Afyonkarahisar ilindeki ruminant abort vakalarında önemli rol oynadığını göstermektedir.Pestiviruses are important viral agents that can cause abortion in ruminants. In this study, roles of Border Disease Virus (BDV) and Bovine Viral Diarrhoea Virus (BVDV) were investigated in ruminant abortion cases. Aborted foetal tissue samples were collected from 101 animals (74 sheep foetuses and 27 bovine foetuses), each from epidemiologically different farms, during the months of January 2016 and December 2017 in the Afyonkarahisar Province. One step real-time duplex RT-PCR was used for the detection of BDV and BVDV RNA. Genetic characterization of the field isolates of pestiviruses was conducted by sequencing 5' untranslated region (5' UTR). BDV RNA was detected in 9 (12.16%) of the 74 aborted sheep foetuses, whereas BVDV RNA was detected in 6 (22.2%) of the 27 bovine foetuses. Phylogenetic analysis based on the 5' UTR region indicated that BDV isolates in the present study belong to BDV-7 genotype whereas BVDV isolates belong to BVDV-1 genotype. The results of this study showed that pestivirus infections play important role in ruminant abortion cases in Afyonkarahisar province

    Çeviribilimde Skopos Kuramının felsefi bakış açısıyla yeniden yorumlanması

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Skopos Kuramı çeviribilim alanının önemli kuramlarından biridir ve erek odaklılık bu kuramın bir söylemidir. Kuramla ilgili şu ana kadar kastedilenin erek odaklılık olduğu, erek odaklılıktan kastın da, ereğin hedef kısmıyla ilgili bir yaklaşım olduğu bilinmektedir. Çeviribilim açısından bakıldığında Skopos kuramının anlamı, erek metnin amacı doğrultusunda çeviri yapmak, çevirinin işlevini belirleyen unsurun erek kültür olduğunu kabul etmektir. Şimdiye dek sözü edilen ereklilik ise, erek metinle başlayıp erek metinle biten ve kaynak metne dayalı olarak açıklanmayan bir erekliliktir. Oysa gerek Skopos kuramının köklerine inilip, Skopos kavram ve kuramı incelendiğinde, gerekse erekbilimin kökenlerine inerek, erek kavram ve kuramı incelendiğinde karşılaşılan sonuç, şu ana kadar bilinenden çok farklı bir yaklaşıma yol açmıştır. Skopos kavramının anlamı salt amacın sonucuna yönelik olmadığı gibi, erek kavramının anlamı da salt ereğin sonucuna yönelik değildir. Skopos ve erek kavramlarını çeviribilimin kuramsal çerçevesinde incelediğimizde, çeviribilim alanında Skopos kuramı ve erek odaklılık kuramlarının sadece erek metin odaklı olmasının ve kaynak metnin süreci başlatan olgu olarak bir başlangıç noktası sayılmamasının, kuramsal açıdan eksik bir durum oluşturarak kuramın yanlış ve eksik anlaşılmasına yol açtığı görülmüştür. Özellikle Aristoteles'in dört neden kuramına dayalı olarak Skopos ve erekten söz edildiğinde, önümüze bambaşka bir Skopos kuramı ve erek odaklılık yaklaşımı çıkmaktadır. Bu bağlamda, çeviribilim içerisinde Skopos kuramı ve erek odaklılığın kaynak metinden başlayarak yeniden ele alındığı yeni bir kuramsal yaklaşım gerekmektedir. Bu tezde Skopos kuramı ve erekbilim kuramlarının incelenmesinin sonucu olarak, çeviribilim alanında Skopos kuramına ve erek odaklılığa yeni bir yaklaşım getirmek amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, kuramların bilimsel arka planlarını ve tarihsel izlerini sürerek ve birinci elden bir kuramsal iddiayı teze taşıyarak, çeviribilim alanında yeni bir bakış sunulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çeviribilim, Skopos Kuramı, Skopos, Telos, Amaç, Erek, Ereksel Düşünce, Ereksel Neden, Erekbilim, Teleoloji, Aristoteles, Kant, Hegel, Dört Neden,Skopos Theory is one of the most important theories of translation studies and target orientedness is a discourse of this theory. It has so far been known that this theory brings to the mind target orientedness and target orientedness puts forward an approach about the target part of the purpose. In terms of translation studies, Skopos theory means translating a text for a target audience and in this theory target culture determines the function of the translation. Finality having so far been mentioned when explaining this theory is associated with the fact that the translation activity starts with a target text and ends with that text, it is not explained with the presence of the source text. However, when discussing the concept of Skopos, its theory, teleology, the concept of target and its theory by getting to the root of them, a different approach than is known appears. The meaning of Skopos does not only bring to the mind the end of the purpose. Besides, the meaning of the concept of target is not only about the end of the target. When discussing concepts of Skopos and target in the field of TS, we come to a conclusion that this theory is understood wrong if the theory is considered only target oriented and the source text as the initiating process is not seen as the starting point. Especially based on the theory of Aristotle's four causes, when mentioned Skopos and target, we face a different Skopos theory and a target oriented approach. In this context, it is necessary to find a new theoretical approach by starting Skopos theory and target orientedness from the source text. In this thesis, we try to bring a new approach to Skopos theory and target orientedness within TS as the result of investigating this theory and teleological theories. In this direction, we aim to present a new approach within TS by tracing the scientific background of theories and their histories as well as putting forward a theoretical claim at first hand. Keywords: Translation Science, Skopos Theorie, Skopos, Telos, Goal, Purpose, Teleology,Aristoteles, Kant, Hegel, Four Cause

    Teaching English in Unified-Classroom Primary Schools: A Case Study

    Get PDF

    Antioxidant Activity of Extracts of Soursop (Annona muricata L.) Leaves, Fruit Pulps, Peels, and Seeds

    Get PDF
    The total phenolic content (TPC), total flavonoid content (TFC), and the antioxidant activity of soursop (Annona muricata L.) leaf, fruit pulp, seed, and peel extracts obtained using successive extraction with hexane (Hxn), dichloromethane (DCM), ethyl acetate (EtOAc), and methanol (MeOH) were determined. The Hxn soursop seed extract was analysed by GC-MS. The highest TPC was determined in MeOH extracts. MeOH and EtOAc extracts were rich sources of flavonoids. Generally, soursop leaf and fruit pulp extracts had the highest and the lowest both TPC and TFC, respectively. Fatty acids were dominant in the Hxn seed extract. Among antioxidants, terpenoids ((E)-nerolidolas as dominant) and phytosterols ((3-beta)-stigmast-5-en-3-ol with high content) were identified. The soursop seed, followed by leaf and peel extracts (MeOH and EtOAc) had the highest DPPH center dot scavenging activity, TEAC, FRAP, and CUPRAC. Antioxidant activity of peel extracts (MeOH and EtOAc) was particularly high in beta-carotene-linoleic acid emulsion system. Strong correlations were found between TPC, TFC, TEAC, FRAP, and results of DPPH assay. In conclusion, soursop leaves and fruit seeds and peels, which are cheap, waste plant material, could be considered as a source of phenolic antioxidants with a high antioxidant activity

    Magnezyum alaşımlarının kontrollü atmosferde basınçlı döküm yöntemi ile üretilmesi ve alaşım elementlerinin özelliklere etkisinin incelenmesi

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu çalışmada, magnezyum-alüminyum esaslı bir alaşım olan Mg-6Al alaşımının üretimi, kontrollü atmosferde, sıkıştırma döküm yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Sonrasında manganez ve titanyum elementi ayrı ayrı ağırlıkça % 0,1, 0,2, 0,3 ve 0,4 oranlarında ilave edilmiştir. Daha sonra AM60 alaşımına kalay alaşım elementi ağırlıkça % 0,5, 1, 2 ve 4 olarak ilave edilmiştir. Elde edilen bilgiler doğrultusunda Mg- %6 Al- %0,3 Mn-% 0,3 Ti alaşımının en iyi mekanik özelliklere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle bu araştırma için Mg-%6 Al- %0,3 Mn- %0,3 Ti alaşımı 8 kg ’lık ana alaşım olarak üretilmiş ve A1 olarak kodlanmıştır. Ana alaşıma ağırlıkça % 0,3, 0,5, 1 ve 2 oranlarında Stronsiyum (Sr) alaşım elementi sıkıştırma döküm yöntemi kullanılarak ilave edilmiş ve üretilen alaşımlar sırasıyla A2, A3, A4 ve A5 olarak kodlanmıştır. Daha sonra ana alaşıma ağırlıkça %1 kalay (Sn) ilavesi gerçekleştirilmiş ve alaşım B1 olarak kodlanmıştır. Kalay miktarı sabit tutulmak koşulu ile çeşitli oranlarda Sr (ağırlıkça % 0,3-0,5-1-2) alaşım elementi sıkıştırma döküm yöntemi kullanılarak sırasıyla B2, B3, B4 ve B5 alaşımları üretilmiştir. Elde edilen alaşımlara sertlik, çekme ve darbe deneyleri uygulanmıştır. Optik mikroskop (OM) ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılarak mikroyapı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Ayrıca XRD kullanılarak faz analizi yapılmış ve mikroyapı çalışmaları desteklenmiştir. Yapılan çalışma sonucunda, Mg-6Al alaşımının mikroyapı ve x-ışınları çalışması; alaşımın α-Mg, alüminyumca zengin α-ötektik ve ötektik dönüşüm esnasında dentritler arasında oluşan β- Mg17Al12 intemetalik fazlarından oluştuğu tespit edilmiştir. Tane boyutu analizi ile Mg-6Al alaşımının ortalama tane boyutu 107 µm olarak hesaplanmıştır. Titanyum ilavesi ile Mg-6Al alaşımında yeni bir faza rastlanmamıştır. Buna karşın, ağırlıkça %0,3 Mn ilavesinden sonra, Mg-6Al alaşımında AlMn intermetalik fazı oluşmuştur. Ayrıca alaşımın tane boyutu, artan Ti ve Mn miktarı ile azalmıştır. Mg-6Al-0,3Mn alaşımına Sn alaşım elementi ilave edilmesi ile elde edilen alaşımın SEM ve X-ışınları çalışmalarından kalayın bir miktarının α-Mg fazı içerisinde çözündüğü ve kalan kısmının Mg2Sn intermetaliğini oluşturduğu tespit edilmiştir. Ön çalışmalardan sonra ana alaşım olarak üretilen A1 (Mg- %6Al-%0,3Mn-%0,3Ti) alaşımının x-ışınları analizi sonucu alaşımda α-Mg, α-Ti, βMg17Al12 ve Al8Mn5 fazlarının varlığı tespit edilmiştir. Sr ilaveli alaşımların X-ışınları analizlerinde ek olarak Al4Sr ve Mg17Sr2 fazları tespit edilmiştir. B1 (Mg-%6Al-%1Sn- %0,3Mn-%0,3Ti) alaşımının X-ışınları analizi sonucu alaşımda α-Mg, α-Ti, β-Mg17Al12, Mg2Sn ve Al8Mn5 fazlarının varlığı tespit edilmiştir. Sr ilaveli alaşımların X-ışınları analizlerinde ek olarak Al4Sr ve SrMgSn fazlarının oluştuğu tespit edilmiştir. A1 ve B1 alaşımlarının tane boyutunun Sr ilavesi ile azaldığı tespit edilmiştir. Mg-6Al alaşımının sertlik ve çekme mukavemeti değeri sırasıyla 40 Brinell ve 144 MPa olarak bulunmuştur. Mg-6Al alaşımına ağırlıkça % 0,3’e kadar mangan ve titanyum ilavesi ile alaşımın sertlik ve çekme mukavemeti değeri artmıştır. Mg-6Al-0,3Mn alaşımına Sn ilavesinin, alaşımın sertliğini ve çekme mukavemetini arttırdığı gözlenmiştir. Benzer sonuçlar A1 ve B1 alaşımına Sr ilavesi ile de elde edilmiştir. Ayrıca A1 (Mg-6Al-0,3Mn0,3Ti) alaşımının darbe direnci 16 Joule elde edilmiş ve % 1 Sr ilavesine kadar arttığı tespit edilmiştir. B1 (Mg-6Al-1Sn-0,3Mn-0,3Ti) alaşımının darbe direnci 18 Joule olarak bulunmuş ve A grubu alaşımlarda olduğu gibi, B1 alaşımının darbe direnci % 1 Sr ilavesine kadar artmıştır.In this study, magnesium-aluminium based alloy (Mg- Al 6 wt.%) were produced under a controlled atmosphere by a squeeze-casting process and then, the effect of manganese and titanium, which were added as 0.1, 0.2, 0.3 and 0.4 wt.%, on the microstructure and mechanical properties of Mg- 6Al alloy were investigated. After experience was gained from a pre-study, the Mg-%6Al-%0,3Mn-%0,3Ti alloy was produced as a master alloy and it was called as “A1”. Then, different levels of the strontium (0.3, 0.5, 1 and 2 wt.%) were added into this master alloy and it was called as A2, A3, A4 and A5, respectively. The master alloy with tin 1 wt.% was prepared and called as “B1”. Then, four alloys with different strontium content (0.3, 0.5, 1 and 2 wt.%) by using B1 alloy were prepared and called as B2, B3, B4 and B5, respectively. The microstructure of all alloys was investigated using optical and scanning electron microscope. Phases presented in these alloys were analyzed by X-ray diffraction and energy dispersive spectroscopy methods, and their grain sizes were measured by an image analyzer. The mechanical properties (i.e. hardness, tensile and impact strength) of all alloys were investigated. Metallographic studies and X-ray diffraction analysis of Mg-6Al showed that its microstructure mainly consists of primary α-Mg dendrite grains with eutectic phases (e.g. Al-rich α-Mg + β-Mg17Al12 ) surrounding their boundaries. The grain size of Mg-6Al was measured as 107 µm. The XRD spectrums of the alloys with Ti showed that its addition did not result in the formation of Ti-based any new phase. However, the XRD spectrums of Mn containing-alloys showed that the AlMn was detected in the Mg-6Al-0.3Mn alloy. Besides, the grain size of Mg-6Al decreased with increasing Ti and Mn concentration. Metallographic studies of Mg-6Al-0.3Mn alloy containing Sn showed that some Sn was solved both in the primary α-Mg grains and the β-Mg17Al12, with the rest of Sn, a new polygonal Mg2Sn intermetallic phase was occurred at the grain boundaries. After pre-studies, metallographic studies and X-ray diffraction analysis of the A1 (Mg-%6Al-%0,3Mn-%0,3Ti) showed that the A1 alloy consists of α-Mg, α-Ti, β-Mg17Al12 and Al8Mn5 phases. Sr-containing alloys consists of Al4Sr and Mg17Sr2 phases, as well. X-ray diffraction analysis of B1 alloy mainly consists of α-Mg, α-Ti, β-Mg17Al12, Mg2Sn and Al8Mn5 phase. In addition to this, Al4Sr and SrMgSn intermetallics were formed after Sr addition to B1 alloy. The grain size of A1 and B1 alloys decreased with increasing Sr concentration. The hardness value and ultimate tensile strength (σ UTS) value of Mg-6Al alloy was measured as 40 Brinell and 144 MPa, respectively. The hardness value and UTS of Mg-6Al alloy increased with increasing Ti and Mn concentration. The hardness value and UTS of Mg-6Al0,3 Mn alloy increased with increasing Sn addition. A similar trend is also observed in the A1 and B1 alloys containing Sr. The impact toughness of A1 and B1 alloys was measured as 16 and 18 Joules, respectively. The impact toughness of A1 and B1 alloys was increased until 1 wt. % Sr

    A RESEARCH ABOUT THE PROBLEMS IN STRATEGIC PLANNING PROCESS IN MUNICIPALITIES: A CASE OF KOCAELI METROPOLITAN MUNICIPALITY

    Get PDF
    Özel sektör kaynaklı bir yaklaşım olan stratejik planlama yapılan yasal düzenlemelerle günümüz şartlarına uyum sağlayabilmeleri için niteliklerini arttırmak zorunda kalan belediye yönetimlerince gerçekleştirilmesi zorunlu bir süreç haline gelmiştir. Bu yeni süreç her yeni süreç gibi belediye yönetimlerinin gelenekçi, bürokratik, hantal ve yeniliğe kapalı zihniyet yapısı nedeniyle beraberinde birçok sorunu da getirmiştir. Bununla birlikte, belediyelerin yönetim yapısına zaman içerisinde yerleşmesi umut edilen bu yeni yönetim yaklaşımının belediyelere ve vatandaşa sağlayacağı kazanımlar da açıktır. Bu çalışmada, belediyelerde stratejik planlama sürecinde karşılaşılan sorunlar, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ nce geçekleştirilen stratejik planlama süreci örneği üzerinden belirlenmeye çalışılmıştır. Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan örnek olay (vaka) çalışması tanımlayıcı boyutuyla kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak gözlem, doküman inceleme ve yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Yüz yüze görüşmeler yoluyla cevaplayıcıların bakış açıları, fikirleri ve deneyimlerine dair özgür, derinlemesine ve çok boyutlu nitel bilgi elde edilmek istenmiştir. Araştırmanın amacına uygun olarak, stratejik planlama sürecinde aktif bir şekilde yer alan stratejik planlama ekibi ile orta ve alt kademe yönetici pozisyonundaki katılımcılarla görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma neticesinde stratejik planlama sürecinde karşılaşılan sorunlar ölçme ve değerlendirme, tasarım, sistem, lider, katılımcı, uygulayıcı ve bütçe olmak üzere yedi tema altında toplanmıştır. Bu araştırmanın sonucunda, ileriki dönemler için belediyelerde daha etkin ve verimli bir stratejik planlama süreci geliştirilmesi umulmaktadır.The strategic planning approach, which originates from the private sector, has become a compulsory process by legal regulations for municipalities, which have to improve their qualities to settle today' s conditions. This new process like every new process, also brought with it many problems because of traditionalist, bureaucratic, unwieldy and closed mentality structure of municipalities. However, this new management approach is hoped to emplace in administrative structure of municipalities in time and the achievements which will be supplied by this new process to municipalities and citizens are clear. In this study, the problems encountered in the strategic planning process in municipalities were determined through the case of the strategic planning process which was performed by Kocaeli Metropolitan Municipality. In this research, the descriptor size of case (event) study which is one of the qualitative research methods is used. Observation, document review and semi-structured interview technique were used as data collection tools. Independent, in-depth and multi-dimensional qualitative information about respondent's perspectives, thoughts and experiences was wanted to be obtain through face to face interviews. For the purpose of the study, the participants were the strategic planning team and the managers in the middle and lower level management positions which were active in the process of strategic planning. As the result of the research, the problems encountered in the process of strategic planning were grouped under seven themes as measurement and evaluation, design, system, leader, participant, practitioner and budget. The result of this study, more efficient and effective strategic planning process in municipalities is expected to be developed for further periods

    Detection of Pathogenic Prion Protein

    Get PDF
    Bu makalede, prion hastalıklarının tanısında kullanılan güncel yöntemler hakkında bilgiler verilmektedir. Prion hastalıkları, patolojik prionların neden olduğu nörodejeneratif hastalıklardır. Patolojik prionlar (PrPSc), konak tarafından kodlanan prion proteininin (PrPC), anormal izoformlarıdır. PrPC'nin, PrPSc'e spontan dönüşümü, nöronlarda ve farklı dokularda (beyin dokusu, lenf bezleri ve tonsiller gibi) PrPSc birikimine yol açmaktadır. Prion hastalıklarının tanı yöntemlerinin birçoğu, nöronlarda ve dokulardaki PrPSc'nin tespitine dayanmaktadır. Güvenilir bir tanı metodunun ön koşulu, birçok örnekte PrPSc'i yüksek oranda tespit etmesidir. Bu amaç doğrultusunda, PrPSc'i tespit etmek için çeşitli yöntemler ve prion enfeksiyonuna duyarlı hücre hatları geliştirilmiştir. This article gives information about the current methods used in diagnosis of prion diseases. Prion diseases are neurodegenerative disorders caused by pathogenic prions. Pathogenic prions are abnormal isoform of prion protein (PrPC), is a host-encoded molecule. PrPC to PrPSc spontaneous conversion leads to PrPSc accumulation in neurons and different tissues (such as brain tissue, lymph nodes and tonsils). Most of the diagnostic methods for prion diseases are dependent on PrPSc detection in neurons and tissues. High rate PrPSc detection in many different samples is a prerequisite for a reliable diagnostic method. For this purpose, several methods and cell lines that are susceptible to prion infection have been developed for detection of PrPSc

    Celâlî İsyanlarının sosyo-ekonomik ve siyasi yapısına genel bir bakış

    Get PDF
    Osmanlı ekonomik modelinin temeli tarımdı. Bu yönden bakıldığında toprağın düzenli işlenmesi devlet ekonomisi açısından büyük bir önem arz ediyordu. Tarımın aktif ve geniş çaplı olarak yapıldığı köy yerleşimleri etnik, kültürel, dinî ve coğrafî etkenler sebebiyle tek tip değildi. Yine de Anadolu ve Rumeli’de toprak ve vergi kanunlarının etkisiyle bu köy yerleşimleri Osmanlıya özgü bir karakter kazanmayı başarmışlardı. Köylünün toprağa karşı bağlılığı olsa da çiftini bozanlara da sıkça rastlanılıyordu. Osmanlı Kânûn-nâmeleri, sipahilere çift bozan bu köylüleri on beş yıl kadar bir süre zarfında geri getirmeye müsaade ediyordu. Köylünün verimsizlik, vergi yükü gibi çeşitli sebeplerle bırakıp gittiği bu yerleşimler mezrâa olarak adlandırılıyordu. Yine de mezrâa ifadesi yalnızca bu terk edilmiş köy tabirini karşılamıyordu. Nüfusun çok olduğu köylerde köylü yakınındaki ormanı ya da araziyi de kullanıma açmış ve bunu mukatâalı arazi biçiminde devletten kiralamıştır. Buralardaki geçici yerleşmeler daha sonra kalıcı bir hale bürünmüştür.1 İşte bu şekilde açılan yeni yerleşimler de mezrâanın karşıladığı durumlardan biriydi. Bazı köylerin ihtiyaca binâen zorunlu olarak madencilik, derbentçilik gibi işleri yaptığını da görüyoruz. Köy yerleşimlerinin temel yapısı çift-hâne sistemiydi. Yani kolektif bir tarım sistemi değil, toprağın babadan oğula intikal ettiği aile çiftliği sistemi yürürlükteydi
    corecore