56 research outputs found

    Medical ethics in residency training

    Get PDF
    Tıp etiği eğitimi, uzmanlık eğitimine ilişkin tartışmaların önemli başlıklarından birini oluşturmakta, tıp etiği eğitiminin gerekliliği çeşitli ulusal ve uluslararası metinlerde dile getirilmektedir. Gerek sağlık hizmetlerinin örgütlenme ve finansman modeliyle birlikte hasta-hekim ilişkisi, hekim kimliği ve giderek mesleğin toplumsal yeri ve algılanışının değişiyor olması, gerekse de teknolojik olanaklılıkların artmasıyla ortaya çıkan yeni sorun alanları tıp etiğini güncel kılmaktadır. Günümüzde hekimler, mesleki değerleri korumakta her zamankinden çok zorlanmakta, hızla değişen koşullar yeni ve haklı çıkarılabilen kararlar verilmesini talep edebilmektedir. Hekimlerin mesleki değerleri koruyacak çözümleri bulabilmeleri için mezuniyet öncesinde ve mezuniyet sonrası dönemde özellikle uzmanlık eğitiminde uygun nitelikte tıp etiği eğitimi almaları bu anlamda önemlidir. Bu yazının amacı tıpta uzmanlık eğitiminde tıp etiği eğitiminin yerini gerekçeleriyle dile getirmek ve tıp etiği eğitiminin yapılandırılması için konu başlıkları ve yöntemler önermektir. Bu amaçla uzmanlık öğrencisi hekimlerin mezuniyet öncesi eğitimleri, çalışma koşulları, seçme sınavının özellikleri, nasıl bir ortamda çalışıp eğitim aldıkları gözden geçirilmekte, sonrasında uzmanlık eğitimi ile yetiştirilmesi hedeflenen hekimin özellikleri ve bu hedeflere nasıl bir içerik ve yöntemle ulaşılabileceğinden söz edilmektedir.Medical ethics education in residency training is one of the hot topics of continuous medical education debates. Its importance and necessity is constantly stressed in declarations and statements on national and international level. Parallel to the major structural changes in the organization and the finance model of health care system, patient-physician relationship, identity of physicianship, social perception and status of profession are changing. Besides, scientific developments and technological advancements create possibilities that never exists before, and bring new ethical dilemmas along with. To be able to transplant human organs has created two major problems for instance; procurement of organs in sufficient numbers, and allocating them to the patients in need by using some prioritizing criteria. All those new and challenging questions force the health care workers to find authentic and justifiable solutions while keeping the basic professional values. In that sense, proper medical ethics education in undergraduate and postgraduate term that would make physician-to-be's and student-physicians acquire the core professional values and skill to notice, analyze and develop justifiable solutions to ethical problems is paramount. This article aims to express the importance of medical ethics education in residency training, and to propose major topics and educational methods to be implemented into. To this aim, first, undergraduate medical education, physician's working conditions, the exam of selection for residency training, and educational environment were revised, and then, some topics and educational methods, which are oriented to educate physicians regarding the professional values that they should have, were proposed

    Experimental Learning Practice in Building up Health Behavior

    Get PDF
    Giriş: Hemşirelik öğrencilerinin sağlıkla ilgili kişisel uygulamaları, verdikleri sağlık eğitimlerinin niteliğini etkiler.Amaç: Araştırma, hemşirelik öğrencilerinin, sağlıkla ilgili bir davranış değişikliği yaşantılaması sürecindeki bireyseldeneyimleri, duygu ve düşüncelerini tanımlamaya yönelik niteliksel bir çalışmadır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini,Marmara Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu'ndaki 113 öğrenci oluşturdu. Çalışma kapsamında, öğrencilerden kendikarar verdikleri sağlıkla ilgili bir davranışını değiştirmeleri ve bu deneyim sırasında yaşadıkları duygu ve düşünceleriniyapılandırılmış bir forma yazmaları istendi. Veriler, iki sömestr boyunca (2004 ve 2005 yılı bahar dönemi), sağlıkeğitimi dersi kapsamında toplandı. Bulgular: Öğrencilerin karar verdikleri davranışlar, daha çok sağlığı geliştirmeyeyönelik davranışları içeriyordu. Davranışlar; dengeli ve düzenli beslenmek, düzenli su içmek, fizik egzersiz ve düzenlispor yapmak, kilo vermek, ağızdiş sağlığını geliştirmek, sigarayı azaltmak/bırakmak, düzenli uyumak, istenmeyen bazıalışkanlıklardan kurtulmaktı. Davranış değişikliği kararında hem içsel hem de dışsal faktörler etkiliydi. Davranışdeğişikliği kararına tamamen bağlı kalanların oranı daha az olmasına rağmen, bu süreçte algılanan yararlar, yaşanansorunlardan daha fazlaydı. Uygulamada ifade edilen duygu ve düşünceler, daha çok davranış değişikliği sürecineyönelikti. Süreçte yaşanılanlara somut örnekler verilmeli.Sonuç: Bu araştırma sonrası, öğrencilerinin sağlığı geliştirme davranışları konusundaki farkındalıklarını, süreciyönetme ve istenmeyen etkilerle baş etme deneyimlerini hemşirelik uygulamalarında kullanabilecekleridüşünülmektedir. Background: The personal health practices of nursing students affect the quality of health education they provide.Objectives: This research is a qualitative study which aims to identify the personal experiences, feelings and thoughtsof the nursing students during the experience of behavior change about the health.Methods: The research sampling consists of 113 students who participated in Marmara University College of Nursing.Students were asked to change a health behavior which was chosen personally and report their feelings and thoughtsduring this experience on a structured form. The data were collected over a period of two semesters (spring 2004 and2005) within the context of health education lesson. Results: The behaviors that were chosen by students in that samplewere usually on health promotion; stable and regular feeding, regular water drinking, physical exercises and sportsregularly, losing weight, to improve mouthteeth health, to give up or reduce smoking, sleeping regularly and to be freedsome undesirable habits. Both external and internal motivating factors play role in behavior change. Although thepercent of the students that were committed to behavior change decision was less, the benefits perceived were morethan the problems met. The impressions and thoughts that have been mentioned in the practice were usually about thelearning experiences during the behavior change process.Conclusion: By this research, it is thought that the students can use their awareness about the health promotionbehavior, managing the change process and coping with the undesirable effects experiences in nursing practice

    Tıpta uzmanlık öğrencilerinin duygusal zeka yönelimleri ile profesyonel yeterlilikleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi

    No full text
    ÖZETTıpta Uzmanlık Öğrencilerinin Duygusal Zeka Yönelimleri ile Profesyonel Yeterlikleri Arasındaki İlişkinin DeğerlendirilmesiTıp eğitiminde profesyonelliğe yönelik teknik olmayan becerilerin değerlendirilmesinde farklı öğrenme ortamlarında gözleme dayalı çok taraflı ve çok boyutlu değerlendirme yöntemlerinin geliştirilmesi önerilmektedir.Araştırmanın amacı, tıpta uzmanlık öğrencilerinin profesyonelliğe yönelik yeterliklerinin çok taraflı değerlendirilmesi ve bunlarla duygusal zeka yönelimleri arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Araştırma TC. Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde dahili ve cerrahi branşlardaki uzmanlık öğrencileriyle gerçekleştirilmiş ve araştırma verileri profesyonelliğe yönelik çok taraflı değerlendirme formları ve duygusal zeka katsayısı ölçeği kullanarak elde edilmiştir. Araştırmaya katılan 64 öğrencinin %48.4’ü kadın, %51.6’sı erkekti ve ortalama eğitim süresi 24.5 aydı. Uzmanlık öğrencilerinin profesyonelliğe yönelik yeterliklerinin öz-değerlendirme sonuçları diğer taraflarla ilişki bulunmazken, akran, eğitici ve hemşire değerlendirmeleri arasında benzer yönde ilişki saptanmıştır. Uzmanlık öğrencilerinin duygusal zeka ana boyut ve alt boyut puanlarıyla profesyonelliğe yönelik öz-değerlendirme, eğitici, akran ve hemşire değerlendirme sonuçları arasında ilişki olduğu belirlenmiştir.Araştırmada, uzmanlık öğrencilerinin profesyonelliğe yönelik yeterliklerin değerlendirilmesi için kullanılan çok taraflı geribildirim formlarının dış değerlendirme sonuçları birbirleriyle ilişkiliydi. Bu formların duygusal zeka ölçekleriyle birlikte kullanılması tıp eğitiminde teknik olmayan becerilerin gelişimi ve şekillendirici değerlendirme için önemli olanaklar yaratabilir.Anahtar kelimeler: tıp eğitimi, profesyonelliğe yönelik yeterlik, teknik olmayan yeterlikler, çok taraflı değerlendirme, duygusal zek

    İmplant destekli sabit restorasyonlarda CAD / CAM ile üretilen 3 farklı alt yapı materyalinin internal ve marjinal uyumlarının mikro bilgisayarlı tomografi (mikro-bt) ve optik koherens tomografi (OKT) kullanılarak karşılaştırmalı olarak in-vitro incelenmesi

    No full text
    Aim: The aim of this study to compare the marginal and internal fit of 3 different materials used in implant-supported fixed prosthesis as well as microcomputed (micro-CT) and optical coherence tomography (OCT) and methods. Material and methods: 63 samples designed on standard anatomic abutment were divided into 3 groups (n = 21). CoCr (C-CoCr) group produced with lost-wax technique; zirconia (3Y-TZP) (Zir-CAD) group and polymethylmethacrylate polymer (PMMA-CAD) group produced by CAD / CAM. While marginal and internal gaps of the groups were measured directly with OCT; micro-CT measurements were made from silicone replicas. In addition to marginal and internal gap, marginal edge irregularity and overcontour measurements were performed with the OCT. Brunner-Langer analysis was used to compare the methods. Kruskal-Wallis test (Bonferroni corrected) was used to compare the marginal and internal gaps of the groups. Marginal edge irregularity and overcontour were compared with one-way ANOVA analysis between groups (? = 0.05). Result: A statistically significant difference was found between OCT and micro-CT in terms of marginal and internal gap measurements (p 0.05). There was no significant difference between the groups in terms of marginal gap in OCT measurements (p> 0.05). In micro-CT measurements, a significant difference was found between C-Co-Cr (Group 1) and Zir-CAD (Group 2) groups in terms of marginal gap (p 0.05). In terms of internal gap, there was a statistically significant difference among the C-Co-Cr (Group 1), Zir-CAD (Group 2), PMMA-CAD (Group 3) groups in OCT measurements; between Zir-CAD (Group 2) and C-CoCr (Group 1) groups; Zir-CAD (Group 2) and PMMA-CAD (Group 3) groups in micro-CT measurements (p 0.05). There was a statistically significant difference between all groups in terms of marginal irregularity and overcontour (p 0.05). Conclusion: Optical coherence tomography makes more accurate measurements than micro-CT. The differences between the groups can be explained by the material selection and production method. Marginal and internal adaptation of zirconia and CoCr are acceptable clinically. While the marginal adaptation of PMMA polymer is within clinical limits; internal adaptation is not accepted clinically. Zirconia seems to be more advantageous for implant-supported fixed prostheses. Keywords: oct, micro-ct, internal fit, marginal fit, implant-supportedAmaç: Bu çalışmanın amacı, hem implant destekli restorasyonlarda kullanılan 3 farklı alt yapı materyalinin marjinal ve internal uyumlarını hem de optik koherens tomografi (OKT) ve bilgisayarlı mikrotomografi (mikro-BT) yöntemlerini karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Standart düz anatomik abutment üzerine tasarlanan 63 adet örnek 3 gruba ayrıldı (n=21). 1. grup kayıp mum tekniği ile üretilen CoCr (C-CoCr); 2.grup CAD/ CAM ile üretilen zirkonya (3Y-TZP) (Zir-CAD); 3.grup CAD/CAM ile üretilen polimetilmetakrilat polimer (PMMA-CAD) grubudur. Grupların marjinal ve internal aralıkları OKT ile direkt olarak ölçülürken; mikro-BT ölçümleri alt yapı örneklerinden akıcı kıvamlı ölçü maddesi ile hazırlanan silikon replikalar üzerinden yapıldı. Marjinal ve internal uyuma ek olarak OKT yöntemi ile marjinal kenar düzensizliği ve overkontur ölçümleri yapıldı. Yöntemleri karşılaştırmak için Brunner-Langer analizi ve grupların marjinal ve internal aralıklarını karşılaştırmak için Kruskal-Wallis testi (Bonferroni düzeltmeli) uygulandı. Gruplar arası marjinal kenar düzensizliği ve overkontur tek yönlü ANOVA analizi ile karşılaştırıldı (?=0.05). Bulgular: OKT ve mikro-BT arasında marjinal ve internal aralık ölçümleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p0.05). OKT ölçümlerinde marjinal aralık bakımından gruplar arasında anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). Mikro-BT ölçümlerinde marjinal aralık bakımından C-Co-Cr (Grup 1) ve Zir-CAD (Grup 2) grubu arasında anlamlı fark tespit edildi (p0.05). İnternal aralık bakımından, OKT ölçümlerinde C-Co-Cr (Grup 1), Zir-CAD (Grup 2), PMMA-CAD (Grup 3) grupları arasında; mikro-BT ölçümlerinde Zir-CAD (Grup 2) ve C-CoCr (Grup 1) grupları; Zir-CAD (Grup 2) ve PMMA-CAD (Grup 3) grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi (p0.05). Marjinal düzensizlik ve overkontur bakımından tüm gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p0.05). Sonuç: Optik koherens tomografi, mikro-BT'ye göre daha hassas ölçümler yapmaktadır. Gruplar arasındaki farklar materyal seçimi ve üretim yöntemi ile açıklanabilir. Zirkonya ve CoCr alt yapıların marjinal ve internal uyumları klinik sınırlar içindedir. PMMA polimer alt yapıların marjinal uyumu klinik sınırlar dahilindeyken; internal uyumu klinik sınırılar dışında kalmaktadır. CAD/CAM ile üretilen zirkonya, implant destekli sabit restorasyonlar için daha avantajlı görünmektedir

    Ümraniye Merkez Sağlık Ocağı ve Dudullu Sağlık Ocağı’ nda enjektabl kontraseptiflerden DMPA ile ilgili bir çalışma

    No full text
    ÖZETAraştırma, enjekte edilen aile planlaması yöntemlerinden biri olan Depo Provera'yı (DMPA) kullananların demografik özelliklerini, yöntemi tercih etme nedenlerini, yönteme bağlı yan etki ve yakınmaları, yönteme devam hızını, bırakma nedenlerini ve yöntemden memnuniyeti etkileyen etkenleri saptamak amacıyla planlanmıştır. Araştırmaya, 26 Ocak 1997- 8 Temmuz 1998 arasında Ümraniye Merkez Sağlık Ocağı Aile Planlaması Polikliniklerinde (ÜMSO-AP) Depo Provera uygulanan 213 kadın ve Dudullu Sağlık Ocağı Aile Planlaması Polikliniği'nde (Dudullu SO-AP) Depo Provera uygulanan 141 kadın katılmış ve 12 aylık izlem sonuçları tek yönlü, regresyon ve yaşam analizleri ile değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılanlar arasında 30 yaş veya altında, ilkokul mezunu,üç veya daha fazla yaşayan çocuğu ve en az bir düşüğü olanların çoğunluğu oluşturduğu görülmüştür.Araştırmaya katılanların %86,1'inin daha önce herhangi bir aile planlaması yöntemi kullandığı ve çeşitli nedenlerle bu yöntemleri bırakarak kolay, kullanışlı ve yan etkisi daha az olduğu için Depo Provera'yı tercih ettiği belirlenmiştir.Yaşam tablosu analizinde bir yıllık yönteme devam oranı %13,8 bulunmuştur. Araştırmada katılanların sosyodemografik ve doğurganlık özellikleri ve aile planlaması deneyimleri açısından sağlık ocakları arasında fark saptanmamıştır. Ancak ÜMSO'dan araştırmaya katılanların eşlerinin öğrenim düzeylerinin daha yüksek olması, çoğunluğunun kendi işyerlerine sahip olması ve son kullanılan yöntemin eşin istememesi nedeniyle bırakılması gibi fark yaratan nedenler ÜMSO'dan araştırmaya katılanların aile planlaması davranışlarında eş katılımının etkili olduğunu düşündürmüştür. Araştırmada ÜMSO-AP Polikliği'nde izlenenlerin yönteme devamının daha fazla olmasının aile planlaması danışmanlık hizmetinde iki sağlık ocağı arasında niteliksel fark olduğunu akla getirmiştir. İzlemlere düzenli devam açısından 24 yaş veya altındakilerin ve toplam gebelik sayısı 0-1 olanların diğer gruplara göre daha çok uyumsuzluk gösterdiği saptanmıştır. Yöntem kullanımı sırasında en sık rastlanan yakınma kanama düzensizlikleri olup ve en önemli yöntemi bırakma nedenidir. Diğer yakınmalar, baş ağrısı, kilo artışı, göğüslerde hassasiyet, karında şişlik ve sinirliliktir. Sonuç olarak, kanama düzensizliği, diğer yakınmalar ve Depo Provera'nın ilk duyulduğu bilgi kaynağının yönteme devamlılıkta etkili faktörler olduğu saptanmıştır. Ancak kanama düzensizliği ve diğer yakınmaları olanların yöntemi daha az bıraktıkları görülmüştür. Bunun nedeni izlemlere gelmeyenlerin bu etkenler açısından değerlendirilememesi olabilir. Bölgede aile planlaması hizmetinin etkinliğini arttırmak üzere bir topluma dayalı aile planlaması hizmeti projesi yürütmüş olan Türkiye Aile Planlaması Derneği'nin eğitmiş olduğu ev ziyareti yapan kadınlardan bilgi edinenlerin yönteme devamları daha yüksek bulunmuştur.ABSTRACTThe study were purposed by continuation rate for Depo Provera, demographical and fertility characteristics, reasons of started using, side efects and complaints belong this method, family planning experience, satisfaction of method and along with the factors influencing these variables. The 213 women who have started using with Depot Provera at the family planning center of Ümraniye Primary Care Unit (UMSO-FP) and 141 women who have started using with Depot Provera at the family planning center of Dudullu Primary Care Unit (Dudullu SO-FP)were added this study between January 1997-July 1998 . The results had evaluated by Chi-square Test, Multiple Regression and Life Table Analysis. Most of the women who started using Depot Provera, were 30 years-old and under 30 years-old, primary school graduates, had 3 or more living children and had had at least one abortion. Most of the participants of the study, said that the latest contraception method and prefered to use Depot Provera because it is easy, useful and had less side effects. The rate of continuation was 13.8% for this method at the end of one year. The rate of demographical and fertility charecteristics and family planning experience were similar between the two units. But level of education of the participant's husband were high in ÜMSO-FP Unit than other unit and had their place of employment. Also, the participants of ÜMSO- FP Unit, had quitted last method for that their husbands were wanting. We think that most of husbands decision making about family plannig at the stage of the ÜMSO-FP Unit. This result had showed that the man involvement were a important factor in area of ÜMSO. In this study the continuers were too much at the ÜMSO-FP Unit than other clinic. These findings had thought that the counseling of family planning were most effective in Ümraniye family planning unit. The women who 24 years old and under 24 years old and had 0-1 living child had out of order at follow-ups. During the follow up period, menstrual irregularities and complaints which the user relates to the use of this method were evaluated. These were menstrual irregularities and complaints which are believed to be associated with this method in 63.0% of the ones who have quit using at the follow-up.In this study, the level of satisfaction of the participants with this method and the association of this level with menstrual irregularities, complaints, discontinuation and compliance were evaluated at follow-ups. To sum it up, the characteristics that are thought to be effective on continued use of the method and follow-up data are evaluated in this study with, regard to the time variable. Two factors were found to be effective on adherence to the method; menstrual irregularities and complaints which are believed to be associated with this method. The reasons for discontinuation of the method were evaluated among the participants during the follow-up period. Also who were informed by the members of the Family Planning Society at the first time resulted in 60.2% discontinuation. This results had showed that Turkey Family Planning Association who performed community based family planning services with educated women who services family planning counseling with home visits were very effective

    Ümraniye Merkaz Sağlık Ocağı ve Dudullu Sağlık Ocağı’ nda enjektabl kontraseptiflerden DMPA ile ilgili bir çalışma.N

    No full text
    Araştırma, enjekte edilen aile planlaması yöntemlerinden biri olan Depo Provera'yı (DMPA) kullananların demografik özelliklerini, yöntemi tercih etme nedenlerini, yönteme bağlı yan etki ve yakınmaları, yönteme devam hızını, bırakma nedenlerini ve yöntemden memnuniyeti etkileyen etkenleri saptamak amacıyla planlanmıştır. Araştırmaya, 26 Ocak 1997- 8 Temmuz 1998 arasında Ümraniye Merkez Sağlık Ocağı Aile Planlaması Polikliniklerinde (ÜMSO-AP) Depo Provera uygulanan 213 kadın ve Dudullu Sağlık Ocağı Aile Planlaması Polikliniği'nde (Dudullu SO-AP) Depo Provera uygulanan 141 kadın katılmış ve 12 aylık izlem sonuçları tek yönlü, regresyon ve yaşam analizleri ile değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılanlar arasında 30 yaş veya altında, ilkokul mezunu,üç veya daha fazla yaşayan çocuğu ve en az bir düşüğü olanların çoğunluğu oluşturduğu görülmüştür. Araştırmaya katılanların %86,1'inin daha önce herhangi bir aile planlaması yöntemi kullandığı ve çeşitli nedenlerle bu yöntemleri bırakarak kolay, kullanışlı ve yan etkisi daha az olduğu için Depo Provera'yı tercih ettiği belirlenmiştir. Yaşam tablosu analizinde bir yıllık yönteme devam oranı %13,8 bulunmuştur. Araştırmada katılanların sosyodemografik ve doğurganlık özellikleri ve aile planlaması deneyimleri açısından sağlık ocakları arasında fark saptanmamıştır. Ancak ÜMSO'dan araştırmaya katılanların eşlerinin öğrenim düzeylerinin daha yüksek olması, çoğunluğunun kendi işyerlerine sahip olması ve son kullanılan yöntemin eşin istememesi nedeniyle bırakılması gibi fark yaratan nedenler ÜMSO'dan araştırmaya katılanların aile planlaması davranışlarında eş katılımının etkili olduğunu düşündürmüştür. Araştırmada ÜMSO-AP Polikliği'nde izlenenlerin yönteme devamının daha fazla olmasının aile planlaması danışmanlık hizmetinde iki sağlık ocağı arasında niteliksel fark olduğunu akla getirmiştir. İzlemlere düzenli devam açısından 24 yaş veya altındakilerin ve toplam gebelik sayısı 0-1 olanların diğer gruplara göre daha çok uyumsuzluk gösterdiği saptanmıştır. Yöntem kullanımı sırasında en sık rastlanan yakınma kanama düzensizlikleri olup ve en önemli yöntemi bırakma nedenidir. Diğer yakınmalar, baş ağrısı, kilo artışı, göğüslerde hassasiyet, karında şişlik ve sinirliliktir. Sonuç olarak, kanama düzensizliği, diğer yakınmalar ve Depo Provera'nın ilk duyulduğu bilgi kaynağının yönteme devamlılıkta etkili faktörler olduğu saptanmıştır. Ancak kanama düzensizliği ve diğer yakınmaları olanların yöntemi daha az bıraktıkları görülmüştür. Bunun nedeni izlemlere gelmeyenlerin bu etkenler açısından değerlendirilememesi olabilir. Bölgede aile planlaması hizmetinin etkinliğini arttırmak üzere bir topluma dayalı aile planlaması hizmeti projesi yürütmüş olan Türkiye Aile Planlaması Derneği'nin eğitmiş olduğu ev ziyareti yapan kadınlardan bilgi edinenlerin yönteme devamları daha yüksek bulunmuştur. ABSTRACT The study were purposed by continuation rate for Depo Provera, demographical and fertility characteristics, reasons of started using, side efects and complaints belong this method, family planning experience, satisfaction of method and along with the factors influencing these variables. The 213 women who have started using with Depot Provera at the family planning center of Ümraniye Primary Care Unit (UMSO-FP) and 141 women who have started using with Depot Provera at the family planning center of Dudullu Primary Care Unit (Dudullu SO-FP)were added this study between January 1997-July 1998 . The results had evaluated by Chi-square Test, Multiple Regression and Life Table Analysis. Most of the women who started using Depot Provera, were 30 years-old and under 30 years-old, primary school graduates, had 3 or more living children and had had at least one abortion. Most of the participants of the study, said that the latest contraception method and prefered to use Depot Provera because it is easy, useful and had less side effects. The rate of continuation was 13.8% for this method at the end of one year. The rate of demographical and fertility charecteristics and family planning experience were similar between the two units. But level of education of the participant's husband were high in ÜMSO-FP Unit than other unit and had their place of employment. Also, the participants of ÜMSO- FP Unit, had quitted last method for that their husbands were wanting. We think that most of husbands decision making about family plannig at the stage of the ÜMSO-FP Unit. This result had showed that the man involvement were a important factor in area of ÜMSO. In this study the continuers were too much at the ÜMSO-FP Unit than other clinic. These findings had thought that the counseling of family planning were most effective in Ümraniye family planning unit. The women who 24 years old and under 24 years old and had 0-1 living child had out of order at follow-ups. During the follow up period, menstrual irregularities and complaints which the user relates to the use of this method were evaluated. These were menstrual irregularities and complaints which are believed to be associated with this method in 63.0% of the ones who have quit using at the follow-up. In this study, the level of satisfaction of the participants with this method and the association of this level with menstrual irregularities, complaints, discontinuation and compliance were evaluated at follow-ups. To sum it up, the characteristics that are thought to be effective on continued use of the method and follow-up data are evaluated in this study with, regard to the time variable. Two factors were found to be effective on adherence to the method; menstrual irregularities and complaints which are believed to be associated with this method. The reasons for discontinuation of the method were evaluated among the participants during the follow-up period. Also who were informed by the members of the Family Planning Society at the first time resulted in 60.2% discontinuation. This results had showed that Turkey Family Planning Association who performed community based family planning services with educated women who services family planning counseling with home visits were very effective

    Exposure of medical students to pharmaceutical marketing in primary care settings: Frequent and influential

    No full text
    It is known that interaction between pharmaceutical companies and medical professionals may lead to corruption of professional values, irrational use of medicine, and negative effects on the patient-physician relationship. Medical students frequently interact with pharmaceutical company representatives and increasingly accept their gifts. Considering the move toward early clinical encounters and community-based education, which expose students early to pharmaceutical representatives, the influence of those gifts is becoming a matter of concern. This study examines the frequency and influence of student exposure to drug marketing in primary care settings, as well as student perceptions of physician-pharmaceutical company relationships. This was a two-phase study consisting of qualitative research followed by a cross-sectional survey. Clinical experience logbooks of 280 second-year students in one school were analysed, and the themes that emerged were used to develop a survey that was administered to 308 third-year students from two medical schools. Survey results showed a 91.2% exposure to any type of marketing, and 56.8% of students were exposed to all classes of marketing methods studied. Deliberate targeting of students by pharmaceutical representatives, in particular, was correlated with being less sensitive to the negative effects of and having positive opinions about interactions with pharmaceutical companies. The vast majority of students are exposed to drug marketing in primary care settings, and may become more vulnerable to that strategy. Considering that medical students are vulnerable and are targeted deliberately by pharmaceutical companies, interventions aimed at developing skills in the rational use of medicines and in strategies for coping with drug marketing should be devised
    corecore