10 research outputs found
Tam düzeltme ameliyatı yapılmış olan fallot tetraloji hastalarda ventrikül fonksiyonlarının ve B-tipi natriüretik peptid (BNP) düzeylerinin değerlendirilmesi
Fallot tetralojisi nedeniyle ameliyat edilmiş hastalarda pulmoner yetmezliğe (PY) bağlı olarak sağ ventrikül dilatasyonu ve disfonksiyonu gelişebilmektedir. Çalışmamızda BNP düzeyi ve doku Doppler ekokardiyografinin opere olmuş Fallot tetralojili (OFT) hastalarda ventrikül fonksiyonlarını göstermedeki etkinliğini araştırdık.
Yaş ortalaması 11.1± 4.8 yıl olan, tam düzeltme ameliyatı yapılmış Fallot tetralojili 34 hasta ile 21 gönüllü kontrol çalışmaya alındı. Her iki grupta serum BNP düzeyi ölçüldü, standart ekokardiyografi ve doku Doppler çalışması yapıldı. Pulmoner yetmezlik derecesi renkli Doppler ile hafif, orta ve ağır olarak tanımlandı. Miyokardiyal performans indeks (MPİ), apikal dört boşluk pozisyonda, tüm ventrikül segmentlerinden doku Doppler ile çalışıldı. Telekardiyografik inceleme ile kardiyotorasik oran (KTO) bakıldı. QRS süresi, IVA değeri ve BNP düzeyi kullanılarak, ventrikül fonksiyonu hakkında bir indeks (RVDİ) oluşturuldu.
OFT’li hastalarda BNP düzeyi kontrole göre belirgin yüksek bulundu (sırasıyla 45.8 ± 48.6 pg/ml, 19.2 ± 12.7 pg/ml, p<0.009). Ejeksiyon fraksiyonu ve fraksiyone kısalma gruplar arasında farklı değildi. Ancak OFT’li hastalarda tüm ventrikül segmentlerinde MPİ değerleri kontrole göre yüksekti. Sağ ventrikülün tüm segmentlerinde izovolemik kontraksiyon akselerasyonu (IVA), OFT’li hastalarda kontrole göre düşüktü. BNP düzeyi ile QRS ve QTd süreleri arasında orta (r=0.398, p<0.01, r=0.482, p<0.001), PY derecesi ile KTO arasında kuvvetli korelasyon belirlendi (orta PY, r=0.587, p<0.0001, ağır PY, r=0.757, p<0.001). Ayrıca BNP düzeyi ile IVA ve RV bazal segment Sm hızı arasında negatif korelasyon vardı. Sağ ventrikül bazal segment miyokardiyal hızları, OFT’li hastalarda, kontrol grubuna göre belirgin düşük bulundu. RV bazal segment Sm hızı, OFT’li grupta: 8.1 ± 1.7, kontrol grubunda: 20.5 ± 11.9 cm/sn (p <0.001); Em hızı OFT’li grupta: 15.6 ± 4.8, kontrol grubunda: 20.5 ± 10.5 cm/sn (p = 0.015); Am hızı, OFT’li grupta: 6.8 ± 2, kontrol grubunda:10.9 ± 3.5 cm/sn (p < 0.001) idi. RV bazal ve orta segment IVA değeri ile PY arasında kuvvetli negatif korelasyon belirlendi (r = -0.562, p <0.001, r=-0.590, p<0.001). QRS ve QTc süreleri ile RV bazal segment MPİ arasında kuvvetli korelasyon vardı (r=0.545, p<0.001, r=0.532, p<0.001). RV bazal segment Sm hızı ile QRS, QTc ve QTd arasında kuvvetli negatif korelasyon vardı. (r=-0.687, p<0.001, r=-0.587, p<0.001, r=-0.570, p<0.001). RVDİ değeri, OFT’li hastalarda kontrol grubuna göre yüksekti (p<0.0001). Ağır pulmoner yetmezlikli hastalarda RVDİ değerinin diğerlerine göre daha yüksek olduğu belirlendi.
Tam düzeltme ameliyatı yapılmış olan Fallot tetralojili hastalarda, ilerleyen dönemlerde pulmoner yetmezliğe bağlı semptomatik sağ ventrikül dilatasyonu ve her iki ventrikülde fonksiyon bozukluğu görülebilmektedir. Standart ekokardiyografi ile erken dönemde gösterilemeyen sol ventrikül disfonksiyonu, doku Doppler MPİ ile gösterilebilmektedir. OFT’li hastlarda doku Doppler ile elde edilen IVA değeri, serum BNP düzeyi, KTO ve yüzey EKG ölçümlerinin birlikte değerlendirilmesi, hastalarda uygun zamanda pulmoner kapak replasmanına karar vermede yardımcı olabilir. Doku Dopplerin ventrikül kontraksiyon ve relaksasyon fonksiyonlarını değerlendirmedeki üstünlüğü, bu yöntemin OFT’li hastaların rutin izleminde kullanılabilecek bir yöntem olduğunu göstermektedir. RVDİ, kapak yetmezliği olan OFT’li hastaların ventrikül fonksiyonunu değerlendirmede
kullanılabilecek bir değerdir. Ancak etkinliğini göstermek için prospektif çalışmalardan elde edilecek daha çok veriye ihtiyaç vard
Severe Persistant Cyanosis in a Newborn Due to Prominent Eustachian Valve
ABSTRACTThe valves of right horn of systemic venous sinus are prominent structures within the right atrium during early embryonic period. Involution of these structures may not be complete, resulting in a spectrum of anatomical presentations such as cyanosis. A full-term male neonate referred to our hospital for precise evaluation of severe cyanosis on the first day of life. Echocardiographic examination revealed right-to-left interatrial shunting through patent foramen ovale due to prominent eustachian valve with normal estimated right heart pressures from peak tricuspid regurgitation velocity. He was maintained with supplemental oxygen and a PDE-5 inhibitor (sildenafil) and subsequently improvement in oxygen saturation was achieved. The patient was discharged after 2 weeks of treatment. In conclusion; the embryologic remmants of the sinus venosus rarely may lead to right-to-left shunting resulting in severe cyanosis. Pulmonary vasodilators such as sildenafil may improve oxygen saturation in these patients even in case of normal right heart pressures
A rare venous port complication: Supraventriculer tachycardia
İmplante edilebilir santral venöz port kateterleri uzun dönem kemoterapi uygulanacak çocuklarda sıklıkla kullanılmaktadır. Bu kataterler kardiyak aritmiyi de içeren bir takım komplikasyonlara neden olabilirler. T hücreli akut lenfoblastik lösemi tanısı ile kemoterapi uygulanan on yaşındaki hastaya venöz port katateri takıldı. İşlem öncesi fizik muayene, laboratuvar bulguları, elektrokardiyografi ve ekokardiyografisi normaldi. Port kateteri takıldıktan sonra kısa süreli çarpıntı hissi olan hastanın bu sırada kalp hızının 200 atım/dakika olduğu ancak kısa sürede normal sinüs ritmine döndüğü görüldü. Port kateterinin distal ucunun sağ atriyum içinde olduğu direkt grafide görüldü. Port kataterinin biraz geri çekilmesi ile taşikardi atakları sona erdi. Çocuklarda santral venöz katetere bağlı supraventriküler taşikardi (SVT) hakkında az sayıda yayın bulunmaktadır. Burada santral venöz port kateteri yerleştirilmesinden sonra SVT atağı gelişen bir çocuk olguyu ve bu olgunun tedavisini sunmayı amaçladık.Implantable central venous port catheters are widely used in the management of children with cancer undergoing long term chemotherapy. These catheters can manifest a number of complications such as arrhythmia. Central venous port catheter was placed on a ten years old boy for chemotherapy. Before insertion of port catheter his physical examination, laboratory parameters, electrocardiography and echocardiography were normal. The patient felt palpitations shortly after the insertion of the port catheter. At that time the heart rate was 200 beats/minute but immediately normal sinus rhythm was restored. A chest roentgenogram revealed that the distal fragment of the port catheter was inside the right atrium. The port catheter was pulled back somewhat and then tachycardia attacks stopped. To our knowledge there are a few reports of supraventricular tachycardia (SVT) in children associated with central venous port catheter. Here we aimed to present a pediatric case with SVT after placement of central venous port catheter and his management
ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU NEDENİ İLE HASTANEYE YATIRILAN İKİ YAŞ ALTI ÇOCUKLARDA RSV ENFEKSİYONU SIKLIĞI VE RİSK FAKTÖRLERİ
Amaç: Respiratuvar sinsityal virüs (RSV),
bebeklik döneminde görülen bronşiolit ve pnömoninin en sık nedenidir.
Prematürite, doğuştan kalp hastalığı,
kronik akciğer hastalığı ya da immün yetmezlik gibi altta yatan hastalığı olanlarda
RSV’ye bağlı komplikasyon ve ölüm riski yüksektir. Çalışmamızda hastaneye
yatırılarak izlenen alt solunum yolu enfeksiyonlarında RSV sıklığını ve risk
faktörlerini belirlemeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ekim 2012
–Mart 2013 tarihleri arasında alt solunum yolu enfeksiyonu nedeni ile
hastanemizdeyatırılan 2 yaşın altındaki 257 olgu prospektif olarak
değerlendirildi. Hastaların klinik ve laboratuvar bulguları incelendi, risk
faktörleri belirlendi. Hastalardan nazofaringeal fırça ile nazofaringeal sürüntü
örneği alınarak hızlı antijen testi ile RSV antijeni tarandı.
Bulgular: Hastaların yaşları 1-24 ay (ort.6.67 ±
5.93 ay) arasında olup; %40’ı kız, %60’ı erkek idi. Hastalarda RSV sıklığı
%38.1 olarak bulundu. RSV pozitif hastalarınen sık ocak ve şubat aylarında,
yakınmaları başladıktan sonra ilk 5 günde başvurduğu gözlendi (p<0.001 ve
p=0.021).Risk faktörlerinden biri olan üst solunum yolu enfeksiyonu olan
bireylerle temasın, RSV enfeksiyonu riskini artırdığı tespit edildi (p=0.015).
RSV pozitif hastalarda, akciğer grafisinde infiltrasyon ve atelektazi görülme
oranıRSV negatif hastalara göre anlamlı şekilde fazlaydı (p=0.014, p=0.039).
RSV pozitif ve negatif hastalar arasında, alınan tedaviler ve hastanede yatış
süreleri arasında fark bulunmadı.
Sonuç: Alt solunum yolu enfeksiyonu bulguları
ile başvuran çocuklarda, hızlı antijen testleri ile RSV tanısı kolaylıkla
konulabilmektedir. Tanının erken konulması, gereksiz antibiyotik kullanımı ve
nozokomiyal enfeksiyonları önlemek açısından önem taşımaktadır
Evaluation of cardiac functions by tissue Doppler echocardiography in the long term follow-up of patients with childhood Hodgkin Lymphoma
Amaç: Hodgkin lenfoma hastalarında tedavi ile ilişkili kardiyomiyopati yakınmasız da olabilen bir sorundur. Bu çalışmanın amacı Hodgkin lenfoma hastalarında potansiyel olarak var olan tedavi ile ilişkili kardiyomiyopatiye tanı konmada doku Doppler ekokardiyografi tekniğinin geleneksel ekokardiyografi tekniğine oranla bir üstünlüğünün olup olmadığının araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: En az dört yıl süreyle hastalıksız izlenen ve kalp yakınması olmayan 17 Hodgkin lenfoma hastası (12 erkek, 5 kız) ve kontrol grubu olarak 14 sağlıklı kişi (8 kız, 6 erkek) çalışmaya alındı. Hastaların kalp işlevleri M-mod, 2 boyutlu, renkli Doppler, CW Doppler ve pulse Doppler teknikleri ile değerlendirildi. Veri analizleri Statistical Package for Social Science for Windows 11,5 paket programı ve sırasıyla Shapiro Wilk, Student’s t testi, Mann Whitney U, Fisher’in kesin sonuçlu ki-kare testleriyle yapıldı. Çalışma için hastane yerel etik kurul onayı alındı (07.05.2007/no:5639). Bulgular: Her iki grup geleneksel ekokardiyografi yöntemleri ile ejeksiyon fraksiyonu ve kısalma fraksiyonu açısından değerlendirildiğinde gruplar arasında fark gözlenmedi (sırasıyla p=0,302 ve p=0,860). Her iki grup sol ventrikül izovolemik ivmelenme zamanı açısından değerlendirildiğinde ölçümler hasta grubunda kontrol grubuna oranla istatiksel olarak anlamlı biçimde kısa bulundu (p:0,038). Miyokardiyal performans indeksi ölçümleri ve sol ventrikül izovolemik kasılma zamanı ölçümleri açısından değerlendirildiklerinde ise yapılan ölçümler hasta grubunda kontrol grubuna oranla istatistiksel olarak anlamlı biçimde uzamış olarak bulundu (sırasıyla p=0,029 ve p=0,049). Çıkarımlar: Sol ventrikül izovolemik ivmelenme zamanı, miyokardiyal performans indeksi ve sol ventrikül izovolemik kasılma zamanlarının tedavi ile ilişkili kardiyomiyopatiyi erken belirlemede önemli ölçümler olduğu sonucuna varılmıştır. (Türk Ped Arfl 2011; 46: 228-33)Aim: Treatment-associated cardiomyopathy which is one of the side effects of treatment, can be asymptomatic in Hodgkin lymphoma patients. The aim of this study was to find out whether tissue Doppler echocardiography was superior to conventional echocardiography in determining potential cardiac problems in the patients diagnosed with Hodgkin lymphoma. Material and Method: A total of 17 Hodgkin lymphoma patients (12 males, 5 females), and whose treatment had been stopped for at least 4 years were being followed-up with disease-free status and without cardiac symptoms and a control group of 14 healthy persons (8 males, 6 females) were included in the study. The cardiac functions of the patients were evaluated by M-mode, 2 dimentional, colour Doppler, CW Doppler and pulse Doppler techniques. Data analyzes were evaluated by program of Statistical Package for Social Science for Windows 11.5, and Shapiro Wilk, Student&#8217;s t testi, Mann Whitney U, Fisher&#8217;s exact chi square tests, respectively. Hospital ethic committee consent was received for the study (07.05.2007/no:5639). Results: There were no statistical differences between the two groups (p=0.302 and p=0.860 respectively) when both groups were evaluated in terms of ejection fraction and fraction shortening by conventional echocardiography technique. Evaluation of both groups for the left ventricle isovolumic contraction time revealed a statistically significant longer time in the patient group compared with the control group (p: 0.038). The results were found longer in the patient group compared with the control group when both groups were evaluated in terms of myocardial performance index parameters and the left ventricle isovolumic contraction time parameters (p=0.029 and p=0.049, respectively). Conclusions: We concluded that the left ventricle isovolumic contraction time, the left ventricle isovolumic acceleration time and myocardial performance index tests are important parameters for the early detection of cardiac pathologies that may develop in relation to chemotherapy. (Turk Arch Ped 2011; 46: 228-33