23 research outputs found

    Investigations on male traits, female mate choice, and the role of parasites in the three-spined stickleback (Gasterosteus aculeatus)

    Get PDF
    Ich habe den Einfluss von Parasitierung und Resistenzgenen (MHC, Haupt Gewebekompatibilitäts Komplex), auf von Weibchen gewählte Männchenmerkmale am Dreistachligen Stichling (Gasterosteus aculeatus) untersucht. Ein Infektionsexperiment zeigte, dass zwei parasitische Nematoden, C. lacustris und A. crassus, sich in ihrer Prävalenz und der ausgelösten Immunantwort im Stichlingswirt unterschieden. Eine korrelative Analyse zeigte, dass sowohl die rote Balzfärbung der Männchen als auch bestimmte Qualitätsmerkmale ihrer Nester im Zusammenhang mit der Anzahl von MHC der Klasse I und II stehen. Wahlexperimente an weiblichen Stichlingen zeigten, dass visuelle und olfaktorische Männchenmerkmale für ihre Wahl kombiniert werden. Um zu überprüfen, ob sich die im Labor gewonnenen Ergebnisse auf die natürliche Lebenssituation der Fische im See übertragen lassen, wurde ein Enclosure Experiment im Freiland durchgeführt. Analysen von Elternschaften, Männchenmerkmalen und Parasitenbelastung sollten Aufschluss über den Fortpflanzungserfolg der Männchen geben

    Social Representations of Working Mothers in Social Media in Turkey

    Get PDF
    İş gücüne katılan kadın sayısının artmasına karşın toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili beklentiler geçerliliğinikoruyabilmektedir. Mevcut çalışma, Türkiye'deki sosyal medya kullanıcılarının çalışan annelere ilişkinsosyal temsillerini incelemeyi hedeflemiştir. Bu amaçla, bir sosyal site olan Eşi Sözlük sitesinden tek sayılıveriler seçilerek çalışan annelere ilişkin 60 girdi iki araştırmacı tarafından anlamlı söz öbekleri tek tekdeğerlendirilerek kodlanmıştır. Konvansiyonel içerik analizine göre, söz öbeklerindeki ortak örüntülerinbir araya getirilmesi sonucunda 6 adet üst tematik birim ortaya çıkmıştır. Bunlar: i) çalışan anneler ile ilgiligenel bakış açısını, ii) çalışan annenin çocuğun gelişimine etkisini, iii) çalışan anne ile ilgili çocuğun bakışaçısını, iv) çalışan anne olmak ile ilgili annelerin bakış açılarını, v) çalışan annenin sosyal destekkaynaklarını ve vi) çalışan annenin meslek tipi ve mesleğinin içeriklerini yansıtmaktadır. Tematikbirimlerin içeriğine bakıldığında toplumsal cinsiyet rollerinin çalışan anne ile ilgili sosyal temsiller üzerineetkisi görülmektedir. Bulguların, Türkiye toplumundaki çalışan anne temsiline dair önemli bilgiler verdiğidüşünülmektedir.Despite the increased rate of women's labor force participation, expectations from women related with gender roles are still common. The current study aims to investigate social representations of social media users toward working mothers in Turkey. For this purpose, by selecting odd-numbered data from a social site called as Ekşi Sözlük, all meaningful phrases in 60 entries were evaluated by two researchers. In accordance with conventional content analysis, common patterns in the phrases were gathered, and six thematic codes were constructed: i) general perspectives of people about working mothers, ii) the impacts of working mothers on their children, iii) children’s perspective about their working mothers, iv) mothers’ perspectives related to being a working mother, v) social support to working mothers, and vi) the occupation types of working mothers and the content of occupations. Concerning thematic units, the effects of gender roles on the social representations of working mother were shown. These findings were considered as valuable information with regards to the social representations of working mothers in Turkish society

    Vitamin D3 metabolizmasında rol alan cytochrome p450 (CYPS) enzimlerinin genetik polimorfizimleri ile Türk populasyonunda iskemik inme riski ilişkisinin araştırılması.

    No full text
    Stroke, as a neurological disorder, is defined as cessation or severe reduction of blood flow to the brain due to a clot or burst of blood vessel in the brain. Atherosclerosis is the hardening of the arteries due to accumulation of plaques in the vessels. Vitamin D deficiency is known as important risk factor in pathogenesis of atherosclerosis, which contributes to stroke development. Incidence of stroke is affected by environmental and genetic risk factors. So, genetic variations including single nucleotide polymorphisms (SNPs) in enzymes involved in Vitamin D metabolism can affect susceptibility to the development of the disease. Therefore, the primary aim of this study was to investigate the association between polymorphisms of Vitamin D metabolizing enzymes (rs927650 SNP in CYP24A1 and rs10741657 SNP in CYP2R1 genes) and the ischemic stroke risk. The study population was comprised of 256 ischemic stroke patients and 132 control subjects. There was no significant difference between two groups with regards to age and gender. It was found that when compared to control group, number of individuals with hypertension, diabetes, obesity and smoking was significantly higher in the group vi of ischemic stroke patients. Also, the average concentration of triglyceride and LDLcholesterol were higher in patients than controls. On the other hand, HDL-cholesterol level was significantly lower than controls. The frequency of risky T allele was almost same among ischemic stroke patients and control group for CYP24A1 rs927650 polymorphism. For CYP2R1 rs10741657 polymorphism, the frequency of risky G allele was found as 0.660 in patients and was nearly the same for controls. The study revealed no significant difference for distribution of genotypes for CYP24A1 rs927650 and CYP2R1 rs10741657 polymorphisms in any subgroups when compared between the stroke patients and controls (all P values were higher than 0.05). Detailed stratification analysis for CYP24A1 rs927650 SNP showed that, risk of having ischemic stroke for diabetic individuals was higher in risky T allele carrying individuals (OR=2.395) when compared with wild type genotype group (OR=2.275). In addition, the risk of smoking-related ischemic stroke was higher in risky T allele carriers (OR= 3.727). For CYP2R1 rs10741657 SNP, the risk of hypertensive, diabetic and obese individuals having ischemic stroke was significantly higher in G allele carriers when compared with wild type group (OR= 3.419, OR= 2.804 and OR= 4.817, respectively). Hypertension, smoking, obesity and LDL-cholesterol were found as significant predictors of ischemic stroke in logistic regression analysis; however it was revealed that HDL-cholesterol had protective effect on stroke. The association between rs927650 of CYP24A1 and rs10741657 of CYP2R1 polymorphisms and ischemic stroke risk in Turkish population was investigated in this study for the first time and it was concluded that there was no significant difference between patient and control groups with regard to C and T allele frequencies in CYP24A1 rs927650 polymorphism and A and G allele frequencies in CYP2R1 rs10741657 polymorphism.M.S. - Master of Scienc

    Kırım üzerindeki Rus baskısı karşısında İsmail Bey Gaspıralı’nın eğitim mücadelesi

    No full text
    Kırım, Ukrayna Cumhuriyeti’nin güneyinde, Karadeniz’in kuzeyinde bulunan tarihi bir yarımadadır. Yarımadaya anakaradan girişi sağlayan Orkapı, bölgeye kuzeyden gelebilecek tehlikelere çekilmiş bir set konumundadır. Yarımadanın 2.500 km ye varan girintili çıkıntılı kıyıları ve doğal limanları gemilerin kıyıya yanaşmasına kolaylık sağlamakta ve ticarette önemli bir etki yaratmaktadır. Bu konumu ile Kırım önemli bir deniz üssüdür ve sıcak denizlere açılan bir penceredir. Tarih boyunca bölgede yaşayan kavimler de bu önemin farkında olmuşlardır. Biz makalemizde İsmail Bey Gaspıralı’nın usul-ü cedid hareketi doğrultusunda attığı adımları ve fikirlerini kendi dilinden yazılmış olan Rusya’da Milli Türk Mekteplerinin Islahı ve Usul-ü Savtiye’nin İntişarı başlıklı risalesi ışığında değerlendireceğiz

    Vitamin D metabolizmasında rol oynayan CYP450 enzimlerinin polimorfizmleri ile iskemik inme riski ilişkisinin araştırılması

    No full text
    Epilepsi, merkezi sinir sisteminde kortikal veya subkortikal bölgelerde yer alan nöronların artmış uyarılabilirliğinden kaynaklanan, ani, hipersenkron, yüksek voltajlı, anormal elektriksel deşarjları sonucu gelişen klinik bir durumdur. Epilepsi, tarihi eski çağlara kadar dayanan, hastanın işlevselliği ve yaşam kalitesini etkileyen, yineleyici nöbetlerle karakterize bir hastalıktır. Epilepsi tüm dünyada en yaygın görülen nörolojik hastalıklardan biridir. Nöroloji pratiğinde çocukluk ve ergenlik çağında en sık, erişkinlerde ise beyin damar hastalıklarının ardından ikinci en sık rastlanan hastalıktır. Epilepsi görülme sıklığı ülkeler ve toplumlar arasında büyük farklılıklar göstermektedir; gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere göre 4-6 kat fazla görülmektedir. Epilepsi etiyolojisinde sebebi bilinmeyen (idiyopatik) epilepsiler en geniş yeri (%65) tutar. Epilepsi olgularının yaklaşık yarısını idiyopatik jeneralize epilepsiler oluşturur. İdiyopatik jeneralize epilepsiler genetik temelli olup, yapısal bir beyin lezyonu ya da başka nörolojik belirtiler görülmemektedir. Yalancı epileptik nöbetler veya psikojenik non-epileptik nöbetlerin (PNEN), epileptik olmayan ama epilepsi nöbeti görünümünde olan, aslında psikiyatrik bir sorunun dışa vurumu olan klinik tablolardır. Bu tabloların gerçek epileptik nöbetlerden ayırt edilmesi oldukça zordur. Tedaviye dirençli epilepsi ön tanısı ile uzmanlara veya merkezlere gönderilen hastaların en az %20’sinde epileptik olmayan ataklar olduğu ve bu hastaların gereksiz yere araştırıldığı ve gereksiz tedavi aldıkları bildirilmektedir. Önceki çalışmalarda, beyinde ve omurilikte en sık bulunan inhibitör nörotransmitter olan gama amino bütirik asitin (GABA) epileptik bölgelerde azalmış olduğu bulunmuştur. İnhibitör bir nörotransmitter olan GABA’nın azalması, epileptik nöronlar üzerindeki sinaptik inhibisyonun kalkmasına ve daha kolay eksite olmalarına, dolayısı ile epileptik deşarjlar meydana getirerek nöbet oluşmasına neden olmaktadır. GABA etkisini GABAA ve GABAB adlı iki farklı sınıftan reseptör üzerinden gösterir. GABA reseptörlerini kodlayan genlerde birçok tek nükleotit polimorfizmi (SNP) bulunmuştur. Bu tür polimorfizmler gen tarafından sentezlenecek GABA reseptöründe bazı değişikliklere ve dolayısıyla reseptörün işleyişinde kişiden kişiye farklılıklara neden olabilmektedir. GABA reseptörleri ve bu reseptörleri kodlayan genlerdeki polimorfizmler ile farklı epilepsi türleri arasında bağlantı olduğu bulunmuştur. Ancak, GABA reseptörleri ile idiyopatik jeneralize epilepsi arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar çok kısıtlı kalmıştır. Bu çalışmaya 196 İJE hastası, 107 PNEN geçirmiş birey ve 109 kontrol birey dahil edildi. Hasta ve kontrollere ait kan numuneleri Gülhane Askeri Tıp Akademisi Nöroloji Bölümü’nce toplandı. Bayılma yakınması nedeniyle müracaat eden ve bayılma semiyolojisinin ortaya konması için yatırılan hastalardan epilepsi nöbeti gözlenen, epileptik nöbeti Uluslararası Epilepsi Derneğinin sınıflandırmasına göre idiyopatik jeneralize tip nöbet olan hastalar çalışmaya alındı. İki ayrı kontrol grubu oluşturuldu. 1. kontrol grubu olarak, nöroloji polikliniğine başvurmuş olan bireyler arasından bayılması veya başka bir ciddi nörolojik rahatsızlığı olmayan bireyler seçildi. 2. kontrol grubu ise, bayılma yakınması olan, ancak bayılma gözlemi sonucunda psikojenik nöbetleri olan (PNEN) hastalardan oluştu. İdiyopatik jeneralize epilepsi hastalarından ve kontrol bireylerden alınan tam kanlar ODTÜ Biyoloji Bölümündeki laboratuvarımıza getirilerek DNA’ları izole edildi. Daha sonra GABAA, GABAB1 ve GABAB2 genlerindeki bazı polimorfik bölgeler polimeraz zincir reaksiyonu yöntemi ile çoğaltılarak özel restriksiyon endonükleaz enzimleriyle kırıldı ve sonuçta ortaya çıkan DNA’ların uzunlukları agaroz jel elektroforezinde incelenerek bireylerin genotipleri belirlendi. Önerilen bu projede ise önceki projemiz kapsamında GATA Nöroloji Bölümünce toplanmış ve ODTÜ Biyoloji Bölümündeki laboratuvarımızda saklanmakta olan kanlar ve bu kanlardan izole edilmiş olan DNA örnekleri kullanılarak GABA’nın sentezlenmesinden sorumlu enzim olan glutamat dekarboksilaz’ı kodlayan genlerde (GAD1 ve GAD2) bulunan polimorfizmler incelenerek bu genetik polimorfizmlerle idiyopatik jeneralize epilepsi arasında bir ilişki olup olmadığı incelenecektir

    GLUTAMAT DEKARBOKSİLAZ GENETİK POLİMORFİZMLERİ İLE İDİYOPATİK JENERALİZE EPİLEPSİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ARAŞTIRILMASI

    No full text
    GLUTAMAT DEKARBOKSİLAZ GENETİK POLİMORFİZMLERİ İLE İDİYOPATİK JENERALİZE EPİLEPSİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ARAŞTIRILMAS

    FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ/LİSANSÜSTÜ TEZ PROJESİ

    No full text
    GLUTAMAT DEKARBOKSİLAZ GENETİK POLİMORFİZMLERİ İLE İDİYOPATİK JENERALİZE EPİLEPSİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ARAŞTIRILMAS

    Illuminance and luminance based ratios in the scope of performance testing of a light shelf-reflective louver system in a library reading room

    Get PDF
    Uncontrolled daylight brings visual and thermal problems that may result in negative interactions with user comfort, productivity, well-being, and human health. Library spaces, in which reading, writing, and computer task activities are performed, need to be well designed in terms of daylight performance to enhance user satisfaction. The focus of this study is to make a performance test of a light shelf-reflective louver system to improve the visual performance conditions of a library reading room. First, the instrumental monitoring of existing daylighting conditions was performed. Second, Relux model was prepared to evaluate luminance patterns and illuminance distribution. Third, a new light shelf-reflective louver system was proposed based on the insufficiencies of the simulation results. The performance of the new system was found highly satisfactory based on the findings of enhanced luminance patterns and uniformity ratios especially at the points near the windows
    corecore