20 research outputs found

    Isolated Aberrant Right Subclavian Artery and Trisomy 21 Case

    Get PDF
    Abnormal right subclavian artery (ARSA) is the most common anomaly of the aortic arch with a rate of 0.5-1.4%. Normally, three vessels arises from the aortic arch, while four vessels arise in ARSA. ARSA leaves the distal of the aortic arch and passes behind the esophagus and trachea. It is also called the abnormal retroesophageal right subclavian artery. It is generally an asymptomatic benign finding, but it can cause esophageal compression causing dysphagia. In this article, an isolated ARSA and trisomy 21 case referred to our clinic in the second trimester of pregnancy and detected ultrasonographically is presented

    Light microscopic analysis of the effects of gd-dtpa dimeglumine and iopromide on rabbit hyaline cartilage and synovial membrane

    Get PDF
    Bu çalişmanin amaci kontrastli maddelerin eklem kikirdaği ve sinoviyal membran üzerine olan etkilerini tavşan modelinde araştirmaktir. Çalişmada 60 tavşan dizi kullanildi. Kontrastli ajan olarak iopromid ve Gd-DTPA diz eklemlerine intraartiküler uygulanarak 1. saat, 1.gün, 1.hafta ve 2.hafta sonra sinoviyal membran ve hiyalin kikirdak üzerine olan histolojik etkileri işik mikroskobisi yardimi ile incelendi. Kontrol grubu olarak serum fizyolojik kullanildi. iopromid ve Gd-DTPAuygulanmasindan sonra sinoviyal membranda hiperemi, hemoraji ve yüzeyel stromada vakuollü hücre artişina rastlandi. Hiyalin kikirdakta ise proliferasyon, hipertrofi ve yoğun glikojen birikimi, piknoz ve GlikozAmino Glikan boyanma azliğina neden olduğu görüldü. Bu etkilerin 2. hafta sonunda azalarak devam ettiği saptandi. Çalişmamizda kullanilan maddelerin uygulama süreleri boyunca eklem kikirdağina ve sinoviyal membran üzerine olan etkilerinin istatistiksel olarak anlamli olduğu gösterilememiştir (p>0.05).The aim of this study is to assess the effects of contrast agents on hyaline cartilage and synovial membrane in a rabbit model. Light microscopic analysis of the effects of intraarticular Iopromide and Gd-DTPA on synovial membrane and hyaline cartilage at 1st hour, 1st day, 1st week and 2nd week was performed. NaCl%0.9 was used as control. Hyperemia, hemorhage and increase in the vacuolised cell number in the superficial stroma were observed in the synovial membrane. Proliferation, hypertrophy, dense glycogen storage, pycnosis and decrease in glycosaminoglycan (GAG) staining were observed in the hyaline cartilage. These effects lessened in two weeks. We were not able to demonstrate that contrast agents have any significant effect on hyaline cartilage and synovial membrane (p>0.05)

    Çocuklarda kırık tedavisinin temel prensipleri

    No full text
    This review aims to summarize the basic treatment principles of fractures according to their types and general management principles of special conditions including physeal fractures, multiple fractures, open fractures, and pathologic fractures in children. Definition of the fracture is needed for better understanding the injury mechanism, planning a proper treatment strategy, and estimating the prognosis. As the healing process is less complicated, remodeling capacity is higher and non-union is rare, the fractures in children are commonly treated by non-surgical methods. Surgical treatment is preferred in children with multiple injuries, in open fractures, in some pathologic fractures, in fractures with coexisting vascular injuries, in fractures which have a history of failed initial conservative treatment and in fractures in which the conservative treatment has no/little value such as femur neck fractures, some physeal fractures, displaced extension and flexion type humerus supracondylar fractures, displaced humerus lateral condyle fractures, femur, tibia and forearm shaft fractures in older children and adolescents and unstable pelvis and acetabulum fractures. Most of the fractures in children can successfully be treated by non-surgical methods.Bu derlemede çocuklarda tiplerine göre kırıkların temel tedavi prensipleri ve fizis kırıkları, çoklu kırıklar, açık kırıklar ve patolojik kırıkları içeren özel durumların genel yönetim prensipleri özetlendi. Yaralanma mekanizmasını daha iyi anlamak, uygun bir tedavi stratejisi belirlemek ve prognozu tahmin etmek için kırığın tanımlanması gereklidir. İyileşme süreci daha az komplike, yeniden şekillenme kapasitesi daha yüksek ve kaynamama seyrek olduğu için çocuklarda kırıklar çoğunlukla cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilir. Çoklu yaralanması olan çocuklarda, açık kırıklarda, bazı patolojik kırıklarda, damar yaralanması eşlik eden kırıklarda, öncesinde başarısız konservatif tedavi öyküsü olan kırıklarda ve femur boyun kırıkları gibi konservatif tedavinin hiç yeri olmadığı/az yeri olduğu kırıklarda, bazı fizis kırıklarında, deplase ekstansiyon ve fleksiyon tipi humerus suprakondiler kırıklarında, deplase humerus lateral kondil kırıklarında, büyük çocuklar ve ergenlerdeki femur, tibia ve önkol cisim kırıklarında, instabil pelvis ve asetabulum kırıklarında cerrahi tedavi tercih edilir. Çocuklarda kırıkların çoğu cerrahi dışı yöntemlerle başarıyla tedavi edilebilir

    A new measurement method for the radiographic assessment of the proximal femur: The center-trochanter distance

    No full text
    Amaç: Proksimal femurun radyografik değerlendirmesi için geliştirdiğimiz yeni bir yöntem femur başı merkezi ile trokanter uç noktası arasındaki dik uzaklığın ölçülmesi tanımlanarak sunuldu. Çalışma planı: "Merkez-trokanter uzaklığı" (MTU), femur diyafiz aksına dik çizilen ve femur başı merkezi (M) ve büyük trokanterin üst ucundan (T) geçen iki paralel çizgi arasında milimetre olarak ölçülür. Eğer M noktası T noktasına göre üstte ya da altta ise ölçülen uzaklık sırasıyla pozitif ya da negatif değer olarak ifade edilir. Bu yöntemi uygulamak amacıyla, kemiksel olgunlaşmasını tamamlamamış 200 kalçanın ve tamamlamış 600 kalçanın normal olarak değerlendirilen ön-arka direkt pelvis radyografileri üzerinde ölçümler yapıldı. Elde edilen aritmetik ortalamanın bir standart sapma (SS) altı ya da üstünde kalan değerler "normal", aritmetik ortalamanın iki SS altı ya da üstünde kalan değerler "patolojik" olarak kabul edildi. Yöntemin güvenirliği gelişimsel kalça displazisi nedeniyle ameliyat edilen ve uzun dönem izlemi olan 43 kalçada sınandı. Sonuçlar: Kemiksel olgunlaşmasını tamamlamamış proksimal femurda -5 mm altı ve 15 mm üzeri, kemiksel olgunlaşmasını tamamlamış proksimal femurda -17 mm altı ve 7 mm üzerindeki MTU değerleri patolojik olarak değerlendirildi. Yöntemin gözlemci (kappa katsayısı 0.92 ve 0.81) ve gözlemciler (kappa katsayısı 0.88) arası güvenirliği mükemmel düzeyde bulundu. Çıkarımlar: Merkez-trokanter uzaklığı, gelişimsel kalça displazisi ve Legg-Calve-Perthes hastalığı gibi kalça patolojilerinde proksimal femurun radyografik değerlendirmesinde kullanılabilir.Objectives: We developed a new method -measuring the perpendicular distance between the center of the femur head and the tip of the trochanter- for radiographic assessment of the proximal femur. Methods: The “center-trochanter distance” (CTD) refers to the perpendicular line drawn to the femoral shaft axis between two parallel lines that pass through the center of the femoral head (C) and the tip of the greater trochanter (T). The measured distance in millimeters is expressed as a positive or negative value depending on the location of the point C, that is, above or below the point T, respectively. Measurements were made on anteroposterior plain radiographs of 200 skeletally immature and 600 skeletally mature hips, all of which had been assessed as normal. Values that were found to be below or above the standard deviation of 1 and 2 of the mathematical means were regarded as “normal” and “pathological”, respectively. The reliability of the method was tested in 43 hips that had been surgically treated for developmental dysplasia of the hip and had a long-term follow-up. Results: The center-trochanter distance measured below -5 mm and above 15 mm in the skeletally immature proximal femora, and below -17 mm and above 7 mm in the skeletally mature proximal femora were regarded as “pathologic”. The intraobserver (kappa coefficient, 0.92 and 0.81) and interobserver (kappa coefficient 0.88) reliability of the method was found to be excellent. Conclusion: The center-trochanter distance may prove to be useful in radiographic assessment of the proximal femur in several hip disorders such as developmental dysplasia of the hip and Legg-Calvé-Perthes disease

    Legg-Calvé-Perthes disease; etiology and physiopathology

    No full text
    Legg-Calvé-Perthes disease is a childhood disorder in which specific clinical and radiological findings due to disruption in the arterial circulation of the capital femoral epiphysis are seen. It is most commonly seen in children between 4 and 8 years of age and is 4–5 times more common in boys than in girls. Hereditary influences, delay in bone matu-ration, blood coagulation abnormalities, type II collagen mutation, hyperactivity/attention deficit disorder, trauma, exposure to smoking are the main factors which are con-sidered to correlate with the origination of the disease. However, it is currently believed that the origin is probably multifactorial. Synovitis, necrosis in deep layers of the artic-ular cartilage, necrosis, resorption and new bone formation coupling (being the bone resorption more dominant) in the bone epiphysis, disruption in the physis and metaphyseal changes are the main histopathological findings.Legg-Calvé-Perthes hastalığı, femur başı epifizinin ar-teriyel kan akımının bozulması sonucu özgün klinik ve radyolojik bulguların görüldüğü bir çocukluk yaş grubu hastalığıdır. En sık 4–8 yaş arası çocuklarda görülür ve erkeklerde kızlara göre 4–5 misli daha fazladır. Kalıtsal nedenler, kemik gelişme gecikmesi, kanda pıhtılaşma bo-zuklukları, Tip II kollajen mutasyonu, hiperaktivite/dikkat eksikliği, travma, pasif sigara içiciliği, hastalığın ortaya çıkmasında rolü olduğuna inanılan başlıca etkenlerdir. Ancak, hastalığın günümüzde muhtemelen birden fazla etkenin varlığında ortaya çıktığına inanılmaktadır. Belli başlı histopatolojik bulgular; sinovit, eklem kıkırdağının derin tabakalarında nekroz, kemik epifizde nekroz, re-zorpsiyon ve yeni kemik oluşumu birlikteliği (rezorpsiyon daha baskın olmak üzere), büyüme plağında bozulma ve metafizyel değişikliklerdir

    Treatment Planning in Children Fractures

    No full text
    There is a significant increase in children's fractures. Socio-economic reasons, change in life-style, advanced technology and imaging techniques, training of orthopedic surgeons, parents excellent result expectations and increased participation in individual and team sports has recently influenced the treatment of pediatric fractures towards surgical procedures. Although the above mentioned factors affect the type of treatment and its outcomes, in order to achieve good functional results, orthopedic surgeons should make their treatment plans in the light of recent knowledge, knowing the properties of pediatric fractures and related treatment principles, issues in complex injuries and individual factors that may affect the overall result.Günümüzde çocuk kırıklarının görülme sıklığında belirgin artış görülmektedir. Sosyoekonomik nedenler, yaşam tarzında değişiklikler, gelişen teknoloji, ileri görüntüleme yöntemleri, ortopedik cerrahların eğitimi, velilerin mükemmel sonuç beklentileri, bireysel ve takım sporlarına katılımın artması son yıllarda çocuk kırıklarında tedavi yöntemini cerrahi yönde artırmaktadır. Her ne kadar yukarıda sayılan faktörler tedavi seçimi ve sonuçları etkilese de, ortopedik cerrahların çocuk kırıklarının tedavisinde iyi fonksiyonel sonuç elde edebilmeleri için güncel bilgiler ışığında, çocuk kırıklarının özelliklerini, tedavi prensiplerini, kompleks yaralanmalarda dikkat edilmesi gereken husuları, sonuca etkileyebilecek bireysel faktörleri bilerek tedavi planlaması yapmaları gerekmektedir

    The effects of arthrographically detected femoral head lateralization and soft tissue interposition during closed reduction of developmental dislocation of the hip on mid-term results

    No full text
    Amaç: Bu prospektif randomize olmayan çalışmada, 18 ay ve altı yaşlarda, gelişimsel kalça çıkığı nedeniyle genel anestezi altında eklem kapsülü açılmadan yapılan redüksiyon sırasında artrografik olarak saptanan asetabüler labrum'altında femur başı lateralizasyonu ve yumuşak doku interpozisyonunun orta dönem radyografik sonuçlar üzerine etkisi incelendi. Çalışma planı: Çalışmaya ortalama yaşı 12 ay (dağılım 4-18 ay) olan 21 çocuğun 31 instabil kalçası alındı. Medial girişimle iliopsoas ve adduktor longus tendonlan kesildikten sonra artrografi yapıldı. Tüm olgularda Tönnis grade 2 artrografık redüksiyon saptandı; ancak eklem kapsülü açılmadı. Ortalama izlem süresi 6.5 yıl (dağılım 3-9.5 yıl) idi. Sonuçlar: Femur başı avasküler nekrozu (AVN), yeniden çıkık ve ikinci ameliyat oranları sırasıyla %42, %19 ve %29 bulundu. Femur başı avasküler nekrozu saptanan kalçaların yaklaşık yarısında büyüme plağı tutulumu da vardı. Bir yaşın altında ameliyat edilen kalçalarda daha az oranda AVN görüldü. Artrografide birden fazla eklem içi yumuşak doku engeli saptanan kalçalarda komplikasyon daha fazla görüldü. Artrografide 7 mm üzerinde göllenme görülen kalçalarda AVN ve yeniden çıkık oranları, 3-7 mm arasında göllenme olan kalçalara oranla daha yüksek bulundu. Çıkarımlar: Orta dönemli komplikasyon oranlan, eklem açılma-dan yapılan redüksiyon sonrası artrografıde femur başı lateralizasyonu, yumuşak doku interpozisyonu ve medialde kontrast madde göllenmesi saptandığında, eklemin açılması ve redüksiyona engel olan yapılar ortadan kaldırılarak anatomik redüksiyonun sağlanması gerektiğini göstermektedir.Objectives: In a prospective, non-randomized evaluation of patients who underwent surgery under general anesthesia for developmental dislocation of the hip (DDH) at or below 18 months of age, we assessed the midterm effects of arthrographically documented femoral head lateralization and soft tissue interposition under the acetabular labrum during reduction without opening the hip joint capsule. Methods: The study included 31 unstable hips of 21 children (mean age 12 months; range 4 to 18 months). After the iliopsoas and adductor longus tendons were sectioned by a medial approach, hip joint arthrography was performed. According to the criteria of Tönnis, all the patients had grade 2 arthrographic reduction and the hip joint capsule was left intact. The mean follow-up was 6.5 years (range 3 to 9.5 years). Results: Avascular necrosis of the femoral head (AVN), redislocation, and secondary operation were seen in 42%, 19%, and 29%, respectively. The physeal plate was involved in nearly half of the hips with AVN. The occurrence of AVN was less in hips treated at the age of below one year. Complications were more frequent in cases in which more than one intraarticular soft tissue obstacles had been documented by arthrography. Avascular necrosis and redislocation were more commonly encountered in hips in which the medial pool size of contrast material exceeded 7 mm than those with sizes between 3 to 7 mm. Conclusion: Our midterm complication rates suggest that the hip joint capsule be opened in order to achieve an anatomical reduction through eliminating intraarticular obstacles when arthrography shows lateralization of the femoral head, soft tissue interposition, and medial pooling of the contrast material ; following closed reduction of DDH
    corecore