104 research outputs found

    Impact of methodology courses on pre-service EFL teachers’ beliefs

    Get PDF
    AbstractThe aim of the study was to identify possible variations regarding the beliefs of students who took methodology courses at the beginning and at the end of their teacher education program. The study applied Horwitz's (1988) BALLI as an instrument to pre-service English language teachers studying at Eastern Mediterranean University in North Cyprus. The results indicated that there were constant and conflicting beliefs among all the pre-service teachers. Additionally, the results showed that prospective teachers’ engagement in methodology courses seems to have a little impact on the improvement of their beliefs

    SAĞLIK ÇALIŞANLARININ FERTİLİTENİN KORUNMASINA YÖNELİK BİLGİ VE GÖRÜŞLERİ

    Get PDF
    Amaç: Bu araştırma sağlık çalışanlarının fertilitenin korunmasına ilişkin bilgi ve görüşlerini ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Analitik-kesitsel olarak yapılan araştırma Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesi (Kadın Doğum Servisi, Tıbbi Onkoloji Servisi ve Üroloji Servisi),T.C. Sağlık Bakanlığı Aydın İl Sağlık Müdürlüğü Atatürk Devlet Hastanesi (Üroloji Servisi ve Tıbbi Onkoloji Servisi), T.C. Sağlık Bakanlığı Aydın İl Sağlık Müdürlüğü Aydın Devlet Hastanesi (Üroloji Servisi), T.C. Sağlık Bakanlığı Aydın İl Sağlık Müdürlüğü Aydın Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde (poliklinikler, doğum ve kadın hastalıkları acil servisi, doğum salonu, obstetri servisi, doğum ve kadın hastalıkları ameliyathanesi, jinekoloji servisi) görev yapan 146 hemşire, 50 ebe ve 74 hekim ile yürütüldü. Araştırma verileri araştırmacı tarafından hazırlanan soru formu ile 1 Kasım 2022-1 Haziran 2023 tarihleri arasında toplandı. Verilerin değerlendirmesinde tanımlayıcı istatistikler, ki-kare testi kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan sağlık çalışanlarının %70’inin fertilitenin korunmasına yönelik yeterli bilgi puanına sahip olduğu saptandı. Yeterli bilgi puanı ile meslek, çalışılan birim ve fertilitenin korunması ile ilgili eğitim almış olanlar arasında anlamlı fark olduğu belirlendi. Cinsiyet ve yaş ile yeterli bilgi puanına sahip olma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Katılımcıların %51,1’i fertilitenin koruma seçenekleri konusunda rollerini, %48,5’i hastalarını fertilite koruma işlemleri için nereye sevk edeceğini bilmediğini ifade etti. Katılımcıların %70’i kanser tedavisi gören ve fertilite kaybı açısından risk altındaki hastalarla fertilite koruma yöntemlerini tartışmanın gerekliliğine katılma konusunda kararsızdı. Sağlık çalışanlarının mesleği ve fertilitenin korunmasına yönelik daha önce eğitim almış olması ile fertilitenin korunmasına yönelik görüşleri arasında anlamlı fark saptandı. Yaş durumu ile sağlık çalışanlarının fertilitenin korunmasına yönelik görüşleri arasında anlamlı fark olmadığı belirlendi. Sonuç: Araştırma sonucunda elde edilen bilgiler ışığında katılımcıların fertilitenin korunmasına yönelik yeterli bilgi puanına sahip olduğu görüldü. Bilgi puanlarını en çok meslek ve eğitim alma durumunun etkilediği belirlendi. Sağlık çalışanlarının çoğunluğunun fertilitenin korunmasına yönelik görüş sorularına fertilitenin korunmasını destekleyen yönde cevap verdikleri görüldü. Sağlık çalışanlarının fertilitenin korunmasına yönelik görüşlerini meslek ve eğitim alma durumlarının etkilediği saptandı.KABUL VE ONAY TEŞEKKÜR İÇİNDEKİLER SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ TABLOLAR DİZİNİ ÖZET ABSTRACT 1. GİRİŞ 1.1. Problemin Tanımı ve Önemi 1.2. Araştırmanın Amacı 2. GENEL BİLGİLER 2.1.Fertilite 2.1.1. Ferilitenin Korunması Gereken Durumlar 2.1.1.1. Sosyal Nedenler 2.1.1.2. Tıbbi Nedenler 2.2. Kriyoprezervasyon 2.2.1. Kadınlarda Doğurganlığın Korunması Yöntemleri……………………….. 2.2.1.1. Embriyo Kriyoprezervasyonu 2.2.1.2. Oosit Kriyoprezervasyonu 2.2.1.3. Yumurtalık Dokusu Kriyoprezervasyonu 2.2.2.Erkeklerde Doğurganlığın Korunması Yöntemleri 2.2.2.1. Sperm Kriyoprezervasyonu 2.2.2.2. Testis Dokusu Kriyoprezervasyonu 2.3. Onkofertilite 2.4. Doğurganlığın Korunmasında Sağlık Çalışanlarının Rolleri 2.4.1. Psikolojik Destek 2.5. Türkiye’de Kriyoprezervasyon 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Araştırmanın Tipi 3.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri 3.3. Araştırmanın Zamanı 3.4. Araştırmanın Evren ve Örneklemi 3.5. Araştırmaya Dahil Edilme ve Araştırmadan Dışlanma Kriterleri 3.6. Veri Toplama Aracı 3.7. Ön Uygulama 3.8. Araştırma Verilerinin Toplanması 3.9.Verilerin Değerlendirilmesi 3.10.Araştırmanın Güçlükleri 3.11.Araştırmada Etik. 4. BULGULAR 4.1. Sağlık Çalışanlarının Tanıtıcı Özellikleri…………………………………..……. 4.2. Sağlık Çalışanlarının Fertilitenin Korunmasına İlişkin Bilgileri………………... 4.3. Sağlık Çalışanlarının fertilitenin korunmasına İlişkin Bilgi Puanları 4.4. Sağlık Çalışanlarının Fertilitenin Korunmasına İlişkin Görüşleri 4.5. Sağlık Çalışanlarının Fertilitenin Korunmasına Yönelik Bilgi Puan Durumlarını Etkileyen Faktörler 4.6. Sağlık Çalışanlarının Fertilitenin Korunmasına Yönelik Görüşlerini Etkileyen Faktörler 5. TARTIŞMA 6. SONUÇ VE ÖNERİLER KAYNAKLAR EKLER Ek 1 Etik Kurul Ön Onayı Ek 2 Etik Kurul Son Onayı Ek 3 Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi İzin Yazısı………………………………………………………………………………. Ek 4 Aydın İl Sağlık Müdürlüğü İzin Yazısı……………………………………..... Ek 5 Sağlık Çalışanlarının Fertilitenin Korunmasına Yönelik Bilgi ve Görüşleri Soru Formu BİLİMSEL ETİK BEYANI ÖZ GEÇMİ

    Variation in body size and age structure of stellagama stellio (L., 1758) (Reptilia: Agamidae) from Turkey

    Get PDF
    WOS: 000334089600008Age and body size of 81 Stellagama stellio (syn. Laudakia stellio) specimens from five regions of Turkey were studied using skeletochronology. Lines of arrested growth (LAGs) in phalanges were used to estimate the age. Snouth vent length (SVL) ranged between 90.05 - 133.14 mm (mean: 109.58 +/- 10.26) in males and 86.24 - 130.43 mm (mean: 105.83 +/- 10.68) in females. Age ranged between 2-9 (mean: 5.34 +/- 1.63) in females and 3-10 years (mean: 5.72 +/- 1.82) in males. We did not observe any significant difference in terms of age and SVL between sexes. Intersexual differences in body size were male-biased (SDI =-0.03) but this relation was not statistically significant. A significant difference between the lowland (below 800 m) and mountain (above 800 m) populations was found in respect of SVL, with mountain individuals being larger than the lowland. A significant age difference between lowland and mountain populations was not found. A significant positive correlation was found between age and SVL both in males and females. Individuals reached maturity between 2 and 3 years

    Psikolojik Güçlendirme, Liderlik Uyumu ve Öğretmen Performansı İlişkisinde Örgütsel Bağlılığın Aracı Rolü

    Get PDF
    Bu araştırmada okullarda liderlik ekibi uyumu ve psikolojik güçlendirme ile öğretmen performansı arasındaki ilişkide, örgütsel bağlılığın aracı rolü sorgulanmıştır. Bu amaçla Ankara ilinde bulunan okullarda görev yapan ve araştırmaya gönüllü olarak katılan 407 öğretmenin görüşüne başvurulmuştur. Katılımcılara ‘Liderlik Ekibi Uyumu’, ‘Psikolojik Güçlendirme’, ‘Örgütsel Bağlılık’ ve ‘İşgören Performansı’ ölçekleri uygulanmıştır. Araştırmada toplanan veriler betimsel istatistiklerin yanı sıra yol analizi ile analiz edilmiştir. Bulgular, okullarda liderlik ekibi arasındaki uyumun orta düzeyde olduğunu ortaya çıkartmıştır. Ayrıca katılımcıların psikolojik güçlendirme, örgütsel bağlılık ve performans puanları da orta düzeydedir. Araştırma değişkenleri arasında orta düzeyde, pozitif yönlü ve anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Analizler liderlik ekibi uyumunun örgütsel bağlılığın anlamlı bir yordayıcısı olmadığını ortaya çıkartmıştır. Dolayısıyla liderlik ekibi uyumu ile performans arasında örgütsel bağlılığın aracı bir rolü yoktur. Son olarak örgütsel bağlılığın, psikolojik güçlendirme ile performans ilişkisinde ‘tam aracılık’ etkisine sahip olduğu saptanmıştır.

    Midenin glomus tümörü

    Get PDF
    Altmış dört yaşında erkek hasta masif üst gastrointestinal sistem kanaması ile acil servise başvurdu. Distal gastrektomi uygulanan hastada ameliyat sırasında antral bölge küçük kurvaturda submukozal yerleşimli, 2.4 cm çapında, iyi sınırlı bir kitle palpe edildi. Kitlenin histopatolojik incelemesinde, düzensiz dallanan, ince duvarlı damarların arasında yuvalanmalar, kordonlar ve tabakalar oluşturan berrak sitoplazmalı uniform tümör hücreleri görüldü. İmmünohistokimyasal olarak vimentin ve SMA ile pozitif; sitokeratin, CD34, sinaptofizin, kromogranin A, NSE, CD117 (C-kit) ve S-100 protein ile negatif sonuç elde edildi. Elektron mikroskopik olarak berrak sitoplazmalı, kaba kromatinli yuvarlak nukleusa sahip hücrelerinin damar yapıları etrafı nda gruplar oluşturdukları görüldü. Klinik bulgular, makroskopik görünüm, tümör paterni, immünohistokimyasal ve elektron mikroskopik bulgular glomus tümörü ile uyumlu bulundu.A sixty-four-year old male patient presented to the emergency room with massive upper gastrointestinal tract bleeding. During distal gastrectomy, a submucosal, well demarcated mass with a diameter of 2.4 cm was palpable in the antral region of the lesser curvature. Histopathological examination of the mass revealed uniform tumor cells with clear cytoplasms and round nuclei, forming nests, strands and sheets between dense, irregularly branching, thin-walled vessels. Immunohistochemistry was positive for vimentin and SMA and negative for cytokeratin, CD34, synaptophysin, chromogranin A, NSE, CD117 (C-kit) and S-100 protein. Electron microscopy demonstrated tumor cells with clear cytoplasms and round nuclei with coarsely dispersed chromatin, forming groups around vascular structures. Clinical findings, gross appearance, tumor pattern, immunohistochemical findings and electronmicroscopic findings were all consistent with a glomus tumo

    Sigara içen ve içmeyenlerin normal görünümlü oral mukozasındaki sitolojik değişikliklerin AgNOR sayımı ve nükleer morfometri ile değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Sigara içen ve içmeyen kişilerde normal oral mukozaya ait epitel hücrelerindeki proliferatif aktivite AgNOR boyama tekniği ve nükleer morfometri ile değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Yaymalar 50-70 yaş arasında sigara içen ve içmeyen, 40’ar hastanın normal görünümlü ağız taban mukozasından elde edildi. İyi tespit edilmiş nükleuslu ilk 50 skuamöz epitel hücresinde AgNOR’lar sayıldı ve bilgisayarlı görüntü analizi ile nükleer alanlar hesaplandı. Bulgular: İstatistiksel olarak sigara içmeyen grupta nukleus başına düşen ortalama AgNOR sayısı (3.47± 0.30) sigara içenlerden daha azdı (4.22±0.39, p<0.001). Ayrıca sigara içenlere ait hücre çekirdeklerinin alan ortalamaları (94.32±10.08) içmeyenlerden daha yüksek bulundu (87±9.4, p<0.05). Beş taneden fazla AgNOR’a sahip olan nukleusların ortalama sayısı sigara içmeyen ve içenlerde sırasıyla %14.6 ve %36.8 olarak bulundu. Sonuç: Bulgularımız sigara içiminin oral proliferatif lezyonların oluşmasında önemli bir risk faktörü olduğunu ve bu lezyonların taranması için oral eksfolyatif sitolojinin tercih edilebilecek bir yöntem olduğunu ortaya koymaktadır.Objectives: We planned this study to evaluate the proliferative activity of the oral mucosal epithelial cells of smokers and non-smokers via nuclear morphometry and AgNOR counts. Patients and Methods: Smears were collected from normal-appearing mouth floor mucosa of 40 non-smokers and 40 smokers between ages of 50 and 70. AgNORs were counted in the first 50 well-fixed, nucleated squamous cells and nuclear areas were calculated via computerized image analyzing system. Results: Statistically mean AgNOR numbers per nucleus in the nonsmoking group (3.47&plusmn;0.30) was lower than the smoking group (4.22&plusmn;0.39, p&lt;0.001), and mean nuclear areas of squamous cells of smokers (94.32&plusmn;10.08) was also significantly higher than non-smokers (87&plusmn;9.4, p&lt;0.05). The mean number of nuclei having more than 5 AgNORs was 14.6% and 36.8% in non-smokers and smokers, respectively. Conclusion: Our results support that smoking is a severe risk factor for oral mucosal proliferative lesions and exfoliative cytology can be the preferred method for screening of oral mucosal lesions

    Effect of Saliva Contamination on Microleakage of Open Sandwich Restorations

    Get PDF
    Svrha istraživanja: Željela se procijeniti mikropropusnost konvencionalnih staklenih ionomera, smolom modificiranih staklenih ionomera i hibridnih staklenih ionomera u otvorenim restauracijama II. razreda kontaminiranih slinom ili nekontamitiranih slinom. Materijal i metode: Korišteno je 60 ekstrahiranih zdravih ljudskih kutnjaka i preparirano je 120 kaviteta II. razreda na mezijalnim i distalnim plohama. Rubovi gingive nalazili su se 1 mm ispod caklinsko-cementnog spojišta. Svi uzorci nasumično su podijeljeni u četiri skupine (n = 15): skupina I – visoko viskozni stakleni ionomer (Fuji IX GP); skupina II – smolom modificirani stakleni ionomer (Fuji II LC); skupina III – hibridni stakleni ionomer (Equia-fil Forte); skupina IV – kompozitna smola (G’aenial Posterior). U skupini s otvorenim sen-dvič-restauracijama staklenoionomerni materijali postavljeni su na gingivno dno u debljini od 1 mm, a ostatak kaviteta ispunjen je kompozitnim materijalom. Nakon izrade restauracije na mezijalnim plohama, distalni kaviteti restaurirani su prema istom protokolu nakon kontaminacije slinom. Uzorci su podvrgnuti termocikliranju od 10 000 ciklusa na temperaturi od 5 °C do 55 °C i uronjeni tijekom 24 sata u otopinu metilenskog modrila (% 0,5). Zatim su se prerezani dijamantnom pilom, uz vodeno hlađenje, vertikalno kroz središte restauracije od mezijalne plohe prema distalnoj na debljinu od 1 mm. Nakon toga je prodiranje boje procjenjivano softverom za analizu slika. Podatci su statistički analizirani (p 0,05). Uz to, nije bilo statistički značajne razlike između skupina kontaminiranih slinom i nekontaminiranih slinom, neovisno o testiranim dentalnim materijalima (p > 0,05). Zaključak: Uzimajući u obzir ograničenja ovog istraživanja, u otvorenim sendvič-restauracijama kontaminacija slinom nije štetno utjecala na mikropropuštanje, bez obzira na testirane dentalne materijale. Hibridni stakleni ionomeri i stakleni ionomeri modificirani smolom pokazali su lošije rezultate u mikropropusnosti na gingivnim rubovima u odnosu prema visokoviskoznim staklenoionomernim materijaloma u skupini bez kontaminacije.Objectives: The purpose of the present study was to evaluate the microleakage of conventional glass-ionomer, resin modified glass-ionomer and glass hybrid ionomer Class II open sandwich restorations with or without saliva contamination. Material and methods: Sixty extracted sound human molar teeth were used and 120 class II slot cavities were prepared in mesial and distal surfaces. The gingival margins were located 1 mm below the cementoenamel junction. All specimens were randomly divided in 4 groups (n=15): Group I: High-Viscous Glass Ionomer (Fuji IX GP) Group II: Resin Modified Glass Ion-omer (Fuji II LC) Group III: Glass Hybrid Ionomer (Equia-fil Forte), Group IV: Composite Resin (G’aenial Posterior). In open sandwich restoration groups, glass ionomer materials were placed to gingival floor in 1 mm thickness and rest of the cavity was filled with resin composite. After the restorations in mesial surfaces had been performed, distal cavities were restored with the same protocol after saliva contamination. The specimens were thermocycled for 10000 cycles at 5 0 C to 55 0 C and immersed in methylene blue dye solution (% 0,5) for 24 hours. Then, they were sectioned vertically through the center of the restorations from mesial to distal surface with a water-cooled diamond saw with 1mm thickness. Subsequently, the dye penetration was evaluated with image analysis software. Data were statistically analyzed (p0.05). Additionally, there was not a statistically significant difference between the no contamination and saliva contaminated groups regardless of dental materials tested (p>0.05). Conclusion: Within the limitations of this study, in open sandwich restorations, saliva contamination did not show an adverse effect on microleakage irrespective of dental materials tested. Glass hybrid ionomers and resin modified glass ionomers showed lower microleakage scores in gingival margins compared to high-viscous glass ionomer material in no contamination groups

    Okul Müdürlerinin Kişilik Özellikleri ile Yönetsel Öz-yeterlik İnançları Arasındaki İlişki

    Get PDF
    The selection of school principals is being conducted according to subjective evaluations rather than objective criteria. It cannot be sufficiently assessed in the hiring process whether the personality traits of school principals, who are the leaders of school communities, are appropriate for administrative functions. In addition, the administrative self-efficacy beliefs of principals need to be explored. This study looks into school principals’ personality traits and administrative self-efficacy beliefs. The research draws its data from 643 school principals in Ankara. The findings show that school principals have high self-efficacy beliefs and conscientiousness and they are extrovert. Canonical correlation analysis reveals that personality traits predict 60% of principals’ administrative self-efficacy beliefs.  Based on these findings, it can be concluded that principals hold self-efficacy beliefs which help them to achieve managerial tasks. Personality traits play a vital role in the emergence of these beliefs.Günümüz okul müdürü seçim süreci objektif ölçütler yerine sübjektif değerlendirmelere göre yapılmaktadır. Dolayısıyla okul toplumunun lideri durumunda olan okul müdürlerinin kişilik özelliklerinin yönetsel faaliyetlere uygun olup olmadığı, hizmete alım sürecinde yeterince değerlendirilmemektedir. Bu kapsamda, müdürlük görevi yapanların yönetsel öz-yeterlik inançlarının da nasıl olduğu aydınlatılmayı beklemektedir. Bu bağlamda araştırmada, okul müdürlerinin kişilik özellikleri ile yönetsel öz-yeterlik inançları incelenmiştir. Araştırmaya Ankara’da görev yapan 643 okul müdürü katılmıştır. Araştırma sonunda okul müdürlerinin öz-yeterlik inançlarının yüksek olduğu gözlenmiştir. Bunun yanı sıra okul müdürlerinin kişilik yönünden, dışadönük ve yüksek sorumluluk duygusuna sahip oldukları saptanmıştır. Kanonik korelasyon analizi, kişilik özelliklerinin okul müdürlerinin yönetsel öz-yeterlik inançlarının %60’ını açıkladığını ortaya koymuştur. Bu bulgulara dayalı olarak okul müdürlerinin yönetsel görevleri başarabilecek inanca sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Okul müdürlerinin bu inancı taşımalarında ise kişilik özelliklerinin önemli bir etkiye sahip olduğu gözlenmiştir

    Mo/n-Si Schottky Diyotların Akım-Voltaj ve Kapasite-Voltaj Karakteristiklerinin Analizi

    Get PDF
    Bu çalışmada Mo/n-Si Schottky diyotların bazı elektriksel özellikleri incelendi. Diyotlar, Molibdenin (Mo) n-tipi Silisyum (Si) üzerine manyetik saçtırma yöntemi kullanılarak biriktirilmesiyle üretildi. Akım-voltaj (I-V) ve kapasite-voltaj (C-V) ölçümleri oda sıcaklığında alındı. İdealite faktörü (n=1,48), sıfır beslem engel yüksekliği ( b0=0,72 eV), seri direnç (Rs=2,02 k) gibi temel diyot parametreleri I-V verileri kullanılarak elde edildi. Ayrıca engel yüksekliği ve katkılama yoğunluğu (ND) değerleri 1kHz-3MHz frekans aralığında C-V ölçümlerinden belirlendi. I-V ve C-V ölçümlerinden elde edilen b değerleri karşılaştırıldı. Her iki yöntemden elde edilen engel yüksekliği değerlerinin farklılığı, engel yüksekliğinin homojen olmayışı olgusuna ve geleneksel I-V ve C-V yöntemlerinin farklı tabiatına atfedildi
    corecore