310 research outputs found

    My Dear Monster Friends - Matrix as an Emotionally Rich Generative Design Tool

    Get PDF
    This paper focuses on the means of integrating emotionally rich associations into the idea generation phase of the design process. Matrix, a generative and evolving design tool developed at METU Department of Industrial Design has been further explored as an emotionally rich idea generation tool in an educational context. The revised exercise has developed into a motivating tool particularly suitable for team creativity, improvisation and co-creation. The outcome also suggested that emotionally rich project themes such as “my dear monster friends” encouraged the generation of more interaction- based design ideas

    Development of an attitude scale towards asking questions for elementary education students

    Get PDF
    Abstract. In this study, an instrument assessing elementary education students’ attitudes towards asking questions in the classroom was developed. Items were determined based on interviews with students and teachers and scaled according to five-point Likert scale, “Never”, Rarely”, “Sometimes”, “Usually”, “Always”. Validity and reliability analyses of the instrument were conducted with two different study groups. Firstly, exploratory factor analysis (EFA) and confirmatory factor analysis (CFA) were done with Study Groups 1 (203 fourth-grade students). Then, CFA was repeated with data obtained from Study Group 2 (334 fourth-grade students). According to EFA results, two constructs were determined and these constructs including 24 items were named as Openness towards asking question and Anxiety towards asking question. CFA goodness of fit indices obtained from both groups showed that the scale with two constructs was acceptable. Cronbach’s α reliability coefficients for each construct were respectively .78 and .80 for Study Group 1 and .76 and .77 for Study Group 2. As a result of analyses, reliability and validity of the developed instrument was ensured

    Hiperrealizmin seramik sanatına yansımaları

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.20. yüzyılın en önemli sanat akımlarından birisi olan Hiperrealizm, Amerika da ortaya çıkıp, Avrupa ya doğru yayılmıştır. Bu akımın Fransız terminolojisindeki ismi hiperrealizm iken Süper Realizm ve Foto-realizm olarak da isimlendirilmiştir. Hiperrealizm; figür ve nesnelerin sanatın çeşitli alanlarında aşırı gerçekçi bir ifadesi olarak tanımlanır. Amerika da doğan Soyut Dışavurumculuk akımının peşinden 1960'lı yıllarda Pop Sanat akımı etkisini göstermektedir. 1960'lı yılların sonlarında Pop Sanat akımı ile beraber hiperrealizm akımı da doğmuştur. Sanat tarihi boyunca etkisini hiç kaybetmeyen realizm, sonunda 'hiperrealizm' ismi ile yeni bir kimlik ile sanat akımları içinde yerini almıştır. Bu akım, foto gerçekçilik adıyla resim sanatındaki yansımalar ile başlayıp, daha sonra heykel ve seramik gibi diğer plastik sanat dallarında da yer edinmeye başlamıştır. Hiperrealizm sanat akımının seramik, resim ve heykel sanatında karşılığı Fransızca bir kelime olan, Trompe L'oeil ismi ile bilinir. Trompe L'oeil, göz ile aldatmak, bir çeşit algıda yanılsama sanatı olarak tanımlanmaktadır. Trompe l'oeil; izleyicinin ilk bakışta imgeyi, temsil ettiği şeyin kendisi olduğunu sanmasıdır. Etkileyici bir aldatma sanatı olan Trompe l'oeil; sanat içeriği amaçlanmaksızın, biçimde gerçeklik izlenimi vermeyi hedefleyen sanat anlayışıdır. Trompe l'oeil; Hiperrealizm ile benzer sanat kriterlerine ve özellliklerine sahiptir. Ancak seramik malzemenin kendine has teknik bilgi ve avantajlarını ifade etmesi açısından benzer özellikler gösterdiği diğer sanat akımlarından ayrılmaktadır. İlk örnekleri Amerika'da pop sanat akımı ile aynı dönemde ortaya çıkan bu akımın etkisi ile gerçeğinin aynısını yansıtmak için seramik formlar üretilmeye başlanmıştır. Seramik sanatı, Trompe l'oeil ile birlikte hem biçimsel hem de teknik açıdan yeni bir anlatım diline kavuşarak günümüze kadar süregelen ve günden güne daha da yaygınlaşmaya başlayan yenilikçi bir tavır sergilemiştir. Bu çalışmanın amacı Hiperrealizm akımının Trompe l'oeil bağlamında çağdaş seramik sanatındaki etkilerini araştırmaktır.Hyperrealism, which is one of the most important art movements of the 20th century, emerged in America and spread towards Europe. This movement has been called super realism and photo-realism while its name is hyperrealism in French terminology. Hyperrealism is defined as extremely realistic expression of figures and objects in various fields of art. In the 1960s, the Pop Art movement that followed the abstract expressionism movement born in United States shows its effect. In the late 1960s, with the Pop Art movement, hyperrealism was born. Realism, which has never lost its influence throughout the history of art, eventually took its place in the art movements with a new identity under the name of real hyperrealism sonunda. This movement started with the reflections in the art of painting under the name of photorealism and then began to take place in other plastic art branches such as sculpture and ceramics. The art of hyperrealism is known as Trompe L'oeil, a French word for ceramics, painting and sculpture. Trompe L'oeil, deception with the eye, is defined as the art of illusion in a kind of perception. Trompe l'oeil; at first glance, the viewer thinks that the image is what he represents. Trompe l'oeil, an impressive art of deception; It is an understanding of art that aims to give the impression of reality in the form without aiming at the content of art. Trompe l'oeil; It has art criteria and characteristics similar to hyperrealism. However, it differs from other art movements in which ceramic material exhibits similar characteristics in terms of expressing its unique technical knowledge and advantages. The first examples of this movement emerged in the same period with the pop art movement in the United States to reflect the same reality began to produce ceramic forms. The art of ceramics, with Trompe l' oeil, has displayed an innovative attitude that has continued to the present day and has become more widespread day by day with a new language of expression both formally and technically. The aim of this study is to investigate the effects of hyperrealism on contemporary ceramic art in the context of Trompe l'oeil

    Environmental factors influencing milk yield and lactation length in Italian Mediterranean buffaloes in Turkiye

    Get PDF
    This preliminary study was conducted to investigate the impact of the fixed effects of calving season, parity, calving age and service period, on the annual average milk yield and lactation length of the Italian Mediterra-nean Buffaloes that were milked by rotary milking parlor. For this purpose the data of 347 buffaloes of a dairy farm (with milking parlor) was used. Their annual average milk yield and lactation length were found to be 1587.55 +/- 33.82 L and 247.66 +/- 4.39 days. It was observed that the prolonged service period had a positive effect on the total milk yield and lactation length. The calving season did not affect the milk yield, but the lactation length was longer in the buffa-loes calving in winter months. The service period had a direct effect on the economic profitability, and it was observed that the service period of buffaloes calving in winter was shorter. It was also determined that milk productivity was positively affected due to the increase of calving age and parity, but there were wide variations in the herd. In conclu-sion, calving age, parity, and service period had a positive effect on the annual average milk yield and lactation length, but, on the other hand, calving season did not affect the annual average milk yield. Further studies on breeding and herd management are required to minimize variations in buffalo herds milked by rotary milking system

    Uzak Kule Merkezi ile Kontrol Edilen Havalimanlarında Bulanık Mantık Tabanlı Uçak İniş Öncelik Sıralaması

    Get PDF
    Hava taşımacılığı, bilinen en güvenli ve emniyetli ulaşım şeklidir. Yapılan incelemeler sonucunda hava taşımacılığında meydana gelen kazaların büyük bir yüzdesinin yaklaşma safhasında meydana geldiği görülmüştür. İncelenen çalışmalarda hava trafik kontrolörlerinin iş yükünün ve stresinin arttığı gözlemlenmiştir. Trafik kontrolörlerinin iş yükünü azaltmak ve stresi dengelemek konuları araştırmacılara yeni çalışma sahaları açmıştır. Bu sahalardan biri olan uzak kule merkezi çalışmaları, kule çalışanlarının fazla iş yükü dahil hava trafiği kontrolü problemlerine çözüm olarak sunulmuştur. Günümüzde maliyet ve emniyet açısından da büyük avantajlar sağlayacağı düşünülen uzak kule merkezi üzerinde çalışmalar halen devam etmektedir. Bu çalışmada uzak kule merkezinden kontrol edilen havalimanlarına iniş için yaklaşmakta olan uçaklara iniş önceliği verilmesi için bulanık mantık tabanlı karar destek sistemi oluşturulmuştur. Bu sistem için havalimanlarının ortalama günlük uçuş sayısı, havalimanı karar yüksekliği ve yaklaşma aşamasındaki uçağın hızı ve irtifası, girdi parametreleri olarak belirlenmiştir. Oluşturulan bulanık mantık modellemesinde MATLAB/FIS arayüzü kullanılmıştır. Bu arayüz kullanılarak uzak kule merkezi tarafından kontrol edilen havalimanlarına yaklaşmakta olan uçaklar için iniş sıralaması belirlenmiştir

    Kronolojik, dental ve iskeletsel yaş arasındaki korelasyonun değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Yaş tahmini sadece kişisel tanımlama için değil, tıp ve diş hekimliğinde tedavi planlaması için de büyük önem taşımaktadır. Büyüme ve gelişim genetik, epigenetik, çevresel faktörler, beslenme durumu ve hormonal faktörler gibi çeşitli faktörler tarafından etkilenmektedir. Bu nedenle bireylerin olgunlaşma durumu incelenirken kronolojik yaştan ziyade diş ve iskelet olgunlaşma durumu değerlendirmesine dayanan “biyolojik yaş” esas alınır. Bu çalışmanın amacı kronolojik yaş ile dental ve iskeletsel yaşın ilişkisini değerlendirmek ve aralarında korelasyon olup olmadığını saptamaktır.Gereç ve Yöntemler: 78 hastanın (10.42-16.5 yaşları arası) el-bilek grafileri ile panoramik radyografileri incelenmiştir. Dental yaş tayini için Williems yöntemi, iskeletsel yaş tayini içinse Fishman yöntemi kullanılmıştır.Bulgular: İskeletsel yaş ile kronolojik yaş ortalamalarının karşılaştırılmasında kadın hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı bir fark yokken erkeklerde fark saptanmıştır (kadın p=0.906, erkek p=0.041). Dental yaş ile kronolojik yaşın karşılaştırılmasında da her iki cinsiyet grubunda da fark saptanmamıştır (p>0.05). Kronolojik yaş ile hem iskeletsel yaş hem de dental yaş arasında her iki cinsiyet grubunda da pozitif korelasyon mevcuttur. Ayrıca dental yaş ile iskeletsel yaş arasında da pozitif yönde korelasyon tespit edilmiştir.Sonuç: Yapılan bu çalışma kronolojik yaş ile hem dental hem de iskeletsel yapının değerlendirme yöntemleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Kronolojik yaş tahmininin mümkün olmasının yansıra, dental ve iskeletsel yaşın tespiti kişinin olgunluk durumu ve büyüme gelişim paterninin incelenmesinde de önem taşımaktadır.ANAHTAR KELİMELER El-bilek grafisi, İskeletsel yaş, Kronolojik yaş, Panoramik radyograf

    Cost-effectiveness of physical therapy program in cervical intervertebral disc herniation

    Get PDF
    15th Annual European Congress of Rheumatology (EULAR) -- JUN 11-14, 2014 -- Paris, FRANC

    Pre-school teacher candidates’ attitudes towards children rights in term of some variablesOkul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumlarının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi

    Get PDF
    Today, the value given to children is increased and with the increased of this value, children's rights has started to appear among the issues that are often raised. In this respect, to teach rights effectively to children is very important from very young age. The aim of this study is to determined  pre-school teachers' attitudes toward children's rights. Sample of  the study consists of 382 teacher candidates who are  training in Adıyaman, Kilis 7 Aralık, İnönü, Atatürk, Kafkas, and Muş Alparslan Universities Pre- school Education Programme. The study is realized descriptive research approaches, based on the model of survey. As a means of data collection is used “Children’s Rights Attitude Scale” The data obtained were analysed by using SPSS program and suggestions were made in accordance with the results. There has been found no significant difference between the attitudes of pre-service teachers towards the child rights according to the variables of class level, educational level of parents, monthly income level of the family and taking the lesson concerning child rights however there has been noticed a significant difference according to the variables of number of siblings. ÖzetGünümüzde çocuğa verilen değer artmış ve çocuğa verilen değerin artmasıyla birlikte çocuk hakları da sık sık gündeme gelen konular arasında yer almaya başlamıştır. Bu açıdan çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren haklarını etkili bir şekilde öğretmek oldukça önemlidir. Bu çalışma, okul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin görüşlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmanın evrenini okul öncesi öğretmenliği programlarında öğrenim gören öğretmen adayları; örneklemini ise Adıyaman, Kilis 7 Aralık, İnönü, Atatürk, Kafkas ve Alpaslan Üniversitelerinin okul öncesi öğretmenliği programında öğrenim gören toplam 382 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Çalışma tarama modeline dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak “Çocuk Hakları Tutum Ölçeği” (ÇHTÖ) kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 15.00 analiz programı kullanılarak analiz edilmiş ve sonuçlar doğrultusunda önerilerde bulunulmuştur. Okul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumları arasında sınıf seviyesi, ailelerinin gelir düzeyi ve ebeveyn eğitim düzeyi ve çocuk haklarına ilişkin ders alma  durumlarına göre anlamlı bir fark bulunmazken kardeş sayısı değişkenine göre anlamlı bir fark bulunmuştur

    Effect of microchannel dimensions in electrochemical impedance spectroscopy using gold microelectrode

    Get PDF
    Microfluidic chip systems have been an area of interest for lab-on-a-chip and organ-on-a-chip studies in recent years. These chips have many advantages such as high efficiency, low sample consumption, fast analysis, durability and low cost. Today, electrochemical sensors are frequently applied in microfluidic chips because of their potential for label-free detection and low-cost production. A commonly employed electrochemical technique is electrochemical impedance spectroscopy (EIS), which captures changes in phase and amplitude as signal passes through the system under test. In the utilization of microelectrodes within microfluidic channels, noise becomes a problem in EIS measurements. In this study, EIS measurements were performed using microfluidic chips with various dimensions of width while the properties and dimensions of the microelectrodes were kept constant. It was found that the results of cyclic voltammetry (CV) cleaning and EIS experiments deteriorated when smaller than 1 mm wide-microchannels were integrated onto 100 µm wide microelectrodes. These finding sets the basics for on-chip electrochemistry experiments using microfluidic integrated microelectrodes and therefore is fundamentally important in future on-chip EIS measurements
    corecore