189 research outputs found
Antioksidacijska, citotoksična i antibakterijska svojstva samosloživih glicinsko-histidinskih dipeptida sa srebrnim nanočesticama i bez njih u bioinspiriranom filmu
Recent years have seen much attention being given to self-assembly of dipeptide-based structures, especially to self-regulation of dipeptide structures with different amino acid sequences. In this study we investigated the effects of varying solvent environments on the selfassembly of glycine-histidine (Gly-His) dipeptide structures. First we determined the morphological properties of Gly-His films formed in different solvent environments with scanning electron microscopy and then structural properties with Fourier-transform infrared (FTIR) spectroscopy. In addition, we studied the effects of Gly-His films on silver nanoparticle (AgNP) formation and the antioxidant and cytotoxic properties of AgNPs obtained in this way. We also, assessed antibacterial activities of Gly-His films against Gram-negative Escherichia coli and Pseudomonas aeruginosa and Gram-positive Staphylococcus aureus. Silver nanoparticle-decorated Gly-His films were not significantly cytotoxic at concentrations below 2 mg/mL but had antibacterial activity. We therefore believe that AgNP-decorated Gly-His films at concentrations below 2 mg/mL can be used safely against bacteria.Posljednjih je godina mnogo pažnje posvećeno samosloživim strukturama temeljenim na dipeptidima, a posebno samoregulaciji tih struktura s različitim nizovima aminokiselina. U ovome smo ispitivanju htjeli ustanoviti djelovanje različitih otopina na slaganje struktura dipeptida glicin-histidin (GH). Prvo smo utvrdili morfološka svojstva tih GH filmova odležanih u različitim otapalima pomoću pretražne (skenirajuće) elektronske mikroskopije, a zatim i njihova strukturna svojstva pomoću infracrvene spektroskopije s Fourierovom transformacijom (FTIR). Zatim smo utvrdili djelovanje tih struktura u filmu na raspoređivanje srebrnih nanočestica (AgNP) te antioksidacijska i citotoksična svojstva filmova obogaćenih AgNP-ovima. Osim toga, ocijenili smo antibakterijsko djelovanje filmova, s Ag česticama i bez njih na Gram negativne bakterije Escherichia coli i Pseudomonas aureginosa te Gram-pozitivni Staphylococcus aureus. GH filmovi s Ag nanočesticama nisu bili značajno citotoksični pri koncentracijama nižima od 2 mg/mL, ali su iskazale antibakterijsko djelovanje. Stoga smatramo da se takvi dipeptidni filmovi sa srebrnim nanočesticama mogu sigurno primjenjivati protiv bakterija
SOSYAL MEDYA BOZUKLUĞUNUN FARKLI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ: ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
İnternet teknolojilerinin gelişmesi, sosyal medyayı hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline getirmiştir. Özellikle telefonların ve bilgisayarların kişiselleşmesi sosyal medya platformlarına ulaşımı kolaylaştırmıştır. Bilgi, haber, fotoğraf, dosya, ses ve birçok paylaşıma imkân sunması, ucuz ve kolay ulaşılabilir olmasından dolayı tercih edilen sosyal medya, özellikle genç kesimin ilgisini daha da çok çekmektedir. Fakat sosyal medya olumlu özelliklerinin yanı sıra, olumsuz özellikleri de içerisinde barındırmaktadır. Bu durum özellikle gençler için bazı riskler oluşturmaktadır. Bu sebeple bu çalışma üniversite öğrenimine devam eden gençleri temsilen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ön lisans ve lisans düzeyinde eğitim gören öğrencilerin sosyal medya bozukluk seviyelerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Genel tarama modeli kullanılan araştırmada, 395 öğrenciye ulaşılmıştır. Rastlantısal örneklem alma tekniğiyle ulaşılan öğrencilere çevrimiçi anket uygulanmıştır. Betimsel istatistik tekniği ile gerçekleştirilen çalışmada, öğrencilerin sosyal medya bozukluğuna yönelik en çok olumsuz duygulardan kaçınmak için sosyal medya kullandığı tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda, kadınların sosyal medya bozukluğu düzeylerinin, erkeklere göre daha yüksek olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Ayrıca lisans mezunlarının sosyal medya bozukluğu düzeylerinin, ön lisans mezunlarına göre daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Günlük ortalama bir saatten az sosyal medya kullanan öğrencilerin, bir saatten daha fazla sosyal medya kullanan öğrencilere göre sosyal medya bozukluk düzeylerinin daha düşük olduğu elde edilen önemli bulgulardan biridir
Sosyal Medya Kullanıcılarının Siyasal Bilgilenme Sürecindeki Haber Alma Durumlarına Yönelik Türkiye Geneli Saha Araştırması
Siyasal bilgilenme sürecinde katılımcıların sosyal medya kullanımının belirleyen olup olmadığı temel sorunsalından hareketle başlayan çalışmamız, bunun Türkiye’deki görünümüne odaklanmaktadır. Sosyal medya, birçok konuyu bünyesinde bulundurabilmektedir. Siyaset ile ilgili haberler söz konusu olduğunda, sosyal medyanın temel bir bilgi edinme kaynağı olduğu düşünülmektedir. Bu düşünceden hareketle ve sosyal medyanın siyasal bilgilenme noktasındaki etkinliğini anlayabilme amacıyla yola çıkılan araştırmamız, genel tarama kimliği taşımakta ve Türkiye’deki sosyal medya kullanıcıları özelinde yürütülmektedir. Evrenini tüm Türkiye’nin işaret ettiği 1076 kişilik belirlenen örneklem dahilinde yürütülen saha araştırması, mevcut durumun fotoğrafını sunma niyetindedir. Edinilen veriler, sosyal medyaya duyulan güvenin zayıf olduğunu düşündürse de, bireyin siyasal bilgilenme amacıyla bu ortamlara başvurduğunu belgelemektedir. Nihai olarak; sosyal medyanın siyasal bilgilenme sürecinde etkin bir belirleyen olarak konumlandığını belgeleyen çalışmamız, Türkiye’deki kullanıcılar arasında söz konusu medya ortamının büyük öneme sahip olduğu düşüncesini de genellemektedir
İlkokul Birinci Sınıf Öğrencilerinin Yazmaya Hazırbulunuşluk Düzeylerinin İncelenmesi
The aim of this study is to analyse the preparedness levels of first year primary students in writing regarding some variables. Mixed method has been used in the study. The quantitative part of the study involves the data regarding the students’ preparedness levels and their distribution according to gender, age and getting a pre school education. Whereas, the qualitative part includes the student interviews. The study has been carried out with 90 first year primary school students in the city center of Trabzon. Asdata collection tools, a personal information form prepared by the researchers, a semi-structured interview form and three assessment tools to determine the preparedness levels of the students have been used developed by Yangın (2007). Quantitative data regarding the study have been calculated the frequency, percentage and arithmetic mean. It has been analyzed by statistical methods (SPSS program) that students' level of writing preparedness differ whether according to the variables taken into consideration inthe research. The results obtained from this research indicate that about more than half of the students hold the pencil correctly while nearly half of them hold the pencil incorrectly. In the research, it is asserted that more than half of the students do not hold paper correctly and a part of them do not leave the right distance between paper and eye. Looking into the research results, it is seen that students are in “Average” level regarding the drawing lines properly and correctly; hand skills, on the other hand, are at a “satisfactory” level. It is stated in the research that students are aware of directional concepts except righ-left. While students’ levels of preparedness and sub-dimensions are influenced by gender; students’ levels of preparedness and sub-dimensions are not influenced by age. Findings of the research display that levels of writing preparedness changes according to whether the student has received a preschool education only in terms of hand skills. This research also reveals that students have positive opinions regarding writing.Bu araştırmanın amacı, ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin yazmaya hazırbulunuşluk düzeylerini bazı değişkenler açısından incelemektir. Araştırmada karma yöntem kullanılmıştır. Çalışmanın nicel bölümünü, öğrencilerin yazmaya hazırbulunuşluk düzeyleri ve bu düzeylerin cinsiyet, yaş ve okul öncesi eğitim alma değişkenlerine göre etkilenme durumundan elde edilen veriler oluşturmaktadır. Nitel bölümünü ise, öğrencilerle yapılan görüşmeler oluşturmaktadır. Çalışma Trabzon merkez ilçesindeki üç okuldan toplam 90 ilkokul birinci sınıf öğrencisiyle yürütülmüştür. Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafından oluşturulan kişisel bilgi formu, yarı yapılandırılmış görüşme formu ve Yangın (2007) tarafından öğrencilerin yazmaya hazırbulunuşluk durumlarını belirlemek amacıyla geliştirilen üç ölçme aracı kullanılmıştır. Elde edilen verilerin frekansları, yüzdeleri ve aritmetik ortalamaları saptanmıştır. Araştırma çerçevesinde öğrencilerin yazmaya hazırbulunuşluk düzeylerinin ele alınan değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği SPSS paket programı yardımıyla uygun istatistiksel yöntemler kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmada elde edilen sonuçlar, öğrencilerin yaklaşık, yarısına yakınının kalemi yanlış tuttuğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca öğrencilerin yarısından fazlasının kâğıdı düzgün tutmadıkları ve bir kısmının gözle kâğıt arasında uygun mesafe bırakmadıkları görülmüştür. Öğrencilerin çizgileri düzgün ve doğru çizme becerileri “Orta”, el becerileri ise “Yeterli” düzeydedir. Araştırmada, öğrencilerin çoğunluğunun sağ-sol kavramı dışındaki yön kavramlarını bildikleri ortaya konulmuştur. Öğrencilerin yazmaya hazırbulunuşluk düzeyleri ve alt boyutları cinsiyetten etkilenirken yaş değişkeninden etkilenmemektedir. Bununla birlikte öğrencilerin yazmaya hazırbulunuşluk düzeylerinin sadece el becerileri açısından okul öncesi eğitimi almış olma durumuna göre değiştiği görülmüştür. Ayrıca araştırmada elde edilen bulgular, öğrencilerin yazı yazmayla ilgili olumlu görüşlere sahip olduğunu ortaya koymaktadır
Afet İletişimi, Politik Tüketim ve Sosyal Medya: 6 Şubat Kahramanmaraş Örneği
Dijital çağda sosyal medya, markaların kampanyalarını yürütmede ve tüketiciler ile etkileşim kurarak kendilerini anlık ifade etmesine olanak sağlayan güçlü bir kriz iletişim aracı işlevi üstlenmektedir. Tüketiciler sadece ürün ve hizmetler ile ilgili içerikleri değil toplumsal ve politik meselelerde de markaların iletişimlerini takip etmektedir. Krizlerin bir nedeni olarak doğal afetlerin yaşandığı dönemlerde, iletişim faaliyetlerinin önemi daha da ön plana çıkmaktadır. Bireyler, toplumsal birlikteliği sağlamak ve afet sürecini iyileştirmek adına bireysel çaba göstermenin yanı sıra tüketici kimlikleri ile sektörel bazda beklenti içerisine girmektedir. Bu beklenti onların özellikle markalar özelinde çeşitli tutum ve davranışlara yönelmesine neden olmaktadır. Türkiye’de 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olmak üzere on ili kapsayan deprem felaketinde, yerel ve küresel düzeyde markaların sürece ilişkin destekleri, afet iletişimine yönelik uygulamaları ve yürüttükleri kampanyalar çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında metin analizi yöntemi ile Türkiye’nin en değerli 30 markasının afet dönemine ilişkin ürettikleri içeriklerin etkileşimleri incelenmiş, afet dönemlerinde sosyal medya etkileşim kriterlerinin saptanması ve söz konusu etkileşimlerin tüketici tarafında nasıl değerlendirildiğinin anlaşılması amaçlanmıştır. Çalışma sonucunda yapılan incelemelerde sosyal medya etkileşimlerinde tüketicilerin markalara yönelik olumlu- olumsuz tutumlarını beyan ettikleri, bu kapsamda en fazla etkileşim alan tweeetler ve gönderiler incelendiğinde tüketicinin zihnindekine uygun ve beklentisini karşılayan destekler yapılması marka bağlılığı sağlamada önemli bir etken olarak değerlendirilmiştir. Tüketicilerin bireysel olarak kendilerinin yapamadıklarını markalardan bekliyor olmaları markalara yüklenen sorumluluğa dair önemli bir göstergedir
PARA CUMA
Tüketimin özel günler vasıtasıyla teşvik edildiği günümüz toplumlarında, alışveriş planlama gerektiren ve ciddiye alınması gereken bir aktivite haline gelmiştir. Küresel pazarda firmalar kimi zaman ‘geleneksel’ kimi zaman da “yeni” satış ve pazarlama stratejileri ile bu sürecin baş aktörleri olarak görülmektedir. Günler önce başlayan reklam faaliyetleri ile tüketicilerin markalı kampanyalara dahil olduğu, indirim kuponları ve kodları topladıkları, alışverişlerini planladıkları, bir gece önceden mağazaların önünde sıraya girerek bekledikleri, kısıtlı zamanda adeta yarışarak bir tüketme hazzı yaşadıkları gözlemlenmektedir. Amerika’da Şükran Günü’nden sonraki ilk Cuma yapılan, tüketimin en üst düzeye ulaştığı “Kara Cuma” tüketim günleri içinde en yaygın olanı ve en bilinenidir. Her sektörden firmanın çeşitli indirim oranlarıyla yer aldığı bu günde, mutlu tüketici profili modern insanın ‘daha fazlasına sahip olma’ arzusunun pekiştirilmesi ile mümkün olmaktadır. “Kara Cuma” zamanla Amerika sınırlarını aşarak, adeta küresel bir gelenek haline gelmiştir. Son yıllarda Türkiye’de de yaygınlaşan “Kara Cuma” geleneği, Müslümanlar için Cuma gününün kutsal kabul edilmesi nedeniyle küresel pazardaki söyleminin yerele uyarlanmasını gerektirmiş ve deneyimlenme biçimi bakımından Batıdaki örneklerinden farklılaşmıştır. “Kara Cuma” yerine; “Şahane Cuma”, “Muhteşem Cuma”, “Efsane Cuma” gibi adlandırmalar markaların bu döneme özel kendileri için seçtikleri söylemlerdir. Adeta bir festival havasında geçen indirim günleri, Bankalararası Kart Merkezi (BKM)’nin rekor düzeye ulaşan verileri ile de resmiyet kazanmıştır. Araştırmanın problemine kaynaklık eden soru; tüketimi teşvik eden günlerden biri olan “Kara Cuma” indirimleri, adlandırma biçimi nedeniyle tüketicilerin alışveriş harcamalarına etki etmekte midir? Araştırmanın amacı; globalden (küreselden) glokale (yerele) bu süreçte “Kara Cuma” adlandırmasına yönelik tüketici tutumunun nasıl olduğu, “Kara Cuma”ya yönelik kampanyaların ne düzeyde fark edildiği; tüketicileri “Kara Cuma”da yüksek tüketime yönelten motivasyonların neler olduğu ve son olarak “Kara Cuma”da yapılan harcamaların ne düzeyde dürtüsel olduğu sorularına yanıt aramaktadır. Bu doğrultuda çalışma nicel bir yaklaşım ile tasarlanmış olup, veri toplama tekniği olarak anket çalışmasından faydalanılmıştır
Evaluation of platelet count and platelet ındices in cats and dogs diagnosed with lymphoma
Bu araştırmada, lenfoma teşhisi konulan kedi ve köpeklerdeki trombosit sayısı ve trombosit indekslerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Kedi ve köpeklerde çok fazla rastlanılan malign bir tümör olan lenfoma, daha sık olarak orta yaş ve üzerindeki kedi ve köpeklerde görülmektedir. Diyagnostik amaçla, tam kan sayımı, serum biyokimya profili, idrar analizi ve bazı biyobelirteçlerin yanında ultrasonografi, radyografı ve ileri görüntüleme tekniklerinden faydalanılmaktadır. Lenfomalı kedi ve köpeklerin tam kan sayımında non-rejeneratif anemi, trombositopeni ve lökosit değişkenlikleriyle karşılaşılabilmektedir. Son yıllarda beşeri hekimlik ve veteriner hekimliği alanlarında, trombosit indekslerinin farklı hastalıklar üzerindeki yansımaları yeni çalışmalara konu olmuştur. Bu doğrultuda, lenfomalı kedi ve köpeklerde PLT(Trombosit), MPV (Ortalama trombosit hacmi-fl), PDW (Trombosit dağılım genişliği) ve PCT (Trombositokrit-%)’in incelenmesi amacıyla yürütülen çalışmaya 13 lenfomalı kedi, 20 sağlıklı kedi, 33 lenfomalı köpek ve 20 sağlıklı köpek dahil edilmiştir. Hastaların lenfoma teşhisi, sitolojik ve histopatolojik incelemelerle doğrulanmıştır. Hemogram verilerinden elde edilen istatistiki değerlendirmelere göre, hasta kedilerde RBC (Eritrosit-m/mm3), HGB (Hemoglobin-g/dL), HCT (Hematokrit-%) ve MCHC (Ortalama Eritrosit Hemoglobin Konsantrasyonu) değerlerinin sağlıklı kedilere göre anlamlı düzeyde düşük (P≤0.01), MPV (Ortalama trombosit hacmi-fl), değerinin ise yüksek (P<0.05) olduğu tespit edilmiştir. Hasta köpeklerde RBC, HGB, HCT değerlerinin sağlıklı köpeklere göre düşük (P<0.05), WBC (P≤0.01) ve PDW (P<0.05) değerlerinin ise yüksek olduğu belirlenmiştir. Lenfomalı kedi ve köpekler üzerinde yapılan bu çalışmada, trombosit indekslerinin bir kısmında meydana gelen değişimlerin tedavi yönetimi ve prognoz için anlamlı olabileceği düşünülmektedir. Konuyla ilgili daha fazla çalışmanın yapılmasının veteriner hekimlik alanına katkıda bulunacağı kanısına varılmıştır.In this study, it was aimed to evaluate the platelet count and platelet indices in cats and dogs diagnosed with lymphoma. Lymphoma, a malignant tumor that is very common in cats and dogs, is more common in middle-aged and older cats and dogs. For diagnostic purposes, complete blood count, serum biochemistry profile, urine analysis and some biomarkers as well as ultrasonography, radiography and advanced imaging techniques are used. Non-regenerative anemia, thrombocytopenia and leukocyte variability can be encountered in the complete blood count of cats and dogs with lymphoma. In recent years, the reflections of platelet indices on different diseases have been the subject of new studies in the fields of human medicine and veterinary medicine. In this direction, 13 cats with lymphoma, 20 healthy cats, 33 dogs with lymphoma and 20 healthy dogs were included in the study, which was conducted to examine PLT (Thrombocyte), MPV (Mean platelet volume-fl), PDW (Platelet distribution width) and PCT (Thrombocytocrit-%) of cats and dogs with lymphoma. The lymphoma diagnosis of the patients was confirmed by cytological and histopathological examinations. According to the statistical evaluations obtained from the hemogram data, it was determined that the RBC (Red blood cell-m/mm3), HGB (Hemoglobin-g/dL), HCT (Hematocrit-%) and MCHC (Mean platelet volume-fl) values were significantly lower (P≤0.01) and the MPV value was higher (P<0.05) in sick cats compared to healthy cats. It was determined that RBC, HGB, HCT values were lower (P<0.05), WBC (P≤0.01) and PDW (P<0.05) values were higher in sick dogs compared to healthy dogs. In this study conducted on cats and dogs with lymphoma, it is thought that changes in some of the platelet indices may be significant for treatment management and prognosis. It has been concluded that further studies on the subject will contribute to the field of veterinary medicine.
Keywords: Lymphoma, platelet, platelet indices, thrombocytopeni
Foramen Timpanikum (Foramen Huschke) görülme sıklığının konik ışınlı bilgisayarlı tomografi kullanılarak değerlendirilmesi
Amaç: Foramen
timpanikum (Foramen Huschke) meatus akustikus eksternusun anterior
inferiorundaki gelişimsel bir defekt alanıdır. Bu çalışmanın amacı foramen
timpanikumun prevalansını, lokasyonu ve boyutunu belirlemektir.Gereç ve Yöntemler: Bu
retrospektif çalışmada, İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Hastanesi’ne başvuran 102 hastadan farklı endikasyonlarla alınan Konik Işınlı
Bilgisayarlı Tomografi (KIBT) görüntüleri analiz edilmiştir. Aksiyal ve sagital
düzlemlerde tespit edilen foramen timpanikum (FT) lokasyonu, boyutu incelenip
yaş ve cinsiyet ilişkisini değerlendirmek için tanımlayıcı istatistikler
yapılmıştır.Bulgular: 102 KIBT
taramasında toplam 204 taraf incelenmiş; 24 hastada (% 23.5), bilateral veya
unilateral olarak toplam 30 FT (% 14.7) saptanmıştır. 78 (% 76.5) hastada FT
varlığı izlenmemiştir. Tek taraflı FT saptanan hasta sayısı 18 (% 17.6), iki
taraflı FT saptanan hasta sayısı 6 (% 5.9) olarak belirlenmiştir. Cinsiyet ve
FT arasındaki ilişki araştırılmış; kadın ve FT arasında anlamlı bir ilişki
bulunmuştur (p = 0.0004).Sonuç: Bu
gelişimsel defekt, temporomandibular eklemin etkilenmesine ve tümörün ya da
enfeksiyonun dış kulak kanalından infratemporal fossaya yayılmasına neden
olabilir. FT varlığı, temporomandibular eklemin artroskopisi sırasında dış ve
orta kulak yapılarının yaralanmasına neden olabilir. Bu nedenle hekimlere
artroskopi sırasında dikkatli olmaları önerilmektedir.ANAHTAR KELİMELER
Foramen Timpanikum, Foramen Huschke, Konik
Işınlı Bilgisayarlı Tomograf
Panoramik radyografilerde izlenen anatomik ve patolojik oluşumların değerlendirilmesi ile medikal monitör ve akıllı ekranların diagnostik performanslarının karşılaştırılması
Amaç: Çalışmanın amacı medikal monitörler ve akıllı ekran
sistemlerinden olan tabletler ile panoramik radyografilerin incelenmesinde
diagnostik yönden farklılık olup olmadığının araştırılmasıdır.Gereç ve Yöntemler:
68 panoramik radyografi deneyim süreleri farklı 2
gözlemci tarafından 3 farklı ekranda (Medikal monitör, dizüstü bilgisayar,
tablet) incelendi. Her radyografide 5 adet anatomik ve patolojik oluşum
değerlendirildi (üst molar diş dentin çürüğü, alt molar diş dentin çürüğü, alt
molar mine-dentin sınırı, apikal enflamatuar lezyon, maksiller sinüs
patolojisi). Sonuçlar Ağırlıklı Kappa Analizi ve ROC eğrisi analizi
kullanılarak analiz edildi.Bulgular: Dentin çürükleri ve mine dentin sınırının ayrımının değerlendirilmesinde
tüm monitör tiplerinde güçlü uyum görüldü. En yüksek Az skorları medikal
monitörde ve mine dentin ayrımı ile çürük tespitinde görüldü. Tablet ekranında
apikal enflamatuar lezyon ve maksiller sinüs patolojilerinin ayrımı zayıf uyum
gösterdi. Gözlemcilerin kontrol grubu ile karşılaştırılan skorlarında hiçbir
monitörde anatomik ve patolojik yapıların değerlendirilmesinde istatistiksel
olarak anlamlı bir fark gözlenmedi.Sonuç: Akıllı ekran sistemleri dental radyolojide henüz medikal monitörler
kadar kesin doğrulukta sonuç vermemektedir.ANAHTAR
KELİMELER
Medikal monitör, akıllı ekran, tanısal
görüntüleme, diagnoz, panoramik radyograf
- …