12 research outputs found

    The Importance of Bedside Ultrasonography in Confirming the Location of Endotracheal Tube

    Get PDF
    Objective. Endotracheal intubation may be associated with lethal complications when not applied in appropriate manner. In this study, we aimed to examine the efficiency of transcricoid and pulmonary ultrasonography in confirming the position of the tube in comparison with classical methods. Methods. This study was carried out between 2016 and 2017 in Turkey and was registered in Clinical Trials under number NCT03081221. The location of the tube was confirmed using methods such as monitoring the vocal cords during direct laryngoscopy, condensation on endotracheal tube during respiration, epigastric-pulmonary auscultation, radiography and capnometry. After that, the transcricoid and pulmonary ultrasonography were implemented by the blinded pediatric emergency care specialist. Results. 64 cases who needed advanced airway requirements were involved in this study. The double-line appearance could not be obtained from one patient only when using transcricoid ultrasonography, but the bilateral pleural shift movement was observed among all the cases by using pulmonary ultrasonography (sensitive: 98%-100%). Conclusion. The determination of endoesophageal, endotracheal and endobronchial intubations can be easily made by using transcricoid and pulmonary ultrasonography. The use of ultrasonography may significantly contribute to critical airway management as fast, accurate and on time

    Subacute Sclerosing Panencephalitis Presenting with Hemidystonia

    No full text
    In this paper, we present a case of subacute sclerosing panencephalitis (SSPE) in an 11-year-old boy who presented with hemidystonia. Electroencephalogram (EEG) revealed periodic epileptiform discharges which did not disappear with diazepam induction. His cranial magnetic resonance imaging was normal. SSPE diagnosis was considered and it was confirmed with the identification of measles antibodies in cerebrospinal fluid. SSPE is a progressive disease. Hemidystonia is not an expected presentation of SSPE. We aimed to emphasize that SSPE may present with different clinical findings such as hemidystonia. (The Me­di­cal Bul­le­tin of Ha­se­ki 2014; 52: 137-9

    Intravenous Paracetamol Overdose A Pediatric Case Report

    No full text
    WOS: 000458555400009PubMed ID: 29489610Paracetamol is a common antipyretic often used to treat children with fever and pain. With the increasing administration of intravenous (IV) paracetamol, there will be the associated risk of medication dosing errors. We report a case of IV paracetamol overdose in a child with fever during hospital admission. A IV paracetamol dosing error occurred, with delayed recognition resulting in transient hepatotoxicity, with a peak alanine transaminase of 1946 IU/L and aspartate transaminase of 1633 IU/L

    The skills of defibrillation practice and certified life-support training in the healthcare providers in Turkey.

    No full text
    Aim of the study Successful cardiopulmonary resuscitation and early defibrillation are critical in survival after in- or out-of-hospital cardiopulmonary arrest. The scope of this multi-centre study is to (a) assess skills of paediatric healthcare providers (HCPs) concerning two domains: (1) recognising rhythm abnormalities and (2) the use of defibrillator devices, and (b) to evaluate the impact of certified basic-life-support (BLS) and advanced-life-support (ALS) training to offer solutions for quality of improvement in several paediatric emergency cares and intensive care settings of Turkey. Methods This cross-sectional and multi-centre survey study included several paediatric emergency care and intensive care settings from different regions of Turkey. Results A total of 716 HCPs participated in the study (physicians: 69.4%, healthcare staff: 30.6%). The median age was 29 (27-33) years. Certified BLS-ALS training was received in 61% (n = 303/497) of the physicians and 45.2% (n = 99/219) of the non-physician healthcare staff (P < .001). The length of professional experience had favourable outcome towards an increased self-confidence in the physicians (P < .01, P < .001). Both physicians and non-physician healthcare staff improved their theoretical knowledge in the practice of synchronised cardioversion defibrillation (P < .001, P < .001). Non-certified healthcare providers were less likely to manage the initial doses of synchronised cardioversion and defibrillation: the correct responses remained at 32.5% and 9.2% for synchronised cardioversion and 44.8% and 16.7% for defibrillation in the physicians and healthcare staff, respectively. The indications for defibrillation were correctly answered in the physicians who had acquired a certificate of BLS-ALS training (P = .047, P = .003). Conclusions The professional experience is significant in the correct use of a defibrillator and related procedures. Given the importance of early defibrillation in survival, the importance and proper use of defibrillators should be emphasised in Certified BLS-ALS programmes. Certified BLS-ALS programmes increase the level of knowledge and self-confidence towards synchronised cardioversion-defibrillation procedures

    Çocuklarda Yüksek Akım Nazal Kanül Oksijen Tedavisine Yanıtsızlığı Belirleyen Faktörler: Prospektif Çok Merkezli Çalışma

    No full text
    Giriş : Yüksek akım nazal kanül (YANK) oksijen tedavisi, akut solunum sıkıntısı olan çocuklarda kolay uygulanabilir bir tedavi seçeneğidir. Literatürde YANK oksijen tedavisinin entübasyon oranını, solunum sayısı, kalp tepe atım sayısını azalttığını ve klinik skorlarda iyileşme sağladığını gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur. YANK oksijen tedavisine %6-19 oranında tedavi başarısızlığı bildirilmektedir. Bu çalışmada YANK oksijen tedavisine yanıtsızlığı öngören faktörlerin belirlenmesi amaçlanmaktadır.Gereç-Yöntem : Bu çalışmaya Eylül 2017- Eylül 2018 tarihleri arasında Türkiye’nin 7 farklı ilinden 9 çocuk acil ve 7 çocuk yoğun bakım ünitesi katılmıştır. YANK oksijen tedavisi uygulanan hastalara ait demografik bilgiler, başvuru anında ve YANK oksijen tedavisi sırasında vital bulgular, oksijen saturasyonu, S/F oranı, klinik skor (modified respiratory distress score ve pediatric respiratory severity score), laboratuvar ve görüntüleme sonuçları, uygulanan medikal tedaviler ve YANK oksijen tedavisine yanıt durumu değerlendirilmiştir. Veriler prospektif olarak toplanmıştır. Başka bir solunum destek tedavisine geçiş yanıtsızlık olarak değerlendirilmiştir.Bulgular : Toplam 475 veri kayıt formu değerlendirilmiştir. Doksan dokuz form veri eksikliği nedeniyle değerlendirme dışında bırakılmıştır. Kalan 356 hastaya ait veri kayıt formları incelenmiştir. Ekstübasyon sonrası YANK oksijen tedavisi uygulanan 20 hasta çalışmaya dahil edilmemiştir. Çalışmaya dahil edilen 356 hastanın 216’sı (%60.7) erkek ve ortanca yaş 9 aydır (ÇAA=4-27ay). Hastaların %39.0’ına akut bronşiolit (n=139), %36.2’sine atipik/viral pnömoni (n=129), %26.8’ine bakteriyel pnömoni (n=88) tanısıyla YANK oksijen tedavisi uygulanmıştır. Kırk altı (%12.9) hastada prematür doğum ve 143 (%40.2) hastada tekrarlayan hışıltı atağı öyküsü saptanmıştır. Hastaların %62.9’undan (n=224) solunum virüs PCR paneli çalışılmıştır. Bu hastaların 101’inde (%45.1) tek etken pozitifliği saptanırken 36 hastada ko-enfeksiyon gösterilmiştir. En sık görülen etkenler RSV ve rhinovirüstür. Başvurudan sonra ortanca YANK oksijen başlama süresi 2 saat (ÇAA= 30dk-6 sa) ve median tedavi uygulama süresi 48 saattir (ÇAA=24-96 sa). Tedavi sonrasında hastaların solunum sayısında (SS) belirgin azalma, oksijen saturasyonu (SpO₂) ve SF oranında istatistiksel anlamlı artış saptanmıştır (p&lt;0.001). Otuzyedi (%9.9) hastada tedaviye yanıt alınamamıştır. Median yanıtsızlık süresi 6.5 saattir (ÇAA=3.0-19.5sa). Tedaviye yanıt alınamayan hastalarda, başvuruda SpO₂, S/F oranı ve kan gazında pH daha düşük ve pCO₂’nin daha yüksek olduğu saptanmıştır (p=0.005, p=0.008, p=0.012 ve p=0.039 sırayla). Tedavi komplikasyonu olarak 2 hastada lokal cilt lezyonu ve 2 hastada pnömotoraks izlenmiştir. Yanıtsız hastaların 5’i mortalite ile sonuçlanmıştır. Sonuç : Çalışmamızda YANK oksijen tedavisine yanıtsızlık oranı %9.9 olarak saptanmıştır. Tedaviye yanıt alınamayan hastalarda, başvuruda SpO₂ ve SF oranının, kan gazında pH’nın daha düşük, pCO₂’nin ise yüksek olduğu bulunmuştur. Tedavi başlangıcında bu bulguları olan hastalar daha yakın takip edilmeli ve bir üst tedavi basamağına geçiş acısından dikkatli olunmalıdır.</p
    corecore