Potential of Turkish Kabuli type chickpea and green and red lentil cultivars as source of soy and animal origin functional protein alternatives

In this study, functional properties of proteins from Turkish Kabuli type chickpea (CPEs) and green and red lentil cultivars (LPEs) were characterized and compared with those of soy and animal proteins. The LPEs and whey protein isolate (WPI) showed higher soluble and total protein content than the other proteins. CPEs showed the highest oil absorption capacity (10.9-14.59 g/g), followed by LPEs (6.90 -10.44 g/g), soy protein extract (8.23 g/g), and egg white proteins (6.37 g/g). The highest water absorption capacities were obtained for bovine gelatin (BGEL) (8.84 g/g), CPEs (4.90-7.94 g/g) and soy protein isolate (7.94 g/g). The foaming capacities of BGEL and fish gelatin (FGEL), and emulsifying capacity of WPI were slightly higher than those of CPEs and LPEs, but most stable emulsions and foams were formed by chickpea and lentil proteins. The least gelling concentration of CPEs (5-7 g/100 g) came second after BGEL (3 g/100 g). The 2-D electrophoresis revealed the detailed isoelectric point (between 4.5 and 5.9) and molecular weight patterns of chickpea and lentil proteins. This study clearly showed that the functional properties of Kabuli chickpea proteins are superior than those of lentil proteins and most of the studied soy and animal proteins.Research Foundation of Izmir Institute of Technolog

Bioactive, functional and edible film-forming properties of isolated hazelnut (Corylus avellana L.) meal proteins

This study aimed characterization of bioactive, functional and edible film making properties of isolated proteins from untreated (HPI), hot extracted (HPI-H), acetone washed (HPI-AW), and acetone washed and hot extracted (HPC-AW-H) hazelnut meals. The most bioactive protein extract was HPC-AW-H, followed by HPI-AW, HPI-H and HPI, based on antioxidant activity (TEAC and ORAC: 158-461mmolTrolox/kg), iron chelation (60.7-126.7mmolEDTA/kg), angiotensin-converting enzyme inhibition (IC50: 0.57-1.0mg/mL) and antiproliferative activity on colon cancer cells (IC50: 3.0-4.6mg/ml). Protein contents of HPI, HPI-H and HPI-AW (93.3-94.5%) were higher than that of HPC-AW-H (86.0%), but HPC-AW-H showed the best pH-solubility profile. The extracts showed good oil absorption (7.4-9.4g/g) and foaming, but limited water holding and gelling capacities, and emulsion stability. The protein extracts gave transparent, yellowish to brownish and reddish colored and water soluble edible films. The HPI gave the lightest colored films with acceptable mechanical properties (elongation up to 144% and tensile strength up to 4.9MPa). 1-D and 2-D electrophoresis clearly showed the molecular and isoelectric profiles of hazelnut proteins. The overall results of this study showed that the bioactive, solubility and gelation properties of hazelnut proteins could be improved by simple processes like acetone washing and/or heat treatment. The hazelnut proteins are valuable as multipurpose food ingredients.Foundation of Izmir Institute of Technology (IZTECH

Evaluation of patients with fibrotic interstitial lung disease: Preliminary results from the Turk-UIP study

OBJECTIVE: Differential diagnosis of idiopathic pulmonary fibrosis (IPF) is important among fibrotic interstitial lung diseases (ILD). This study aimed to evaluate the rate of IPF in patients with fibrotic ILD and to determine the clinical-laboratory features of patients with and without IPF that would provide the differential diagnosis of IPF. MATERIAL AND METHODS: The study included the patients with the usual interstitial pneumonia (UIP) pattern or possible UIP pattern on thorax high-resolution computed tomography, and/or UIP pattern, probable UIP or possible UIP pattern at lung biopsy according to the 2011 ATS/ERSARS/ALAT guidelines. Demographics and clinical and radiological data of the patients were recorded. All data recorded by researchers was evaluated by radiology and the clinical decision board. RESULTS: A total of 336 patients (253 men, 83 women, age 65.8 +/- 9.0 years) were evaluated. Of the patients with sufficient data for diag-nosis (n=300), the diagnosis was IPF in 121 (40.3%), unclassified idiopathic interstitial pneumonia in 50 (16.7%), combined pulmonary fibrosis and emphysema (CPFE) in 40 (13.3%), and lung involvement of connective tissue disease (CTD) in 16 (5.3%). When 29 patients with definite IPF features were added to the patients with CPFE, the total number of IPF patients reached 150 (50%). Rate of male sex (p<0.001), smoking history (p<0.001), and the presence of clubbing (p=0.001) were significantly high in patients with IPE None of the women <50 years and none of the men <50 years of age without a smoking history were diagnosed with IPE Presence of at least 1 of the symptoms suggestive of CTD, erythrocyte sedimentation rate (ESR), and antinuclear antibody (FANA) positivity rates were significantly higher in the non-IPF group (p<0.001, p=0.029, p=0.009, respectively). CONCLUSION: The rate of IPF among patients with fibrotic ILD was 50%. In the differential diagnosis of IPF, sex, smoking habits, and the presence of clubbing are important. The presence of symptoms related to CTD, ESR elevation, and EANA positivity reduce the likelihood of IPF

2008 küresel finans krizinin sektörel bazda şirket bilançolarına etkilerinin analizi

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu çalışmanın amacını Borsa İstanbul' a kote olmuş şirket bilançolarının sektörel bazda konsolide edilerek 2008 krizi öncesi ve sonrasında krizin etkileri çerçevesinde ne şekilde gelişim gösterdiğinin ortaya konması ve sektörel bazda etkilerin karşılaştırılması oluşturmaktadır. Ayrımlar özellik arz eden sektörler ve firmaların işkollarının birbirleri ile bağlantıları dikkate alınarak gerçekleştirilmiş, finansal oranları aşırı şekilde etkilediği görülen uç değerlere sahip olan ve 2005-2012 yılları arasında devamlılık göstermeyen firmalar çalışma dışı bırakılmıştır. Bu çerçevede çalışma Gıda, Metal Ana Sanayi, İnşaata bağlı sektörler, bilanço büyüklüğü ve mali yapı itibariyle inşaattan ayrıştığı için ayrı değerlendirilen Çimento sektörü, Otomotiv ve Yan Sanayisi ve Tekstil sektörlerinde toplam 69 adet şirketin bilançosu incelenerek gerçekleştirilmiştir. Veriler sektör özellikleri ve ülkemiz koşulları dikkate alınarak yorumlanmıştır. Yapılan analizler sonucunda sektörlerin hemen hemen tamamının krizden farklı derecelerde olumsuz etkilendiği, kriz sonrası dönemde kriz öncesinden daha kötü mali yapı ile faaliyet göstermek durumunda kaldıkları görülmüş olup, özellikle artan yabancı kaynak kullanımı ve azalan öz kaynaklar ile finansman maliyetlerinin karlılık üzerindeki olumsuz etkisi dikkat çekici hususlar olarak tespit edilmiştir.The aim of this study is to represent the behaviors of balance sheets of firms quoted on BIST (Stock Market of Istanbul) by consolidating in sectorial basis in the scope of effects of 2008 crisis and to compare the effects of the crisis in sectorial basis. The distinctions was made by taking into account the connections between sectors with the features and work–segments of firms. The non-continuous firms in the period of 2005-2012 with their extreme values which also affect financial ratios significantly, are excluded from the study. In this context, balance sheets of 69 firms from Food Industry, Metal Industry, sectors depending on Construction, Cement Sector which distinguish from Construction sector with its balance sheet size and financial structure, Automotive & Supplier Industry and Textile Industry are investigated. The data is interpreted by considering features of sector and conditions of our country. As results of analysis, almost all sectors are negatively affected in varying degrees and operating worse financial structure in post-crisis period than pre-crisis period. Especially increasing use of foreign sources and costs of financing with decreasing equity have negative effects on profitability

SİNÜS VE BURUN YAŞAM KALİTESİ ANKETİ’ NİN (SN-5) TÜRKÇE VERSİYONUNUN GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİK ÇALIŞMASI

AMAÇ: The Sinus and Nasal Quality of Life Survey (SN-5) testi pediatrik gruptaki sinonazal şikayetler ve hastalıklar ile ilişkili yaşam kalitesini değerlendirmek için kullanılan bir testtir. Bu çalışmanın amacı SN-5 testinin Türkçe’ye çevrilmesi, güvenirliliğinin ve geçerliliğinin araştırılmasıdır.GEREÇ VE YÖNTEM:Bu prospektif çalışmaya 1 aydan uzun süren sinonazal şikayetleri olan 2-12 yaş arasında 50 hasta ve kontrol grubu olarak herhangi bir sinonazal şikayeti olmayan 2-12 yaş arasında 50 sağlıklı katılmıştır. Hasta grubuna ilk karşılaşmada ve gerekli tedaviyi takiben 4 hafta sonra yeniden olmak üzere 2 defa; kontrol grubuna da ilk karşılaşma ve 1 hafta sonra olmak üzere 2 defa anket uygulan- mıştır. İstatistiki analizde anketin iç tutarlılığı test etmek için Cronbach testi, test-tekrar test geçerliliğini değerlendirmek için Spearman testi yapılmıştır.BULGULAR:Hasta grubu tedavi öncesi ve kontrol grubunun testle- rinin median ortanca değeri sırasıyla 25 (23-28) ve 14,25 (12-16) idi. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p &lt;0,001). ROC eğrisi altındaki alan güçlü tanısal doğruluğu ifade eden 0,992 olarak hesaplandı ve kesme değeri 16,5 olarak tanımlandı. Cronbach alfa değeri 0,75 bulundu. Spearman’in sıra korelasyon katsayısı değeri (Spearman’s rho) 0,946 olarak hesaplandı.SONUÇ:SN-5’in Türkçe çevirisi, Türkçe konuşan popülasyonu içe- ren çalışmalarda kullanılabilecek, yüksek duyarlılık ve özgüllük ile tutarlı ve geçerli bir testtir.Anahtar kelimeler: yaşam kalitesi, pediatrik, rinit, sinüzit, Türkçe geçerlili

AKUT RİNOSİNÜZİT KOMPLİKASYONU OLARAK GELİŞEN SÜPERİOR YERLEŞİMLİ SUBPERİOSTEAL APSELERDE TEDAVİ YÖNETİMİ; 5 HASTALIK VAKA SERİSİ

Enfeksiyonun periorbita veya orbitaya yayılımı akut rinosinüzitin en sık komplikasyonudur ve subperiosteal apse bu yayılım sonucunda gelişmekte ve orbital-periorbital komplikasyonların yaklaşık %9-28 ini oluşturmaktadır. Etmoid sinüs lamina papyracea yolu ile enfeksiyon yayılımda en sık kaynaktır. Farklı orbital komplikasyon türleri arasında, subperiosteal apse yönetimi en tartışmalı olanıdır; bazı klinisyenler yalnızca tıbbi tedaviyi savunurken, diğerleri antibiyotik tedavisine ek olarak erken cerrahi müdahaleyi önermektedir. En son yapılan çalışmalar yaş, propitoz ve subperiosteal apse lokasyonu ve volümü göz önüne alınarak cerrahi kararı vermenin daha doğru olduğunu desteklemektedir. Subperiosteal apse sıklıkla medial yerleşimli olmakta superior yerleşimli subperiosteal apse ile nadiren karşılaşılmaktadır. Subperiosteal apse tedavi yönetiminde henüz tam anlamı ile bir konsensüs oluşturulamamış iken nadir görülen bir yerleşim yeri olan superior yerleşimli apselerde tedavi yönetimi ve cerrahi yaklaşım konusunda bir fikir birliği bulunmamaktadır. Akut rinosinüzit komplikasyonu olarak gelişen süperior yerleşimli subperiosteal apse nedeni ile Haziran 2018 Eylül 2020 yılları arasında kliniğimizde tedavi edilen yaşları 9-20 arasında olan 5 hasta için uygulanan medikal, cerrahi tedavi yaklaşımları ve klinik takiplerinin mevcut olduğu vaka serisi sunulmuştur

Characterization of antioxdant activity and protein functionality in some legume cultivars grown in Turkey

Thesis (Master)--İzmir Institute of Technology, Biotechnology and Bioengineering, İzmir, 2008Includes bibliographical references (leaves: 101-104)Text in English; Abstract: Turkish and Englishxiii, 104 leavesTurkish chickpeas (4 cultivars) and lentils (6 cultivars) show similar total phenolic contents and free radical scavenging capacities in aqueous extracts ranging between 2869 and 4312 mg gallic acid equivalents/kg legume and 24.42 and 38.20 mmol Trolox equivalents/kg legume, respectively. However, the free radical scavenging capacity of lentil and chickpea protein extracts, range between 110 and 185 mmol Trolox/kg protein and 58 and 144 mmol Trolox/kg protein, respectively, clearly showed the higher free radical scavenging capacity of lentil proteins than chickpea proteins.Protein extracts of chickpeas and lentils showed considerable emulsifying and foaming capacities in almost at the same range, but emulsions and foams formed by chickpea proteins are more stable than those of lentil proteins. The lentil protein extracts are highly soluble and showed poor water absorption and gelling characteristics. In contrast, chickpea protein extracts showed moderate water absorption and gelling capacity.Chickpea protein extracts are also good oil absorbers with almost 1.5 to 2 fold better oil adsorption capacity than lentil protein extracts. Thus, chickpea proteins are suggested as soy and whey protein alternatives for functional proteins used in the food, drug and cosmetics industries. Considering functional properties of proteins for different cultivars, the outstanding Turkish chickpea cultivars are Gökçe and Cevdetbey, while the outstanding Turkish lentil cultivar is Alidayı. Variations in the functional properties of protein suggest the diversity of genes in chickpeas and lentils responsible for these properties. Thus, this study showed the possibility of improving functional properties of chickpeas and lentils by breeding programs