170 research outputs found

    Heart-Type Fatty Acid Binding Protein (H-FABP): Relationship with arterial ıntima-media thickness and role as diagnostic marker for atherosclerosis in patients with ımpaired glucose metabolism

    Get PDF
    <p>Abstract</p> <p>Background</p> <p>Heart type fatty acid binding protein (H-FABP) has been closely associated with acute coronary syndrome, cardiac abnormalities, stroke, and obstructive sleep disorder in previous studies. The aim of this study was to evaluate and compare the serum H-FABP levels and carotid artery intima-media thickness (CIMT) between patients with prediabetes and control subjects.</p> <p>Research design and methods</p> <p>We measured serum H-FABP levels in 58 prediabetic patients, 29 with impaired fasting glucose (IFG) and 29 with impaired glucose tolerance (IGT) and 28 age-, sex- and body mass index-matched control subjects using a sandwich enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA), and in order to measure CIMT, all participants underwent high-resolution B-mode ultrasonography.</p> <p>Results</p> <p>Serum H-FABP levels were significantly elevated in pre-diabetic patients when compared with that of control subjects (IFG: 32.5 ± 34.2 ng/dL, IGT: 45.4 ± 45.8 ng/dL, control: 16.8 ± 14.9 ng/dL; p = 0.011). The difference in means of H-FABP levels between patients with IGT or IFG and control subjects was significant (p = 0.010 and p = 0.009, respectively). CIMT was higher in the pre-diabetic groups compared with the control group (IFG: 0.6 ± 0.1, IGT: 0.6 ± 0.1, control: 0.5 ± 0.1; p < 0.001), and H-FABP level was positively correlated with CIMT (p < 0.001, rho = 0.626).</p> <p>Conclusion</p> <p>Our results indicate that patients with pre-diabetes are at increased risk for cardiovascular disease. In addition, serum H-FABP levels could represent a useful marker for myocardial performance in patients with IFG and IGT.</p

    MANAGEMENT OF CANALICULAR LACERATION

    Get PDF
    Amaç: Lakrimal drenaj sistemi travması olan hastaların tedavisinde kullanılan cerrahi tekniklerin sonuçlarını değerlendirmek. Gereç ve yöntem: Dokuz Eylül Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı'nda kanalikül kesisi nedeni ile tedavi edilen 3 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. İki vakada 24 ‘gauge' branül kullanılarak bikanaliküler anüler entübasyon, bir hastada ise bikanaliküler nazal entübasyon, mukozal anastomoz ve kapak rekonstrüksiyonu ile kombine olarak uygulandı. Bulgular: İki hastada üst kanalikül, bir hastada ise alt kanalikül kesisi mevcuttu. Hastaların hepsinde kanalikül kesisi direk travma nedeniyle oluşmuştu. Tüp geri alınma zamanı ortalama 5,3 ay (4-6 ay) idi. Hiçbir hastada epifora veya diğer komplikasyonlar görülmedi. Sonuç: Kanalikül kesilerinin cerrahi tedavisi teknik olarak dikkat gerektiren bir işlemdir. Tecrübeli cerrahlarca dikkatli bir şekilde yapıldığında, polivinil kloridle yapılan bikanaliküler anüler entübasyon ve silikon tüple yapılan bikanaliküler nazal entübasyon ile başarılı sonuçlar elde edilebilir. Objective: To assess the results of surgical technique for the treatment of patients with trauma of the lacrimal drainage system. Material and method: Medical records of three patients treated for canalicular laceration in the Department of Ophthalmology Dokuz Eylul University wereevaluated retrospectively. In two cases bicanalicular annular intubation by using 24 gauge branule, in one case bicanalicular nasal entubation were performed combined with mucosal anastomosis and lid reconstruction. Results: Two patients had inferior canalicular laceration and one had a superior canalicular laceration. lacerations of our patients were caused by direct trauma. The silicone tubes were removed after a mean period of 5.3 months (Range 4 to 6 months) There were no persistent epiphora or other complication. Conclusion: The surgical treatment of canalicular laceration is a technically demanding procedure. Entubation techniques including bicanalicular annular with polyvinyl chloride material and bicanalicular nasal with silicone can achieve successful results, when it is performed carefully by experienced surgeons

    Yanoff Oftalmoloji

    No full text

    Haririzade’nin Virdü’s-Settar şerhi inceleme ve metin transkripsiyonu

    No full text
    Fethü’l-Esrâr Şerh-i Virdü’s-Settâr, 19. yüzyıl Osmanlı âlim ve mutasavvıflarından Kemâleddin Harîrîzâde tarafından Halvetî şeyhi Yahyâ Şirvânî’nin “Virdü’s-Settâr” isimli virdini şerh etmek için kaleme alınmış tasavvufî bir eserdir. Eser “Virdü’s-Settâr” üzerine yazılmış tek Türkçe şerh olup, temelde Halvetî yoluna mensûp müridlerin bu virdden daha fazla istifâde edebilmesini hedeflemektedir. Aldığı dinî ve tasavvufî eğitim ve pek çok tarikata intisâbı sayesinde derin bir ilmî anlayışa sahip olan müellif, eserde döneminin tasavvuf anlayışına ışık tutmuştur. Bu tez çalışmamızda Fethü’l-Esrâr Şerh-i Virdü’s-Settâr metninin transkripsiyonu gerçekleştirilmiş, yazar ve eser hakkında bilgi verilmesi ve eserdeki bazı tasavvufî konuların tahlil edilmesinin yanı sıra tasavvufta virdler ve vird şerhleri konusu incelenmiştir
    corecore