13 research outputs found

    Effect of gender differences on impulsivity in adolescents with attention-deficit/hyperactivity disorder

    No full text
    Amaç: Dürtüsellik özellikle dikkat-eksikliği/hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) ana belirti kümelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada DEHB tanısı konan ergenlerde cinsiyet farklılıklarının dürtüsellik üzerine etkilerinin araştırılması planlanmıştır. Yöntem: 01.01.2016-01.05.2016 tarihleri arasında Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Polikliniği'nde DEHB tanısı konan 156 ergen (91 erkek, 65 kadın) bu araştırmanın örneklem grubunu oluşturmaktadır. Çalışmaya katılan ergenler Barratt Dürtüsellik Ölçeğini (BIS-11), anne-babalar SNAP DEHB Ölçeğini doldurmuşlardır. Bulgular: Katılımcıların %41.7'sı (s=65) kadın, %58.3'ü (s=91) erkektir. Kızların yaş ortalaması 14.3±1.7 yıl, erkeklerin yaş ortalaması 14.4±1.7 yıldır. BIS11 toplam dürtüsellik ortalama puanı, motor alt test dürtüsellik ortalama puanı ve dikkate bağlı dürtüsellik alt test ortalama puanı kadınlarda erkeklere göre anlamlı oranda daha yüksek bulunmuştur. Çoklu doğrusal regresyon analizinde bağımsız değişken olarak cinsiyet, toplam dürtüsellik, motor dürtüsellik, dikkate bağlı dürtüsellik puanı ile ilişkili bulunmuştur. Sonuç: Bu çalışmada DEHB'li kız ergenlerin BIS-11 ile ölçülen toplam dürtüsellik, motor dürtüsellik ve dikkate bağlı dürtüsellik puanları DEHB'li erkek ergenlere göre daha yüksek bulunmuştur. Önceki çalışmalarda cinsiyet ve dürtüsellik ilişkisi ile ilgili tutarlı sonuçlar bulunmamıştır. Bu çalışma klinik örneklemde kadın cinsiyetinde daha fazla dürtüsellik olduğunu gösteren çalışmaların sonuçlarını desteklemektedir.Objective: Impulsiveness has been considered the core symptom of attention-deficit/hyperactivity disorder (ADHD). In this study, we aimed to assess effect of gender differences on impulsivity in adolescents diagnosed with ADHD. Methods: One hundred and fifty-six adolescents (91 males, 65 females) who were admitted to the Erenköy Research and Training Hospital for Psychiatry and Neurology Child and Adolescent Clinic between 01.01.2016 and 01.05.2016 and diagnosed with ADHD were recruited to participate in this study. Adolescents filled out Barratt Impulsiveness Scale and parents completed the SNAP IV ADHD Scale. Results: Of the participants, 41.6% (n=65) were female and 58.3% (n=91) were male. The mean age of girls was 14.3±1.7 years, and the mean age of boys was 14.4±1.7 years. The Barratt impulsivity mean total scores, the Barratt attentive impulsivity subscale mean scores, and the Barratt motor impulsivity subscale mean scores were significantly higher in the female ADHD group than in the male ADHD group. In multiple linear regression analysis, gender was significantly correlated with the Barratt impulsivity total mean score, the Barratt attentive impulsivity mean score, and the Barratt motor impulsivity mean score. Conclusion: The finding of greatest interest in this analysis is that the adolescent girls who were diagnosed with ADHD had greater attentive and motor impulsivity scores than boys as measured by the BIS-11. Although, some previous research reported inconsistent findings of impulsivity levels by gender, our findings confirm prior reports of higher impulsivity in the female clinical population

    Barratt dürtüsellik ölçeği-kısa Türkçe versiyonunun adolesanlarda psikometrik özellikleri

    Get PDF
    Introduction: Barratt Impulsiveness Scale-Brief (BIS-Brief) is a selfreport scale that can be used to measure impulsivity in adolescents. In this study, it was aimed to determine the psychometric properties of the Turkish version of the BIS-Brief in clinical and non-clinical adolescent samples. Methods: The study included two groups of 116 psychiatric outpatients and 175 middle and high school students. For the re-test study, a small subgroup of the patient group (n=21) was re-applied BIS-Brief three weeks later. Socio-demographic data of the participants were collected. Aggression subscale of Childhood Behavior Checklist (CBCL), hyperactivity/impulsivity and anger control problems subscales of Conners-Wells’ Adolescents Self-Report Scale-Long (CASS-L), and hyperactivity subscale of Conner’s Parent Rating Scale–Short Form (CPRS-S) were administered. Results: The mean ages of the patient and control groups were 15.22±1.58 years and 15.16±1.86 years, respectively. There were 77 (66.4%) males in the patient group and 107 (61.1%) males in the control group. Cronbach’s alphas for internal consistency were 0.78 (patient group) and 0.70 (control group). Three weeks test-retest reliability was 0.64 (patient group). We found a two-dimensional structure for the Turkish BIS-Brief. The BIS-Brief scores had a significant correlation with the scores of CBCL’s aggression subscale (r=0.48; p<0.01), CASS-L’s hyperactivity/impulsivity (r=0.45; p<0.01) and anger control problems subscales (r=0.45; p<0.01) and CPRS-S’ hyperactivity subscale (r=0.21; p<0.01). Conclusion: Our findings suggest that the Turkish version of the BIS-Brief is a reliable and valid measure for clinical and non-clinical adolescent samples. In addition, the results show that the BIS-Brief has a twodimensional model in contrast to the unidimensional structure of the original scale.Amaç: Barratt Dürtüsellik Ölçeği-Kısa (BDÖ-K) adolesanlarda dürtüselliği ölçmek için kullanılan bir öz bildirim ölçeğidir. Bu çalışmada BDÖ-K’nin Türk adolesanlarda psikometrik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada 175 ortaokul ve lise öğrencisi ile çocuk ve ergen psikiyatri polikliniğine ayaktan başvuran 116 hastadan oluşan iki grup vardı. Yeniden test çalışması için, hasta grubunun küçük bir alt grubuna (n=21) üç hafta sonra BDÖ-K tekrar uygulandı. Araştırmacılar tarafından sosyodemografik veri formu dolduruldu ve katılımcılara Çocuk Davranış Değerlendirme Ölçeğinin (ÇDDÖ) saldırganlık alt ölçeği, Conners-Wells Ergen Öz bildirim Ölçeği-Uzun formunun (CEÖÖ-U) hiperaktivite/ dürtüsellik ve öfke kontrol problemleri alt ölçekleri ve Conners Ebeveyn Derecelendirme Ölçeği-Kısa formunun (CEDÖ-K) hiperaktivite alt ölçeği uygulandı. Bulgular: Hasta ve kontrol grubunun yaş ortalamaları sırasıyla 15,22±1,58 ve 15,16±1,86 yıl idi. Hasta grubunda 77 (%66,4), kontrol grubunda ise 107 (%61,1) erkek vardı. İki grup arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. İç tutarlılığı değerlendirmek için hesaplanan Cronbach alfa değerleri 0,78 (hasta) ve 0,70 (kontrol) idi. Üç hafta arayla yapılan test-yeniden test güvenirlik katsayısı hasta grubunda 0,64 olarak bulundu. Yapılan açıklayıcı faktör analizi sonucunda BDÖ-K’nin iki boyutlu bir yapıya sahip olduğu saptandı. Kontrol grubunda BDÖ-K ile ÇDDÖ’nün saldırgan davranış alt ölçeği (r=0,48; p<0,01), CEÖÖ-U’nun öfke konrol problemleri alt ölçeği (r=0,45; p<0,01) ve hiperaktivite/ dürtüsellik alt ölçeği (r=0,45; p<0,01) ve CEDÖ-K hiperaktivite alt ölçeği (r=0,21; p<0,01) puanları arasında anlamlı korelasyon vardı. Sonuç: Bulgularımız Türkçe BDÖ-K’nin klinik ve klinik olmayan adolesan örneklemlerinde dürtüselliği incelemek için geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğunu ve orijinal ölçeğin tek boyutlu yapısının aksine iki boyutlu yapının ölçeği daha iyi temsil ettiğini göstermiştir

    Cinsel istismara uğrayan çocuk ve ergenlerde klinik özellikler ve intihar girişimi ile ilişkili risk etmenleri

    Get PDF
    Amaç: Çalışmamızda kliniğimize adli rapor istemi ile yönlendirilen cinsel istismara uğramış çocuk ve ergenlerin sosyodemografik özellikleri, zeka düzeyleri, istismar sonrası gelişen ruhsal bozuklukların, intihar girişimi varlığının ve ilişkili risk etmenlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Adli makamlarca Temmuz 2011-Haziran 2012 tarihleri arasında cinsel istismara uğramış ve adli rapor düzenlenmesi istemi ile çocuk ve ergen psikiyatrisi polikliniğine yönlendirilen 3-17 yaşları arasındaki 157 olgunun dosya bilgileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Bulgular: Cinsel istismara uğramış 157 çocuk ve ergenin %83,4’ı kız, %16.6’sı erkektir. Olguların başvuru sırasında yapılan değerlendirilmelerinde % 87.9 oranında ruhsal bozukluk belirlenmiştir. En sık görülen ruhsal bozukluk travma sonrası stres bozukluğudur (TSSB) (%36.9). Toplam 22 (% 14) olguda istismar sonrası intihar girişimi saptanmıştır. Zorlama ile vajinal-anal-oral penetrasyon şeklinde cinsel istismara uğrama, depresif bozukluk ve TSSB tanılarının varlığının intihar girişimi riskini anlamlı oranda artırdığı belirlenmiştir (sırasıyla OR: 3.24, 4.05, 6.78 p= 0.045, 0.03, 0.004). Sonuç: Olguların büyük bir kısmında bir ruhsal bozukluk geliştiği görülmüştür. En sık görülen ruhsal bozukluk TSSB’dir. Cinsel istismar mağduru çocuk ve ergenlerin ruhsal değerlendirmesinde intihar riskinin sorgulanıp müdahale yaklaşımlarının buna göre belirlenmesi gerekmektedir
    corecore