33 research outputs found

    "MODERNLİĞİN ARKA YÜZÜ" OLARAK GÜNDELİK HAYAT: AŞKI MEMNU

    Get PDF
    Modernleşme sonrası kapitalist toplumlarda ‘gündelik' kelimesinin içine kapitalistsistemin stratejilerini de aldığı saptanmaktadır. Günümüzde TV, kapitalist sistemin vezihniyetin yayılmasında etkili bir araç olarak önem taşımaktadır. Çalışmada bir ideolojiaracı olarak gündelik yaşam eleştirisi, diziler üzerinden yapılmaya çalışılmaktadır.Makalenin örneklemini Aşk-ı Memnu (Hilal Saral–2008/2010) dizisi oluşturmaktadır.Çalışmada dizisel anlatımdaki gündelik yaşam pratiklerini, sosyolojik eleştiri yöntemi ileortaya çıkartmak amaçlanmaktadır. Neo-Marksist kuramcılar Henri Léfebvre, Michel deCerteau ve Michel Foucault'nun sistem, iktidar ve gündelik yaşama dair düşüncelerimakalenin kuramsal temelini oluşturmaktadır. Çalışma gündelik yaşam üzerinden birsistem analizi yapmaya çalışmaktadır. Sonuç olarak, Aşk-ı Memnu üst ve alt sınıfa aitgündelik yaşam pratiklerini bir meta olarak ekranlara taşımakta, diğer yandan kendisini debir tüketim nesnesine dönüştürerek kapitalizme hizmet etmektedir. It is stated that the word "daily" includes the strategies of capitalist system in thepost- modern capitalist societies. Mass media has an important role in spreading of themindset. This study aims to provide a critique of daily life as an ideological instrumentthrough an analysis of the series. The sample of the study is Aşk-ı Memnu (Hilal Saral-2008/2010). It is aimed to reveal the daily life practices in the series narration throughsociological criticism. The arguments of Neo-Marxist theorists Henri Léfebvre, Michel deCerteau ve Michel Foucault about daily life constitutes the theoretical basis. Aşk-ı Memnureflects the daily life practice of lower and upper classes as a meta; on the other hand, itcontributes to capitalism by converting even itself into an object for consumption

    The cornerstone of sustainability: ecological footprint

    Get PDF
    İnsan nüfusunun artması ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte doğal kaynaklara olan talep her geçen gün artmaktadır. Üretim ve tüketim ihtiyaçlarını sağlamak için kullanılan doğal kaynaklar insanların dünyanın sahibi olduğuna dair düşüncelerinden dolayı tahrip edilerek düşüncesizce kullanılmaktadır. Ekolojik ayak izi ifadesi kaynak kullanımının sürdürülebilir bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için kullanılan sayısal bir metottur. Bu metot ekolojik kaynakların ekonomik değerlerinin olduğunu belirten ekolojik ekonomi ve sürdürülebilirlik kavramlarının bir bütününü temsil etmektedir. Ekolojik ayak izi kavramı, tüketilen ekolojik verimli kaynak miktarlarını ve bu kaynakların alan bazında belirlenmesini sağlayarak ekolojik kaynak tüketimini sayısallaştırmaktadır. Son zamanlarda sürdürülebilirlik kavramının disiplinler arası değerlendirilmesi sonucunda ekolojik ayak izi kavramı genişletilerek ayak izi ailesi kavramı oluşturulmuştur. Ayak izi ailesi, ekolojik kaynakların tüketiminin kaynak bazında değerlendirilmesini sağlayarak her bir kaynağın sürdürülebilirliğini sağlamaktadır. Bu çalışmada, ekolojik kaynakların sürdürülebilir yönetiminde anahtar rol oynayan ekolojik ayak izi kavramının tarihçesi ve kaynakların yönetiminde etkin olan ayak izi ailesi hakkında detaylı bir derleme çalışması yapılmıştır.With the increase of human population and the development of technology, the demand for Natural Resources is increasing day by day. The natural resources used to supply the needs of production and consumption are destroyed and used thoughtlessly because of people's belief that they own the world. The term of ecological footprint is a numerical method used for sustainable usage of resources. Ecological footprint expression is a numerical method for sustainable use of resources. This method represents whole of the concepts of ecological economy and sustainability which that present ecological resources have economic value. This method represents a whole of the concepts of Ecological Economics and sustainability, which indicate that ecological resources have economic values. The concept of ecological footprint digitizes ecological resource consumption by ensuring that the amounts of ecologically efficient resources consumed and those resources are determined on a field basis. Recently, as a result of the interdisciplinary evaluation of the concept of sustainability, the concept of ecological footprint has been expanded and the concept of footprint family has been created. The footprint family provides the sustainability of each resource by ensuring that the consumption of ecological resources is assessed on a resource-by-resource basis. In this study, a detailed review of the history of the ecological footprint concept, which plays a key role in the sustainable management of ecological resources, and the footprint family that is effective in the management of resources, has been conducted

    Laboratuvardan Kliniğe Transplantasyon Pratiği

    Get PDF
    Transplantasyon; Temel Tıbbi Bilimler, Moleküler Tıp, Genetik ve İmmünolojiden klinik uygulamalardan destek alan multidisipliner bir tıp dalıdır. Temel bilimlerdeki başarılı çalışmaların kliniğe uygulanması, klinikte karşılaşılan sorunların da, oluşturulan deneysel hayvan modellerinde irdelenmesi, elde edilen bilgilerin klinik uygulamalara aktarılması; diğer deyişle tecrübelerin “Translational” özellikli olması günümüz transplantasyon çalışmalarında bir gerekliliktir. İmmün sistemin bileşenlerinin ve reaksiyonlarının iyi bilinmesi, hücreler arası ilişkilerde greftin reddi ya da kabul edilmesinin şartlarını doğru anlamak ve uygun laboratuvar yöntemleri ile klinik durumun aydınlatılması transplantasyonda stratejik önemdedir. Bu nedenle, klinik transplantasyon çalışmaları yapanlar temel bilimler bilgileri ile de donanımlı olmalıdırlar. Multidisipliner bir dal olma bilinci ile yapılan klinik transplantasyon çalışmalarında başarı yakalanmaktadır. Laboratuvardan Kliniğe Transplantasyon kitabımızda tüm yönleri ile transplantasyonun organizmaya etkileri ve bunların klinik sonuçlarını, çalışmalarımızın ışığında sunmayı ve tartışmayı hedefledik. Editör: Prof.Dr. Mesut İzzet TİTİZ Yardımcı Editör: Doç.Dr. Pınar AT

    “MODERNLİĞİN ARKA YÜZÜ” OLARAK GÜNDELİK HAYAT: AŞKI MEMNU (DAILY LIFE AS "THE REVERSE SIDE OF MODERNITY": ASK-I MEMNU)

    No full text
    It is stated that the word "daily" includes the strategies of capitalist system in the post- modern capitalist societies. Mass media has an important role in spreading of the mindset. This study aims to provide a critique of daily life as an ideological instrument through an analysis of the series. The sample of the study is Aşk-ı Memnu (Hilal Saral-2008/2010). It is aimed to reveal the daily life practices in the series narration through sociological criticism. The arguments of Neo-Marxist theorists Henri Léfebvre, Michel de Certeau ve Michel Foucault about daily life constitutes the theoretical basis. Aşk-ı Memnu reflects the daily life practice of lower and upper classes as a meta; on the other hand, it contributes to capitalism by converting even itself into an object for consumption

    The reflections of mental perplexity in modernization process in post 1980's era Turkey's cinema

    No full text
    Türkiye'de modernleşmenin aksaklıkları toplum yaşamında görüldüğü gibi sinemada da görülmektedir. Türkiye gibi Batı-dışı ülkelerde modernleşme çoğunlukla ulaşılması gereken bir hedef olarak algılandığı için, modernleşme, Batı'ya ait olanın alınması ve uygulanması esasına dayanmaktadır. Ancak değişimin içselleştirilmemesi, modernleşmenin özünden bağımsız şekilsel olarak alınması, toplumda farklı modernleşme algılarının oluşmasıyla sonuçlanmaktadır. Çünkü modernleşme Batılı ülkelerin kendi iç ve dış dinamiklerine bağlı bir gelişim sürecidir. Batı-dışı ülkelerde modernleşmenin, Batılı ülkelerden farklı yaşanacağı fikri genellikle göz ardı edilmektedir. Türkiye'nin toplumsal, kültürel, coğrafi, ekonomik yapısıyla, toplumuna ait zihniyet yapısı bu değişimin güzergahını belirleyen önemli etmenlerdir. Bu yüzden farklı toplumların modernleşme süreçleri birbirleriyle benzerlikler taşımakla beraber farklılıklar da içermektedir. Bu süreçte değiştirilemeyen/zor değişen zihniyet yapısıyla birey, Batı'dan alınan yenilikleri anlamlandırmada güçlük çekmekte, kendisine ait olmayan bir süreci yaşamak durumunda kalmaktadır. Böylece bu değişim sürecinde toplum yapısında modern/geleneksel ya da yeni/eski bir arada yaşamak zorunda kalmakta, toplumda bir ikililik yaşanmaktadır. Türkiye sinemasının, toplumu gibi, kendi iç dinamiklerinden bağımsız olarak, uzunca bir süre ve çoğunlukla şekilsel olarak modern kalıpları uyguladığı saptanmaktadır. Ayrıca Türkiye'de özgün bir sinema anlayışının doğmasının geciktiği, sinemanın toplumunu tam anlamıyla yansıtamadığı gibi, onu ileriye götürecek atılımları yapmakta da eksik kaldığı görülmektedir. Sanat toplumun zihniyetinin ürünüdür. Bu bağlamda yönetmen içinde yaşadığı toplumun zihniyetini taşımakta ve yansıtmaktadır. Türkiye'de bir öz eleştiri yapılarak, kültürel değerleri reddetmeden modern unsurların yeniden yorumlanarak alınması zihniyet karmaşasını çözmede önem taşımaktadır. Bu tez modernleşmenin yarattığı ikili yapıları ve karmaşayı ortaya çıkarma noktasında modernleşmeyi toplum yaşamına yansıdığı şekliyle incelemektedir. Geleneksel ve modern karmaşasının ortaya konulması noktasında, Claude Lévi-Strauss'un yapısal analizinden faydalanılmaktadır. Yapısal analiz sistemli bir şekilde bir dizi veriyi düzenleme ve yapıların sınıflandırması esasına dayanmaktadır. Böylece filmsel anlatılardaki karşıtlıklar ve dışlamalar ölçeğinde karşıt öğelerin (modern/geleneksel, Batı/Doğu, yeni/eski, vb.) ortaya konulması önem taşımaktadır. Bu bakış açısıyla Kurbağalar, Bir Kadının Anatomisi, Muhsin Bey ve Kasaba adlı filmler yapısal analize tabi tutulmuştur. The faults of modernisation are considered not only in community life but also in cinema. Modernisation is based on basis of adopting and applying the ones the West owns because modernisation is mostly perceived as a goal that has to be achieved in the non-Western countries such as Turkey. However, uninternalised change, considering modernisation as a form independent from its origin are ended in occuring different modernisation perceptions in community; because modernisation is the process of progress depending on the internal and external dynamics of the Western countries. The thought of experiencing modernisation in the non-Western countries differently from the Western countries is commonly ignored. The social, cultural, geographical, economic structure of Turkey and the mentality of society are crucial factors to determine the route of change. Therefore, modernisation processes of various societies bear a resemblance to eachother in despite of including differences. In this process the individual whose mentality is unconvertible / hard to convert has difficulty in making sense of the innovations adopted from the West and is obliged to go through the process the individual doesn't own. Thus, in society modern/conventional or nouveau/ancient have to live together, a complexity occurs in society in this process of change. It is regarded that cinema in Turkey like its society has mostly preferred to apply modern structures as a form independently of its own internal dynamics for quite a long time. Additionally it is appeared that the comprehension of authentic cinema in Turkey is late to form and cinema cannot reflect its own society properly. Besides, cinema is fragmentary to advance the society in Turkey. Art is the product of the mentality of society. In this context, director holds and reflects the mentality of society. Adopting the modern arguements by reinterpreting without declining cultural values and within autocritique in Turkey is critically important to resolve the mentality complexity. This thesis analyses the dual structures and complexity modernisation has caused in. Claude Lévi-Strauss's structural analysis is made use of in the point of presenting conventional and modern complexity. Structural analysis is based on basis of organising a range of data and classifying structures systematically. Thus, presenting contrary arguements (modern/conventional, the Occident/the Orient, nouveau/ancient, etc.) on the scale of contrasts in filmic narrations and exclusions is critically important. In this point of view, the films called Kurbağalar, Bir Kadının Anatomisi, Muhsin Bey and Kasaba are put through structural analysis
    corecore