17 research outputs found

    İnsan endotel hücre kültüründe glibenklamidin etkisi

    No full text
    KATP kanallarının hücre fizyolojisinde ve patofizyolojisinde önemli rolleri olduğu gösterilmiştir. Bu kanalların endotel hücrelerinde de eksprese edildiği kısa bir süre önce bulunmuş ancak KATP kanal blokörlerinin endotel hücreleri üzerindeki in vitro etkileri henüz incelenmemiştir. Bu çalışmada klasik bir KATP kanal blokörü olan glibenklamidʼin insan umbilikal ven endotel hücre kültüründe (Human Umbilical Vein Endothelial cell; HUVEC); hücre canlılığı ve süperoksit oluşumu üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.Endotel hücreleri, insan göbek kordonundan izole edildi ve kültürü yapıldı. Elde edilen hücreler (HUVEC) morfolojik olarak ve immünhistokimyasal olarak von Willebrand faktör varlığı gösterilerek karakterize edildi. Hücre canlılığı total protein miktar tayini yapılarak ve nötral kırmızısı uptake yöntemi ile test edildi. Süperoksit radikali oluşumu “SODʼla inhibe edilen ferrisitokrom C indirgenmesi” yöntemi ile incelendi. Deneyler %2 buzağı serumu içeren M199 besiyerinde tutulan HUVEC ile gerçekleştirildi. HUVECʼe 10-4 M glibenklamid uygulanması hücre canlılığını zamana bağımlı bir şekilde azalttı. Glibenklamid ile kısa süreli (0.5-1 saat) inkübasyon herhangi bir etkiye neden olmazken, uzun süreli (4-16 saat) inkübasyonun endotel hücre canlılığını önemli ölçüde azalttığı belirlendi (P<0.01). Glibenklamid 10-5 M konsantrasyonda uygulandığında endotel hücre canlılığında herhangi bir azalma oluşturmadı. Bu durum, serum proteinlerine yüksek oranda bağlanmanın serbest glibenklamid miktarlarını azalttığını ve ortamda kalan serbest ilaç konsantrasyonunun da HUVECʼde KATP kanallarını bloke etmeye yetmediğini düşündürmektedir. 123 Paralel sürdürülen deneylerde, 10-4 M glibenklamid kontrole kıyasla süperoksit oluşumunu önemli ölçüde artırdı (sırasıyla 1.199 ± 0.38 ve 0.669 ± 0.34 nmol/kuyu/45 dakika, p<0.01). 250 M askorbik asit ön uygulaması glibenklamidin HUVECʼde neden olduğu hücre canlılığındaki azalmayı kısmen önledi. İnkübasyon süresinin uzatılması bu koruyucu etkinin artmasını sağladı. Bu bulgular askorbik asidin HUVECʼde nitrik oksit üretimini artırdığı yönündeki daha önce bildirilen raporlarla uyumludur. Bu bilgiler ışığında, çalışmamızda askorbik asit ile gözlemlenen koruyucu etkinin de nitrik oksitten kaynaklanması olasıdır. Bu çalışmada glibenklamidʼin HUVEC hücre canlılığında azalmaya neden olduğu ve bu etkinin süperoksit radikal miktarındaki artışla ilişkili olduğu ilk kez tarafımızdan gösterilmiştir. Literatürdeki veriler ışığında, söz konusu etkilerin glibenklamidʼin HUVECʼde KATP kanallarını bloke etmesine ve membran depolarizasyonuna bağlı gelişebileceği düşünülmektedir

    Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim İnhibitörlerininAlzheimer Hastalığında Kullanım Potansiyeli:Avantaj ve Dezavantajları: Geleneksel Derleme

    No full text
    Alzheimer, bilişsel fonksiyonlarda kayıplara neden olan nörodejeneratif bir hastalıktır. Alzheimer’ın patogenezinde toksik amiloidbeta (Aß) peptid birikimi, tau proteinlerinin hiperfosforilasyonu ve asetilkolin seviyelerindeki azalma yatmaktadır. Bu kapsamda, kolinesteraz inhibitörleri ve N-metil-D-aspartat antagonistleri ileri Alzheimer tedavisinde kullanılmaktadırlar. Ancak yine de ileri veya orta düzeydeki Alzheimer’da daha etkin tedavilerin bulunmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle bilim insanları, Alzheimer’ın patolojisindeki moleküler yolakları ve bu süreçleri etkileyebilecek ilaçları araştırmaktadırlar. Alzheimer’da anjiyotensin dönüştürücü enzim [angiotensin converting enzyme (ACE)] inhibitörlerinin kullanımına yönelik çelişkili çalışmalar mevcuttur. İn vitro çalışmalar, ACE’nin P maddesi seviyesini ve peroksizom proliferatör aktive reseptör-gama aktivitesini azaltarak, Aß yıkımını azaltabileceğini göstermiştir. Ayrıca ACE’nin asetilkolin salınım inhibisyonunu ve Aß birikimini artırdığı kanıtlanmıştır. Bu kapsamda, ACE inhibitörlerinin Alzheimer prognozunu azalttığını gösteren klinik çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmaların tersine, ACE inhibitörlerinin Alzheimer’da demans riskini artırdığına yönelik klinik bulgular da vardır. ACE’nin aynı zamanda N terminal bölgesi ile Aß birikimini direkt azalttığının gösterilmiş olması bu paradoksu açıklayabilir. Dolayısıyla ACE inhibitörleri, Alzheimer tedavisinde Aß birikimini direkt artırarak düşman, ancak “downstream” mekanizmalar üzerinden etki göstererek dost bir yaklaşım ortaya koyabilir. Bütün bu veriler göz önüne alındığında, Alzheimer tedavisi için santral sinir sistemine girebilen ve N terminal bölgesini değil, C terminal bölgesini inhibe eden ACE inhibitörlerinin geliştirilmesi umut verici bir hedef olabilir. Bu derlemede, ACE inhibitörlerinin Alzheimer gelişimindeki olumlu ve olumsuz rolleri, mekanizmaları, santral etkili ve aktif bölge seçici ACE inhibitörlerinin ayrımı incelenmiştir

    Sıçan torasik aortları vasküler reaktive cevapları bozulmadan soğukta saklanabilir

    No full text
    It is important to preserve vascular functions of isolated blood vessel for productivity of both organ transplantation and pharmacological and physiological research. Thus it is possible to investigate long-term effect of drugs, increase sample number taken from the same animal and study on human blood vessel. The aim of this study was, therefore, to determine whether vascular smooth muscle and endothelial cell function could be preserved in thoracic aorta after storage in Krebs-bicarbonate solution at 4;deg;C. Vascular reactivity has been evaluated in rat thoracic aortic rings; either fresh isolated or preserved in Krebs-bicarbonate solution at 4;deg; C for 1 or 15 hour. Endothelium-dependent relaxation responses were evaluated by acetylcholine (10-9-10-5 M), after precontraction with phenylephrine (10-6 M) and endothelium-independent relaxations were obtained by nitroglycerine (10-9-10-4 M) following U46619-induced precontraction. There were no statistically significant differences in contractile and relaxant responses between all groups.Vasküler dokuların uzun süre canlılığının bozulmadan saklanabilmesi, hem organ transplantasyonunun hem de farmakolojik araştırmaların verimliliği açısından önemlidir. Böylece ilaçların uzun süreli etkilerini değerlendirebilmek, örnek sayısını artırmak ve insan damarlarında çalışma olanağını artırmak mümkün olabilmektedir. Bu nedenle çalışmamızda sıçan aortlarında, endotel ve vasküler düz kas fonksiyonlarının +4 °C de, Krebs-bikarbonat çözeltisinde saklamak sureti ile korunup korunamayacağını araştırmayı hedefledik. Bu amaçla sıçan torasik aortik halkaları izolasyondan hemen sonra ya da +4°C’de, Krebs-bikarbonat solüsyonunda 1 veya 15 saat bekletildikten sonra vasküler reaktivite cevapları değerlendirildi. Endotele bağımlı gevşeme cevapları 10-6 M fenilefrin ile önkastırma sonrasında asetilkolin (10-9-10-5 M), düz kasa bağımlı gevşeme cevapları ise tromboksan agonisti U46619 (3.10-8 M) ile prekontraksiyon sonrasında nitrogliserin (10-9-10-4 M) verilerek alındı. Taze izole edilmiş, +4°C’de 1 ya da 15 saat saklanmış damarların fenilefrin ve U46619‘a karşı verdikleri maksimum kasılma cevapları, endotele veya düz kasa bağımlı maksimum gevşeme cevapları ve duyarlılıkları arasında herhangi bir fark görülmedi. Bu sonuçlar, kullanılan damar türüne göre uygun solüsyon ve uygun süre seçilerek damarların vasküler fonksiyonlarının bozulmadan saklanabileceği ideal şartların sağlanabildiğini ve sıçan aortunun endotele ve düz kasa bağımlı kasılma ve gevşeme cevaplarının korunabileceği ideal şartların 15 saate kadar +4 °C’de Krebsbikarbonat solüsyonunda saklamak sureti ile elde edilebildiğini ortaya koymaktadı

    The Effects of Novel Triazolopyrimidine Derivatives on H2S Production in Lung and Vascular Tonus in Aorta

    No full text
    Introduction: Hydrogen sulfide (H2S), known as a third gasotransmitter, is a signaling molecule that plays a regulatory role in physiological and pathophysiological processes. Decreased H2S levels were reported in inflammatory respiratory diseases such as asthma, chronic obstructive pulmonary disease, and pulmonary hypertension. H2S donors or drugs that increase H2S have emerged as novel treatments for inflammatory respiratory diseases. We previously showed that resveratrol (RVT) causes vascular relaxation and antioxidant effects by inducing H2S production. In the current study, we synthesized a new molecule Cpd2, as an RVT analog. We examined the effect of Cpd2 and its precursor chalcone compound (Cpd1) on H2S formation under both healthy and oxidative stress conditions in the lung, as well as vascular relaxation in the aorta. Methods: Cpd2 synthesized from Cpd1 with microwaved in basic conditions. H2S formation was measured by H2S biosensor in the mice lungs under both healthy and pyrogallol-induced oxidative stress conditions in the presence/absence of H2S synthesis inhibitor aminooxyacetic acid (AOAA). The effect of compounds on vascular tonus is investigated in mice aorta by DMT myograph. Results: RVT and Cpd2 significantly increased l-cysteine (l-cys) induced-H2S formation in the lung homogenates of healthy mice, but Cpd1 did not. Superoxide anion generator pyrogallol caused a decrease in H2S levels in mice lungs and Cpd2 restored it. Inhibition of Cpd2-induced H2S formation by AOAA confirmed that Cpd2 increases endogenous H2S formation in both healthy and oxidative stress conditions. Furthermore, we found that both Cpd1 and Cpd2 (10(-8)-10(-4) M) caused vascular relaxation in mice aorta. Discussion and Conclusion: We found that Cpd2, a newly synthesized RVT analog, is an H2S-inducing molecule and vasorelaxant similar to RVT. Since H2S has antioxidant and anti-inflammatory effects, Cpd2 has a potential for the treatment of respiratory diseases where oxidative stress and decreased H2S levels are present.The authors would like to thank the financial support of the Ege University BAP 21428 project.Ege University [BAP 21428
    corecore