6 research outputs found

    Characteristic Features of Children with Neurofibromatosis Type 1

    Get PDF
    Neurofibromatosis Type 1 (NF-1) is the most common, progressive, multisystemic, autosomal dominant neurocutaneous syndrome. Its clinical features begin to present during childhood. Early diagnosis and follow-up of children with NF-1 is necessary due to predisposition to tumors and complications. Herein we aimed to evaluate patient characteristics', neuroradiologic findings and frequency of tumors in children with NF-1 who have been followed up at our center from January 1989 to June 2008. Medical records of 64 children with NF-1 were analized retrospectively for age, gender, diagnostic criteria for NF-1, unidentified bright objects (UBOs) on magnetic resonance imaging (MRI), complications related to NF-1, and tumors. The median age of patients was 9.5 years (0.5 18), M:F ratio was 1.2. The incidence of the diagnostic criteria were as following, café au lait spots: 100%, freckling: 62.5%,neurofibromas ± plexiform neurofibromas: 47%, Lisch nodules: 38%, optic gliomas: 11%,distinctive osseous lesions: 11%, and first degree relative with NF- 1: 30%. Cranial MRI had been performed in 38 patients, and 58% of them revealed UBOs. The most common complications were kyphoscoliosis (19%), convulsion (11%). Benign tumors and malignant ± benign tumors developed in52%and19%of patients, respectively. The importance of careful physical examination was showed by the high frequency of positive clinical diagnostic criteria of NF-1. The frequency of UBOs on MRI was high in children with NF-1. This was suggested that neuroradiologic findings may be proposed as an additional diagnostic criterion for NF-1, particularly for young children who didn't meet the diagnostic criteria. Management and follow up of complications related to NF-1, and offering genetic counseling to parents could be making by early diagnosis of NF-1 in childhood. The predisposition to tumors and the high frequencies of complications related to NF-1 were showed that the importance of multidisciplinary follow up of children with NF-1.Nörofibromatozis Tip1 (NF1) toplumda en sık karsılasılan, klinik bulguları çocukluk çagında ortaya çıkmaya baslayan, zamanla ilerleyici seyir göstererek pek çok sistemi etkileyebilen otozomal dominant geçisli bir nörokutan sendromdur. Beniyn ve maliyn tümör gelismesine yatkınlık yaratması ve NF1 iliskili komplikasyonlar nedeniyle, NF1' in çocukluk çagında erken tanısı ve klinik izlemi önemlidir. Bu çalısmada merkezimizde Ocak 1989-Haziran 2008 tarihleri arasında, NF1 tanısıyla izlenen çocuk hastaların karakteristik özellikleri, nöroradyolojik bulguları ve tümör sıklıgınındegerlendirilmesi amaçlanmıstır. Nörofibromatozis Tip1 tanı kriterlerini karsılayan 64 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların yas, cinsiyet, NF1 tanı kriterleri, manyetik rezonans görüntülemede (MRG) tanımlanmamıs parlak objelerin (UBO: unidentified bright objects) görülme sıklıgı, NF1 iliskili komplikasyonlar, gelisen tümörler degerlendirildi. Hastaların ortanca tanı yası 9.5 yas (0.5 18), E:K oranı 1.2 bulundu. Tanı kriterlerinin sıklıgı: sütlü kahve lekeleri %100, çillenme %62.5, nörofibrom veya pleksiform nörofibrom %47, Lisch nodülü %38, optik gliom %11, kemik lezyonu %11, birinci derece akrabalarda NF1 tanısı %30 bulundu. Kraniyal MRG yapılan 38 hastadan 58%'inde UBO mevcuttu. En sık gelisen komplikasyonlar; kifoskolyoz (%19) ve konvülzyondu (%11). Hastaların %52'inde beniyn, %19'inde maliyn±beniyn tümörler gelismisti. Nörofibromatozis Tip1'in fizik inceleme ile saptanabilen klinik tanısal kriterlerinin sıklıgı, iyi bir fizik incelemenin önemini göstermektedir. Kraniyal MRG ile NF1 tanılı çocuk hastalarda yüksek oranda UBO pozitifligi izlendigi görülmüstür. Bu bulgu, özellikle henüz klinik bulguları NF1 kriterlerini karsılamayan küçük yas grubunda nöroradyolojik bulguların ek bir kriter olarak arastırılmasının hastaların erken tanısını saglayabilecegini düsündürmektedir. Erken tanı ile hem çocukta gelisebilecek problemlerin izlemi ve tedavisi, hem de ailelere genetik danısma verilmesi saglanabilecektir. Beniyn ve maliyn tümörlere yatkınlık ve diger NF1 iliskili komplikasyonların sıklıgının yüksek olması, NF1 tanılı çocukların multidisipliner izleminin önemini göstermistir

    Evaluation of Sexual Abuse and Sexual Assault Cases in Term of Forensic Medicine Who Were Referred to Pamukkale University Faculty of Medicine Department of Forensic Medicine Between 2010-2016

    No full text
    Bu çalışma Pamukkale Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi’nin 26/12/2017 tarih ve 2017TIPF019 nolu kararı ile desteklenmiştir.Şiddet ve suç insanlık tarihi kadar eski iki kavramdır. İnsan psikolojisinde cinsellikle birlikte en güçlü iki dürtüden biri olan saldırganlık ve onun sonucu şiddet, toplumda pek çok boyutta gözlemlenen bir olgudur. Şiddetin başta biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olmak üzere pek çok nedeni bulunmaktadır. Suç ise, en önemli toplumsal problemlerimizden biri olmasına karşın, anlaşılması en zor olan sorunlardan birisidir. 21. yüzyılın başlamasıyla, “suç” en önemli problemlerden birisi olmuştur. Suçun kökeni yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsaldır. Bireyler suç işler, fakat suçun ne şekilde işleneceğini belirleyen, bireylerin sosyal geçmişi, altyapısıdır. Bu anlamda, şiddet ve suç multidisipliner boyutta ele alınması gereken bir konudur. Cinsel suçlar, insanlık var olduğundan beri, kültür, dini inanç, sosyoekonomik düzey, rejim farkı olmaksızın, bütün toplumlarda görülebilen, insana yönelik suçlar içerisinde en ağır suçlardan birisi olarak değerlendirilmektedir. Cinsel suçlar, cinsel amaçlı ve hedeflenen kişinin isteği dışında yapılan hareketleri kapsamaktadır. Cinsel suçlar, en çok kadınlar olmak üzere, çocuklara ve erkeklere yani bütün insanlara yönelen, genellikle erkekler tarafından işlenen bir suçtur. Ülkemizde ve birçok ülkede yapılan çalışmalar yüksek sayıda cinsel suç işlendiğini göstermektedir. Bildirilenlerin toplam olgulara oranının yarıdan az olduğunun çeşitli araştırmalarda ortaya konan bir olgu olduğu göz önüne alındığında, ne denli ciddi bir problem olduğu anlaşılacaktır. Bu çalışmada; bölgemizdeki cinsel suçlardan yola çıkarak, her toplumda görülebilen, mağdurun yakınlarını ve tüm toplumu etkileyen, özellikle son yıllarda şiddet suçları arasında en hızlı artış gösteren cinsel suçların adli tıp açısından ve aynı zamanda kriminolojik, sosyolojik, psikolojik açılardan da geniş bir bakış açısıyla ele alınıp bu suçun nedenlerinin ve yaklaşım yöntemlerinin irdelenmesi ve benzer çalışmalara farklı bakış açısıyla destek sağlanması amaçlanmaktadır. Bu amaçla; 2010-2016 yılları arasında adli makamlarca Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gönderilen ve Adli Tıp, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ile Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalları tarafından oluşturulan adli heyet tarafından değerlendirilen cinsel saldırı ve cinsel istismar vakalarının sosyodemografik açıdan ve adli tıp açısından değerlendirilmesi, yurtiçi ve yurtdışı benzer çalışmalarla karşılaştırılması, aynı zamanda konuya kriminolojik, sosyolojik, psikolojik, felsefi açıdan yaklaşılması amaçlanmıştır.Violence and crime are two concepts as old as human history. Aggression and its resulting violence, one of the two most powerful forces in human psychology in general, are an observed phenomenon in many dimensions in society. Violence has many causes, primarily biological, psychological and sociological and crime is one of the most important social problems, but it is one of the most difficult problems to understand. By the beginning of the 21st century, "crime" was one of the most important problems. The root of crime is not only individual but also social. Individuals commit crimes, but it is the social background of individuals, the infrastructure that determines the way in which the crime is committed. In this sense, violence and crime is a subject that needs to be addressed in a multidisciplinary dimension. Sexual crimes are regarded as one of the most grave crimes in human crime, which can be seen in all societies, without regard to culture, religious belief, socioeconomic level, regime, since humanity existed. Sexual offenses include sexual acts and actions taken by the intended person. Sexual crime is a criminal offense committed mostly by men against mostly women, children and men. Studies in our country and in many countries show that a high number of sexual crimes have been committed. Given that there is a fact that the reported proportions of the reported cases are less than half of the total cases, it will be understood that what is a serious problem. In this study; our aim is by starting to examine sexual crimes in our region, examination of sexual crimes that can be seen in all societies, which affects the victims' relatives and the whole society, especially the sexual violence which has increased most rapidly in recent years, from the perspective of forensic medicine and also aimed to examine the causes of crime and approach methods and to support them with similar perspectives by taking a broad view on criminological, sociological and psychological aspects from the same point of view. For this purpose; we planned evaluation of sexual abuse and sexual assault cases in term of forensic medicine who were referred to Pamukkale University Faculty of Medicine Department of Forensic Medicine Between 2010-2016. At the same time, it is aimed to compare the domestic and foreign studies with similar works and also to approach the subject in terms of criminological, sociological, psychological and philosophical aspects

    2010-2016 Yılları Arasında Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne Başvuran Cinsel İstismar ve Cinsel Saldırı Olgularının Değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç:Cinsel suçlar, insanlık var olduğundan beri, kültür, dini inanç, sosyoekonomik düzey, rejim farkı olmaksızın, bütün toplumlarda görülebilen, insana yönelik suçlar içerisinde en ağır suçlardan birisi olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde ve birçok ülkede yapılan çalışmalar yüksek sayıda cinsel suç işlendiğini göstermektedir. Bildirilen olguların, toplamın yarısından az olduğunun çeşitli araştırmalarda ortaya konmuş olması, ne denli ciddi bir problem olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle ülkemizde bu sorun son yıllarda yaşanan sosyolojik değişimlerden de yoğun olarak etkilenmektedir. Gereç ve Yöntem:Bu çalışmada 2010-2016 yılları arasında Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başvuran, adli tıp polikliniğinde ve hastane bünyesindeki adli heyet tarafından değerlendirilen 565 adet cinsel istismar ve cinsel saldırı olgusuna ait raporlar sosyodemografik özellikleri ile risk faktörleri ve önleme yolları açısından incelenmiştir. Bulgular:Olguların %85.1’inin (n:481) kadın, %14.9’unun (n:84) erkek olduğu, %40’ının (n:226) 15-18 yaş grubunda olduğu, sanıkların genellikle mağdurun akraba ya da tanıdığı kişilerden olduğu (%88.1, n:498) ve %99.5’inin (n:562) erkek olduğu saptanmıştır. Adli Tıp polikliniğinde değerlendirilen vakalar incelendiğinde (n:267); olguların %11.2’sinin (n:30) olay sonrası ilk 72 saat içerisinde değerlendirilebildiği, bunların da %50’sinin (n:15) ilk olarak devlet hastanesine başvurduğu görülmüştür. Olguların %12.6’sında (n:71) sanığın mağdura ulaşmasında internet-sosyal medya kullanımı olduğu görülmüştür. Sonuç:Mağdurların olay sonrası çok azının ilk 72 saatte değerlendirilebildiği ve bunlarında çoğunluğunun acil servislerde değerlendirilebildiği dikkati çekmiştir. Bu sebeple cinsel suç kriz merkezlerinin kurulması ve yaygınlaştırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca son yıllardaki teknolojik gelişmelere paralel olarak internet ve sosyal medya yeni bir risk faktörü olarak dikkati çekmektedir

    Denizli'deki İntihar Ölümlerinin Analizi 10 Yıllık Retrospektif Otopsi Çalışması

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada intihar olgularının demografik yönden irdelenmesi ve ilerleyen yıllar içinde seçilen intihar yöntemleri başta olmak üzere muhtelif yönlerden farklılık oluşup oluşmadığının ve bilhassa da ateşli silahla intihar oranında artış bulunup bulunmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı otopsi salonunda 2007- 2016 tarihleri arasında otopsisi yapılan 444 intihar olgusu ele alınarak; yaş, cinsiyet, seçilen intihar yeri ve intihar yöntemi, intiharların yıllara ve mevsimlere göre dağılımı gibi parametrelerdeki değişimler yönünden değerlendirilmiştir. Bulgular: Olguların %79,1’i erkek, %20,9’u kadındır. İntiharların en sık 19-30 yaş grubunda gerçekleştirildiği gözlenmiştir. Asının %52,3 oranı ile en sık seçilen intihar yöntemi olduğu, bunu %28,4 oranı ile ateşli silah kullanımının izlediği görülmüştür. Ateşli silahla intihar yönteminin ilerleyen yıllar içerisinde artış gösterdiği, bu artış oranının genç erkeklerde daha yüksek olduğu dikkati çekmiştir. Sonuç: Ateşli silahlarla gerçekleştirilen intiharlarda yıllar içinde artış olduğu görülmüştür. Ergenlerin ve genç yetişkin erkeklerin riskli grubu oluşturması, bu yaş grubuna dikkat edilmesi gerektiğini göstermektedir. İntiharla mücadele için oluşturulacak programlara av tüfeği ve ateşli silahların temini, bulundurulması ve taşınması ile ilgili yeni yasal düzenlemeler ve her türlü ruhsatsız silahla etkili mücadele de eklenmelidir

    Oral Research Presentations

    No full text

    Poster presentations.

    No full text
    corecore