122 research outputs found

    Borderline bireylerde kendine zarar verme davranışı ve intihar girişimine yönelik psikolojik müdahaleler: Sistematik derleme

    Get PDF
    Self-harm behaviour and suicide attempts are considered maladaptive coping mechanisms by individuals with a diagnosis of borderline personality disorder (BPD). Numerous studies have demonstrated that individuals with BPD are at a heightened risk for self-harm behaviour and suicide. Therefore, there is a need for intervention efforts aimed at reducing self-harm and suicide attempts in this population by promoting more functional coping strategies. No systematic review has been conducted to explore the effectiveness of such interventions. A systematic review was performed to identify randomized controlled trials of interventions to reduce self-harm and suicide attempts among individuals with BPD, published between 2012 and 2022. PsycARTICLES, PubMed, Web of Science, Science Direct, and Taylor & Francis databases were examined in the review. A total of 6,760 studies were initially screened, only 13 were selected for review based on the inclusion and exclusion criteria. The results indicated that the standard dialectical behaviour therapy protocol, with the addition of psychological intervention components such as skills training, exposure and acceptance, statistically significantly increased recovery. Statistically significant results have been obtained from various psychotherapeutic intervention groups such as schema therapy, cognitive behavioural therapy and emotion regulation therapy However, it was noted that existing protocols might be inadequate in preventing relapse and addressing potential negative outcomes such as premature termination of therapy.Kendine zarar verme davranışı ve intihar girişimi, borderline kişilik bozukluğu tanılı bireylerin başvurduğu uyumsuz baş etme yöntemleri olarak kabul edilmektedir. Birçok araştırmada bu kişilerde kendine zarar verme davranışı ve intihar riskinin yüksek olduğu ortaya konmuştur. Dolayısıyla bu popülasyonda daha işlevsel baş etme yöntemlerinin kazandırılması, kendine zarar verme davranışının ve intihar girişiminin azaltılması yönünde müdahale çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu müdahale çalışmalarının etkileri üzerine herhangi bir sistematik derlemeye rastlanılmamıştır. Borderline kişilik bozukluğu tanılı bireylerde kendine zarar verme ve intihar girişimini azaltmaya yönelik yapılan 2012-2022 yılları arasında yayınlanmış randomize kontrollü çalışmaları belirlemek için sistematik bir derleme yapılmıştır. Derlemede PsycARTICLES, Pubmed, Web of Science, Science Direct ve Taylor & Francis veri tabanları taranmıştır. Dahil etme ve dışlama kriterlerine göre başlangıçta 6760 çalışma taranmış ve sadece 13 çalışma derleme için seçilmiştir. Derleme sonucunda, standart Diyalektik Davranışçı Terapi protokolüne maruz bırakma, beceri eğitimi, kabul gibi psikolojik müdahale bileşenlerinin eklenmesinin iyileşmeyi istatistiksel olarak anlamlı derecede arttırdığı tespit edilmiştir. Şema Terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi, Duygu Düzenleme Terapisi gibi çeşitli psikoterapotik müdahale gruplarından istatistiksel olarak anlamlı sonuçlarelde edildiği tespit edilmiştir. Ancak mevcut protokollerin, nüks önlemede ve terapiyi bırakma gibi olası olumsuz sonuçlarla başa çıkmada yetersiz kalabileceği belirtilmiştir

    Antisocial behaviour and violent delinquency among boys with a migration background: A German panel study

    Get PDF
    Immigrant boys show higher rates of antisocial behaviour. However, results of previous studies showed some contradictory findings in terms of intercultural differences in antisocial behaviour. In our study, we used an intercultural comparison of antisocial behaviour based on two different definitions of migration status (nationality vs. migration background). According to migration background, however not according to nationality, significant but small differences were found only in violent delinquency. A longitudinal mediator model based on the disintegration approach (Anhut & Heitmeyer, 2000) was examined in order to contribute to our understanding of the background of violent delinquency in immigrant boys. The data were from a German panel study conducted in the cities of Dortmund and Nuremberg. The results of the mediator model showed that perceived discrimination and negative parenting affect violent delinquency indirectly through violence attitudes, self-control, and peer delinquency. The findings suggest that preventive measures against violent delinquency should focus on these indirect effects and migrant-specific variables.2-s2.0-8507790622

    COVID-19 sürecinde gençlere yönelik online ACT temelli başa çıkma becerilerini geliştirme atölyesi

    Get PDF
    2019 yılının sonunda Çin’de başlayan Koronavirüs pandemisi ve bu sebeple ortaya çıkan sınırlamalar her yaştan bireyi stres altına sokmuştur. Sosyal izolasyon, online eğitimin getirdiği zorluklar, motivasyon eksikliği ve can sıkıntısı gençlerde kaygı ve depresyonda artışa sebep olmuş (Marques de Miranda, da Silva Athanasio, Cecília de Sena Oliveira ve Simoes Silva, 2020), ayrıca uykusuzluk, odaklanma güçlüğü gibi zorluklara da yol açmıştır (Golberstein, Wen ve Miller, 2020; Wang, Zhang, Zhao, Zhang ve Jiang, 2020). Bu çalışmada pandemi sürecinde Türkiye’de bilhassa belirli sınırlamalara muhatap olan 20 yaş altı gençlerde başa çıkma becerilerini arttırmaya yönelik online Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) temelli atölye çalışması geliştirmek ve etkinliğini pilot bir çalışma ile incelemek amaçlanmıştır

    Die Entstehung und Entwicklung devianten und delinquenten Verhaltens im Lebensverlauf und ihre Bedeutung für soziale Ungleichheitsprozesse: Methodendokumentation der Schülerbefragungen in Dortmund und Nürnberg. Zweite Erhebung 2013

    Get PDF
    Schepers D, Kucur-Uysal B. Die Entstehung und Entwicklung devianten und delinquenten Verhaltens im Lebensverlauf und ihre Bedeutung für soziale Ungleichheitsprozesse: Methodendokumentation der Schülerbefragungen in Dortmund und Nürnberg. Zweite Erhebung 2013. SFB 882 Technical Report Series. Vol 5. Bielefeld: DFG Research Center (SFB) 882 From Heterogeneities to Inequalities; 2014

    Die Entstehung und Entwicklung devianten und delinquenten Verhaltens im Lebensverlauf und ihre Bedeutung für soziale Ungleichheitsprozesse: Methodendokumentation der Schülerbefragungen in Dortmund und Nürnberg. Dritte Erhebung 2014

    Get PDF
    Meinert J, Kucur-Uysal B. Die Entstehung und Entwicklung devianten und delinquenten Verhaltens im Lebensverlauf und ihre Bedeutung für soziale Ungleichheitsprozesse: Methodendokumentation der Schülerbefragungen in Dortmund und Nürnberg. Dritte Erhebung 2014. SFB 882 Technical Report Series. Vol 22. Bielefeld: DFG Research Center (SFB) 882 From Heterogeneities to Inequalities; 2015

    The inventory of problems-29 is a cross‑culturally valid symptom validity test: Initial validation in a Turkish community sample

    Get PDF
    Because the actuarial evidence base for symptom validity tests (SVTs) is developed in a specific population, it is unclear whether their clinical utility is transferable to a population with different demographic characteristics. To address this, we report here the validation study of a recently developed free-standing SVT, the Inventory of Problems-29 (IOP-29), in a Turkish community sample. We employed a mixed design with a simulation paradigm: The Turkish IOP–29 was presented to the same participants (N = 125; 53.6% female; age range: 19–53) three times in an online format, with instructions to respond honestly (HON), randomly (RND), and attempt to feign a psychiatric disorder (SIM) based on different vignettes. In the SIM condition, participants were presented with one of three scripts instructing them to feign either schizophrenia (SIM-SCZ), depression (SIM-DEP), or posttraumatic stress disorder (SIM-PTSD). As predicted, the Turkish IOP–29 is effective in discriminating between credible and noncredible presentations and equally sensitive to feigning of different psychiatric disorders: The standard cutoff (FDS ≥ .50) is uniformly sensitive (90.2% to 92.9%) and yields a specificity of 88%. Random responding produces FDS scores more similar to those of noncredible presentations, and the random responding score (RRS) has incremental validity in distinguishing random responding from feigned and honest responding. Our findings reveal that the classification accuracy of the IOP–29 is stable across administration languages, feigned clinical constructs, and geographic regions. Validation of the Turkish IOP–29 will be a valuable addition to the limited availability of SVTs in Turkish. We discuss limitations and future directions

    Memleket bağı

    No full text
    Bağlarla tutunuruz hayata. Canlı cansız tüm varlıklarla bağ kurma eğilimindeyizdir. Bizim olan, ‘biz’ duygusunu uyandıran kişiler, eşyalar, mekânlar kıymetlidir. Eşya ile yapılan deneylerde; örneğin, maddi karşılığı 5 birim para olan vazoyu birine verip, o kişiye bir süre sonra 5 birim para ödenmesine rağmen birçok kişi, değeri karşılığında vazoyu geri vermekte zorlanmıştır. Çünkü burada eşyayla kurduğumuz bir bağ söz konusudur. Çocukluğumuzun geçtiği mahalleyi, ilk gittiğimiz okulu, doğduğumuz hastaneyi gördüğümüzde duygulanırız. Aynı şekilde memleket olarak kabul ettiğimiz, ‘bağ’ kurduğumuz yer ve onunla ilişkili semboller de kıymetlidir..

    Dayanıklılık geliştirilebilir mi?

    No full text
    Konferansta sözlü sunum.Dayanıklılık kavramı bir yandan doğuştan sahip olunan kişisel bir özellik olarak da değerlendirilmekle beraber son araştırmalar dayanıklılığı daha ziyade karşılaşılan zorluklara adapte olmanın geliştirildiği bir süreç olarak değerlendirmektedirler. Hatta bugünkü bakış açısına göre dayanıklılık araştırmasında en problemli yaklaşımlardan biri dayanıklılığın doğuştan gelen bir özellik olduğu kabulüdür. Çünkü bu yaklaşım dayanıklılığın kişinin zorluklara adapte olmasının ilişkilerine ve kişi dışındaki birçok diğer sisteme bağlı olduğu gerçeğini yadsır. Son yıllarda sistemsel teorik bakış açısı birçok çalışma alanını etkilemiştir. Gelişimsel sistem yaklaşımıyla dayanıklılık tanımı da değişerek bütüncül bir yaklaşımla dayanıklılığı destekleyen faktörler birey, aile ve toplum gibi farklı sistemler arasında dağılmıştır. Dayanıklılık ise bu süreçlerin birbirleriyle dinamik etkileşimi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Bireysel dayanıklılık perspektifinden olan faktörlerin uzantıları ailevi dayanıklılık faktörleriyle yakın bir paralellik gösterir. Örneğin kişi perspektifinden baktığımızda kişinin kendiyle ilgili olumlu bakış açıları, kimlik, problem çözme becerileri bireysel bazda dayanıklılık faktörleri olarak ele alınırken, ailevi olumlu bakış açıları, ailevi kimlik, ailevi esneklik gibi kavramlar da aile boyutundaki dayanıklılık faktörleri olarak değerlendirilir. Hem bireysel hem de aile çalışmalarında noksanlıklara odaklı yaklaşımları bir kenara bırakıp dayanıklılığa, kişilerin sahip olduğu potansiyellere odaklanma, klinik sosyal çalışma, psikoloji, pediatri ve psikiyatri dahil olmak üzere, çok yönlü uygulama alanlarındaki (aile terapisi; okul psikolojisi ve danışmanlığı; afet hazırlığı ve yanıtı; askeri aileler için hizmetler vb.) müdahale modelleri ve yöntemleri üzerinde dönüşümsel bir etkiye sahip olmuştur. Dayanıklılık geliştirme kapsamında çocukların ve ailelerin belli sıkıntılara maruz kalmalarını engelleyen veya bu sıkıntılardan koruyan stratejiler (evsizliğin yeni olumsuz sonuçlarını önlemek, annelerin depresyonunu tedavi etmek gibi), bazı problemler yüzünden yaşanacak sıkıntıları azaltmayı veya hafifletmeyi, mevcut kaynakları geliştirmeyi (konut destekleri, sağlık hizmetleri gibi), koruyucu süreçleri (ebeveyn-çocuk ilişkileri gibi) harekete geçirmeyi içerir. Literatüre geçmiş dayanıklılığı geliştirme amaçlı uygulanan en etkili müdahale programları bu stratejilerden iki veya üçünü kombine ederler. Bebek bekleyen ve daha sonra bebek sahibi olan ailelerin ev ziyaretleriyle bu sürece hazırlanması, bu süreçte desteklenmeleri; boşanmış aile çocuklarının ebeveyn-çocuk ilişkileri geliştirmelerine destek verilmesi, çatışmaların azaltılması gibi amaçları olan araştırmalar bunlara örnek verilebilir. Dayanıklılığı geliştirme yaklaşımlarında çocuk ve aile eksenlerinin yanı sıra biyopsikososyokültürel sistemler ve süreçler, direnç kabiliyetlerini geliştirmede katkıda bulunan topluluk, kültürel ve toplumsal eksenlerin de hesaba katıldığı görülür. Topluluk bazında dayanıklılığı geliştirme açısından; güvenli fiziksel çevre, olumlu değer yargıları olan arkadaş çevresi, iş olanakları gibi örnekler verilebilir. Kültür ve toplum bazında dayanıklılığı geliştiren faktörlere ise yaşama anlam veren dini inanç sistemleri, çocukları koruyucu devlet politikaları ve sağlıklı işleyen bölgesel ve ulusal ekonomi örnek verilebilir. Sonuç olarak dayanıklılık kavramının farklı sistemlerin birbirleriyle etkileşimi neticesinde bireylerin zorluklarla başa çıkma becerilerinin geliştirilebildiğini söyleyebiliriz. Farklı çalışmalarda dayanıklılığın geliştirilebilen kısımlarının kategorilerine değinilmiştir ve yine birçok araştırma dayanıklılığın geliştirilebilirliğini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım ve çalışmalar daha ayrıntılı bir şekilde ele alınarak, dayanıklılığın geliştirilebilecek kısımlarını daha iyi anlamak amaçlanmaktadır

    Effect of potassium nutrition on the cadmium toxicityinduced oxidative stress in spinach.

    No full text
    TEZ8615Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2012.Kaynakça (s. 51-76) var.xi, 77 s. : res., çizelge ; 29 cm.In this study, the effect of potassium on the cadmium-induced oxidative stres in spinach was tested under hydroponic culture. Plants were grown under controlled climatic conditions at various potassium (50, 250 and 2000 uM) and cadmium (0 and 20 uM Cd) supplies. Cadmium treatment significantly reduced shoots and root dry matter production. Potassium application decreased cadmium concentration both in shoot and root. Cadmium application increased lipid peroxidation both in shoot and root. Sufficient amount of potassium application has a reducing effect on lipid peroxidation. The increased potassium nutrition at cadmium treatment decreased both ascorbic acid and SH-compounds. Superoxide dismutase (SOD) and catalase (CAT) activities have a similar change at potassium and cadmium treatments. The 20 uM cadmium application revealed a significant increase on related enzyme activities in 2000 uM potassium treatment. The ascorbate peroxidase (APX) activity in cadmium treatment markedly increased with increasing potassium nutrition. The increasing potassium nutrition slightly increased glutathione reductase (GR) activity at cadmium treatment. Cadmium application caused increases in guaiacol peroxidase (GPX) activity at all potassium doses. The GPX activity showed decreases at treatment without cadmium and 20 uM application coupled with increasing potassium nutrition Results revealed that, enhancing potassium nutrition has a crucial role in protection of spinach against cadmium toxicity-induced oxidative stress, particularly by decreasing of hydrogen peroxide and lipid peroxidation.Bu çalışmada, ıspanakta kadmiyum toksisitesine bağlı oksidatif stres üzerine potasyumun etkisi su kültüründe test edilmiştir. Bitkiler kontrollü iklim koşullarında değişik potasyum (50, 250 ve 2000 uM) ve kadmiyum (0 ve 20 uM) dozları altında yetiştirilmiştir. Kadmiyum uygulaması yeşil aksam ve kök kuru madde üretimini önemli oranda azaltmıştır. Potasyum uygulaması hem yeşil aksam hem de köklerde kadmiyum konsatrasyonunu azaltmıştır. Kadmiyum uygulaması hem yeşil aksam hem de köklerde lipid peroksidasyonu arttırmıştır. Potasyumun yeterli düzeyde uygulanması lipid peroksidasyonu üzerinde azaltıcı etkide bulunmuştur. Kadmiyum uygulaması altında artan potasyum beslenmesi hem askorbik asit hem de SHbileşiklerinin azalmasına neden olmuştur. Potasyum ve kadmiyum uygulamaları altında süperoksit dismutaz (SOD) ve katalaz (CAT) aktivitelerindeki değişim benzer olmuştur. İlgili enzimlerin aktivitelerinde 2000 ?M potasyum uygulaması altında, 20 uM kadmiyum uygulamasıyla belirgin bir yükselmeye yol açmıştır. Askorbat perokidaz (APX) aktivitesi kadmiyum uygulaması altında artan potasyum beslenmesiyle birlikte önemli ölçüde yükselmiştir Artan potasyum beslenmesi glutatyon redüktaz (GR) aktivitesisinin kadmiyum uygulaması altında hafif düzeyde yükselmesine neden olmuştur. Kadmiyum uygulaması tüm potasyum dozlarında guaiakol peroksidaz (GPX) aktivitesinin artmasına neden olmuştur. GPX aktivitesi, hem kadmiyum uygulamasının olmadığı hem de 20 uM cadmium uygulandığı koşullarda artan potasyum beslenmesiyle birlikte azalmalar göstermiştir. Sonuçlar, potasyum beslenmesinin iyileştirilmesinin, ıspanak bitkisini kadmiyum toksisitesine bağlı oksidatif strese karşı korumada, özellikle de hidrojen peroksit ve lipid peroksidasyonunun azaltılmasında kritik bir rol oynadığını göstermektedir.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: ZF2010YL63
    corecore