45 research outputs found

    Öğretmen Adaylarının Fen Eğitiminde STEM Uygulamalarına Yönelik Öz-Yeterlik İnanç ve Görüşlerinin İncelenmesi

    Get PDF
    DergiPark: 473464tredÖz: Bu çalışmanın amacı STEM uygulamaları içeren laboratuvar uygulamaları seçmeli dersi kapsamında öğretmen adaylarının fen eğitiminde STEM uygulamalarına yönelik öz yeterlik inanç ve görüşlerinin incelenmesidir. Vaka incelemesi araştırma deseni kullanılan bu çalışmada, dersi alan 18 öğretmen adayına STEM’in doğası ve fen öğretiminde kullanımı ile ilgili öğretim yapılmış ve sonrasında öğretmen adayları gruplar halinde STEM etkinlikleri geliştirip ders kapsamında uygulamışlardır. Çalışmada kullanılan veri toplama araçları şunlardır: Fen Eğitiminde STEM Uygulamaları ÖzYeterlik Ölçeği, Tanımlayıcı Bilgiler Anketi ve Görüşme Protokolü. Çalışmanın sonuçları dersi alan öğretmen adaylarının STEM etkinliklerini gelecekteki derslerinde uygulamaya yönelik öz-yeterlik inançlarının olumlu yönde geliştiğini göstermiştir. Fen eğitiminde STEM uygulamalarına yönelik görüşlerin ortaya çıkarılmasını amaçlayan odak grup görüşmelerine göre ortaya çıkan kategoriler ise; (a) STEM algısı, (b) STEM’i gelecek derslerde kullanma, (c) materyal kullanımı, (d) geliştirilen bilgi ve beceriler ve (e) anlamlı öğrenme olmuştur. Çalışmanın sonuçları ilgili çalışmalarla karşılaştırılıp tartışılmış ve öneriler sunulmuştur

    Dergilerden Özetler

    No full text
    OKSİJEN-OZON TEDAVİSİ SIRASINDA BEKLENMEDİK BİR ÖLÜM An Unexpected Death During Oxygen-Ozone Therapy Marchetti D, La Monaca G. Am J Forensic Med Pathol. 2000, Jun 21(2): 144-7. Psoriasis için otohemotransfüzyon ile oksijen-ozon (02-03) tedavisi sırasında meydana gelen gaz embolisi nedeniyle oluşan beklenmedik bir ölüm sunulmuştur. Bu beklenmedik komplikasyon tıbbi ozon uygulamasının yararlan ve yan etkilerinin araştırılması gerekliliğini göstermektedir. İMZALI CİNAYETLER: 1984 CRANBROOK, İNGİLİZ KOLOMBİYASI OLGULARI RAPORU Signature Murders: a Report of the 1984 Cranbrook, British Columbia Cases Keppel RD. Journal of Forensic Sciences 2000, 45(2); 500-3- Cranbrook, İngiliz Kolombiyasinda 1984 yılındaki iki ayrı olayda Denean Worms ve Brenda Hughes adlarındaki iki kadın üç ay ara ile öldürüldü. T. W. Bur- lingham iki cinayetten suçlu bulundu ve temyize başvurdu. Kanada Yüksek Mahkemesi Worms davası için yeniden yargılanmasına karar verdi, ama Burling- ham’ın itirafı ya da cinayet silahını delil kabul etmedi. Yüksek Konsey aynı kişi tarafından işlenip işlenmediğinin belirlenmesi için iki cinayetin değerlendirilmesini istedi. Analiz sonucu, katilin kişisel "imzası" ile cinayetlerin birbirine bağlantılı olduğu açığa çıktı. Burada anlatılan cinayet olguları kurbanı kontrol altına alma amaçlı bir imza gösteriyorlardı. Katil kontrol ve ölüm yöntemi olarak, 410 pompalı tüfek kullandı. Her iki kurbanın kafasına iki el ateş ederek öldürüp, alçaltıcı bir cinsel pozisyonda bıraktı. Diğer bir imza özelliği ise seri cinsel saldırı kurbanlarında bırakacağı tipik yaraların bulunmamasıydı. Bütün bu özellikler, biraraya getirildiğinde bu katili tanımlayıcı özelliklerdi. NEKROTİZAN FASİİT: YALANCI VE GERÇEK SAT .PİRİT AR SONUCU MEYDANA GELEN ÖLÜMCÜL ÜÇ OLGU RAPORU Necrotizing Fasciitis: Reports of Three Fatal Cases Simulating and Resulting from Assault Rutty GN, Busuttil A. AmJ Forensic Med Pathol. 2000, Jun;21(2):151-4. Nekrotizan fasiit subkutanöz dokular ve fasyanın genellikle mikst enfeksiyonu veya Gmp A Strepteco- ccus Piyogenes'\e birlikte veya ayrı Stafilococcus Aenıs tarafından oluştunılan ilerleyici, ölümcül, hızlı, nekrotizan bir enfeksiyondur. Adli tıp uygulamaları sırasında karşılaşılan üç olgu sunulmuştur. İki olgu saldırı sonucu, ve üçüncüsü ise saldırı ve hırsızlık taklidi sırasında meydana gelmişti. Hikaye, olay yeri ve patolojik bulgular kısa bir litaratür özeti ile birlikte sunulmuştur. ADOLFS ANLARIN MADDE KULLANIMINA BAŞLAMASINDA ETNİK FARKLILIKLAR Ethnic Differences in Adolescent Substance Initiation Sequences Guerra LM, Romano PS, Samuels SJ, Kass PH. Arch Pediatr Adolesc Med. 2000, 154: 1089-95. Çalışmada; Amerikalı lise öğrencilerinin tütün, alkol, marijuana ve kokaine başlamasındaki etnik farklılıkları incelemek ve etnik kökenin yasal (meşru) maddelerden yasa dışı olanlara doğru bir kullanım sırası izlenmesinde veya yasa dışı maddelere yasal olanlardan önce başlamada bir etken olup olmadığını belirlemek amaçlanmıştır. 1995 yılında toplam 8550 lise öğrencisi gruplama yöntemi kullanılarak, rastlantısal olarak seçilmiştir. Katılımcılar, madde kullanımına başlama sırasına göre; hiç kullanmayanlar, sadece yasal maddeleri kullananlar, önce yasal maddeler daha sonra yasa dışı maddeleri kullananlar (tipik), ilk önce yasa dışı maddeleri kullananlar (tersine durum), yasal maddeler ve yasa dışı maddeleri aynı zamanda (eş zamanlı) kullananlar olmak üzere 4 kategoriye ayrılmıştır. Yaş, annenin eğitimi ve yaşanılan bölge istatistiki olarak belirlendikten sonra, yasal maddelerle başlayıp, daha sonra yasa dışı madde kullanımına geçmenin siyah etnik köken ve erkek cinsiyeti ile anlamlı derecede ilişkisi olduğu görülmüştür. Anneleri en az lise mezunu olan siyah erkek ve Latin kökenli kız öğrencilerin, annelerinin eğitimi aynı düzeyde olan beyaz öğrencilerle karşılaştırıldığında, yasa dışı maddelere, yasal maddelerden önce başlama olasılıkları daha yüksek olarak bulunmuştur.Her iki tip maddeye de aynı zamanda başlayanlar için de benzer eğilimler gözlenmiştir. Tütün, alkol, marihuana ve kokain kullanımına başlama özelliği etnik kökenle farklılık göstermektedir. Annenin eğitimi diğer önemli düzeydeki risk faktörleri için onların yerine geçebilen bir değişken olabilir. TRAVMA, EGZERSİZ ve Mİ YORARI) ENFARKTÜSLÜ HASTALARDA MİYOGLOBİN, KARBONİK ANHİDRAZ HI ve MİYOGLOBİN/KARBONİK ANHİDRAZ IH ORANININ ÖZELLİKLERİ Characteristics of myoglobin, carbonic anhydrase III and the myoglobin/carbonic anhydrase HI ratio in trauma, exercise, and myocardial infarction patients. Beuerle JR, Azzazy HM, Styba G, Dub SH, Christenson RH. Clin Chem Acta 2000 Apr; 294 (1-2): 115-28. İskelet kasında bulunan karbonik anhidraz III (CAIII) yaralanmayı takiben dolaşıma salınan bir enzimdir. Miyoglobin (Mb) de iskelet, düz ve kalp kasında bulunan ve yaralanmadan sonra dolaşıma salınan bir hem proteinidir. CAIII’ün kalp kasında bulunmaması nedeniyle, serum CAIII ve Mb ölçümleri, yaralanmayı takiben iskelet kasından salınan CAIII ve Mb oranının sabit olması nedeniyle Mb’nin miyokard enfarktüsünün (MI) erken teşhisinde spesifitesini arttırabilir. Acil birimine başvuruyu takiben egzersiz olguları (n=12), travma hastaları (n=18) ve MI hastalarında (n=10) Mb ve CAIII salınımını inceledik. Olaydan sonra 5 saat içerisinde alınan örneklerde egzersiz ve travma olgularında Mb/CAIII sabit oranının medyanları sırasıyla 3.505 (aralık: 1.05-6.76) ve 2.890 (aralık: 0.97-3.97) bulundu. Aynı zaman aralığında, MI hastalarında Mb/'CAIII oranları belirgin olarak yüksek (

    Dergilerden Özetler

    No full text
    OKSİJEN-OZON TEDAVİSİ SIRASINDA BEKLENMEDİK BİR ÖLÜM An Unexpected Death During Oxygen-Ozone Therapy Marchetti D, La Monaca G. Am J Forensic Med Pathol. 2000, Jun 21(2): 144-7. Psoriasis için otohemotransfüzyon ile oksijen-ozon (02-03) tedavisi sırasında meydana gelen gaz embolisi nedeniyle oluşan beklenmedik bir ölüm sunulmuştur. Bu beklenmedik komplikasyon tıbbi ozon uygulamasının yararlan ve yan etkilerinin araştırılması gerekliliğini göstermektedir. İMZALI CİNAYETLER: 1984 CRANBROOK, İNGİLİZ KOLOMBİYASI OLGULARI RAPORU Signature Murders: a Report of the 1984 Cranbrook, British Columbia Cases Keppel RD. Journal of Forensic Sciences 2000, 45(2); 500-3- Cranbrook, İngiliz Kolombiyasinda 1984 yılındaki iki ayrı olayda Denean Worms ve Brenda Hughes adlarındaki iki kadın üç ay ara ile öldürüldü. T. W. Bur- lingham iki cinayetten suçlu bulundu ve temyize başvurdu. Kanada Yüksek Mahkemesi Worms davası için yeniden yargılanmasına karar verdi, ama Burling- ham’ın itirafı ya da cinayet silahını delil kabul etmedi. Yüksek Konsey aynı kişi tarafından işlenip işlenmediğinin belirlenmesi için iki cinayetin değerlendirilmesini istedi. Analiz sonucu, katilin kişisel "imzası" ile cinayetlerin birbirine bağlantılı olduğu açığa çıktı. Burada anlatılan cinayet olguları kurbanı kontrol altına alma amaçlı bir imza gösteriyorlardı. Katil kontrol ve ölüm yöntemi olarak, 410 pompalı tüfek kullandı. Her iki kurbanın kafasına iki el ateş ederek öldürüp, alçaltıcı bir cinsel pozisyonda bıraktı. Diğer bir imza özelliği ise seri cinsel saldırı kurbanlarında bırakacağı tipik yaraların bulunmamasıydı. Bütün bu özellikler, biraraya getirildiğinde bu katili tanımlayıcı özelliklerdi. NEKROTİZAN FASİİT: YALANCI VE GERÇEK SAT .PİRİT AR SONUCU MEYDANA GELEN ÖLÜMCÜL ÜÇ OLGU RAPORU Necrotizing Fasciitis: Reports of Three Fatal Cases Simulating and Resulting from Assault Rutty GN, Busuttil A. AmJ Forensic Med Pathol. 2000, Jun;21(2):151-4. Nekrotizan fasiit subkutanöz dokular ve fasyanın genellikle mikst enfeksiyonu veya Gmp A Strepteco- ccus Piyogenes'\e birlikte veya ayrı Stafilococcus Aenıs tarafından oluştunılan ilerleyici, ölümcül, hızlı, nekrotizan bir enfeksiyondur. Adli tıp uygulamaları sırasında karşılaşılan üç olgu sunulmuştur. İki olgu saldırı sonucu, ve üçüncüsü ise saldırı ve hırsızlık taklidi sırasında meydana gelmişti. Hikaye, olay yeri ve patolojik bulgular kısa bir litaratür özeti ile birlikte sunulmuştur. ADOLFS ANLARIN MADDE KULLANIMINA BAŞLAMASINDA ETNİK FARKLILIKLAR Ethnic Differences in Adolescent Substance Initiation Sequences Guerra LM, Romano PS, Samuels SJ, Kass PH. Arch Pediatr Adolesc Med. 2000, 154: 1089-95. Çalışmada; Amerikalı lise öğrencilerinin tütün, alkol, marijuana ve kokaine başlamasındaki etnik farklılıkları incelemek ve etnik kökenin yasal (meşru) maddelerden yasa dışı olanlara doğru bir kullanım sırası izlenmesinde veya yasa dışı maddelere yasal olanlardan önce başlamada bir etken olup olmadığını belirlemek amaçlanmıştır. 1995 yılında toplam 8550 lise öğrencisi gruplama yöntemi kullanılarak, rastlantısal olarak seçilmiştir. Katılımcılar, madde kullanımına başlama sırasına göre; hiç kullanmayanlar, sadece yasal maddeleri kullananlar, önce yasal maddeler daha sonra yasa dışı maddeleri kullananlar (tipik), ilk önce yasa dışı maddeleri kullananlar (tersine durum), yasal maddeler ve yasa dışı maddeleri aynı zamanda (eş zamanlı) kullananlar olmak üzere 4 kategoriye ayrılmıştır. Yaş, annenin eğitimi ve yaşanılan bölge istatistiki olarak belirlendikten sonra, yasal maddelerle başlayıp, daha sonra yasa dışı madde kullanımına geçmenin siyah etnik köken ve erkek cinsiyeti ile anlamlı derecede ilişkisi olduğu görülmüştür. Anneleri en az lise mezunu olan siyah erkek ve Latin kökenli kız öğrencilerin, annelerinin eğitimi aynı düzeyde olan beyaz öğrencilerle karşılaştırıldığında, yasa dışı maddelere, yasal maddelerden önce başlama olasılıkları daha yüksek olarak bulunmuştur.Her iki tip maddeye de aynı zamanda başlayanlar için de benzer eğilimler gözlenmiştir. Tütün, alkol, marihuana ve kokain kullanımına başlama özelliği etnik kökenle farklılık göstermektedir. Annenin eğitimi diğer önemli düzeydeki risk faktörleri için onların yerine geçebilen bir değişken olabilir. TRAVMA, EGZERSİZ ve Mİ YORARI) ENFARKTÜSLÜ HASTALARDA MİYOGLOBİN, KARBONİK ANHİDRAZ HI ve MİYOGLOBİN/KARBONİK ANHİDRAZ IH ORANININ ÖZELLİKLERİ Characteristics of myoglobin, carbonic anhydrase III and the myoglobin/carbonic anhydrase HI ratio in trauma, exercise, and myocardial infarction patients. Beuerle JR, Azzazy HM, Styba G, Dub SH, Christenson RH. Clin Chem Acta 2000 Apr; 294 (1-2): 115-28. İskelet kasında bulunan karbonik anhidraz III (CAIII) yaralanmayı takiben dolaşıma salınan bir enzimdir. Miyoglobin (Mb) de iskelet, düz ve kalp kasında bulunan ve yaralanmadan sonra dolaşıma salınan bir hem proteinidir. CAIII’ün kalp kasında bulunmaması nedeniyle, serum CAIII ve Mb ölçümleri, yaralanmayı takiben iskelet kasından salınan CAIII ve Mb oranının sabit olması nedeniyle Mb’nin miyokard enfarktüsünün (MI) erken teşhisinde spesifitesini arttırabilir. Acil birimine başvuruyu takiben egzersiz olguları (n=12), travma hastaları (n=18) ve MI hastalarında (n=10) Mb ve CAIII salınımını inceledik. Olaydan sonra 5 saat içerisinde alınan örneklerde egzersiz ve travma olgularında Mb/CAIII sabit oranının medyanları sırasıyla 3.505 (aralık: 1.05-6.76) ve 2.890 (aralık: 0.97-3.97) bulundu. Aynı zaman aralığında, MI hastalarında Mb/'CAIII oranları belirgin olarak yüksek (

    Adli Rapor Düzenleme Zorunluluğuna Hekimlerin Yaklaşımı Anket Çalışması

    No full text
    Her hekimin mesleki uygulamalarında zaman zaman karşılaştığı adli rapor düzenleme görevi zor, ancak doğru uygulandığında hukuka yardımcı olabilecek niteliktedir. Bu çalışma, adli olgularda rapor düzenlenmesi sırasında hekimlerin karşılaştıkları sorunları araştırmak, konuyla ilgili bilgi düzeylerini ve sorunlar karşısındaki tutumlarını öğrenmek, yetersizlikleri tesbit ederek hangi önlemlerin alınması gerektiğini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada, 25 sorudan oluşan bir anket formu hazırlanarak, pilot seçilen bir Tıp Fakültesi, bir Devlet Hastanesi, bir Hızır Acil Ünitesi ve bir Vakıf Hastanesi'nde görevli 33 pratisyen hekim, 35 uzman hekim ve 39 uzmanlık öğrencisi olmak üzere toplam 107 hekime uygulanmıştır. Ankete katılanların %61.9'u meslek yaşantılarında sıklıkla adli rapor düzenleme zorunluluğu ile karşılaştıklarını, %95.2'si hayati tehlikenin söz konusu olduğu durumlarda geçici adli rapor düzenlemeyi tercih ettiklerini ve %84.2'si hayati tehlikenin ancak kesin olarak ölümle sonuçlanacak olgularda verilmesi gerektiğini belirtmektedir. %49.2'si kesin adli raporda belirtilen mutad iştigale engel olma süresini; tıbbi şifa sağlanıncaya kadar geçen süre, %9.5'i ise sağlık kuruluşunda toplam yatış süresi olarak tanımlamaktadır. Hekimlerin %63.5'i kesin adli raporu adli tabiplere ait bir görev olduğu için düzenlemediklerini ve %60.7'si ise adli tıp eğitiminin mezun olduğu fakültede yeterli düzeyde verilmediğini belirtmiştir. Hekimlerin ankete vermiş oldukları cevaplar değerlendirildiğinde; hayati tehlike, mutad iştigale engel olma süresi gibi adli raporda yer alan temel kavramların tıbbi ve hukuki açıdan yeterince anlaşılamadığı ve adli rapor düzenleme konusunda hekimlerin yetki ve sorumluluklarını bilmedikleri, bu nedenle de mezuniyet öncesi ve sonrası adli tıp eğitimi programlarının yaygınlaştırılarak uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: Adli Tıp, Hekim, Eğitim, Adli Rapo

    Adli Otopsi Öncesi Transplantasyon Amaçlı Organ Alınmasına Hekimlerin Yaklaşımı Anket Çalışması

    No full text
    Adli ölüm olgularında, otopsi öncesi transplantasyon amaçlı organ alınmasına, adli tıp uzmanlarının yaklaşımını ve bu-konuyla ilgili yasal düzenlemelerdeki yetersizlikleri irdelemeye yönelik olarak yapılan bu anket çalışmasında, 77 adli tıp uzmanının görüşü alınmıştır. Ayrıca karşılaştırma yapmak amacıyla fakülte, vakıf hastanesi ve hızır acil ünitesinde görev yapan değişik branşlarda toplam 108 uzman ve pratisyen hekimin görüşüne başvurulmuştur. Ankete katılan adli tıp uzmanı ve diğer hekimler sırasıyla % 84.4’ü ve 75.0’i adli olgulardan otopsi öncesi organ alınmasının, ölüm mekanizmasını aydınlatmada etkili olabilecek bazı bulguların kaybolma riskine yol açabileceğini; %74.0’ü ve 72.0’si ölüm mekanizmasını aydınlatıcı otopsi tekniklerinin uygulanması olanağını ortadan kaldırabileceğini; % 72.2’si ve 68.5’i hem histolojik hem de toksikolojik inceleme yöntemlerini olumsuz yönde etkileyebileceğini belirtmiştir. Her iki grubunda yaklaşık %94’Ü adli otopsiyi etkilemeyecek organların alınabileceğini belirtirken, % 6 kadarı adli olgulardan organ alınmasına tamamen karşı çıkmıştır. Adli tıp uzmanlarının %84.4’ü adli olgulardan organ alınmasına karar verme aşamasından önce, otopsi açısından sakınca olmadığını belirten adli tıp uzman görüşünün alınması gerektiğini; % 83 l'i organ alınması esnasında adli tıp uzmanının da gözlemci olarak hazır bulunması ve hazırlanacak raporda otopsi açısından önem taşıyan görüşlerini yazması gerektiğini belirtmiştir. Her iki grubun %90’ından fazlası, adli olgulardan organ alınmasında, adli tıp uzmanının görüşünün alınması koşulu ile savcının vereceği izinin önemli olması gerektiğini vurgulamıştır. Adli ölüm olgularından organ teminini amaçlayan tıbbi girişimlerin, adli tıp uygulamasına ve transplantasyon amaçlarına uygun olabilmesi için, tıbbi, etik ve hukuki kurallara uygun yeni yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler: Adli otopsi, Transplantasyon için organ alınmas

    A study on a metacognitively oriented learning environment in a science laboratory course

    No full text
    The aim of this paper is to investigate if metacognitively embedded prompts help to create a metacognitively oriented learning environment in a science laboratory course. The data were collected from 28 Pre service science teachers (PSTs) who attended the science laboratory course in a large public university. Mixed research method approach was used to collect and analyze the data. To collect in dept data, interviews with 7 PSTs were made. Metacognitive prompts were used throughout the laboratory course which lasted 6 weeks to evoke PSTs’ metacognition. Metacognitively learning environment was investigated in terms of 1) metacognitive demands, 2) student-student discourse, 3) student-teacher discourse, 4) student voice 5) distributed control 6) teacher encouragement and support 7) emotional support. It can be concluded from the study that metacognitively embedded prompts enable to create a metacognitively oriented classroom environment which supports the metacognitive development. Besides, PSTs stated that they questioned their learning more with the laboratory course. Furthermore, the interviews supported that this course helped PSTs develop their metacognitive skills

    Usage of metacognitive prompts in a science laboratory course

    No full text
    The purpose of this study was to determine the preservice science teachers‘ (PSTs) metacognitive processes by using metacognitive prompts in a science laboratory course. The data were obtained through PSTs‘ laboratory reports which contains metacognitive prompts and PSTs‘ models developed based on their observations and inferences. PSTs were formed 8 groups each included 3 to 4 students and two groups were randomly selected for the analysis of this study. The data were analyzed through qualitative methods. It was found PSTs, who activated their procedural knowledge, constructed effective models which enabled them to carry out necessary investigations during the laboratory activities
    corecore