437 research outputs found

    Akreditasyon Sürecindeki Programlarda Yürütülen İslam Mezhepleri Tarihi Ders Kazanımlarının İAA Ölçütleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi

    Get PDF
    Türkiye’de ilahiyat ve İslami İlimler alanındaki program akreditasyonu faaliyetlerinin 2018 yılında başladığı bilinmektedir. İlahiyat Akreditasyon Ajansı (İAA) tarafından İAA Dereceli Değerlendirme Anahtarı (Rubrik) ve İAA ölçütleri çerçevesinde yürütülen bu süreçlerde, programların müfredatında yer alan derslerin kazanımlarının belirli ölçütler çerçevesinde hazırlanması beklenmektedir. Akreditasyon sürecine girmiş fakülte programlarının müfredatında İslam Mezhepleri Tarihi dersi de bulunmaktadır. Bu çalışmanın konusu akreditasyon sürecinde bulunan İlahiyat ve İslam ilimler programlarının müfredatında yer alan İslam Mezhepleri Tarihi ders kazanımlarının 21. yüzyıl yeterliliklerini de içeren İAA ölçütlerine uygunluğudur. Araştırmanın konusu İAA akreditasyon sürecindeki İslam Mezhepleri Tarihi ders kazanımlarının İAA ölçütlerine uygunluğu ile sınırlandırılmıştır. İAA çıktıları ile programa özgü ölçütlerin 21.yüzyıl yeterlikleriyle uyumu ise girişte ele alınmıştır. Bu çalışma bu konuda yapılan ilk çalışma olması sebebiyle önemlidir. Bu çalışmanın akreditasyon sürecinde bulunan programların derslerinden beklenen kazanım özellikleri konusunda farkındalık oluşturacağı, özelde İslam Mezhepleri Tarihi dersi genelde müfredatta yer alan diğer derslerin kazanım hazırlama süreçlerine rehberlik yapacağı düşünülmektedir. Nitel yöntemle yürütülen bu araştırma sonucunda İslam Mezhepleri Tarihi kazanımlarında yer alması beklenen öğrenci iş yüklerinin belirlenmesi, ders kazanımlarının ders içi veya ders dışı şeklinde kazandırılma ortamının tespiti; ders kazanımlarının öğrenciye kazandırılmasını güvence altına alan uygun ölçme ve değerlendirme yönteminin belirtilmesi; kazanımların bilgi, beceri ve yetkinlik düzeylerinin ifade edilmesi, kazanım dili gibi konular da dâhil olmak üzere iyileşmeye açık alanlar tespit edilmiştir

    TECHNIQUES FOR TEACHING LISTENING SKILLS: AN EVALUATION

    Get PDF
    Anadili öğretimi öğrencilerin dört temel dil becerisi (dinleme, okuma, konuşma ve yazma) edinmelerini sağlar. Anadili öğretiminin geliştirmesi gereken dört temel dil becerisinden biri olan dinleme öğrenmede önemli bir yere sahiptir. İletişim konusunda yapılan çeşitli çalışmalar dinlemeye önemli yer ayırmakta ve iletişimde dinlemenin önemini vurgulamaktadır. Buna karşılık yapılan diğer çalışmalar öğretmenlerin alan yazındaki yöntem ve tekniklerin farkında olmadıklarını ve dinleme becerisinin geliştirilmesine yönelik etkinliklerin uygulanmasında sorunlar olduğunu göstermektedir. Bu amaçla bu çalışma dinleme becerisinin iletişimdeki önemi üzerinde durmakta ve öğretmenlere yardımcı olmak amacıyla dinleme becerilerini geliştirmek üzerine yapılan çalışmaları değerlendirmekte ve onların geçerlilik ve güvenilirliği üzerinde durmaktadır. Mother tongue teaching enables the students to acquire four fundamental language skills (listening, reading, speaking and writing). Listening, one of the four fundamental language skills to be acquired by the mother tongue teaching plays an important part in our learning. Various studies on communication stress the importance of listening as a communication skill. However, studies also confirm that teachers are unaware of the methods and techniques used in developing listening skills and there are problems in their applicability. In order to emphasize the importance of listening and to help teachers, this article intends to focus on evaluating the studies made on developing listening skills and concentrates on their validity and reliability. </p

    İAA Ölçütlerinin 21. Yüzyıl Yeterliliklerini Kazandırma Sürecindeki Etkisi Üzerine Değerlendirme

    Get PDF
    Sanayi devrimleri makineleşme, buharın, elektriğin makinelerde kullanımı, elektronik makinaların icadı gibi belirli itici unsurların çerçevesinde şekillenmiştir. Sanayi 4.0 olarak ifade edilen 21. yüzyılda ise sanayi, teknoloji, eğitim gibi birçok alanda yeni gelişmeler meydan gelmiş, yenilikler ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerle doğru orantılı bir şekilde, ilişkili diğer konularda da zincirleme bir şekilde değişimler gerçekleşmiştir. Bu çerçevede işveren kurum ve kuruluşların bünyelerindeki çalışanlarından beklediği bilgi, beceri ve yetkinlikler de değişikliğe uğramış, bunlar 21. yüzyıl yeterlilikleri olarak isimlendirilmiştir. Bu yeterliliklerin niteliği ve niceliğine dair birçok akademik ve akademik olmayan çalışma yapılmıştır. Ayrıca günümüzde bu yeterliliklerin kazandırılmasını güvence altına alacak araç ve mekanizmalara yönelik faaliyetler yapılmıştır. Bu kapsamda ön plana çıkan faaliyetlerden birisi de eğitim alanındaki kalite ve akreditasyon çalışmalarıdır. Türkiye’de ve uluslararası boyutta ilahiyat ve İslami ilimler programlarının akreditasyonu alanında faaliyet gösteren kuruluşlardan birisi ise İlahiyat Akreditasyon Ajansı (İAA)’dır. İAA, akreditasyon sürecine girmek için başvuru yapan programların çıktılarının İAA çıktılarını içermesini beklemekte, böylece süreçteki program mezunlarının İAA çıktılarına sahip olmalarını beklemektedir. İAA programa özgü ölçütlerin kazanımını ise öneri olarak sunmaktadır. Bu noktada İAA çıktıları ile programa özgü ölçütlerin, ilahiyat ve İslami ilimler programı mezunlarına 21. yüzyıl yeterliliklerinin kazandırılmasının güvencesi olup olmadığı konusu gündeme gelmektedir. Bu sebeple bu çalışmada 21. yüzyılda bireylerden sahip olması beklenen bilgi, beceri ve yetkinliklerin ilahiyat ve İslami ilimler programı öğrencilerine kazandırılma sürecinde İlahiyat Akreditasyon Ajansı (İAA) ölçütlerinin rolü ele alınmaktadır. Dolayısıyla bu makalede İAA akreditasyonu sürecinde bulunan ilahiyat ve İslami ilimler programı öğrencilerinin, 21. yüzyıl yeterliliklerine de sahip olacak şekilde mezun olmalarında İAA akreditasyon süreci ile İAA ölçütlerinin yeri ve öneminin ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmada İAA çıktıları ile programa özgü ölçütlerin 21. yüzyıl yeterliliklerin kazandırılmasındaki rolü ele alındığı için 21. yüzyıl yeterlilikleri ile İAA çıktıları ve programa özgü ölçütler çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. Ancak bu süreçte 21. yüzyıl yeterliliklerini belirme noktasında sınırlama yapılmıştır. Bu kapsamda yeterlilikler konusunda yapılmış olan 19 çalışmanın 9’unda ifade edilen yeterlilikler esas alınmıştır. İAA çıktıları ile programa özgü ölçütlerin tamamı ise kapsama dâhil edilmiştir. Bu çalışma, İAA akreditasyon sürecinde bulunan program mezunlarına 21. yüzyıl yeterliliklerinin kazandırılması noktasında İAA akreditasyonunun değerini göstermesi ve akreditasyon sürecinin bu yeterliliklerin kazandırılmasındaki güvence boyutunu ortaya koyması açısından önemlidir. Araştırmada yöntem olarak nitel araştırma yöntemi, desen olarak ise durum çalışması kullanılmıştır. Durumun tek olması sebebiyle tekli durum modeli tercih edilmiştir. Veri toplama aracı olarak ise kamuoyuna açık dokümanlar kullanılmıştır. Bu sebeple etik kurul izni alınmasına gerek görülmemiştir. Bu süreçte ilk önce 21. yüzyıl yeterliliklerini ele alan bilimsel çalışma dokümanları, ardından İAA ölçütleri incelenmiş, daha sonra elde edilen verilerin değerlendirmesi yapılmıştır. Veri analizinde betimsel analizden yararlanılmıştır. Uzman görüşünü almak gibi iç geçerlilik; verilerin sınıflandırılması, kategorilere ayrılması ve kodlanması gibi dış geçerlilik unsurları yerine getirilmiştir. Çalışmada İAA çıktılarının, belirlenmiş olan 21. yüzyıl yeterliliklerinin büyük çoğunluğunu; İAA programa özgü ölçütlerin ise bu yeterliliklerin önemli bir kısmını desteklediği görülmüştür. Dolayısıyla İAA akreditasyon sürecinin ilahiyat ve İslami ilimler programı öğrencilerine bu yeterliliklerin kazandırılmasının güvencesi olabileceği sonucuna ulaşılmıştır. İAA akreditasyon uygulamalarının yeni başlamış olması, öğrencilere etki sürecinin yıllara yayılması sebebiyle akredite olan programlardan mezun öğrencilerin bu yeterlilikleri kazanıp kazanamadığı henüz tespit edilememiştir. Bu amaca uygun olarak bir süre sonra öğrenci, mezun ve paydaşların görüşlerini de içeren farklı çalışmaların yapılması önerilmektedir

    Isolation of staphylococcus sp from dogs skin and determining the existence of exfoliative toxin

    Get PDF
    Stafilokoklar doğada; tozda, toprakta, hayvanların deri, mukoza dokularında ve salgılarında yaygın olarak bulunan, insanların deri, burun boşluğu ve lezyonlarında çoğalan bakterilerdir. Bu bakterilerin insanlarda en sık deri enfeksiyonlarına neden oldukları bilinmektedir. Köpeklerde de neden oldukları deri problemlerinin başında pyoderma gelmektedir. Pyodermalarda, insanlardaki SHDS vakalarından sorumlu eksfoliatif toksin ETA ve ETB' nin rol alabilecği düşünülmektedir. Çalışmamızda, farklı ırk, yaş ve cinsiyetteki toplam 100 adet sağlıklı ve deri lezyonu bulunan köpeğin derilerinden izole edilen stafilokok türlerinde eksfoliatif toksin varlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. İzolasyonu yapılan Stafilokok suşlarında eksfoliatif toksin varlığı PCR tekniği uygulanarak belirlenmiştir. Toplanan 100 adet örnekten 23 tanesi Staphylococcus olarak saptanmıştır. Bu örneklerden 23 adet Staphylococcus sp. template DNA'sından 21 tanesi ETA negatif olarak sonuç verirken, 2 adet suş template DNA'sı ETA yönünden pozitif sonuç vermiştir. Aynı şekilde bu 23 suşta ETB incelendiğinde ise yine 21 suş ETB negatif farklı 2 adet suşta ETB yönünden pozitif olarak bulunmuştur. ETA pozitif ve ETA negatif suşlar farklı örneklerde tesbit edilmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada izole edilen Staphylococ'ların eksfoliatif toksin sentezleyebildikleri gösterilmiş olup yüksek izolasyon oranlarından dolayı canine piyodermaların etiyolojisinde rol aldıkları gözlenmiştir.Staphylococci are widely found in nature, mucosa and skin of yeh animals and also grow in the nasal cavity and lesions of human. This bacteria is known to cause skin infections in human. In the dogs, this bacteria causes pyoderma. In pyoderma infections, ETA and ETB takes role in SHDS cases in human. In our study, it is aimed to detect exfoliative toxin from 100 dogs from healthy and infected dogs with differend breed, age and gender. The exfoliative toxins of Staphylococci was detected by PCR technique. 23 samples were detected as Staphylococci out of 100 samples. Out of these 23 samples, 21 of them were ETA negative for template DNA, 2 of them were ETB positive. for template DNA 2 of strains were negative for ETA, and positive for ETA. When ETB was examined from these 23 strains 21 of them were ETA negative for template DNA, 2 of them were ETB positive. As a result, in this study, it is presented that Staphylococci could produce exfoliative toxin and high isolation ratios could take role in canine pyoderma aetiology

    Über die eigene Kunst sprechen : Martin Streit im Interview

    Get PDF
    Der Künstler Martin Streit beantwortet in einem schriftlichen Interview Fragen von Studierenden der Kunstgeschichte

    Evaluation of Quality Principles from the Islamic Perspective

    Get PDF
    Quality is a phenomenon whose existence dates back to the first period of human history. Before the industrial revolution, quality was realized through mutual interaction between the person producing the service or the product and the customer. Customer's satisfaction was an important factor in determining the quality. In the development of quality, which had many different and simple applications in the past, a new era started with the industrial revolution, and new developments occurred in the principles, visibility, and applications of quality. In this period, with an increase in products and services, the masters working in production started to work in the background, and the direct contact between the producer and the customer was weakened and even disappeared. As a result of this, employers offering products and services developed new systems such as inspection, statistical quality control, and total quality management to ensure quality. Quality has reached its current form with total quality management. Studies in this field continue to expand and increase in many areas such as education and health. The understanding of quality has spread throughout the world with the development of communication and transportation facilities and the spread of global trade, and eventually, it has come to a position that affects many societies, including Muslims. Muslims, who have trained many important philosophers and scientists in many fields throughout history, also established many major and developed states and pioneered many areas of life. At this point, the fact that Muslims are at the center of important progress and developments in every field in a period and environment where there is no modern understanding of quality necessitates investigating the motivation behind this situation. Likewise, it makes it necessary to answer the questions; "Do the issues known as quality principles take place in the set of rules and principles brought by Islam?", “To what extent are the principles of quality compatible with the principles of Islam?” For this reason, in this study, it is aimed to examine the quality, its principles, and their development processes, to evaluate them within the framework of Islamic principles, and to determine the perspective of Islam on this issue. The study is limited to the evaluation of the planning, implementation, control, and precautionary phases of the Plan-do-check-act cycle (PDCA cycle), which focus on quality, customer orientation, the leadership of the senior management, continuous improvement, and its mechanism. Unlike previous studies, it is thought that the study, which is evaluated in terms of Islamic principles based on the principles of total quality management, will contribute to the literature with this dimension. Moreover, it is thought that it will support the awareness of quality principles that contributed to the advancements made by Muslims in many fields, especially in science, and will also provide Muslims with a perspective on today's quality understanding. In this study, studies and documents on today's quality and principles were used. Primary sources were also used by reaching the works of many experts on the subject, especially Edward Deming, who is known as the pioneer of quality, and today's academic studies were taken into consideration and used. The evaluation of quality principles was made within the framework of the Qurʾān and Sunnah, which are the main sources of Islam. During the study, a number of verses and ḥadīths related to quality principles were used, some examples from the Qurʾān and the Sunnah of the Prophet Muḥammad were given, considering that this would increase the volume of the study, and not all of the verses and ḥadīths were mentioned. At the end of the study, it has been found that “the leadership of the top management, customer centricity, continuous improvement, doing the works firstly with the stakeholders and in accordance with the plan, obtaining results by following the applications, evaluating the obtained results together with the relevant internal and external stakeholders and making improvements in the final step” which are among the principles of quality take place among the principles that Islam has set, with different dimensions. Likewise, it has been understood that the religious teachings and the practices of the Prophet Muḥammad are an important source of motivation for Muslims to achieve significant success and to do quality work

    Effect of Direct-acting Oral Anticoagulants and Warfarin on Hospital Outcomes in Upper Gastrointestinal Bleeding

    Get PDF
    Objective: To evaluate the comparison of direct-acting oral anticoagulants (DOACs) and warfarin for their effects on major bleeding and hospital outcomes in patients with acute nonvariceal upper gastrointestinal bleeding (NVUGIB). Study Design: An observational study. Place and Duration of Study: Tekirdag Namik Kemal University Hospital, Hitit University Erol Olçok Education and Research Hospital, between January and December 2021. Methodology: Adult patients prescribed warfarin and DOACs were followed up for one year. Their length of hospital stay, need for intensive care unit admission, need for red blood cell transfusion, and major bleeding rates were compared. Results: Thirty-two patients (61.5%) were user of DOACs (DOAC group), and 20 patients (38.5%) were users of warfarin (warfarin group). No statistically significant difference was determined between patients in warfarin group and DOAC group for the number of packed red blood cells transfused [median 3 (0-6) units, 3 (0-10) units, p=0.229, respectively], length of hospital stay [median 5 days (3-10), and 4.5 days (2-20), p=0.739, respectively], rate of intensive care unit admission [(n=9, 45%; and n=10 (31%), p=0.623, respectively] and the occurrence of major bleeding events (warfarin-70%; DOACs-78%; p=0.529). Conclusion: Major bleeding episodes and hospital outcomes of acute NVUGIB were similar between patients receiving warfarin and DOACs. © 2022 College of Physicians and Surgeons Pakistan. All rights reserved

    Parkinson hastalarında perkütan endoskopik gastrojejunostomi katateri takılan hastalarımızın takibi: Tek merkez deneyimi

    Get PDF
    Giriş Ve Amaç: Perkütan endoskopik gastrostomi ve perkütan endoskopik gastrojejunostomi enteral nutrisyonda sık kullanılan yöntemlerdir. Son yıllarda ileri evre Parkinson Hastalığı tedavisinde, Levodopa/Karbidopa intestinal jel, perkütan endoskopik gastrojejunostomi ile uygulanmaktadır. Biz, burada Parkinson Hastalığı tedavisi için pull tekniği ile perkütan endoskopik gastrojejunostomi katateri yerleştirilen hastalarımızın takiplerini sunmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Mayıs 2019 - Mart 2022 yılları arasında perkütan endoskopik gastrojejunostomi takılan 11 hasta incelendi, hastalara ait demografik veriler, işlem sonrası komplikasyonları ve işlem tekrarları değerlendirildi. Bulgular: Perkütan endoskopik gastrojejunostomi takılan hastaların 1’i (%9) kadın, 10’u erkek (%91), yaş ortalaması 63.5 ± 11.2 olup en genç hasta 43 ve en yaşlı hasta 78 yaşındaydı. Onbir hastaya perkütan endoskopik gastrojejunostomi takılması, perkütan endoskopik gastrostomi ve jejunal tüp değişimi olmak üzere toplam 23 endoskopik işlem uygulandı. İlk perkütan endoskopik gastrojejunostomi takılması sonrasında perkütan endoskopik gastrojejunostomi seti ve/veya sadece jejunal katater replasmanı arasındaki ortalama süre 310.5 ± 252.3 gün iken en kısa süre 60 gün, en uzun süre 674 gündü. Replasmanlar arasındaki en kısa süre 26 gün iken, en uzun süre 641 gündü. Hiçbir hastada akut ya da majör komplikasyon görülmezken, jejunal katater tıkanması (3’ü ilaç ile, 1’i king olması) %28.5 oranında en fazla görülen minör komplikasyon olmuştur. Bunu sırasıyla %21.4 (3 olgu) stoma enfeksiyonu, %14.2 (2 hasta) perkütan endoskopik gastrostomi aşınması, %14.2 (2 hasta) jejunal tüpün yanlışlıkla çekilmesi, %7.1 perkütan endoskopik gastrostomi tıkanması (n=1) ve %7.1 (n=1) perkütan endoskopik gastrojejunostomi setinin çekilmesi izlemiştir. Ondört adet toplam advers olay bildirilmiştir. Sonuç: Perkütan endoskopik gastrojejunostomi yerleştirme ve değiştirmesi güvenli bir prosedürdür, ancak perkütan endoskopik gastrojejunostominin uzun süreli kullanımını ve dayanıklılığını araştıran çok az veri bulunmaktadır, replasman için en iyi zamanı ve uzun süreli klinik sonuçları gösteren prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır

    THE EFFECTS OF SEA WATER ON THE MORTARS MADE WITH DIFFERENT TYPE OF CEMENTS

    Get PDF
    Deniz suyunda bulunan sülfat iyonları çimento harçlarında ve betonda genleşme yaratarak çatlak, dökülme vb. hasarlar oluşturan başlıca problemlerden biridir. Betonların deniz suyu etkilerine dayanıklılığı için düşük su/çimento oranları ile geçirimsiz olacak şekilde üretilmesinin yanı sıra kullanılan çimento tipinin de önemli bir rolü vardır. Bu çalışmada, beş farklı tip çimento kullanılarak iki farklı su/çimento oranında çimento harcı örnekleri üretilmiştir. Hazırlanan örnekler 28 günlük kür süresinden sonra ıslanma-kuruma şeklinde deniz suyu etkisinde bırakılmıştır. Deniz suyunun örnekler üzerindeki etkisi; basınç dayanımı, kılcal yolla su emme, hızlı klor geçirimliliği ve boyutsal kararlılık deneyleri yapılarak belirlenmiştir. Deney sonuçları deniz suyu etkisinde puzolan katkılı çimentolarla hazırlanan örneklerin portland çimentosuyla hazırlanan örneklerden daha iyi performans sağladığını göstermiştir. Sulfate ion in seawater is one of the main problems that affect the cement mortars and concrete by creating expansion cracks and spills. For the durability of concrete under the effects of sea water, the type of cement used in the concrete production have an important role as well as at low water / cement ratio which is necessary to be impervious. In this study, the mortar specimens have been produced by the using of five different types of cement at two water/cement proportions. After the 28-days curing, the samples have been exposed to sea water effect in the form of wetting and drying. The effects of sea water on the sample properties have been determined by experiments such as compressive strength, capillary water absorption, rapid chloride permeability and dimensional stability. The results of the experiments showed that using of the pozzolan blended cements could be obtained a better performance from the samples made with the portland cement
    corecore