7 research outputs found
Kültür-Psikiyatri ilişkisi
Bu çalışmada koyduğumuz bazı varsayımlar çerçevesinde psikiyatrik hastalıkların farklı toplumlarda değişik klinik tezahürler gösterip göstermediği araştırıldı. Bu çalışma yapılırken dökümantasyon metodu kullanıldı.
Bu çalışmada ile aşağıdaki varsayımlarımızın doğrulandığı sonucuna varılmıştır;
"Psikiyatrik hastalıklar farklı kültürlerde farklı bir tezahür gösterirler."
"Psikiyatrik hastalıklar bazen sadece bir yöreye özgün hastalıklar olarak tezahür edebilirler."
"Kültür değişime uğradıkça hastalıkların görülme sıklığı veya şekli de değişir".
"Psikiyatrik hastalıklara farklı kültürlerde farklı anlamlar atfedilip farklı sağaltım yöntemleri veya başa çıkmalar uygulanabilir veya çare arama yöntemleri değişebilir".
Çalışma 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kültürün tanımı yapılmış ve özellikleri açıklanmıştır. Psikiyatrinin tarihsel seyri ve tanımı yapılmış, kültür ve psikiyatri arasındaki etkileşime değinilmiştir.
İkinci bölümde ise "Kültür-psikiyatri ilişkisine doğrudan ya da dolaylı değinen teorik yönelimlerden bahsedilmektedir. Bu çerçevede antropoloji ,sosyal psikoloji, etnopsikiyatrinin perspektifleri tanıtılmaktadır. Kültürel psikiyatri ve genel psikiyatri ayrımı yapılacak ve kültürel psikiyatri içindeki tartışmalara yer verilmiştir. Kültürel psikiyatrinin tartışmalarına çok sık konu olan iki klinik durum( depresyon ve somatizasyon)dan söz edilmektir.
Üçüncü bölümde ise çare arama davranışı ve "kültürel kökenli sendromlar"
incelenmiştir.
SUMMARY
In this study we explore in the context of some hypothesis whether psychiatric disorders have some different clinical manifestations in different cultures/societies or not. We used documentation method.
At the end these hypothesis were seen to be supported by the data in the study.
Hypothesis were these;
"Psychiatric disorders have different manifestations in different cultures". "Some psychiatric disorders may be seen only special to some localizations."
"As cultures evolves and changes the frequency and the presentation of psychiatric disorders also changes."
"Different cultures may attribute different meanings to psychiatric disorders, apply different coping mechanisms and may have different help seeking behaviours.
Study has three parts. In first section definition and properties of culture has been explained. Historical course of psychiatry and its definition was explained. Interaction with culture and psychiatry was argued.
In the second section theoric orientations those directly or indirectly related with culture and psychiatry were argued. In this regard anthropology, social psychology, etnopsychiatry, perspectives are presented. Different aspects of cultural and general psychiatry are mentioned. And also arguement within the cultural psychiatry were assessed. In this context frequently argued two clinical condions somatization and depression were mentioned.
In third section help seeking behaviour and culture bound syndromes were explored
Kültür-Psikiyatri ilişkisi
Bu çalışmada koyduğumuz bazı varsayımlar çerçevesinde psikiyatrik hastalıkların farklı toplumlarda değişik klinik tezahürler gösterip göstermediği araştırıldı. Bu çalışma yapılırken dökümantasyon metodu kullanıldı. Bu çalışmada ile aşağıdaki varsayımlarımızın doğrulandığı sonucuna varılmıştır;"Psikiyatrik hastalıklar farklı kültürlerde farklı bir tezahür gösterirler.""Psikiyatrik hastalıklar bazen sadece bir yöreye özgün hastalıklar olarak tezahür edebilirler.""Kültür değişime uğradıkça hastalıkların görülme sıklığı veya şekli de değişir"."Psikiyatrik hastalıklara farklı kültürlerde farklı anlamlar atfedilip farklı sağaltım yöntemleri veya başa çıkmalar uygulanabilir veya çare arama yöntemleri değişebilir". Çalışma 3 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Kültürün tanımı yapılmış ve özellikleri açıklanmıştır. Psikiyatrinin tarihsel seyri ve tanımı yapılmış, kültür ve psikiyatri arasındaki etkileşime değinilmiştir. İkinci bölümde ise "Kültür-psikiyatri ilişkisine doğrudan ya da dolaylı değinen teorik yönelimlerden bahsedilmektedir. Bu çerçevede antropoloji ,sosyal psikoloji, etnopsikiyatrinin perspektifleri tanıtılmaktadır. Kültürel psikiyatri ve genel psikiyatri ayrımı yapılacak ve kültürel psikiyatri içindeki tartışmalara yer verilmiştir. Kültürel psikiyatrinin tartışmalarına çok sık konu olan iki klinik durum( depresyon ve somatizasyon)dan söz edilmektir.Üçüncü bölümde ise çare arama davranışı ve "kültürel kökenli sendromlar" incelenmiştir. SUMMARYIn this study we explore in the context of some hypothesis whether psychiatric disorders have some different clinical manifestations in different cultures/societies or not. We used documentation method.At the end these hypothesis were seen to be supported by the data in the study. Hypothesis were these; "Psychiatric disorders have different manifestations in different cultures". "Some psychiatric disorders may be seen only special to some localizations." "As cultures evolves and changes the frequency and the presentation of psychiatric disorders also changes." "Different cultures may attribute different meanings to psychiatric disorders, apply different coping mechanisms and may have different help seeking behaviours. Study has three parts. In first section definition and properties of culture has been explained. Historical course of psychiatry and its definition was explained. Interaction with culture and psychiatry was argued. In the second section theoric orientations those directly or indirectly related with culture and psychiatry were argued. In this regard anthropology, social psychology, etnopsychiatry, perspectives are presented. Different aspects of cultural and general psychiatry are mentioned. And also arguement within the cultural psychiatry were assessed. In this context frequently argued two clinical condions somatization and depression were mentioned.In third section help seeking behaviour and culture bound syndromes were explored
Madde kullanım bozukluklarında genetik: bir gözden geçirme
It was thought earlier that environmental and social conditions were effective in the progress of substance use disorder but upon the developments in the genetics area it came forward that the genetic reasons play an important role. The substance use disorder is a complicated process. This process starts with trying the substance, continues with constant use and results in addictiveness progress. The impact of genetic mechanisms on the different levels of this process should be enlightened. It is notified that the addictiveness of alcohol, cigarette, heroin and cocaine pass through the family. The genetic of alcohol use disorder has been studied more compared to the substance use disorder;amp;#8217;s. As a result of these studies it was stated that the genetic impact in alcohol use disorder is more compared to the others. A genetic settlement that is agreed in the substance use disorder progress has not been obtained yet. The reason for this is that the formation of this sickness is attributed to the polygenic reasons. This situation causes the sickness to come in front of us with very different phenotypical features. The exposure of these different phenotypical features will guide the study of genetic groundÖnceleri madde kullanım bozukluklarının (MKB) gelişiminde çevresel, gelişimsel ve sosyal şartların etkili olduğu düşünülmekteydi. Ancak genetik alanında kaydedilen gelişmelerin ardından genetik nedenlerin oynadığı rol ön plana çıkmaya başlamıştır. MKB gelişimi karmaşık bir süreçtir. Bu süreç maddeyi ilk deneme ile başlar, sürekli olarak kullanma ile devam eder ve bağımlılık gelişimi ile sonuçlanır. Genetik mekanizmaların bu sürecin farklı aşamalarına olan etkisi aydınlatılmalıdır. Alkol, sigara, esrar, kokain bağımlılıklarının ailesel geçişi olduğu bildirilmiştir. Alkol kulanım bozukluklarının (AKB)genetiği diğer MKB genetiğine oranla daha sık çalışılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda AKB ‘da genetik etkinin diğerlerine göre daha fazla olduğu bildirilmiştir. MKB gelişiminde üzerinde uzlaşı sağlanan bir genetik yerleşim henüz saptanmamıştır. Bunun bir nedeni bu hastalığın oluşumunun poligenik nedenlere bağlanmasıdır. Bu durum hastalığın çok farklı fenotipik özelliklerle karşımıza çıkmasına neden olmaktadır. Bu farklı fenotipik özelliklerin ortaya konması genetik zeminin araştırılmasında yol göstericidir
İntihar ve kişilik
Amaç: İntihar en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Koruyucu ruh sağlığı kapsamında ele alınması gereken intiharın çok çeşitleri nedenleri vardır. Mizaç, bireylerin doğasında bulunan, yaşamları boyunca değiştiremedikleri genetik ve yapısal davranışsal özellikleridir. Karakter ise, eğitim ve çevresel etkilerin katkıda bulunduğu, zamanla değişebilen bir kavram olarak ele alınmaktadır. Bu çalışmada intihar girişiminde bulunmuş olguları sağlıklı kontrollerden ayıran kişilik özelliklerinin saptanması amaçlanmıştır. Yöntem: Mayıs 2003-Ağustos 2005 tarihleri arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servis Bölümü’ne başvuran ve psikiyatrik yönden değerlendirilmeleri istenen intihar girişiminde bulunmuş olgular (s=69) DSM-IV tanı ölçütlerine göre değerlendirilmiş, Mizaç ve Karakter Ölçeği (MKÖ-240 maddelik), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) uygulanmış ve kişilik profilleri, yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilerek ruhsal bozukluğu olmayan kişilerden oluşan kontrol grubuyla (s=77) karşılaştırılmıştır. Bulgular: İntihar girişiminde bulunmuş olgularda kontrollerle karşılaştırıldığında zarardan kaçınma, kendini aşma skorları yüksek; kendini yönetme, işbirliğine yatkınlık, ödül bağımlılığı skorları düşük bulunmuştur. İntihar girişimi grubunda BUÖ zarardan kaçınma skoru ile pozitif yönde; ödül bağımlılığı, sebat etme, kendini yönetme, işbirliğine yatkınlık skorları ile negatif yönde ilişkilidir. İntihar girişimi grubunda cinsiyetler arasında MKÖ skorları açısından erkeklerde sorumluluk alma skoru daha yüksek iken, kadınlarda belirsizlik korkusu, erdemlilik, merhametlilik alt skorları daha yüksek bulunmuştur. Kontrol grubunda ise kadınlarda duygusallık, bağlanma ve empati alt skorları daha yüksek bulunmuştur. Sonuç: İntihar girişiminde bulunmuş olguların mizaç ve karakter özellikleri sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırıldığında bazı önemli farklılıklar göstermektedir. İntihar girişiminde bulunmuş olguların kişilik özelliklerinin belirlenmesi farklı tedavi yaklaşımlarının uygulanmasında yararlı olabilir
Increased xanthine oxidase and malondialdehyde levels in euthymic bipolar patients
Amaç: Halen ötimik ikiuçlu bozuklukta ksantin oksidaz (XO) ve Malondialdehit (MDA) enzim düzeyini ölçen bir çalışma yoktur. İkiuçlu hastalarda oksidan molekül MDA seviyeleri yüksek olduğu bilinmektedir. Remisyon döneminde (ötimik evre) oksidan/antioksidan dengede yeralan XO ve MDA'nın yüksek veya düşük olduğu bilinmemektedir. Bu çalışmada bu moleküllerin düzeylerini ikiuçlu hastaların ötimik evrelerinde ölçmeyi amaçladık. Yöntem: 22 ikiuçlu bozukluğu olan ötimik hasta ve 22 sağlıklı kontrol çalışmaya dâhil edildi. Bu çalışmada XO ve MDA'nın serum düzeyleri ölçüldü. Bir psikiyatrist tarafından DSM-IV'e göre yapılan değerlendirmede hastanın en azından bir ay ötimik fazda olması çalışmaya dahil edilme ölçütü olarak kabul edildi. Bulgular: Hastalarda XO serum düzeylerinin ortalama değeri kontrollerin değerlerinden yüksekti. Ortalama serum MDA düzeyleri ikiuçlu hastalarda kontrollere göre artmış bulundu. XO ve MDA düzeyleri arasında korelasyon vardı. Sonuç: Daha önceki çalışmalarda bulunan ikiuçlu bozukluğun akut manik safhasında yüksek oksidatif stres ve remisyonda (ötimik evre) olan hastalarda da yüksek XO ve MDA düzeyleri bulunması, hastalığın moleküler seviyede oksidatif stresle devam etmekte olduğunu gösterebilir.Objectives: There hasn't been any study measuring (Xanthine Oxidase), and MDA (Malondialdehyde) enzymes in euthymic bipolar disorders yet. In bipolar patients, MDA levels were already known to be high. In remission phase (euthymic phase), XO and MDA, are not known to be whether high or low. In this study, we aimed to find out levels of these molecules in euthymic episode of Bipolar Disorder. Method: Twenty-two patients with bipolar disorders (İB) in euthymic phase and twenty-two healthy control subjects were included in this study. XO, and MDA have been studied in serum. DSM-IV based (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) diagnosis of BD and being at least for a month in euthymic phase was established by a psychiatrist. Results: The mean value of patients' serum XO levels was significantly higher than those of the controls. Mean serum MDA levels were found to be increased in patients compared to controls. There is a correlation between XO and MDA levels. Conclusion: High XO and MDA levels in BD (Type I-Euthymic phase) may show that the disease still continues with oxidative stress in molecular level, when combined with the previous findings of high oxidative stress in acute manic phase of BD
NEW APPROACH FOR BUSINESS MANAGEMENT SYSTEMS: ACTION BASED BUSINESS MANAGEMENT (ABBM) JEL: L00
─Abstract ─ This paper presents a new approach for controlling and organizing of business management systems. In this regards, Hisarlar A.Ş.'s Action Based Business Management (ABBM) are discussed and compared with other conventional business management systems as a new approach. The Deming procedures are keystone of the ABBM software and system, which is PDCA. ABBM aims at effective running company management. Thus, uncertainties of job description, time and mass losses decreased and personal's performance analysis increased by this new business management approach