118 research outputs found

    The relationship between supervision style, working conditions, co - workers behavior, recognition and job satisfaction: a field research on textile firms

    Get PDF
    Günümüzün yoğun rekabet koşulları, işletmelerin çalışanlarının en etkin ve verimli şekilde çalışmalarına imkan sağlamalarını zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk çalışanların iş tatminlerinin sağlanmasına verilen önemi artırmaktadır. İşletmeler belirlenmiş hedef ve amaçlara işletme içerisinde yüksek iş tatminine sahip çalışanlarla ulaşabilir. Bundan dolayı, işletmeler çalışanların iş tatminlerini etkileyen faktörleri belirlemek ve iyileştirmek zorundadırlar. Türkiye'nin önemli ihraç sektörlerinden biri olan tekstil sektörü, özellikle işgücüne dayalı olarak çalışmakta ve bu sektördeki çalışanların iş tatminlerinin yüksek olması tekstil firmalarının performanslarını ve rekabet güçlerini artırmaktadır. Yapılan bu çalışma sonucunda, yönetim tarzı, çalışma koşulları, arkadaşlık ortamı ve takdir edilme duygusu ile iş tatmini arasında olumlu bir ilişki olduğu ve iş tatminini en fazla arkadaşlık ortamının etkilediği bulunmuştur.Intensive competition forces firms to work efficiently and effectively with all their resources including human resources. The need for satisfying employees on the job arises as a necessity for the firm success. Firms can achieve their objectives only by developing and maintaining policies and work environments which in turn will result in job satisfaction. In this study the factors which effect job satisfaction are analyzed on a sample of firms operating in the textile industry. Turkish textile firms are well known with their export ability as well as with their use of labor-intensive production technology. High level of job satisfaction of employees is needed for firm performance. The findings of the survey results indicate that supervisory behavior, working conditions, co-workers behavior and recognition are related to job satisfaction, co-workers behavior having the highest effect among all

    MARKA REKABETLERİNDE TV VE İNTERNET REKLAMLARININ KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ

    Get PDF
    Reklam, ürün ve hizmetlerin tüketiciye sunulmasında etkili pazarlama iletişimlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Üretilen mal ve hizmetlerin tüketicilere aktarılması için firmalar reklamdan yararlanmaktadır. Günümüzde reklam firmaları yüksek rekabet ortamında ürünlerinin marka kimliğini ön plana çıkarmaktadır. İnsanların zihninde her marka farklı bir değer yargısına sahiptir. Tüketicilerin satın alma ilgisi bu değer yargılarına göre şekillenmektir. Markaların belirleyici noktası diğer markalardan ayırt edici nitelikte olmasıdır. Tüketici markaya bakarak ürünün kalitesi ve beklentilerini karşılama olasılığını deneyimlerine dayanarak markadan fayda elde etme imkânı sağlar. Marka kimliği sayesinde reklam firmaları sürdürülebilirliklerini uzatabilir ve tüketici zevklerini tatmin etmeyi ve hatta değiştirmeyi başarabilirler. Marka değerini ön plana çıkaran en önemli faktörlerden birisi de reklamlardır. Tüketicilerin en çok ilgi gösterdiği reklamlar, televizyon reklamları ve son yıllarda daha çok popüler hale gelen internet reklamlarıdır. Gün geçtikçe yeni, farklı ve daha yaratıcı reklamların dikkat çektiği görülmektedir. Tüketicilerin bu dikkatini göz önünde tutan firma ya da markalar farklı reklam türleri kullanmakla birlikte özellikle son yıllarda büyük markaların ‘‘marka savaşı’’ diğer bir ifadeyle marka rekabeti haline gelen doğrudan veya dolaylı karşılaştırmalı reklamlara başvurarak marka değerini, kalıcılığı, tüketicinin dikkatini çekerek marka satışlarını arttırmayı amaçlamaktadırlar. Karşılaştırmalı reklamın en dikkat çeken noktası, reklamda yer verilen bilgilerin somut, ölçümlenebilen ve manipüle edilmemiş bilgiler olması zorunluluğudur. Bu çalışmada öncelikli olarak marka, marka kimliği, marka konumlandırması, reklamın tanımı, tarihçesi, pazarlama aracı olarak reklam kavramı ve reklam türlerine değinilmiştir. Sonrasında ise çalışmamızın ana konusunu oluşturan karşılaştırmalı reklam kavramı ve tarihçesi, karşılaştırmalı reklam sınıflandırması, karşılaştırmalı reklamın güçlü ve zayıf yönlerine değinilmiştir. Çalışmamızın sonunda ise ünlü reklam markalarının karşılaştırmalı reklam analizlerine yer verilmiştir

    MARKA REKABETLERİNDE TV VE İNTERNET REKLAMLARININ KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ

    Get PDF
    Reklam, ürün ve hizmetlerin tüketiciye sunulmasında etkili pazarlama iletişimlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Üretilen mal ve hizmetlerin tüketicilere aktarılması için firmalar reklamdan yararlanmaktadır. Günümüzde reklam firmaları yüksek rekabet ortamında ürünlerinin marka kimliğini ön plana çıkarmaktadır. İnsanların zihninde her marka farklı bir değer yargısına sahiptir. Tüketicilerin satın alma ilgisi bu değer yargılarına göre şekillenmektir. Markaların belirleyici noktası diğer markalardan ayırt edici nitelikte olmasıdır. Tüketici markaya bakarak ürünün kalitesi ve beklentilerini karşılama olasılığını deneyimlerine dayanarak markadan fayda elde etme imkânı sağlar. Marka kimliği sayesinde reklam firmaları sürdürülebilirliklerini uzatabilir ve tüketici zevklerini tatmin etmeyi ve hatta değiştirmeyi başarabilirler. Marka değerini ön plana çıkaran en önemli faktörlerden birisi de reklamlardır. Tüketicilerin en çok ilgi gösterdiği reklamlar, televizyon reklamları ve son yıllarda daha çok popüler hale gelen internet reklamlarıdır. Gün geçtikçe yeni, farklı ve daha yaratıcı reklamların dikkat çektiği görülmektedir. Tüketicilerin bu dikkatini göz önünde tutan firma ya da markalar farklı reklam türleri kullanmakla birlikte özellikle son yıllarda büyük markaların ‘‘marka savaşı’’ diğer bir ifadeyle marka rekabeti haline gelen doğrudan veya dolaylı karşılaştırmalı reklamlara başvurarak marka değerini, kalıcılığı, tüketicinin dikkatini çekerek marka satışlarını arttırmayı amaçlamaktadırlar. Karşılaştırmalı reklamın en dikkat çeken noktası, reklamda yer verilen bilgilerin somut, ölçümlenebilen ve manipüle edilmemiş bilgiler olması zorunluluğudur. Bu çalışmada öncelikli olarak marka, marka kimliği, marka konumlandırması, reklamın tanımı, tarihçesi, pazarlama aracı olarak reklam kavramı ve reklam türlerine değinilmiştir. Sonrasında ise çalışmamızın ana konusunu oluşturan karşılaştırmalı reklam kavramı ve tarihçesi, karşılaştırmalı reklam sınıflandırması, karşılaştırmalı reklamın güçlü ve zayıf yönlerine değinilmiştir. Çalışmamızın sonunda ise ünlü reklam markalarının karşılaştırmalı reklam analizlerine yer verilmiştir

    Şerit ankraj plakalarının çekme kapasitesi davranışının farklı koşullar altında sayısal analizi

    Get PDF
    Bu çalışmada, kumlu zeminlere gömülü şerit ankraj plakalarının çekme kapasitesi davranışı sayısal olarak analiz edilmiştir. Bu amaçla, prototip bir model oluşturulmuş ve farklı koşullar için sonlu elemanlar analizleri gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, sonlu elemanlar yöntemi ile çözüm yapan PLAXIS bilgisayar programı kullanılmıştır. Analizlerde, ankraj genişliği, gömülme derinliği ve kumun sıkılık derecesi parametrelerinin, şerit ankraj plakalarının çekme kapasitesi davranışına etkileri incelenmiştir. Tüm analizler iki farklı malzeme modeli (Mohr-Coulomb ve Hardening Soil) kullanılarak gerçekleştirilmiş ve elde edilen çekme kapasitesi değerleri, teorik sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Analizler sonunda elde edilen sonuçlara göre, kuma gömülü şerit ankraj plakalarının çekme kapasitesi, plaka genişliği, ankraj gömülme derinliği ve kumun sıkılığının artmasına bağlı olarak artış göstermektedir. Hardening Soil malzeme modeli kullanılarak gerçekleştirilen analizlerden elde edilen çekme kapasitesi değerleri, Mohr-Coulomb malzeme modeli ile elde edilen değerlerden daha büyüktür. Ayrıca, sayısal analizlerden elde edilen çekme kapasitesi değerleri ile teorik çözümden elde edilen değerler arasında genel bir uyum söz konusudur. Ancak, teorik çözüm ile elde edilemeyen deplasman ve gerilme davranışının sonlu elemanlar yöntemiyle gözlenebilmesi konunun daha rahat anlaşılmasına olanak sağlamaktadır

    The effects of pre-harvest napthalene acetic acid and aminoethoxyvinylglycine treatments on storage performance of ‘ Ak Sakı’ apple cultivar grown in Erzincan conditions

    Get PDF
    This study was carried out to determine the effects of pre-harvest aminoethoxyvinylglycine (AVG, 150, 225 ve 300 mg/L) and naphthaleneacetic acid (NAA, 20 mg/L) treatments in different doses on storage performance of ‘Ak Sakı’ apple cultivar (Malus domestica Borkh.) in 2012. The changes on some fruit quality parameters were measured at 2±1 oC temperature and with 90±5 % relative humidity at 45 days interval during storage. The lowest weight loss was obtained from 300 mg/L AVG treated fruits during the storage. In the all analysis date, the highest L* value was obtained from 300 mg/L AVG treated fruits, and the lowest hue angle value was reported from the fruits of control treatment. The flesh firmness was determined that the best kept in the 225 and 300 mg/L AVG treated fruits during the storage. The flesh firmness significantly reduced with NAA treatment at the end of storage. The highest soluble solids concentration (SSC) was obtain from control fruit during the storage, whereas the lowest SSC was observed in fruit treated with 300 mg/L AVG. In the all analysis date, the highest titratable acidity was obtained in fruits treated with 225 and 300 mg/L AVG. The starch degradation was delayed with AVG treatments

    An UWB LNA Design with PSO Using Support Vector Microstrip Line Model

    Get PDF
    A rigorous and novel design procedure is constituted for an ultra-wideband (UWB) low noise amplifier (LNA) by exploiting the 3D electromagnetic simulator based support vector regression machine (SVRM) microstrip line model. First of all, in order to design input and output matching circuits (IMC-OMC), source ZS and load ZL termination impedance of matching circuit, which are necessary to obtain required input VSWR (Vireq), noise (Freq), and gain (GTreq), are determined using performance characterisation of employed transistor, NE3512S02, between 3 and 8 GHz frequencies. After the determination of the termination impedance, to provide this impedance with IMC and OMC, dimensions of microstrip lines are obtained with simple, derivative-free, easily implemented algorithm Particle Swarm Optimization (PSO). In the optimization of matching circuits, highly accurate and fast SVRM model of microstrip line is used instead of analytical formulations. ADCH-80a is used to provide ultra-wideband RF choking in DC bias. During the design process, it is aimed that Vireq = 1.85, Freq = Fmin, and GTreq = GTmax all over operating frequency band. Measurements taken from the realized LNA demonstrate the success of this approximation over the band

    Recurrent renal giant leiomyosarcoma

    Get PDF
    Primary renal leiomyosarcomas are rare, aggressive tumors. They constitute 1-2% of adult malignant renal tumors. Although leiomyosarcomas are the most common histological type (50-60%) of renal sarcomas, information on renal leiomyosarcoma is limited. Local or systemic recurrences are common. The radiological appearance of renal leiomyosarcomas is not specific, therefore renal leiomyosarcoma cannot be distinguished from renal cell carcinoma by imaging methods in all patients. A 74-year-old female patient presented to our clinic complaining of a palpable mass on the right side of her abdomen in November 2012. The abdominal magnetic resonance imaging revealed a mass, 25 x 24 x 23 cm in size. Her past medical history revealed that she has undergone right radical nephrectomy in 2007, due to a 11 x 12 x 13 cm renal mass that was then reported as renal cell carcinoma on abdominal magnetic resonance imaging, but the pathological diagnosis was low-grade renal leiomyosarcoma. The most recent follow-up of the patient was in 2011, with no signs of local recurrence or distant metastases within this four-year period. The patient underwent laparotomy on November 2012, and a 35 cm retroperitoneal mass was excised. The pathological examination of the mass was reported as high-grade leiomyosarcoma. The formation of this giant retroperitoneal mass in 1 year can be explained by the transformation of the lesion’s pathology from low-grade to a high-grade tumor

    Seckel syndrome: a case report

    Get PDF
    Seckel sendromu boy kısalığı, mikrosefali, çıkık burun (gaga burun) ve tipik yüz görünümü ile karakterize otozomal resesif kalıtımlı bir hastalıktır (1). Ateş ve emmeme yakınmasıyla pediatri polikliniğine başvuran üç aylık erkek hasta atipik yüz görünümü nedeniyle polikliniğimize yönlendirildi. Fizik muayenesinde, vücut ağırlığı 2570 gram (<3 persentil), boyu 50 cm (<3 persentil) ve baş çevresi 29 cm (<3 persentil) idi, genel durumu iyi, bilinci açık, malnutre görünümde idi. Olguda, orantılı boy kısalığı, mikrosefali, ön fontanel küçüklüğü, yassı (geriye düşük) alın, mikrognati, düşük ve malforme kulaklar, göreceli büyük göz ve kulaklar, çıkık gaga burun, yüksek damak ve üçgen dar yüz görünümü mevcuttu. Kemik surveyde bilateral 12. kosta kemikleri yoktu. Olguya klinik olarak Seckel sendromu tanısı konuldu. Bu olgu ile mikrosefali ve tipik yüz görünümü olan hastalarda, Seckel sendromu olabileceğini hatırlatmak istedik.Seckel syndrome is an autosomal recessive disease characterized by short stature, microcephaly, prominent nose (beaked nose), and typical facial appearance (1). Three-month-old male patient was brought to pediatrics clinic with the complaints of fever and poor sucking, and referred to us because of atypical facial appearance. Physical examination revealed that he had a good general condition, was conscious, and had the appearance of malnutrition. Body weight was 2570 gr (<3rd percentile), length was 50 cm (<3rd percentile) and head circumference was 29 cm (<3rd percentile). The patient had proportionate short stature, microcephaly, the small anterior fontanelle and sloping forehead, micrognathia, low-set and malformed ears, relatively large eyes and ears, prominent nose (beaked nose), high palate, narrow triangular facial appearance. Bilateral 12th ribs were not seen with bone survey. The patient was diagnosed clinically with Seckel syndrome. We want to remind that this case, and therefore patients with microcephaly and typical facial appearance may have Seckel syndrome

    Predictive factors of successful salvage microdissection testicular sperm extraction (mTESE) after failed mTESE in patients with non-obstructive azoospermia: Long-term experience at a single institute

    Get PDF
    Objective: To observe the clinical practice of salvage microdissection testicular sperm extraction (mTESE) in patients with non-obstructive azoospermia (NOA) and to determine the factors that may predict the presence of spermatozoa in preoperative salvage mTESE. Methods: We retrospectively reviewed the medical records of 445 patients with the diagnosis of NOA, who had undergone the mTESE operation consecutively in our institution between the dates of March 2008 and June 2017. The study included a total of 49 patients with failure to detect spermatozoa in the first mTESE and who had then undergone salvage mTESE. In order to investigate the factors that predict the result of salvage mTESE, the patients were classified into two groups according to the outcome of salvage mTESE, as those with and without spermatozoa retrieval. Patients in these two groups were compared with regard to age, body mass index, history of varicocele, history of cryptorchidism, duration of infertility, outcomes of genetic analysis, results of hormone profiles and the testicular histopathology results of the first mTESE. Results: The sperm retrieval rate following salvage mTESE was observed to be 42.8%. Statistically a significant difference was determined between the mean follicle stimulating hormone (FSH) values of the groups (p = 0.013). No significant difference was observed between the groups with regard to the remaining parameters. Conclusion: It was observed that among the factors that predict the success of sperm retrieval in salvage mTESE in patients with NOA and previous unsuccessful sperm retrieval in mTESE operation, only the pre-operative FSH level was observed to significantly correlate with the success in salvage mTESE

    SELECTION OF SEEDLING ROOTSTOCK FOR APRICOT

    Get PDF
    The aim of this study is to select promising wild apricot rootstocks among wild apricot populations propagated by seeds naturally found in Malatya, Erzincan, Nev?ehir, Sivas and Elaz?g provinces. In the first stage, land scans were carried out between 2007 and 2009 and 756 genotypes were determined which could be suitable for the characteristics of the rootstock by considering the phenotypic characteristics. On land surveys,&nbsp; the wild apricot trees that are healthy, productive, bitter seeds, thornless, dwarth growth habit and smooth trunk structure was selected. Among the marked wild apricot types were selected 240 types in 2008, 262 types in 2009 and 254 types in 2010. Seeds taken from these determined wild apricot trees were planted for 2 years in Erzincan and Malatya locations and germination experiments were carried out. In the study, Hasanbey and Hac?halilo?lu apricot varieties were used as control plants. Seed germination percentage, seedling diameter, height, diameter and high homogeneity were determined. At the end of three years of germination experiments were evaluated according to weighting ranking score and finally 8 types that has hight score selected for Malatya location and 18 types for Erzincan location. In the second step, these 26 types after selected in germination tests, was grafted by cv. Hac?halilo?lu in Malatya and by cv. Hasanbey in Erzincan. After grafting success, shoot diameter, homogenity, shoot length and homogenity were evaluated. Then, the data was selected according to weighting ranking score and finally 7 types (58/6, 58/7, 24/111, 24/7, 24/25, 24/33 and 44/8) that has hight score selected for Malatya and Erzincan locations, and transferred to the third stage. In third stage, collection orchards will be established and rootstocks-scion, yield, phenological observations, pomological analysis, tree growth and habit will be evaluated.&nbsp
    corecore