6 research outputs found
Depression in Second Level Elementary Students and The Factors Which Affect It
Giriş: Ergenlik depresyonu psikososyal sorunlar ve kimlik bunalımları ile ilişkilidir ve tekrarlama riski yüksektir. Amaç: Buaraştırma ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinde depresyon ve etkileyen faktörlerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.Yöntem: Araştırmanın örneklemini 7 ilköğretim okulundan basit rastgele örneklem yöntemiyle seçilen 696 öğrencioluşturmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından oluşturulan anket formu ve Çocuklar İçin Depresyon Ölçeği (ÇDÖ) iletoplanmıştır. Bulgular: Öğrencilerin ÇDÖ puan ortalamalarının 11.826.70 olduğu belirlenmiş ve %17.4'ünde depresyonbulunmuştur. Öğrencilerin bazı tanıtıcı özellikleri, okul yaşantıları, ergenlerin ailesel özellikleri, arkadaşlık kurma veduygularını ifade etme durumları, sigara içme ve sağlık durumları gibi birçok etkenin öğrencilerin depresyon düzeylerinietkilediği belirlenmiştir (p = .014, p = .004, p = .002, p = .001). Sonuç: Riskli grupta yer alan öğrencilerin ruhsal açıdan dahadikkatli değerlendirilmesi, ergenlere ve ailelerine bu döneme özgü ruhsal değişikliklerle ilgili bilgi verilmesi ve okul-sağlıkkuruluşu-aile arasında olumlu, yapıcı, destekleyici ilişkiler kurulması önerilebilir. Background: Adolescence depression is associated with psychosocial problems and identity crises and, has a high risk of recurrence.Objectives: This research was conducted to examine depression in second level elementary students and the factors which affect it.Methods: Study sample consisted of 7 primary schools which are selected with a simple randomly 696 students. The data were collectedwith the survey created by the researchers and the Children Depression Inventory (CDI). Results: 17.4% of the students' cases depressionwas found and CDI scores were determined 11.82 ± 6.70. Many factors such as some descriptive characteristics of the students, schoolexperiences, family characteristics of adolescents, express the feelings and friendship-building situations, smoking and health status affectstudents' levels of depression (p = .014, p = .004, p = .002, p = .001). Conclusion: It is suggested that more careful evaluation of the studentsin the spiritually-risk group, providing information to adolescents and their families on changes in psychological characteristics of thisperiod, establish positive, constructive, supportive relationships between school- health care provider-family
Postpartum depresyon ile sosyal destek arasındaki ilişki ve etkileyen faktörler
Objective: This study aimed to investigate the relation between postpartum depression and social support and affecting factors. Material and Methods: This study was designed as a cross-sectional study. Edinburgh Postpartum Depression Scale (EPDS), Multidimensional Scale of Perceived Social Support (MSPSS) and descriptive form was utilized for data collection. The study was performed at the polyclinic of obstetrics and gynecology in Erzincan State Hospital within October-December in 2006. Descriptive form, EPDS, MSPSS were used for intervived with women face to face. The mothers of 0-12 month-old babies who have consulted the polyclinic within these months and who voluntered to take part in the study are included in the study (n=197). In evaluation of the data, percentage, Pearson Corelation, Kruskal Wallis, t test and Mann Withney-U tests were employed. Results: It is founded out that the average women’s age is 26.39±5.55, %80.2 of women were pregnant willing. In this study it is also founded at that 51.3% of the mothers are at risk of postpartum depression, and that the average points of depression risk is 12.36±5.76. A significant difference between the women’s spouses’ level of education and economic conditions and postpartum depression was found (p<0.05). Besides, it is determined that the total MSPSS average points of the women are 47.04±13.62, and that the average points of the subscale of social support which is special person (nurse) is 8.68±6.39. There is a significant relation (p<0.001, p<0.01, p<0.05) among the social support points perceived by the sub-dimensions of postpartum depression and multidimensional scale of perceived social support, which are family, friends and special person (nurse). Conclusion: It was ascertained that the postpartum depression risk, 51.3 % is higher than the limits given in litterature. Also it was determined meaningful difference between postpartum depression and social support. It is important that the women posing postpartum depression be observed by the health workers and that the appropriate applications be made. Amaç: Bu çalışma, postpartum depresyon ile sosyal destek arasındaki ilişkiyi ve etkileyen faktörleri incelemek amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel türde olan bu araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından oluşturulan tanımlayıcı form, Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ) ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (MSPSS) ile Erzincan Devlet Hastanesi kadın doğum polikliniğ’inde Ekim-Aralık 2006 tarihleri arasında toplanmıştır. Tanımlayıcı form, EDSDÖ ve MSPSS kadınlarla yüz yüze görüşülerek uygulanmıştır. Bu tarihler arasında bu polikliniğe başvuran 0-12 aylık çocuğa sahip ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan anneler araştırma kapsamına alınmıştır (n=197). Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik, Pearson korelasyon, Kruskal Wallis, t testi ve Mann Withney-U testleri kullanılmıştır.Bulgular: Kadınların yaş ortalamasının 26.39±5.55 olduğu, %80.2’sinin isteyerek hamile kaldığı belirlenmiştir. Bu araştırmada annelerin %51.3’ünde postpartum depresyon riski tespit edilmiş ve depresyon riski puanlarının ortalamasının 12.36±5.76 olduğu saptanmıştır. Kadınların eşlerinin eğitim düzeyi ve ekonomik durumları ile postpartum depresyon arasında anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05). Kadınların toplam MSPSS puan ortalamaları 47.04±13.62 olup, özel insandan (hemşire) algılanan sosyal destek alt ölçeği puan ortalamaları ise 8.68±6.39 olarak belirlenmiştir. Postpartum depresyon ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği’nin alt boyutları olan aile, arkadaş ve özel insandan (hemşire) algılanan sosyal destek puanları arasında anlamlı bir fark belirlenmiştir (p<0.001, p<0.01, p<0.05).Sonuç: Çalışmada belirlenen %51.3’lük postpartum depresyon riskinin literatürde bildirilen sınırlardan yüksek olduğu görülmüş ve postpartum depresyon ile sosyal destek arasında anlamlı bir fark belirlenmiştir. Postpartum depresyon açısından risk taşıyan kadınların sağlık çalışanları tarafından izlenmeleri ve uygun girişimlerin yapılması önemlidir
Lise öğrencilerinin problem çözme becerileri ve etkileyen faktörler
Objective: The aim of this study was to determine, problem solving skills of 9,10,11. class of students from 12 high school of Erzincan province.Material and Methods: The universe of this descriptive and cross-sectional study comprised a total of 4962 students who attended the above mentioned schools and the sampling comprised 911 students (18% of the universe) randomly chosen among them. The data were collected in April 2007 through a descriptive form designed and Problem Solving Inventory by the investigators and were evaluated using percentage calculations, variance analyze, t test and Kruskal Wallis test. Results: The average age of students participating in research was found to be 16.30±1.19. 53.1% of student girls, 38.5% were ninth class, mothers of 49.6% and fathers of 31.6% were graduated from primary school. While the mothers of 92.8% of students were housewife, fathers of 31.0% of them were officer. 45.1% of students’ family income was found to be in the good level. It was found that 55.4% of students’ school achievement was found to be well. Problem Solving Skills (PSS) scores of students were found to be close to the level of good (89.91±19.77). The significant diffrence was found between PSS levels and some paremeters which were the gender, class of students and their fathers’ occupation status and education levels, to feel alone himself/herself, the situation of self confidence, the stuation of using alcoler or cigarette of students (p<0.05, p<0.01, p<0.001).Conclusion: In this study, it has been identified that students in general, closer to middle level problem solving skills. Problem solving skills are cognitive skills which can be learned and progressed. Be cause of this, it maybe suggested that this skill can be developed by focusing on problem-based learning with student-centered approach in every field of training. Amaç: Bu araştırma Erzincan il merkezinde bulunan 12 lisenin 9, 10, 11. sınıf öğrencilerinde problem çözme becerileri ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı-kesitsel özellikte olan araştırmanın evrenini belirtilen okullarda öğrenim gören toplam 4962 öğrenci, örneklemini ise bu okullardan basit rastgele örneklem yöntemiyle seçilen 911 (evrenin % 18’i) öğrenci oluşturmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından oluşturulan tanımlayıcı form ve Problem Çözme Envanteri ile Nisan 2007 tarihinde toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik, ortalama hesapları, tek yönlü varyans analizi, bağımsız gruplarda t testi, Kruskal Wallis önemlilik testleri kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 16.30±1.19 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin %53.1’inin kız, %38.5’inin 9. sınıf, %49.6’sının annesinin, %31.6’sının babasının ilkokul mezunu olduğu, %92.8’inin annesinin ev hanımı, %31.0’ının babasının memur olduğu, %49.7’sinin ailesinin gelirinin iyi düzeyde olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin %55.4’ü okul başarısının iyi olduğunu belirtmiştir. Öğrencilerin Problem Çözme Beceri (PÇB) puan ortalamasının iyiye yakın (89.91±19.77) düzeyde olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin cinsiyeti, sınıfı, babanın eğitim düzeyi ve mesleği, ders çalışma düzeni, okul başarısını değerlendirme durumu, anne-baba tutumu, kendini yalnız hissetme, kendine güvenme durumu ve sigara-alkol kullanma durumları ile toplam PÇB puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0.05, p<0.01, p<0.001). Sonuç: Bu araştırmada lise öğrencilerinin genel olarak iyiye yakın düzeyde problem çözme becerisine sahip olduğu belirlenmiştir. Problem çözme becerileri öğrenilebilen ve geliştirilebilen bilişsel beceriler olması nedeniyle eğitim sürecinin her alanında önemle üzerinde durulması, probleme dayalı öğrenme gibi öğrenci merkezli yaklaşımlarla bu becerilerin gelişmesinin sağlanması önerilebilir.  
Frequency, awareness, treatment and control of hypertension in the over 40 population of Erzincan
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı Erzincan il merkezinde bulunan 5 sağlık ocağına herhangi bir sebeple başvuran 40 yaş ve üzeri bireylerde hipertansiyon sıklığı, farkındalığı, tedavisi ve kontrolü durumunu belirlemektir. YÖNTEM: Kesitsel özellikte olan bu çalışma Ocak-Mayıs 2009 tarihleri arasında sağlık ocaklarına başvuran 40 yaş ve üzeri 1.570 kişi ile tamamlanmıştır. Veriler yüz yüze görüşerek toplanmış ve iki kez kan basıncı ölçümleri yapılmıştır. Sistolik kan basıncı ortalaması 140 mmHg ve üzeri olan veya diastolik kan basıncı 90 mmHg ve üzerinde olan veya antihipertansif ilaç kullanan bireyler hipertansif olarak kabul edilmiştir. Ayrıca bireylerin farkındalık, tedavi ve kontrol durumları değerlendirilmiştir. BULGULAR: Genel toplamda hipertansiyon sıklığı %67,0 (kadınlarda %69,6, erkeklerde %63,0) olarak belirlenmiştir. Çalışma örneğinde bireylerin %77,4’ünün kan basınçlarının yüksek olduğunun farkında olduğu, tamamının antihipertansif tedavi kullandığı ve bunların %33,9’unun kan basıncının kontrol altında olduğu belirlenmiştir. Tüm hipertansifler arasında kontrol %26,2 olarak saptanmıştır. Yaş, beden kitle indeksi (BKI), sigara kullanımı, eğitim düzeyi, tuz kullanımı ve diyabet ile hipertansiyon sıklığı arasında ilişki bulunmuştur. SONUÇ: Bu sonuçlara göre sağlık ocaklarına herhangi bir sebeple başvuran ve tedavi alan bireylerde hipertansiyon sıklığı yüksek ve yönetimi yetersizdir. Bireylerin önemli bir kısmı hasta olduğunun farkında değildir. Bu doğrultuda hipertansiyonun erken tanısı ve kontrolünün sağlanması, farkındalığın artırılmasına yönelik stratejilerin geliştirilmesine gereksinim vardır.AIM: The aim of this study is to determine the frequency, awareness, treatment and control of hypertension in population over 40 years of age who came to the 5 primary health care centers in Erzinca for any reason. METHODS: This cross-sectional study was completed with 1570 people aged 40 and older, who received care at health care centers between January and May 2009. The data were collected through face-to-face interviews, and blood pressures were measured twice. Participants were considered as hypertensive if thei average systolic blood pressure was &#8805;140 mmHg, or their average diastolic blood pressure was &#8805;90 mmHg, or if they were taking antihypertensive medication. The awareness, treatment and control status o the individuals were also assessed. RESULTS: The overall hypertension frequency was 67.0% (69.6% in women and 63% in men). In the study sample, 77.4% of individuals were aware of their hypertension, all were receiving anti-hypertensive drugs, and 33.9% of patients had their blood pressure under control. Among all hypertensive individuals, the percentage of controlled hypertension (HT) was 26.2%. The frequency of hypertension was associate with age, body mass index (BMI), smoking, level of education, the use of salt, and diabetes. CONCLUSION: These results indicate that the frequency of HT was high, and it was inadequately managed in individuals who came to the primary healthcare centers for any reason and received treatment Many of the individuals were not aware of their illness. Therefore, it becomes very important and necessary to ensure early diagnosis and control of hypertension and to develop strategies to increase awareness
Advisory Board of This Issue
Relation of diabetes to coronary artery ectasia: A meta-analysis Qiao-Juan Huang et al.; Beijing, Guangxi-China Original Investigations Hormonotherapy administered concurrent radiotherapy and trastuzumab on cardiac toxicity in rats Yasemin Benderli Cihan et al.; Kayseri-Turkey Editorial Comment: The impact of radiotherapy, trastuzumab and hormonal therapy on cardiac fibrosis Alberto Farolfi; Meldola-Italy The relationship between coronary collateral artery development and inflammatory markers Didem Oğuz et al.; İstanbul-Turkey Interrelation of RDW and coronary flow reserve in patient with idiopathic dilated cardiomyopathy Mehmet Özülkü et al.; Konya-Turkey Editorial Comment: RDW and low coronary flow reserve in patients with dilated cardiomyopathy Yuji Nishizaki et al.; Tokyo-Japan Heart rate recovery may predict the presence of coronary artery disease Aydın Akyüz et al.; Tekirdağ-Turkey Homocysteine levels in patient with masked hypertension Kamile Yücel et al.; Konya-Turkey Effect of antihypertensive treatment on endothelial markers in hypertension: A randomized study Mehmet Ali Nahit Şendur et al.; Ankara-Turkey Right ventricule, exercise capacity and quality of life: associations with NT-proBNP in COPD Tuğce Şahin Özdemirel et al.; Ankara-Turkey Breast arterial calcifications, carotid intima-media thickness and hemodynamics Ramazan Büyükkaya et al.; Düzce-Turkey Aerosolized iloprost and oxygen: pulmonary vasoreactivity in children with pulmonary hypertension Özlem Elkıran et al.; Malatya-Turkey Review How to estimate left ventricular hypertrophy in hypertensive patients Dragan Lovic et al.; Nis-Serbi