3 research outputs found
SCHOOL ADJUSTMENT OF MIGRANT AND NON-MIGRANT CHILDREN
ortaya konması ve göç yaşayan ve yaşamayan çocukların ev ve okul ortamında ruhsal uyum
durumlarının farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi amacıyla planlanan bu araştırmada, göç yaşamış
çocuklarda ruhsal uyumsuzluk sıklığı %37 olarak tespit edilmiştir ve göç yaşamamış gruptan anlamlı olarak
fazla bulunmuştur (p<0.05). Öğretmenler, göç yaşamış çocuklarda daha fazla nevrotik bozukluk bildirmişlerdir.
Göç yaşayan grubun ruhsal uyum durumu için anne ve öğretmen bildirimleri arasındaki uyum düşük
bulunmuştur (K=0.19, p>0.05). Öğretmenler, göç yaşamış çocuklarda görülen ruhsal uyum problemleri arasında
en fazla okul başarısızlığı, tik, tırnak yeme problemlerini ifade etmişlerdir. Araştırmanın sonucunda, göç yaşamış
çocukların okulda uyumlarının sağlanması amacıyla, eğitim, sağlık ve sosyal hizmet kuruluşlarının eşgüdümlü
çalışmalarının gereği vurgulanmıştır.
ABSTRACT :
Migration experience can be regarded as a risk factor for many mental and social problems. In the case of
school-aged children, migration is a more complex process. In this study, aims were to determine the mental
adjustment status of migrant children in school and to compare mental adjustment of migrant and non-migrant
children in both school and home settings. The frequency of mental maladjustment among migrant children was
found 37% and significantly different from their nonmigrant peers. Teachers reported more internalizing
problems for migrant students. The agreement between teachers' and mothers' reporting was low. Teachers
reported academic failure, twitching, nail biting, as the most common problems among migrant children. The
results of the study emphasized the importance of collaborative work between educational, health and social
institutions to ensure the mental adjustment of migrant children in school
Kentleşme-kentlileşme sürecinde sivil toplum örgütlerinin rolü: Ankara’da bir semt derneği ve gecekondu mahallesi örneğinde bir değerlendirme
The discussion on urbanization in Turkey is now enriched by the concepts of urban participation and local democracy. This study is based on a research conducted for understanding the relationship between gecekondu and civil society in the frame of participation and urban participation. In the study, which aims to present the relation between Şirindere neighborhood and an NGO as a neighborhood organization “Çiğdemim” in Çiğdem district, Ankara; the results show that the picture was far away from integrated participation for the neighborhood citizens. The place of civil society in the urban participation and the role of dialogue and interaction in overcoming the obstacles are emphasized.Ülkemizde süregelen kentleşme-kentlileşme tartışmaları bugün, kentsel katılım ve yerel demokrasi kavramları ile daha da zenginleşmiştir. Bu çalışmada, kentsel katılım kavramı ve katılımın gerçekleşmesinde sivil toplumun algılanma biçimi; Ankara’da bir semt derneği ve bu derneğin temsil ettiği semtin sakinleri örneğinde tartışılmıştır. Çalışma, Ankara Çiğdem Mahallesi’nin hemen yanı başında bulunan ve bir gecekondu mahallesi özelliğinde olan Şirindere Mahallesi sakinleri ile her iki mahalleyi de temsil etmek üzere kurulmuş olan Çiğdemim Derneği arasındaki ilişkileri ortaya koymayı amaçlamıştır. Araştırma sonucunda, bu ilişkinin kentsel katılım tablosundan uzak olunduğu görülmüştür. Kentleşme-kentlileşme sürecinde sivil toplum örgütlerinin yeri ve katılımın önündeki engellerin aşılmasında karşılıklı diyalog ve etkileşimin önemi vurgulanmıştır
Uluslararası yardımların “insani” boyutu: Küresel yoksulluğun azaltılmasına yönelik yardımların insan hakları perspektifinden değerlendirilmesi
Poverty, as the most devastating problem of the contemporary society, is at the core of economical and social policies at the national and international level. Beyond the economical discourse, poverty is basically the violation of the rights raised from being human. In this sense, struggle against poverty should be accepted as the struggle for human rights. But different criterions in definition and measurement of poverty reveals that there is no universally standart solution for the problem. Under these circumstances, it is also questionable that there is a universal and standart way of struggle against poverty. International organizations has a unique position with their different policies and programmes at the global level for struggling against poverty. In this study, which aims to evaluate the international aids through the lens of human rights perspective, the international aid organizations having an important effect on the economical stability of the World’s economy after World War II (i.e.UNDP, IMF and World Bank) and their financial support and structural adjustment programmes was chosen for the focus of analysis. It is aimed to introduce the contradictions between the human rights philosophy and mechanisms of these programmes. Günümüz modern toplumunun karşı karşıya kaldığı en yıkıcı sorunlardan biri olan yoksulluk, ulusal ve uluslar arası düzeyde ekonomik ve sosyal alandaki politikaların temelinde yer almaktadır. İktisadi söylemlerin ötesinde, yoksulluk, en basit olarak, insan olmaktan doğan hakların ihlalidir. Bu açıdan yoksullukla mücadelenin de aynı zamanda bir insan hakları mücadelesi olduğu kabul edilmelidir. Ancak yoksulluğun tanımı ve ölçümünde geliştirilen farklı kıstaslar, sorunun evrensel olarak standart bir çözümünün olmadığını göstermektedir. Bu koşullarda yoksullukla mücadele açısından da evrensel/standart bir çözümün varlığı sorgulanmaktadır. Soruna küresel düzlemde bakıldığında, uluslar arası kuruluşlar, yoksullukla mücadele konusunda farklılaşan politikaları ve programları ile özgün bir yer tutmaktadırlar. Uluslar arası yardımların insan hakları açısından değerlendirilmesini amaçlayan bu çalışmada, II. Dünya Savaşı sonrasında dünyanın ekonomik dengelerinde önemli bir etkisi olan uluslar arası yardım kuruluşlarının (UNDP, IMF, DB) azgelişmiş ülkelere yönelik finansal destek ve yapısal uyum programları temel alınmıştır. Çalışmada, sunulan yardımların ve programların işleyişinin, temel insan hakları felsefesi ile arasındaki çelişkilerin ortaya konulması amaçlanmaktadır.