Assessment of the Speech Intelligibility Performance of Post Lingual Cochlear Implant Users at Different Signal-to-Noise Ratios Using the Turkish Matrix Test

Background: Spoken word recognition and speech perception tests in quiet are being used as a routine in assessment of the benefit which children and adult cochlear implant users receive from their devices. Cochlear implant users generally demonstrate high level performances in these test materials as they are able to achieve high level speech perception ability in quiet situations. Although these test materials provide valuable information regarding Cochlear Implant (CI) users' performances in optimal listening conditions, they do not give realistic information regarding per-formances in adverse listening conditions, which is the case in the everyday environment.Aims: The aim of this study was to assess the speech intelligibility performance of post lingual CI users in the presence of noise at different signal-to-noise ratio with the Matrix Test developed for Turkish language.Study Design: Cross-sectional study.Methods: The thirty post lingual implant user adult subjects, who had been using implants for a minimum of one year, were evaluated with Turkish Matrix test. Subjects' speech intelligibility was measured using the adaptive and non-adaptive Matrix Test in quiet and noisy environments.Results: The results of the study show a correlation between Pure Tone Average (PTA) values of the subjects and Matrix test Speech Reception Thresh-old (SRT) values in the quiet. Hence, it is possible to asses PTA values of CI users using the Matrix Test also. However, no correlations were found be-tween Matrix SRT values in the quiet and Matrix SRT values in noise. Similarly, the correlation be-tween PTA values and intelligibility scores in noise was also not significant. Therefore, it may not be possible to assess the intelligibility performance of CI users using test batteries performed in quiet conditions.Conclusion: The Matrix Test can be used to assess the benefit of CI users from their systems in every-day life, since it is possible to perform intelligibility test with the Matrix test using a material that CI us-ers experience in their everyday life and it is possible to assess their difficulty in speech discrimination in noisy conditions they have to cope with

Moment Taşıyan Çelik Çerçeveli Sistemlerin Titreşim Periyotları ve Deprem Yüklerinin Belirlenmesi Üzerine Bir İrdeleme

Bilindiği gibi taşıyıcı sistemlerin yatay deprem kuvvetlerinin bulunmasında en önemli parametre, sıfır sönüm oranında elastik sınırlar içerisinde kalmak kaydı ile serbest titreşim periyotlarını ve özellikle birinci doğal titreşim periyodunu bulmaktır. Şayet modal periyotlar belirlenebilirse ve standartlaştırılmış bir ivme spektrumu mevcut ise, bu spektrum yardımı ile ivme değeri ve bu ivmeye bağlı olarak da taban kesme kuvveti değeri bulunabilir. Ülkemizde 2007 yılında yayınlanan ve halen yürürlükte olan Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelikte (DBYBHY 2007) açıklanan eşdeğer deprem yükü yönteminin kullanılması halinde hakim doğal periyodun nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Bu yöntemde en büyük zorluk yatay fiktif yükler altında fiktif ötelenmeleri bulabilmektir. Bilgisayar ile hesap yapılmadığı durumda yaklaşık bir ötelenme fonksiyonu kullanılarak bulunacak ötelenme değerleri yardımı ile yaklaşık olarak doğal titreşim periyoduna ulaşılabilir. Diğer bir yaklaşımda da, yalnız kolonların elastik sınırdaki yatay ötelenme rijitliklerini esas alarak kat ötelenme rijitlikleri yardımı ile sistemin rijitlik matrisini belirleyip, kütle matrisini de kullanarak öz değerler yardımı ile modal titreşim periyotları belirlenebilir. Bu yöntemde moment taşıyan düğümlerde kirişlerin dönme ve ötelenme rijitlikleri tamamen ihmal edilir ve sistemin bir kayma kirişi gibi davrandığı kabul edilir. Bu çalışmada kolon-kiriş bağı rijit olan ve moment taşıyan, çapraz bağları bulunmayan, çelik çerçeve sistemlerde kiriş uçlarındaki rijitliklerin dikkate alınması ve alınmaması durumunda yatay yük taşıyıcı sistemin titreşim periyotlarında ki değişim ve buna bağlı olarak sisteme etki eden yatay yüklerin değişiminin mertebeleri analitik olarak incelenerek sonuçlar ortaya koyulmuştur

Uzaktan eğitim öğrencilerinin sorgulama topluluğu algılarının akademik güdülenme ve çeşitli değişkenler açısından incelenmesi (Cumhuriyet Üniversitesi örneği)

06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu araştırma, gelişen iletişim teknolojileri ışığında, uzaktan eğitimde önemi artan ve sık kullanılmaya başlayan bir çevrimiçi öğrenme modeli olan sorgulama topluluğu modelinin, akademik güdülenme ve çeşitli değişkenler açısından ilişkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma genel tarama modellerinden kesitsel ve ilişkisel tarama modeliyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bağımlı değişkenleri sorgulama topluluğu algısı ve akademik güdülenme düzeyidir. Bağımsız değişkenler ise cinsiyet, yaş ve uzaktan eğitimin etkililiğiyle ilgili algılarıdır. Araştırmanın katılımcılarını Cumhuriyet Üniversitesi İLİTAM uzaktan eğitim programında öğrenim gören 101'i kadın, 64'ü erkek toplam 165 öğrenci oluşturmuştur. Verilerin analizinde ilişkisiz örneklemler için t-testi, korelasyon analizi ve ANOVA kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, incelenen öğrenme topluluğunda sorgulama topluluğu alt boyutlarının tümünün algılandığı görülmüştür. Kadın öğrencilerin, öğretimsel buradalığı ve bilişsel buradalığı erkek öğrencilerden daha fazla hissettiği, sosyal buradalıkta ise cinsiyete göre anlamlı bir farklılığın olmadığı görülmüştür. Sorgulama topluluğu algılarının yaş grupları arasında farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır. Uzaktan eğitimin etkili bir eğitim biçimi olduğunu düşünen öğrencilerin diğer öğrencilere göre sorgulama topluluğu boyutlarını anlamlı olarak daha fazla hissettikleri görülmüştür. Ayrıca akademik güdülenme değişkenine göre yapılan analizlerde, cinsiyet bakımından anlamlı bir farklılığın olmadığı, öğrencilerin yaş grupları ve akademik güdülenme düzeyleri arasında da anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Uzaktan eğitimin etkili bir eğitim biçimi olduğuna inanan öğrenciler ve inanmayan öğrenciler arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Ayrıca, sorgulama topluluğu algıları ve akademik güdülenme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamış, sorgulama topluluğunun alt boyutları arasında ise öğretimsel buradalık ve sosyal buradalık arasında pozitif ve orta düzey bir ilişki, sosyal buradalık ve bilişsel buradalık arasında pozitif ve kuvvetli bir ilişki, öğretimsel buradalık ve bilişsel buradalık arasında pozitif ve orta düzey bir ilişki olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Uzaktan eğitim, çevrimiçi öğrenme toplulukları, sorgulama topluluğu, akademik güdülenme, motivasyon, sosyal buradalık, bilişsel buradalık, öğretimsel buradalıkThis research is conducted to examine the relations between community of inquiry (CoI) which is an increasing and commonly used online learning community framework in distance education by emerging communication technology and motivation and various variables. The research was carried out according to cross-sectional survey and correlational survey techniques. Dependent variables of research are community of inquiry perceptions and level of academic motivation. Independent variables are gender, age, and seeing distance education as an effective educational format. The research participants are 165 students including 64 male and 101 female who are enrolled in an online distance education program at Cumhuriyet University in Sivas. Data which were obtained in this study were analyzed with independent samples t-test, correlational analysis and analysis of variance (ANOVA). Analysis results show that each of three community of inquiry presences were perceived by students. However, female students perceived teaching presence and cognitive presence more than male students but there are no significant differences in social presence between both genders. And according to perceived presences, there are no significant differences among age groups. Students who think that distance education is an effective education format, perceived each of presences more than other students. Also, analysis results about motivation variable show that there is no significant difference between genders. And there is not a significant difference between age groups and level of motivation. There is no difference between students who believe distance education is an effective educational model and who dont't believe that distance education is an effective educational model. Any correlation was not found between Community of Inquiry perceptions and motivation. But positive and strong corelation between social presence and cognitive presence, positive and medium correlation between teaching presence and social presence and between teaching presence and cognitive presence found in this research. Keywords: Distance education, online learning, online learning communities,community of inquiry, academic motivation, social presence, cognitive presence, teaching presenc

Intermittent Microwave Drying of Apple Slices: Drying Kinetics, Modeling, Rehydration Ratio and Effective Moisture Diffusivity

In this research, thin layer drying characteristics, rehydration ratio and effective moisture diffusivity of apple were investigated using microwave dryer which has intermittent and continuous modes. Drying time varied between 25 and 215 minutes and they declined with the rise in microwave power and reduction in pulsing ratio. In an attempt to pick the optimum thin layer models for the drying applications, 8 mathematical models suited to the experimental results. On the grounds of the statistical tests evaluation, Midilli et al model which represent drying characteristics are optimally suited than other models. The highest rehydration ratio was recorded for the samples dried at 100W continuous mode and the lowest ratio at 300W continuous application. Effective moisture diffusivity values were computed by the 2nd law of Fick and changing between 3.04x10-9 and 2.53x10-8 m2 s-1. Consequently, the intermittent microwave method could be used as a favorable drying method for obtaining high-quality fruit slices or processing valuable material and continuous microwave drying can be taken as another drying approach for apple samples

Investigation of Digital Empowerment Levels and Online Information Searching Strategies of Teacher Candidates

Sayısal yetkinlik bireyin sayısal teknolojileri bilgi toplumunun gereklerine uygun olarak etkili ve verimli kullanmaktır. Sayısal yetkinliğin diğer bir boyutu da çevrimiçi ortamlarda bilgi arama, doğru ve güvenilir bilgiye erişmedir. Dijital ortamlarda sürekli bilgi artışının yaşanması, bireylerin doğru, güvenilir ve nitelikli bilgiyi seçmesini gerektirmektedir. Bu çalışmanın amacı, öğretmen adaylarının sayısal yetkinlik düzeyi ve çevrimiçi bilgi arama stratejileri arasındaki ilişkiyi belirlemek ve farklı değişkenler açısından incelemektir. Bu amaca yönelik olarak Akkoyunlu, Yılmaz Soylu ve Çağlar (2010) tarafından geliştirilen yedili likert tipinde dört alt boyuttan oluşan "Sayısal Yetkinlik Ölçeği" ve Aşkar ve Mazman (2013) tarafından Türkçeye uyarlanan altılı likert tipinde yedi alt boyuttan oluşan "Çevrimiçi Bilgi Arama Stratejileri Envanteri" 386 öğretmen adayına uygulanmıştır. Araştırma sonucunda öğretmen adaylarının sayısal yetkinlik düzeyleri ve çevrimiçi bilgi arama stratejileri düzeyleri arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca çalışmada, eğitsel veri madenciliği yöntemlerinden biri olan birliktelik kuralı kullanılarak anlamlı örüntüler paylaşılmıştır.Digital empowerment is the effective and productive use of digital technologies, according to the requirements of information society. Another dimension of digital empowerment is to search for information online and reach reliable information. The constant increase of information in digital environments demands individuals to choose the reliable and qualitative information. The aim of this study is to determine teacher relationship between teacher candidates' level of digital empowerment and their online formation searching strategies and investigate them within various variables. For this purpose, the seven-point Likert type "Digital Empowerment Scale", which consists of four subscales and the six-point Likert type and was developed by Akkoyunlu, Yılmaz Soylu and Caglar (2010), and "Online Information Searching Strategy Inventory", which consists of seven subscales and was translated and adapted into Turkish by Askar and Mazman (2013) were applied to 386 teacher candidates. As a result of the study, it was concluded that there was a positive and meaningful relationship between the digital empowerment levels and online information searching strategies of teacher candidates. Additionally, meaningful patterns were shared by using the association rule, which is one of the educational data mining methods

Fruit Features of Some Almond (Prunus amygladus L.) Genotypes Selected From Şanlıurfa Region

This study was performed to determine promising chance seedlings in the native almond populations of Hilvan, Bozova, Suruç and Şanlıurfa province during 2017 and 2018. Tree and fruit characteristics of seedling almond trees were identified for 102 genotypes in the first year and 43 genotypes in the second year with respect to almond selection breeding objectives. In conclusion, 21 genotypes were determined to be promising genotypes according to the weighted rating method. Flowering dates of these to promise genotypes in 2017 and 2018 were determined from March 10th to March 26th and between February 22nd and March 21st, respectively. The shell weight of them changed between 2.31 g and 6.84 g. Kernel weight of selected 21 promising almonds changed between 0.74-1.34 g, kernel rate between % 18.21-41.26, skin thickness 2.23-3.48 mm, double and twin kernel rate was % 0 and safe kernel rate between percent 60.00-100 In terms of fruit shape, one of the genotypes was an ellipse, other 18 genotypes were long and oval and the remaining 2 genotypes were heart-shaped. The kernel color was determined as light colored in one genotype, the remaining 7 genotypes were medium light colored, 11 genotypes were dark colored and rest of genotype were too dark. © 2020, Centenary University. All rights reserved

Poboljšanje kvalitete smolom impregniranog papira za pokrivni sloj laminata

This study aimed to improve the quality properties of impregnated papers used as a coating material in wood-based composites, especially for high-density fiberboard (HDF) floorings, using the Taguchi method and parameter design. Three factors were evaluated in determining the interactions as they are considered the most important in affecting the product quality characteristics such as particle size of Al2O3, surface modification agent and melamine raw material. Experiments were conducted in three replications using the L18 (21 × 32) orthogonal array. Color and gloss measurements were evaluated together with the sensory analysis method, which takes into account the number of the spots in the sample as quality characteristics. The best values obtained as a result of statistical analysis were A2 for the melamine raw material, 30 to 60 μm for the particle size and N-methyl-3-(trimethoxysilyl) propylamine for the surface modifier agent. Whether the experimental factors have a meaningful effect on the quality characteristics was also tested separately by analysis of variance. Only 58 % of the effect of the evaluated factors on the outcome could be expressed with the linear model (R2adj = 0.5785).Cilj ovog istraživanja bio je poboljšati kvalitetu impregniranih papira koji se upotrebljavaju kao prekrivni materijal za drvne kompozite, posebice za podove od tvrde ploče vlaknatice (HDF) primjenom Taguchijeve metode i projektiranja parametara. Za proučavanje interakcija odabrana su tri čimbenika za koja se smatra da najviše utječu na kvalitetu proizvoda. To su veličina čestica Al2O3, sredstvo za modifikaciju površine i melamin. Eksperimenti su provedeni na tri identična uzorka primjenom ortogonalnog niza L18 (21 × 32). Rezultati boje i sjaja proučavani su zajedno metodom senzorske analize, koja kao odrednicu kvalitete uzima u obzir broj točaka na uzorku. Statistički najbolji rezultati dobiveni su za melamin A2, veličinu čestica 30 do 60 mm i za sredstvo za modifikaciju površine Nmetil-3-(trimetoksilil) propilamin. Također, analizom varijance testirana je smislenost učinka eksperimentalnih čimbenika na kvalitetu papira. Samo 58 % evaluiranih čimbenika moglo se izraziti linearnim modelom (R2adj = 0,5785)

Wpływ dystrybucji tkanki tłuszczowej oraz wybranych adipokin na insulinooporność w stanie przedcukrzycowym

  Introduction: The risk of developing insulin resistance and metabolic syndrome is particularly high in central obesity. In this study we evaluated the effects of fat distribution and some adipokines on insulin resistance in prediabetic patients. Material and methods: Eighty-seven age- and sex-matched patients were divided into three groups according to their 75-gram oral glucose tolerance test results as follows: impaired fasting glucose group, impaired glucose tolerance group, and normal glucose tolerance group. Fasting insulin levels were measured. Homeostatic model assessment of insulin resistance was calculated. Body fat mass measurements were assessed by bioelectric impedance analyser and abdominal fat thicknesses (subcutaneous, visceral, and preperitoneal) by ultrasonography. The fasting serum levels of several adipokines [adiponectin, leptin, resistin, vaspin, visfatin, retinol-binding protein-4 (RBP-4), tumour necrosis factor-alpha (TNF-alpha)] were measured by ELISA method. Results: The mean body mass index, fat mass measurements, and abdominal fat thicknesses of the groups were similar. There were no differences between groups in terms of the mean fasting insulin, vaspin, RBP-4, leptin, resistin, and TNF-alpha. In comparison of the prediabetic and normal groups, the levels of adiponectin (p < 0.001) and visfatin (p < 0.001) were lower in the prediabetic group. Furthermore, we found that high body mass index (p < 0.01) and fat mass (p < 0.01) and low adiponectin (p < 0.05) levels have roles in the development of insulin resistance in the prediabetic group. Conclusions: We suggested that in the prediabetic period not only obesity but also decreased adiponectin levels play some role in the pathogenesis of insulin resistance. (Endokrynol Pol 2016; 67 (3): 277–282)    Wstęp: Ryzyko rozwoju insulinooporności i zespołu metabolicznego zwiększa się zwłaszcza u osób z otyłością centralną. W niniejszym badaniu oceniono wpływ dystrybucji tkanki tłuszczowej i wybranych adipokin na insulinooporność u osób ze stanem przedcukrzycowym. Materiał i metody: Osiemdziesięciu siedmiu chorych dobranych pod względem wieku I płci podzielono na 3 grupy w zależności od wyniku testu doustnego obciążenia 75 g glukozy: osoby z nieprawidłową glikemią na czczo, osoby z nieprawidłową tolerancją glukozy i osoby z prawidłową tolerancją glukozy. Zmierzono stężenie insulin na czczo. Do oszacowania insulinooporności zastosowano model homeostazy. Masę tkanki tłuszczowej oceniono za pomocą analizatora bioimpedancji elektrycznej, a grubość brzusznej tkanki tłuszczowej (podskórnej, trzewnej i przedotrzewnowej) zmierzono metodą ultrasonograficzną. Stężenie na czczo w surowicy kilku adipokin (adiponektyna, leptyna, rezystyna, waspina, wisfatyna, białko wiążące retinol-4 [RBP-4], czynnik martwicy nowotworów alfa [TNF-alfa]) zmierzono, stosując metodę ELISA. Wyniki: Średni wskaźnik masy ciała, masa tkanki tłuszczowej I grubość brzusznej tkanki tłuszczowej były podobne we wszystkich grupach. Nie stwierdzono różnic między grupami pod względem średniego stężenia insuliny na czczo ani stężeń waspiny, RBP-4, leptyny, rezystyny i TNF-alfa. W porównaniu grup ze stanem cukrzycowym i grupy z prawidłową tolerancją glukozy wykazano, że stężenia adiponektyny (p < 0,001) i wisfatyny (p < 0,001) były niższe u osób ze stanem przedcukrzycowym. Ponadto stwierdzono, że wysoki wskaźnik masy ciała (p < 0,01) i duża masa tkanki tłuszczowej (p < 0,01) oraz niskie stężenie adiponektyny (p < 0,05) przyczyniają się do rozwoju insulinooporności u osób ze stanem przedcukrzycowym. Wnioski: Autorzy sugerują, że nie tylko otyłość, ale również obniżenie stężenia adiponektyny odgrywają pewną rolę w patogenezie insulinooporności w okresie przedcukrzycowym. (Endokrynol Pol 2016; 67 (3): 277–282)

Identification of carrying alien DNA fragments in Solanum melongena x Solanum incanum interspecific progeny by using COSII marker

Cultivated eggplant (Solanum melongena L.) is produced in many countries with temperate and tropical climates and has great economic importance. In recent years, resistance to biotic and abiotic stress conditions in addition to increasing yield and quality has gained importance in plant breeding including eggplant breeding. Therefore, the wild relative S. incanum is an important parent in breeding studies as it provides resistance to some important biotic and abiotic stresses for eggplant. It is possible to obtain a fully fertile hybrid between the two species, as well as to establish F2 lines. However, it is a mystery whether there is gene introgression from wild ancestor in F2 individuals. The phenotypic distinguishing and elimination in selection of the nonhybrid plants by classical breeding methods requires a long time and intensive labour. For this reason, there is a need for solutions in breeding studies in which gene transfers from wild relatives can be detected in the early development stages of plants. In this study, it was aimed to determine whether the F2 individuals obtained from interspecific cross of an inbred line P45 belonging to S. melongena x S. incanum crosses, when they were at the seedling stage, were S. melongena, S. incanum or carry genes from both ancestors by using T1480 COSII marker. Among a total of 94 F2 eggplant individuals and two parent eggplant species, it was determined that 51 individuals carried DNA fragments from both parental eggplant species, while 22 individuals belonging to the S. incanum species and 23 individuals belonging to the S. melongena species were identified. The resulting segregation ratio was 1:2:1, which was in accordance with Mendelian genetics. The results clearly showed that T1480 could be a useful marker for distinguishing whether seedling stage F2 plants carry genes from S. melongena, S. incanum, or both parents. As a conclusion, T1480 COSII marker can be used in eggplant breeding studies and will enable the plant improvement to progress more reliably than classical approaches

Yüzey modifikasyonu yardımıyla CdS toz bazlı hibrit güneş pillerinde performans artışı

The effects of surface modification of CdS through organic Eosin-Y, indoline D205, and Ru-based complex N719 and N3 dyes on CdS-based hybrid solar cells were studied. Chemical bath deposition (CBD) and doctor blade methods were in turn employed to fabricate the CdS specimens on Indium-Tin Oxide (ITO) covered glass substrates. P3HT material with and without dye coatings was covered through a spin-coater on the surface of CdS specimens. Ag paste was then deposited on the surface of P3HT to obtain hybrid solar cells. Structural analysis indicated that CdS powders showed a cubic growth with the preferred orientation of (111). Morphological analysis demonstrated that CdS powders exhibited hierarchical morphology and the morphology turned to granular structure with some porosity upon deposition of both N3 dye and P3HT layers. Absorption plots indicated that Eosin-Y dye loading led to a rise in the absorbance values of CdS specimens. After dye loading, photoluminescence data of CdS-based heterostructure illustrated a decrement in the luminescence intensity, implying that effective exciton dissociation was obtained. Current density-voltage (J-V) characteristics of the hybrid solar cells depicted that the best overall efficiency was observed for Eosin-Y-modified cell as 0.135%. This proved that surface modification by Eosin-Y dye led to a better interfacial contact between CdS and P3HT bilayer due to the enhancement in the charge separation.CdS-tabanlı hibrit güneş pillerinde, CdS'nin yüzey modifikasyon etkileri organik Eosin-Y, indolin D205 ve Ru bazlı N719 ve N3 boyaları vasıtasıyla incelendi. CdS örneklerini İndiyum-Kalay Oksit (ITO) kaplı cam altlıklar üzerinde büyütmek için, sırasıyla kimyasal banyo çökeltme (CBD) ve doktor bıçak yöntemleri kullanıldı. Boya kaplamaları olan ve olmayan CdS örneklerinin yüzeyine P3HT materyali, spin kaplama (spin-coater) cihazı yardımıyla kaplandı. Devamında Ag pasta, hibrit güneş pillerini tamamlamak için P3HT yüzeyine çökeltildi. Yapısal analiz, CdS tozlarının kübik yapıda ve (111) tercihli yönelime sahip olduğunu gösterdi. Morfolojik analiz, CdS tozlarının hiyerarşik morfolojide olduğunu ve morfolojinin hem N3 boyası hem de P3HT tabakasının çökeltilmesiyle birlikte taneli ve gözenekli yapıya döndüğünü gösterdi. Soğurma (absorbsiyon) grafikleri, Eosin-Y boya kaplamasının CdS örneklerinin soğurma değerinde bir artışa yol açtığını gösterdi. Boya kaplamasının, CdS tabanlı heteroyapının fotolüminesans şiddetinde azalma oluşturması, etkin bir eksiton ayrışması elde edildiğini ortaya koymaktadır. Hibrit güneş pillerinin akım yoğunluğu-voltaj (J-V) karakteristiklerinden, Eosin-Y modifikasyonlu güneş pilinin veriminin % 0,135 olarak en yüksek değerde olduğu tespit edildi. Bu durum, Eosin-Y boyası ile yapılan yüzey modifikasyonunun, yük ayrışmasında oluşturduğu iyileşmeden dolayı, CdS ve P3HT ikili yapısının arasında daha iyi bir ara yüzey teması sağladığını ispatlamaktadır