CBCT images of anatomic landmarks in maxillofacial region

Conventional radiographic techniques in dental radiology allows only 2D images of 3D structures of head and neck region. CBCT is a recent technology, is also named as dental volumetric tomography, which was developed as an alternative to conventional CT using cone beam-shaped X-ray to provide more rapid acquisition of a data set of entire maxillofacial region. CBCT has remarkable advantages such as shorter exposure time, reduced image distortion due to patient movements, decreased patient dose and multiplanar screening. CBCT also allows the clinicians to localize the anatomic structures of the maxillofacial region and these anatomic structures can be visualized in various planes such as axial, coronal and sagittal planes. In this review we mentioned some anatomic structures of the maxillofacial region by using CBCT imaging

Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisinde multidetektör bilgisayarlı tomografide paranasal sinüslerin anatomik varyasyonları

Bilgisayarlı tomografi paranasal sinüslerin hastalıklarının ve fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi ile tedavilerinin değerlendirilmesinde anatomik olarak sağladığı bilgi oldukça önemlidir. Paranasal sinüslerde izlenen anatomik varyasyonlar nadir değildir. Bu makalenin amacı paranasal sinüslerde izlenebilen bazı anatomik varyasyonları sunmaktır

An evaluation of the efficacy of a topical gel with Triester Glycerol Oxide (TGO) in the treatment of minor recurrent aphthous stomatitis in a Turkish cohort : a randomized, double-blind, placebo-controlled clinical trial

Triester glycerol oxide gel (Protefix® Queisser Pharma, Germany) is a new topical agent that has the property of adherence to the oral mucosa by forming a lipid film which protects against mechanical trauma and may help to reduce oral tissue moisture loss and inflammation. The aim of this clinical trial was to determine the efficacy of a topical TGO gel and to also compare it with triamcinolone acetonide pomade in the treatment of minor recurrent aphthous stomatitis. This study was a randomized, double-blind, placebo-controlled clinical trial and 180 patients with the complaint of minor aphthous ulcers were enrolled in this study. The sociodemographic data and clinical characteristics of the ulcer were collected by questionnaire. Ulcer size and pain level measurements were performed and the efficacy indices for ulcer pain and size were calculated at day 0,2,4,6 by the same investigator. Significant differences were not detected among the demographics and ulcer histories including age, gender, onset of ulcer, mean healing time, family RAS history and ulcer localization between three groups. The pain score in TGO group was found statistically lower at day 2,4, and 6. Efficacy index and improvement rate of TGO group, regarding pain score, was higher than the other two groups at day 2 and 4. The reduction in ulcer size was statistically higher in TGO group than the other two groups at day 4 and 6. Topical application of TGO gel could decrease pain intensity, accelerate ulcer healing without any side effects, utilizing an easy appliable and accessible procedure. Therefore TGO gel could be a well-tolerated, safe, topical therapeutic agent in the clinical practice of RAS treatment

Pseudoksantoma elastikumda kök agenezisinin klinik, histolojik ve radyolojik olarak incelenmesi

Amaç: Psödoksantoma elastikum (PXE) deri, retina ve kardiyovasküler sistemde elastik liflerin ilerleyen kalsifikasyon ve parçalanması ile karakterize, nadir görülen genetik bir hastalıktır. PXE ‘nin oftalmik ve dermatolojik belirtileri ve vasküler komplikasyonları heterojendir. Sistemik düzensizliklerin yanı sıra, bir dizi belirtiler bildirilmiştir. Bu olgu raporunun amacı PXE olan bir hastada görülen kök agenezisi sunmaktır. Vaka Sunumu: PXE tanısı konmuş 22 yaşındaki bayan hasta maloklüzyonu ve estetik şikayet nedenleriyle Marmara Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi’ne başvurmuştur. Klinik muayeneye ek olarak, panoramik radyografi ve konik ışınlı bilgisayarlı tomografide kök agenezi görüntülenmiştir. Tedavi planını mekanik periodontal tedavi ve kısa aralıklarla klinik takibi oluşturmuştur. Sonuç: Radyolojik muayene, dental ve mukozal anomaliler için yararlı ve önemlidir. Sonuç olarak, bu çalışma klinisyenler tarafından dikkate alınması gereken PXE ile birlite kök agenezisi görülen bir hastanın sunumudur

Temporomandibular eklem disfonksiyonlu bir grup hastada klinik bulguları

Amaç: Temporomandibular eklem disfonksiyonu (TMED); temporomandibular eklemi (TME) ve eklemle ilişkili destek yapıları etkileyen kas-iskelet sistemi rahatsızlığıdır. Bu çalışmanın amacı TMED’li bir grup hastada klinik bulguların değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler TME ile ilgili şikâyeti nedeniyle Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi kliniğine başvuran 100 hastanın klinik muayenesi ‘Tanı Kriterleri/ Temporomandibular Eklem Disfonksiyonu (TK/ TMED) (International RDC- TMD Consortium) protokolü ile yapılmıştır. Hastaların demografik bilgileri, anamnez ve klinik muayene bulguları değerlendirilmiştir. Bulgular 20-64 yaş aralığındaki % 83’ü kadın, % 17’si erkek olan hastaların yaş ortalaması 35,1± 11,3’tür. En sık saptanan şikayet hastaların 88’inde ‘ağrı’, 63’ünde ‘yemek yiyememe’, 67’sinde ‘ağız açmada zorluk’, 54’ünde ‘diş sıkma’ ve 19’unda ‘eklemden ses gelmesi’ dir. Hastaların % 64’ü tekrarlayan ağrı, % 22’si sürekli ağrı varlığını belirtirken %14’ünde ağrı olmadığı saptanmıştır. Ağız açma esnasında % 23 hastada düzeltilmiş deviasyon, % 32 hastada sol tarafta sonlanan deviasyon, % 14 hastada sağ tarafta sonlanan deviasyon bulgulanmıştır. Hastaların 57’sinde miyalji, 35’inde sağ artralji, 38’inde sol artralji, 29’unda TMED’e bağlı baş ağrısı tespit edilmiştir. Sonuç TMED’in tanısında diş hekimlerine önemli sorumluluk düşmektedir. TMED riski taşıyan bireylere rutin TME muayenesi yapılmalıdır. ANAHTAR KELİMELER Çiğneme sistemi, temporomandibular eklem, temporomandibular eklem disfonksiyon

Assessment of knowledge level and attitudes of dental students about digital radiography and cone beam computed tomography (CBCT)

Background: The aim of this study is to evaluate the level of knowledge and attitudes about digital radiography and Cone Beam Computed Tomography (CBCT) of Marmara University 4th and 5th grade students as a result of their education.Methods: In our study, a questionnaire consisting of 16 questions was applied to 100 4th and 100 5th grade students totally 200 students who are educated in Marmara University Faculty of Dentistry. Besides the knowledge level of the students, their attitudes were evaluated.Results: In our study, there was statistically significant difference between the responses given to “What source or sources do you know about CBCT?”, “How much do you think CBCT  will be used in routine dental practice in the near future?”, “In which cases do you prefer to use CBCT in your future clinical life?”, “Would you prefer to use CBCT in your future professional clinical life?”, “According to you, in what year of dental training should CBCT be taught?” between 4th and 5th grade students (p<0.05). Conclusion: It seems that their 5th grade had more information about CBCT and more positive attitudes at the same time due to the high rate of their participation in one year of experience, courses and seminars. Additional classes can be given on these subjects in the classes at the faculties and at the same time participation in the seminars can be encouraged in order to increase the knowledge level of the 4th grade and to get more accurate information about CBCT.KEYWORDS Cone Beam Computed Tomography, Digital Radiograph

Comparison of depression and anxiety levels in patients between Behçet’s disease and recurrent aphtous stomatitis

The aim of this study was to determine the existing relation between the Behçet’s Disease (BD), Recurrent Aphthous Stomatitis (RAU) and psychological alterations of the patient, such as depression and anxiety. 30 patients with RAU, and 30 patients with BD, and 15 patients with healthy subjects were participated in the study. Systemic, dental and aphthous ulceration anamnesias of all the patients in the study group have been taken in detail and neckhead, oral mucosa and dental examinations have been made and data has been recorded. Spielberger State-Trait Anxiety Inventory and Beck Depression Inventory have been applied. It was observed that the depression level is higher in patient with BD and RAU in comparison with healthy subjects (p<0.05). Depression may play a role in manifestations of BD and RAU

Oral liken planus (OLP)’lu bireylerde kortizol, anksiyete ve depresyon düzeylerinin değerlendirilmesi

Oral liken planus (OLP)’lu bireylerde kortizol, anksiyete ve depresyon düzeylerinin değerlendirilmesi Amaç: Bu çalışmanın amacı; oral liken planus’lu bireylerde kortizol ve anksiyete/ depresyon düzeylerini değerlendirmek ve psikolojik faktörlerin oral liken planus (OLP)’un etyolojisindeki etkilerini saptamaktır. Yöntem: Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim Dalı Kliniği’ne başvuran, OLP klinik ön tanısı konmuş 30 birey hasta grubunu, sağlıklı 30 birey ise kontrol grubunu oluşturmuştur. OLP ön tanılı bireylerden kliniğimizde biyopsi materyali alınarak tanı histopatolojik olarak da desteklenmiştir. Hem çalışma hem de kontrol grubunun periferik kan kortizol düzeyleri değerlendirilmiş ve “Spielberger Durumluluk Kaygı Testi (DKT) – Süreklilik Kaygı Testi (SKT)” ile “Zung Depresyon Ölçeği (ZDP)” uygulanmıştır. Bulgular: Çalışma ve kontrol grubundaki hastaların kortizol, DKT ve ZDP değerleri ortalaması arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken (p>0.05), çalışma grubunun SKT değerleri ortalaması kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p<0.05). Sonuç: Oral Liken Planus’lu bireylerde süreklilik kaygı düzeyinin yüksek olması anksiyetenin bu hastalığın etyolojisinde önemli bir faktör olabileceğini ortaya koymaktadı