20 research outputs found
Arnavutköy Tarihi Çevre Özellikleri
Donated by Klaus KreiserReprinted from in : O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 1978
İstanbul'da İtalyalı bir mimar : Raimondo D'Aronco (1857-1932)
Donated by Klaus KreiserReprinted from in : Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, Cilt: LXIX, Sayı: 348, [1982]
İstanbul'da Haseki Bayram Paşa Kulliyesi
Donated by Klaus KreiserReprinted from in : Türk Tarih Kurumu Basımevi / Ankara, 1975.; İsmail Hakkı Uzunçarşılı Armağanı'ndan ayrıbasım
The contribution of the historical sources to the cognizance of the Süleymaniye complex in Istanbul
Donated by Klaus KreiserReprinted from in : [s.l], [n.d], [s.n]
Distal Renal Tubuler Asidozlu Vakalarımızda Sensorinöral İşitme Kaybı ve ATP6V1B1 Gen Mutasyonu İlişkisi
Amaç: Primer distal renal tubuler asidoz (dRTA) ender görülen genetik hastalıklardan biridir. Otozomal ressesif primer distal renal asidozlu hastaların büyük çoğunluğunda sensöri-nöral işitme kaybı (SNİK) görülmektedir. ATP6V1B1 genindeki mutasyonların erken başlangıçlı SNİK ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada kliniğimizde dRTA tanısı konulan 22 vakada, hastalığın SNİK ve ATP6V1B1 gen mutasyonu varlığı ile ilişkisini sunmayı amaçladık. Yöntem: Kliniğimizde 1992-2005 yılları arasında dRTA tanısı konulan vakalar yaş, cinsiyet, akraba evliliği öyküsü, NSİK ve ATP6V1B1 gen mutasyonu açısından retrospektif olarak incelendi. Nöro-sensoriyal işitme kaybı değerlendirmesi saf-ses odyogram incelemesi kullanıldı. ATP6V1B1 gen mutasyonu varlığı araştırıldı. Hastalığın SNİK ve ATP6V1B1 gen mutasyonu varlığıyla ilişkisi değerlendirildi. Bulgular: İncelenen 22 dRTA’lı vakanın 11’inde ATP6V1B1, 4’ünde ATP6N1B1 gen mutasyonu bulundu. Gen mutasyonu tespit edilen 15 hastanın 9’unda SNİK tespit edildi. Gen mutasyonu bulunmayan hastaların odyogramlarında SNİK tespit edilmedi. Sonuç: Yaptığımız çalışma dRTA’lı vakalarda SNİK ve ATP6V1B1 gen mutasyonu ilişkisini desteklemektedi
Neutrophil Gelatinase-Associated Lipocalin as an Early Sign of Diabetic Kidney Injury in Children
OBJECTIVE: There is some evidence indicating that histopathological changes in type 1 diabetes mellitus (T1DM) emerge before onset of microalbuminuria. The aim of our study was to determine whether urine neutrophil gelatinase-associated lipocalin (NGAL) levels can be considered as an early sign of diabetic kidney injury. METHODS: Urine NGAL (uNGAL) levels and urinary NGAL/creatinine ratio (uNGAL/Cr) were assessed in 76 patients with T1DM and compared with the findings of 35 healthy individuals. The relationship of uNGAL levels with diabetes duration, body mass index (BMI), serum lipids, HbA1c, and microalbuminuria was also evaluated. RESULTS: Mean uNGAL (100.16±108.28 ng/mL) and uNGAL/Cr (118.93-117.97 ng/mg) levels in both microalbuminuric and non-microalbuminuric diabetic patients were found to be higher than those in the control group (uNGAL: 21.46±18.59 ng/mL and uNGAL/Cr: 32.1±51.48 ng/mg) (p=0.0001). CONCLUSION: Urine NGAL level increases in the very early phase of T1DM before microalbuminuria develops. The patients with T1DM should be considered to have diabetic kidney injury from the time of diagnosis on and preventive interventions need to be initiated at an early stage to preclude the progression to end-stage renal disease
ADÖLESANDA İLAÇ UYUMSUZLUĞUNUN BİR KOMPLİKASYONU OLARAK GREFT REJEKSİYONU: OLGU SUNUMU
ADÖLESANDA İLAÇ UYUMSUZLUĞUNUN BİR KOMPLİKASYONU OLARAK GREFT REJEKSİYONU: OLGU SUNUMUGirişErgenlik dönemi, çocukların sağlık bakım sorumluluklarını üstlenmeye başladığı dönemdir. Bu dönemde edinilen alışkanlıklar erişkinlikte doğru sağlık davranışların uygulanması için değerlidir. Kronik hastalıklarda tedaviye uyumu değerlendirmek ve geliştirmek hekimlerin, ailenin ve hastanın sorumluluğundadır ve multidisipliner bir çalışma gerektirmektedir. Bu olguda, kliniğimizde takip edilen kronik böbrek yetmezliği tanılı hastanın tedaviye uyumsuzluğu sonucu dramatik kötüleşmesi sunuldu.Olgu SunumuOn yedi yaşında erkek hasta, evre 5 vezikoüreteral reflüye sekonder kronik böbrek yetmezliği nedeniyle yenidoğan döneminden itibaren takip edilmekteydi. İki yaşında sağ böbrek hipoplazisi nedeniyle sağ nefrektomi operasyonu geçiren hastaya işeme disfonkiyonu nedeniyle temiz aralıklı kateter tedavisi (TAK) başlandı. Hastanın izleminde antibiyotik profilaksisine rağmen tekrarlayan ateşli idrar yolu enfeksiyonları devam etti. Böbrek fonsiyonlarının ilerleyici kaybı nedeniyle yedi yaşında babasından renal nakil yapılan hastaya eş zamanlı sol nefrektomi yapıldı. Hastanın immünsüpresif tedavileri düzenlendi. Ondörtyaşında hastanın böbrek fonksiyonlarında kötüleşme saptanan hastanın ilaçlarını aksattığı, zaman zaman doz atladığı ve TAKtedavisine tam uymadığı öğrenildi. Hasta, poliklinik görüşmesinde, annesinin destekleyici davranışının farkında olduğunu ancak kendisine sürekli ne yapacağını söylenmesinden hoşlanmadığını belirtti. Bunun üzerine hastanın tedavisi, uyumunun daha kolay olacağı şekilde düzenlendi ve hasta çocuk psikiyatrisi ve adölesan polikliniğine yönlendirildi. On beş yaşına kadar diğer takiplerine devam eden hasta, çocuk psikiyatrisi ve adölesan polikliniğine başvurmadı. Takip eden süreçte diğerpoliklinik randevularını da aksatan hasta, bir yıl sonra greft rejeksiyonunedeniyle haftada birhemodiyalize alındı. Üç ay sonra, göğüs ağrısıyla çocukacil polikliniğine başvuran hastanın yapılan tetkiklerinde idrar çıkışında azalma, artmış volüm yükü ve perikardiyal efüzyon saptandı. Bunun üzerine, günaşırı hemodiyaliz tedavisine geçildi. Hastanın son bir aydır elektrolit imbalansı ve asidoza yönelik medikal tedavilerini almadığı öğrenildi.Sonuç Adölesanların tedavisinde diğer yaş gruplarından daha farklı yaklaşımlar izlenmelidir. Bu yaş grubunda hastaların aileleri ve hekimleri tarafından ilaç uyumu yönünden takibi zorlaşmaktadır. Bu nedenle bu hastaların adölesan polikliniği ve ergen psikiyatrisine yönlendirilmesi önemlidir. Ergenlere ilaç kullanımı ile ilgili bilgilendirme programları hazırlanmalı, kendi sağlık davranışlarına karar verecek bilinçli bireyleryetiştirilmelidir