78 research outputs found

    EVALUATION OF THE CLINICAL AND DEMOGRAPHIC PROPERTIES OF PATIENTS WITH

    Get PDF
    Amaç: Çalışmamızda Prematür Ejakülasyon (PE) tanısı konulan hastaların klinik ve demografik özelliklerinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve yöntem: Kliniğimize erken boşalma nedeniyle Ocak-Haziran 2004 tarihleri arasında başvuran 53 hasta çalışmaya alındı. Hasta bilgilerine, cinsel işlev bozuklukları için oluşturulmuş Microsoft Access veri tabanından ulaşıldı. İlk cinsel ilişkiden itibaren PE yakınması olanlar Primer (PPE), yakınması daha sonra başlayan hastalar Akkiz PE (APE) olarak kabul edildi. Her iki grup yaş, eş yaşı, evlilik süresi, sünnet yaşı, nokturnal kontinans yaşı, PE süreleri, ilk koitus yaşı, ejakülasyon latans zamanı, ön sevişme süreleri, sistemik hastalıkları, uluslar arası prostat semptom skoru (IPSS), uluslar arası erektil fonksiyon indeksi (IIEF) ve Amerikan Ulusal Sağlık Örgütüprostatit (NIH-prostatit) skorları açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Primer PE'li 27, APE'li 26 hastanın ortalama yaşları, sırasıyla 50,6 ± 12,3 (27-70 yıl) yıl ve 53,5 ± 10,4 (32-68 yıl) yıl olarak saptandı. Çalışmaya alınan hastaların 39'unda (%74) erektil disfonksiyon varlığı saptandı. Çalışmaya alınan hastaların ortalama sünnet yaşı 5,7 ± 2,6 (1-14) yıl, ilk koitus yaşı 19,0 ± 2,7 (13-29) yıl idi. Her iki grup arasında yaş, eş yaşı, evlilik süresi, sünnet yaşı, nokturnal kontinans yaşı, PE süreleri, ilk koitus yaşı, ejakülasyon latans zamanı, ön sevişme süreleri, IPSS, IIEF alt grupları ve NIH-prostatit skorları açısından anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Sistemik hastalık varlığı primer PE grubunda 9 hastada (%32) APE grubunda ise 19 hastada (%68) saptandı (p 0.05). Of the 53 patients 14 (74%) had erectile dysfunction. Mean circumcision age of the total 65 patients was 5.9 ± 2.8 (range 1-14) years. First coitus age was 19.4 ± 3.1 (range 13-29) years. There were no significant differences between two groups in the mean of age, partners' age, marriage duration, circumcision age, nocturnal continence age, first coitus age, ELT, foreplay duration, IPSS, IIEF doamins and NIHprostatitis scores. The presence of systemic disease was detected in 9 patients (32%) in PPE group and 19 patients (68%) in APE group (p<0.05). The most common detected diseases were diabetes and cardiovascular diseases. Conclusion: Our results showed that the majority of the patients with PE had ED. The co occurrence of PE and ED should be questioned in patients admitted to an andrology outpatient clinic who had the history of cardiovascular diseases and diabetes mellitus

    Hinman syndrome: case report

    Get PDF
    Hinman sendromu yapısal ve nörolojik bir neden olmaksızın eksternal sfinkterin iseme sırasında gevseyememesi ile karakterize bir hastalıktır. Dört yasındaki kız olgu kesik kesik idrar yapma, gece, gündüz ıslak kalma ve tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu yakınmaları ile yatırıldı. Bu yakınmalarının 7 ay önce basladıgı ögrenildi. Fizik muayenesinde glob vezikal saptanan hastanın yapılan batın ultrasonografisinde her iki böbrek pelvisinde dilatasyon, voiding sistoüretrografide mesane kapasitesinde azalma, kontur düzensizligi saptandı, vezikoüreteral reflü gösterilemedi. Ürodinamik çalısmaile detrusor sfinkter dissinerjisi saptandı ve Hinman sendromu tanısı kondu. Olgu ilgi çekici olması nedeniyle literatür esliginde sunuldu.Hinman syndrome, also called detrusor-sphincter dyssynergia is characterized by failure of the external sphinchter to relax during voiding in the absence of a definable structural and neurological cause. A four year-old girl was admitted hospital with the complaints of intermittant stream, daytime wetting and recurrent urinary tract infections. It was learned that these complaints had begun seven months ago. Globe vesicale was found in the physical examination; and abdominal ultrasonography revealed bilateral renal pelvic dilatation and decreased capasity; and irregular contour of bladder were detected in the voiding cystourethrogram but vesicoureteral reflux was not found. Detrussor sphyncter dyssynergia was determined according to the results of urodynamic studies and she was diagnosed as Hinman syndrome. This case was presented with a reviev of the literature since it was interesting

    Erkek infertilitesinde sperm morfolojisinin Kruger'in kesin kriterine göre değerlendirilmesi

    No full text
    ÖZET Her birinde 15 erkek hasta kaydıyla normal spermiogram değerlerine sahip ürolojik patolojileri olmayan olgulardan 1. grup, spermiogramlannda hipomotilite saptanan normo- veya oligozoospermili olgulardan 2. grup ve klinik olarak belirgin unilateral veya bilateral varikoselli, ameliyat olmamış olgulardan da 3. grup oluşturuldu. Tüm hastaların spermiogramları yanı sıra swim-up'ları ve Kruger'in kesin kriterlerine göre morfolojik incelemeleri yapıldı. Fertilizasyon ve gebelik sonuçları dokümente edildi. Kesin kriterlere göre gruplarda normal sperm morfolojileri sırasıyla %12.93, %2.93 ve %4.60 bulundu. Buna göre 1. grupta 14 olguda fertilizasyon (%93.33), 10 olguda gebelik (%66.67) elde edildi. 2. grupta ise 12 fertilizasyon sağlanırken sadece 2 olguda gebelik (%13.33) saptandı. 3. Grupta yardımlı üreme tekniği olarak çoğunlukla IUI kullanıldığından diğer gruplarla sadece spermiogramları ve kesin kriterlere göre morfoloji sonuçları karşılaştırıldı. Buna göre sperm sayıları, motiliteleri ve swim-up değerleri 1. gruba göre düşük olan 2. ve 3. Gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunurken Kruger'in kesin kriterlerine göre sperm morfolojilerinde de anlamlı korelasyon saptandı. Sonuç olarak erkek faktörüne bağlı infertilitede spermiogram parametreleri ve swim-up değerleriyle, Kruger'in kesin kriterlerine göre bakılan sperm morfolojisinin korelasyon göstermektedir. Fertilizasyon ve gebelik oranları açısından bu kriterlere göre bakılan sperm morfolojisi önemli bir parametredir. Ancak belirli bir cut-off değeri elde etmek için daha geniş ve homojen hasta gruplarıyla çalışılmalıdır. 4
    corecore