153 research outputs found
Encounter of Islam and Modernism: The Problems of Traditional and Modernist Discourse and an Offer of Midway
İslamî düşüncenin önemli bir kısmı söylemsel düzlemde modern dünya ile ilgili olarak
problemli bir tavra sahiptir. Bugün İslam dünyasında modern dünyaya bakışa ilişkin
iki uç yaklaşım mevcuttur. Birinci yaklaşım modernliği bütünü ile reddeden ve “Altın
Çağ’a” dönmeyi hedefleyen yaklaşımdır. İkinci yaklaşım ise modern dünyayı bütünüyle
İslamîleştirmeyi hedefleyen yaklaşımdır. Bu anlamda birinci yaklaşıma devrimci tavır, ikinci
yaklaşıma reformist tavır denilebilir. Ancak her iki yaklaşım da sorunlu yaklaşımlardır.
Geriye dönüş mümkün değildir. Bugün modern dünyanın içerisinde yaşıyoruz. Modern
dünya, teknolojik, ekonomik, sosyal, siyasi vs. bazı yeni durumları beraberinde getirmiştir.
Bu iki tavırla da Müslümanların sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Bu
bağlamda yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu bağlamda bu yeni yaklaşım, Hz. Peygamber’in
içinde yaşadığı toplumla ilişki kurma biçimi olmalıdır.
Hz. Peygamber’in toplumuyla kurduğu ilişki üç boyutlu bir ilişkidir. Birinci boyutu
devrimci boyut olarak da adlandırılabilir. Bu noktada Hz. Peygamber bazı uygulamaları
kökten kaldırmıştır. Örneğin faiz, kaldırılmış ve yerine karz-ı hasen uygulaması önerilmiştir.
İkinci boyutu ıslah boyutudur. Bu bağlamda uygulama tamamen kaldırılmamış,
sadece ıslah edilmiştir. Örneğin çok evlilik yasaklanmamış, ancak sınırlanmıştır ve hukuki
bir çerçeveye oturtulmuştur. Üçüncü boyut ise muhafazakâr boyut olarak adlandırılabilir.
Bu yaklaşım, o toplumun iyi olan davranışlarını muhafaza etmektedir. Nitekim Hz.
Peygamber, bir hadiste “cahiliyede iyi olan İslam’da da iyidir” buyurmaktadır. Örneğin
haram aylar uygulaması, değiştirilmeden muhafaza edilmiş ve haram aylarda savaş yapılmaması
geleneği korunmuştur.Sonuç olarak İslam, ne saf devrimci ne de saf reformist bir konuma sahiptir. İslam’ın
genel uygulaması, olaylara göre şekillenmektedir. Bugün modern dünyanın bütünüyle reddedilmesi,
olguya savaş açmaktır. Bütünüyle İslamîleştirilmesi ise İslamî ilkeleri realiteye
kurban etmektir. Olguya savaş açmadan, ama ana ilkelerinden de taviz vermeden modern
dünya ile kurulacak sağlıklı bir ilişki, Müslüman toplumlar için ivedi bir meseledir.Today, an important part of Islamic thought has a problematic attitude regarding
modern world on discursive level. Currently, there are two extreme approaches towards
modern world in the Islamic world. One part of them rejects the modern world with its
all characters completely and wants to return “Golden Age”. Another part argues Islamization
of the modern world with its all aspects. Both of these approaches, namely, revolutionism
and reformism are having many problems.
Firstly, it is impossible to turn back. We live in modern world. But, modern world
has come out with some new situations. These new situations are political, economic,
technological, etc. Both of these approaches don’t solve these problems. We need a new
approach, a third way, towards modern world. In this context, the new approach must be
our prophet’s method.
While our prophet was spreading out the messages of Allah and he was calling to
Islam, he applied three ways to change his society. First of all, he changed some practices
entirely. For example, interest abolished and replaced karz-ı hasen, a special interest-
free lending system. We can call this application revolutionist. Secondly, he revised
some practices, for example polygamy didn’t prohibit, but it limited and based on a legal
framework. This applications can called reformist. And thirdly, he didn’t change some
practices and allowed to go on them. For example, forbidden moths are protected. In this
context, Prophet Mohammad says “Good things in Jahiliyya are good in Islam as well.”
We can call conservatism for this application.
As a consequence, we can say that Islam is not merely revolutionist or merely reformist.
Its position changes according to case. So, he offers a model for us to understand
the world we live in. We, as Muslims, can understand modern world and figure out our
problem with this triple approach
Atypical Depression
Atypical depression is defined as a specifier of major depressive disorder. Columbia criteria for atypical depression are commonly used to make a diagnosis. Female sex, onset at early age, chronic course, and higher rate of comorbidity (especially anxiety disorder and bipolar disorder) is noteworthy in atypical depression. Although, the atypical depression seems to support the familial genetic transition, there is not any specific study supporting these data. In the treatment of atypical depression, monoamine oxidase inhibitors are reported to be more effective than tricyclic antidepressants. In recent studies, selective serotonin reuptake inhibitors have also proven to be efficient
İslam ve modernizm karşılaşması: Geleneksel ve modernist söylemin sorunları ve bir arayol önerisi
İslamî düşüncenin önemli bir kısmı söylemsel düzlemde modern dünya ile ilgili olarak problemli bir tavra sahiptir. Bugün İslam dünyasında modern dünyaya bakışa ilişkin
iki uç yaklaşım mevcuttur. Birinci yaklaşım modernliği bütünü ile reddeden ve “Altın
Çağ’a” dönmeyi hedefleyen yaklaşımdır. İkinci yaklaşım ise modern dünyayı bütünüyle
İslamîleştirmeyi hedefleyen yaklaşımdır. Bu anlamda birinci yaklaşıma devrimci tavır, ikinci yaklaşıma reformist tavır denilebilir. Ancak her iki yaklaşım da sorunlu yaklaşımlardır.
Geriye dönüş mümkün değildir. Bugün modern dünyanın içerisinde yaşıyoruz. Modern dünya, teknolojik, ekonomik, sosyal, siyasi vs. bazı yeni durumları beraberinde getirmiştir. Bu iki tavırla da Müslümanların sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Bu
bağlamda yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu bağlamda bu yeni yaklaşım, Hz. Peygamber’in içinde yaşadığı toplumla ilişki kurma biçimi olmalıdır.
Hz. Peygamber’in toplumuyla kurduğu ilişki üç boyutlu bir ilişkidir. Birinci boyutu
devrimci boyut olarak da adlandırılabilir. Bu noktada Hz. Peygamber bazı uygulamaları
kökten kaldırmıştır. Örneğin faiz, kaldırılmış ve yerine karz-ı hasen uygulaması önerilmiştir. İkinci boyutu ıslah boyutudur. Bu bağlamda uygulama tamamen kaldırılmamış,
sadece ıslah edilmiştir. Örneğin çok evlilik yasaklanmamış, ancak sınırlanmıştır ve hukuki bir çerçeveye oturtulmuştur. Üçüncü boyut ise muhafazakâr boyut olarak adlandırılabilir. Bu yaklaşım, o toplumun iyi olan davranışlarını muhafaza etmektedir. Nitekim Hz.
Peygamber, bir hadiste “cahiliyede iyi olan İslam’da da iyidir” buyurmaktadır. Örneğin
haram aylar uygulaması, değiştirilmeden muhafaza edilmiş ve haram aylarda savaş yapılmaması geleneği korunmuştur.
Sonuç olarak İslam, ne saf devrimci ne de saf reformist bir konuma sahiptir. İslam’ın
genel uygulaması, olaylara göre şekillenmektedir. Bugün modern dünyanın bütünüyle reddedilmesi, olguya savaş açmaktır. Bütünüyle İslamîleştirilmesi ise İslamî ilkeleri realiteye
kurban etmektir. Olguya savaş açmadan, ama ana ilkelerinden de taviz vermeden modern
dünya ile kurulacak sağlıklı bir ilişki, Müslüman toplumlar için ivedi bir meseledir.Today, an important part of Islamic thought has a problematic attitude regarding
modern world on discursive level. Currently, there are two extreme approaches towards
modern world in the Islamic world. One part of them rejects the modern world with its
all characters completely and wants to return “Golden Age”. Another part argues Islamization of the modern world with its all aspects. Both of these approaches, namely, revolutionism and reformism are having many problems.
Firstly, it is impossible to turn back. We live in modern world. But, modern world
has come out with some new situations. These new situations are political, economic,
technological, etc. Both of these approaches don’t solve these problems. We need a new
approach, a third way, towards modern world. In this context, the new approach must be
our prophet’s method.
While our prophet was spreading out the messages of Allah and he was calling to
Islam, he applied three ways to change his society. First of all, he changed some practices entirely. For example, interest abolished and replaced karz-ı hasen, a special interest-free lending system. We can call this application revolutionist. Secondly, he revised
some practices, for example polygamy didn’t prohibit, but it limited and based on a legal
framework. This applications can called reformist. And thirdly, he didn’t change some
practices and allowed to go on them. For example, forbidden moths are protected. In this
context, Prophet Mohammad says “Good things in Jahiliyya are good in Islam as well.”
We can call conservatism for this application.
As a consequence, we can say that Islam is not merely revolutionist or merely reformist. Its position changes according to case. So, he offers a model for us to understand
the world we live in. We, as Muslims, can understand modern world and figure out our
problem with this triple approach
Indoor Localization by using Particle Filtering Approach with Wireless Sensor Nodes
Jennic type wireless sensor nodes are utilized together with a novel particle filtering technique for indoor localization. Target objects are localized with an accuracy of around 0.25 meters. The proposed technique introduces a new particle generation and distribution technique to improve current estimation of object positions. Particles are randomly distributed around the object in the sensing area within a circular strip of 2 STD of object distance measurements. Particle locations are related to object locations by using Gaussian weight distribution methods. Object distances from the transmitters are determined by using received RSSI values and ITU-R indoor propagation model. Measured object distances are used together with the particle distances from the transmitters to predict the object locations
Ambivalence as a possibility of freedom: A critical evaluation in the context of Bauman
Özgürlük insanlık tarihinin en önemli problemlerinden birisidir. Pek çok farklı tanımlara
sahiptir. Özgürlük genellikle bazı kavramlar veya kavram setleri ile birlikte tartışılır.
Bunlar güvenlik, kesinlik, standartlar, belirsizlik gibi kavramlardır. Bu çalışmada
özgürlük, belirsizlik kavramı ile birlikte ele alınmıştır. Modernitenin özgürlük için
düzen kurma ve belirsizliği ortadan kaldırma çabası, özgürlüklerin önünü kapatan bir
sürece yönelmesine neden olmuştur. Bu bağlamda modernite eleştirileri gündeme gelmiş
ve Postmodernizm modernliğin kökten bir eleştirisi olarak karşımıza çıkmıştır. Postmodernlik
belirsizliği, özgürlüğün bir imkânı olarak değerlendirmiştir. Postmodern düşüncenin
önemli isimlerinden birisi olan Bauman, modernlik ve postmodernlik arasında bir
konumlanma ile özgürlük ile belirsizlik ilişkisini daha sağlıklı bir zeminde tartışmıştır.
Bauman’ın postmodernliği akışkan modernlik olarak tanımlaması, bu metinde yer alan
özgürlük ile belirsizlik arasındaki ilişkide akışkan standartlar kavramına ilham vermiş ve
modernliğin baskıcı karakterdeki standartlar takıntısını ve postmodernliğin standartsızlığı
öne sürmesinin getirdiği sorunlarını aşmanın bir imkânını vermiştir.Freedom is one of the most important problems of human history. It has many different definitions. Freedom is often discussed together with some concepts or concept sets. These are concepts such as security, certainty, standards, ambivalence. In this study, freedom is discussed together with the concept of ambivalence. The attempt of modernity to establish order and to eradicate ambivalence has led to a tendency towards freedom. In this context, criticism of modernity has come up and Postmodernism has emerged as a fundamental criticism of modernity. Postmodernity considers ambivalence as an opportunity of freedom. One of the important figures of postmodern thought, Bauman discussed a on a healthier basis position between modernity and postmodernity and the relationship between freedom and ambivalence. Bauman's description of postmodernity as liquid modernity inspired the concept of liquid standards in the relationship between freedom and ambivalence in this text. It gave an opportunity to overcome the problems of modernity with the standards of oppressive character and the impossibility of postmodernity to impose a lack of standards.BA
Kendini Dindar Olarak Tanımlayan Gençlerin Aile Algısı Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Afyonkarahisar İli Örneği
Bu araştırmanın temel amacı, çeşitli açılardan değişen ve dönüşen yaşam koşullarının, herhangi bir dini grupla bağı olan ve kendisini dindar olarak tanımlayan gençlerin aile algısında meydana getirmiş olduğu değişimi ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Bundan dolayı katılımcıların dindarlıkları test edilmemiştir, sadece evlilik ve aile konusundaki fikirlerinin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Amaç dikkate alınarak araştırmaya herhangi bir dini grupta yetişen veya ilişkisi olan (veya dini grupla bağlantısı olan) ve dindar bir kimliğinin olduğunu kabul eden katılımcılar dâhil edilmiştir. Bu bağlamda dindarlıkları göz önünde bulundurularak nasıl bir evlilik ve eş istedikleri, nasıl bir aile kurmak istedikleri saptanmaya çalışılmış ve elde edilen sonuçlar, İslam dininin bazı kabulleri dikkate alınarak sosyolojik olarak çeşitli açılardan tartışılmıştır. Araştırmanın örneklemini Afyonkarahisar İli’nde herhangi bir dini grupla irtibatı olan ve kendisini dindar olarak tanımlayan, 17-29 yaş aralığındaki 125 kadın, 125 erkek olmak üzere toplam 250 genç oluşturmaktadır. Araştırmacı tarafından hazırlanan anketler katılımcılara ulaştırılmış ve sonuçlar bilimsel bir şekilde analiz edilerek kullanılmıştır. Analizler sonucunda; kendisini dindar olarak tanımlayan katılımcıların büyük bir çoğunluğunun din-gelenek ve modernlik üçgeninde sıkışıp kaldığı tespit edilmiştir. Araştırmaya katılan katılımcıların büyük çoğunluğu, üniversite gençlerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla gençlerin üniversitelerde katılmış oldukları her yeni ortam, onların duygu, düşünce ve davranışlarında da bir değişimi de beraberinde getirmektedir. Üniversite ortamı, gençlere daha geniş kapsamlı ve çok yönlü bir ortamda sosyalleşebilme imkânı sağlamaktadır. Her üniversite gencinin belli bir habitusu bulunmaktadır ve katıldığı her alanda sahip olduğu, sosyal, kültürel, ekonomik ve sembolik sermayesini kullanmaktadır. Fakat gençler, girdikleri alanın (oyunun) kurallarına göre sahip olduğu sermaye ile bir çatışmaya girebilmekte ve sorgulayabilmektedir. Daha da ötesi sahip olduğu sermayesinden taviz vermeyi bile göze alarak herkes gibi bir yaşam sürmeye çalışabilmektedir. Çalışmamıza katılan katılımcıların büyük bir kısmının, Janmohammed (2018) tarafından kaleme alınan “M Nesli Yeni Müslüman Gençlik” kitabında belirtilen gençlik tipi ile benzerlikleri bulunduğu söylenebilir. Kitapta belirtilen M Nesli, hem pop müzik dinleyen, hem dans eden, hem yırtık pantolon giyen, hem namaz kılıp oruç tutan bir gençliktir. Hem batı kültürünü (özellikle giyim kuşamda) hem de kendi İslami değerlerini bir arada yaşayan bir gençliktir. Yani her iki kültürden de izler taşımaktadır. Araştırmada elde edilen bulgular neticesinde araştırmaya katılan katılımcıların çoğunluğunun da M Nesli’ne doğru evrildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Örneğin, çalışmadan elde edilen veriler neticesinde katılımcıların % 6,0 oranında eş cinsel evlilikleri normal karşıladıkları tespit edilmiştir. Elde edilen en çarpıcı sonuç ise “eşcinsel evlilikler hakkında ne düşünüyorsunuz? şeklinde sorduğumuz soruya yönelik almış olduğumuz cevaplar olmuştur. Bu soruya kadın katılımcıların, %85,6’sı (107) “doğru bulmuyorum, % 9,6’sı (12) “saygı duyulmalı”, %4,0’ı (5) “fikrim yok”, % 0,8’i (1) “diğer” şeklinde cevaplar vermişlerdir. Erkek katılımcıların ise %92,0’ı (115) “doğru bulmuyorum”, %2,4’ü (3) “saygı duyulmalı”, %2,4’ü (3) “fikrim yok”, %3,2’si (4) “diğer” şeklinde cevaplar vermişlerdir. İslam’ın eşcinsellik meselesine bakışı tartışmaya mahal bırakmayacak biçimde olumsuzdur. Ancak kendisini dindar olarak tanımlayan gençlerin % 6’sının eşcinsel evliliğe saygı duyması, üzerinde düşünülmesi ve araştırılması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmadaki amaç, M Nesli’ni veya görüşülen kesimin eleştirilmesinden ziyade ortada olan bir değişimi ve neticesinde oluşan karma ve yeni kimlik tiplerinin olduğunu ortaya koymak olmuştur. Başka bir ifadeyle olgunun, durum tespitinin yapılması amaçlanmıştır. Araştırmadan genel olarak elde edilen veriler, aile kurumunun önemini koruduğunu göstermektedir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar, aile hayatı kurma isteğinin ve ebeveyn olma heyecanının tam anlamıyla yitirilmediğini göstermektedir. Evliliğe uzak duran katılımcıların %48,0’ı çalışmadığını, %38,0’ı ise çoğunlukla öğrenci olduklarını ve bu tür nedenlerden dolayı evlenmeye ve aile kurmaya sıcak bakmadıklarını dile getirmektedirler. Özellikle ekonomik anlamda bir bağımsızlıkları olmadığı için evliliğe uzak duran gençlerin bu ve buna benzer sorunları çözüldüğünde fikirlerinin değişebileceğini söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra aile kurumuna yönelik algı ve önemin önemli bir dönüşüm içerisinde olduğu gerçeği de göz ardı edilmemelidir
Baykan Sezer as the possibility of native sociology
19. yüzyılda Batı’da yaşanan sorunlara çözüm getirme çabalarıyla sosyoloji bilimi ortaya çıkmıştır.
Batı’da ortaya çıkan yeni toplumsal sorunlar ve bu sorunlara karşı düzen arayışı ve dünya
egemenliğinin meşruluğu problemlerinin çözümü için sosyoloji araçsal bir şekilde kullanılmıştır.
Ülkemizde Batı’nın sorunlarına karşı geliştirilen çözüm reçeteleri alınıp Türk toplumunun
sorunlarına hazır reçete olarak sunulmuştur. Ancak Türk sosyolojisi bütünüyle bu taklitçi ve nakilci
yaklaşımdan ibaret olmamıştır. Bu yöndeki özgün/yerli katkılardan biri Baykan Sezer’dir. Sezer,
Türk toplumunun sorunlarını Doğu-Batı ilişkileri ve çatışması çerçevesinde ele alıp değerlendiren,
sosyal bünyemizi açıklayan, düşünce geleneğimiz ve tarihimizle ilişki kuran bir “Türk Sosyolojisi”
inşa etme kaygısında olmuştur. Sezer, Kemal Tahir’den etkilenerek sosyoloji biliminin merkezine
tarihselliği koyarak Doğu-Batı ikilemi içerisinde Türk toplumunu anlamaya çalışmış, Türk
sosyolojisinde yerlilik üzerinde durmuştur. Bu çalışmada Türk sosyolojisinin bir imkânı olarak
Sezer’in görüşleri ele alınacaktır.In the 19th century, sociology emerged with the efforts to solve the problems in the West. Sociology
has been used instrumentally for the new social problems that emerged in the West, the search for
order against these problems and the solution of the problems of legitimacy of world sovereignty.
Sociology emerged as a product of the West's own internal dynamics. But in our country, Sociology
presented as a prescription for the problems of Turkish society by taking the recipes developed
against the problems of the West. However, Turkish sociology did not consist entirely of this imitator
and transporter approach. One of the original / local contributions in this direction is Baykan Sezer.
Sezer pointed out the necessity of building a, Turkish Sociology that is appropriate to the conditions
of the Turkish society, by taking and evaluating our problems within the framework of East-West
relations and conflict, explaining our social structure and establishing a relationship with our
tradition of thought and our history. Sezer, influenced by Kemal Tahir, tried to understand the
Turkish society and its problems within the East-West dilemma by putting historicity in the center
of sociology.The study will try to discuss the views of Sezer as an opportunity of Turkish sociology
Learning-Based Conditional Image Coder Using Color Separation
Recently, image compression codecs based on Neural Networks(NN) outperformed
the state-of-art classic ones such as BPG, an image format based on HEVC intra.
However, the typical NN codec has high complexity, and it has limited options
for parallel data processing. In this work, we propose a conditional separation
principle that aims to improve parallelization and lower the computational
requirements of an NN codec. We present a Conditional Color Separation (CCS)
codec which follows this principle. The color components of an image are split
into primary and non-primary ones. The processing of each component is done
separately, by jointly trained networks. Our approach allows parallel
processing of each component, flexibility to select different channel numbers,
and an overall complexity reduction. The CCS codec uses over 40% less memory,
has 2x faster encoding and 22% faster decoding speed, with only 4% BD-rate loss
in RGB PSNR compared to our baseline model over BPG
Üniversite Öğrencilerinin Şehir Algı ve Tutumlarının İncelenmesi: Afyonkarahisar İli Örneği
Türkiye’de son 20 yılda Yüksek Öğretimde bir atılım gerçekleştirilmiş ve her ilde en az bir üniversite kurulmuştur. Üniversite sayısının artmasıyla birlikte öğrencilerin üniversite tercihleri daha önemli hale gelmiş ve bu konuda üniversitelerde bir rekabet ortaya çıkmıştır. Özellikle Anadolu şehirlerinin 1990’lı yıllardan bu yana “öğrencileşmesi” ve şehirlerin üniversite şehirlerine dönüşmesi söz konusu olmaya başlamıştır. Bu konuda yapılmış pek çok çalışma bu olguyu işaret etmektedir. Bu süreçte ise öğrencilerin üniversite tercihlerinde şehir, önemli bir tercih faktörü olarak belirmiştir. Genel olarak bakıldığında üniversiteler ve şehirler önemli bir etkileşim ağıdır. Ana amaçları olan araştırma, eğitim ve öğretim dışında şehrin kültürel sermayesine, entelektüel gelişimine, ekonomik gelişimine, teknolojik gelişimine ve daha başka pek çok alana katkı yapmak gibi bir işleve de sahiplerdir. Buna karşılık üniversiteler şehrin dinamiklerini oluşturan yapıdan da etkilenirler. Bu bağlamda öğrencilerin öğrenim görecekleri üniversiteyi seçerken üniversitenin bulunduğu şehrin ve o şehre dair algının seçimlerde çok önemli bir fonksiyona sahip olduğu pek çok araştırma ile ortaya konmuş açık ve bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla öğrencinin şehir algısı, onun üniversite seçimini ve algısını da etkilemektedir. Afyon Kocatepe Üniversitesinde öğrenim gören öğrencilerin şehir algılarına yönelik bu çalışmanın amacı, öğrencilerin şehir algılarını ölçerek mevcut durumu ortaya koymak, Afyonkarahisar iline yönelik algılarında etkili olan unsurların önem derecelerini belirleyerek algıları üzerinde olumlu etkiye sahip olabilecek durumlar konusunda gerekli adımları atabilmek için tavsiye ve öneriler sunmaktır. Çalışma nicel araştırma yöntemlerinden anket tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma öğrencilerin şehir algısı hakkında genel bir değerlendirme yapmayı hedeflediğinden, yöntem olarak böyle bir değerlendirmeyi yapmayı mümkün kılan nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Çünkü nicel araştırma genellemelere varmak ve hipotezleri sınamak için en uygun yöntem olarak kabul edilmektedir. Hazırlanan sorular öğrencilere internet üzerinden ulaştırılmıştır. Araştırma kapsamında, konu üzerine ülkemizin ve dünyanın farklı şehirlerinde yapılmış çalışmalarda kullanılan şehir algısına yönelik ölçekler incelenerek, Afyonkarahisar iline mahsus sosyokültürel, fiziki ve coğrafi özellikler de dikkate alınarak bir anket formu hazırlanmıştır. Hazırlanan bu anket formu, öğrencilerin demografik özelliklerinin dışında Afyonkarahisar şehrine karşı algılarının da ölçüldüğü 5'li Likert ölçeği biçiminde (1 "Hiç katılmıyorum", ... 5 "Tamamen katılıyorum") bir ölçek de içermektedir. Çalışmanın evreni daha önceki yıllarda Afyon Kocatepe Üniversitesinde öğrenim görmüş, şu an öğrenim görmekte olan ve gelecek yıllarda öğrenim görecek olan öğrencilerin tamamı iken; örneklemi, 2019-2020 Eğitim-Öğretim yılı Bahar döneminde öğrenim görmekte olan öğrencilerden gönüllülük esasına dayalı olarak ankete katılanların tamamıdır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiklerin yanında öğrencilerin şehir algıları üzerinde etkili olan etmenlerin belirlenmesinde ağaç grafiği şeklinde görsel bir sonuç veren CHAID (Chi-Squared Automatic Interation Detection) analizinden yararlanılmıştır. Toplamda 16209 öğrenci ile elektronik anket aracılığıyla veri toplanmış ve veriler SPSS programı üzerinden analiz edilmiştir. Çalışmada öncelikle konuya ilişkin teorik bilgiler verilmiş, daha sonra bulgulara geçilmiş ve sonuç kısmında elde edilen veriler yorumlanmıştır. Araştırma neticesinde Afyonkarahisar şehrinin daha çok kaymak, sucuk, lokum vb. gibi gastronomik özellikler çerçevesinde algılandığı ve tanındığı, ekonomi, alt yapı ve güvenlik konularında da olumsuz bir imaja sahip olduğu tespit edilmiş, bu çalışmada daha önceki yıllarda öğrencinin şehir algısını da ölçen bir çalışmaya imza atan Özdemir ve Karaca’nın çalışmaları ile benzerlik gösteren sonuçlara ulaşmıştır. Literatürde bulunan diğer çalışmalar ile birlikte değerlendirildiğinde bu durum aslında Afyonkarahisar gibi orta ölçekli şehirlerin genelinde görülen bir sonuç olarak göze çarpmaktadır
Robust and Computationally-Efficient Anomaly Detection using Powers-of-Two Networks
Robust and computationally efficient anomaly detection in videos is a problem
in video surveillance systems. We propose a technique to increase robustness
and reduce computational complexity in a Convolutional Neural Network (CNN)
based anomaly detector that utilizes the optical flow information of video
data. We reduce the complexity of the network by denoising the intermediate
layer outputs of the CNN and by using powers-of-two weights, which replaces the
computationally expensive multiplication operations with bit-shift operations.
Denoising operation during inference forces small valued intermediate layer
outputs to zero. The number of zeros in the network significantly increases as
a result of denoising, we can implement the CNN about 10% faster than a
comparable network while detecting all the anomalies in the testing set. It
turns out that denoising operation also provides robustness because the
contribution of small intermediate values to the final result is negligible.
During training we also generate motion vector images by a Generative
Adversarial Network (GAN) to improve the robustness of the overall system. We
experimentally observe that the resulting system is robust to background
motion
- …