6 research outputs found

    The Problematic of Authorization - Liability in the Relationships Between Taxpayer and Financial Adviser (Evaluations in the Light of General Problems and Some Judicial Decisions)

    Get PDF
    DergiPark: 406279trakyasobedTaxes, as a main financing source, aregenerally depend on tax statement of taxpayers in Turkish Tax System. Thefinancial advisers are playing an important role as a part of this system andhave functioned as a bridge between the taxpayer and tax administration. On theother hand, during the taxation process the taxpayers and financial advisersface some problems from time to time. One of these is the problematic ofauthorization-liability in the relationships between taxpayer and financialadviser.The main regulations on the subject ofliability are arranged in tax procedure law and the law No:3568. The subject onliability in the tax procedure law include the financial adviser and certifiedpublic accountants. In this work, the subject on authority-liability is limitedonly to the authority-liabilities of the financial advisers. During the taxtrial process the main reasons of disputes about liability is concentrate on'order of payment', 'notification' and 'time of beginning of liability offinancial adviser'. The aim of this paper is that make clear the problematic ofauthorization-liability in the relationships between taxpayer and financialadviser and evaluate in the light of general problems and some judicialdecisions.Temel bir finansman kaynağı olarakvergiler, Türk Vergi Sisteminde genel olarak beyan esasına dayanmaktadır. Malimüşavirler bu sistemin bir parçası olarak önemli bir rol oynamakta ve vergimükellefi ile vergi idaresi arasında bir köprü işlevi görmektedirler. Diğertaraftan vergilendirme sürecinde vergi mükellefleri ile mali müşavirler zamanzaman çeşitli problemlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunlardan bir taneside vergi mükellefi ile mali müşavir ilişkilerinde yaşanan yetki-sorumluluk sorunudur.Sorumluluk konusu ile ilgili anadüzenlemeler Vergi Usul Kanunu ve 3568 sayılı kanunda düzenlenmiştir. Kanundasorumluluk konusu serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerbakımından öngörülmüştür. Bu çalışmada yetki-sorumluluk konusu serbestmuhasebeci mali müşavirlerin yetki-sorumlulukları ile sınırlandırılmıştır.Vergi yargılama sürecinde sorumluluk ile ilgili uyuşmazlıkların temel nedenleri'ödeme emri', ‘ihbarname' ve 'mali müşavir sorumluluğunun başlama zamanı'üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu çalışmanın amacı, vergi mükellefi ile malimüşavir arasındaki ilişkilerde yetki-sorumluluk ilişkisini açıklığa kavuşturmakve genel sorunlar ve bazı yargı kararları ışığında değerlendirmektir. 

    The situation of calculated value added tax while the stamp tax base in purchase of good and services made by the Public Offices is determined

    No full text
    Günümüzde vergi gelirleri kamu gelirlerinin en büyük bölümünü oluşturmaktadır. Türk vergi sisteminde harcamalar üzerinden alınan bir vergi türü olan damga vergisi, toplam vergi gelirleri içerisinde küçük bir payı oluşturmakta ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun (1) Sayılı Tablosu’nda belirtilen kağıtlar üzerinden alınmaktadır. Bu çalışmanın konusunu ise (1) Sayılı Tablo’nun IV.1.a. bölümünde yer alan ve resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin olarak düzenlenen kağıtlar oluşturmaktadır. Resmi daire tanımı 488 Sayılı Kanun’da yapılmış iken, ‘mal’, ‘hizmet’ tanımları ise 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nda yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı, resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarında damga vergisi matrahı belirlenirken, hesaplanan katma değer vergisinin indirilip indirilmeyeceğinin belirlenmesidir. Zira resmi dairelerin mal ve hizmet alımlarında belirlenecek vergi matrahında, katma değer vergisinin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı konusunda, 488 sayılı Kanun ile Danıştay ve Sayıştay kararlarının çelişebildiği dikkati çekmektedir. Nitekim Danıştay kararları çerçevesinde yayımlanan 30 Seri Nolu Damga Vergisi Genel Tebliği uygulamalarının da 488 sayılı Kanun ile çeliştiği görülmektedir. Bu kapsamda çalışmada damga vergisi matrahının belirlenmesinde 488 sayılı kanun ile Danıştay, Sayıştay Kararları ve 30 Seri Nolu Genel Tebliğ’in karşılaştırılmasına da değinilmektedir.Presently, tax revenues form the majority of public earnings. In Turkish Tax System, the stamp tax , type of tax taken over spendings, has fairly small portion in total tax revenues and it is taken over the papers mentioned in table 1 in Stamp Act No.488. The topic of this paper is the papers arranged according to goods and services purchase by public offices taken place in IV.1.a part of table 1. While the Public Office definition is given by Act No. 488, “goods” and “services” defined in Publice Procurement Law No.4734. The purpose of the study is to figure whether the calculated value added tax is subtracted or not while the stamp tax base in purchase of good and services made by the public offices is determined. Nevertheless, in the tax base calculated over the public offices’ goods and services purchases, decisions of the Council of State and the Court of Auditors may be contradicted with Act No.488 on whether the value added tax subjected of discount or not. In fact, the Stamp Tax General Notice No.30 practices published based on Council of State decisions conflict with Act No.488 is observed. In this context, addition to determination of the stamp tax base, the comparison of Act No.488, the interpretations of Council of State The Turkish Court of Accounts and the Stamp Tax General Notice No.30 decisions on stamp tax base is also mentioned

    Evaluations about the taxpayer rights in the context of the selected countries

    No full text
    Günümüzde mükellef hakları konusu mükellef odaklı vergileme anlayışının bir sonucu olarak, açık bir şekilde ülkelerin gündemine alınmaya başlanmıştır. Özellikle de gelişmiş ülkeler bağlamında mükellef hakları konusunda birçok yasal düzenleme yapıldığı görülmektedir. Bu hakların insan hakları ile yakın bir ilişki içinde olduğu söylenebilir. Bazı ülkeler bildirge ile düzenleme yaparken bazı ülkelerin ise, ilgili vergi kanunlarında mükellef haklarını düzenlediği görülmektedir. Diğer bazı ülkelerde ise, karma bir yapı gözlemlenmektedir. Günümüzde, dünyada mükellef hakları konusunda yeni bir eğilim olduğu söylenebilir. Bu bağlamda çalışmada, mükellef haklarının kuramsal yapısı hakkında bilgi verilerek seçilmiş ülkeler kapsamında mükellef haklarının gelişim süreci ve mevzuat boyutu inceleme konusu yapılmaktadır.Nowadays the subject of the rights of taxpayers have initiated to be put on countries agenda in an open manner as a result of the taxpayer-oriented sense of taxation. Especially within the context of developed countries, it is observed that many legal arrangements have been made on the rights of taxpayers. It can be said that these rights have close relationships with human rights. While some countries regulate them by charter, some countries regulate taxpayer rights via the relevant tax laws. In some other countries, a mixed structure is observed. Today it can be said that there is a new trend about the subject of the rights of taxpayers around the world. In this context, the process of development of taxpayer rights and the legislative dimension within the scope of selected countries are examined by giving information about the theoretical structure of taxpayer rights

    The evaluation of the new constitution debates and tax provisions of the 1982 constitution in terms of social contract theory in Turkey

    No full text
    Anayasalar, toplumsal yaşayışın genel kurallarını düzenleyen en temel hukuksal metinlerdir. Bu metinlerin toplumun bütününü ilgilendirmesi ve toplum halinde yaşayışın genel kurallarını düzenlemesi nedeniyle, pek çok toplumsal düşünür anayasaların toplumsal sözleşme modeli çerçevesinde hazırlanması ve değiştirilmesi gerektiğini ifade eder. Bu çalışmada, anayasa değişikliğinin gündemdeki yerini koruduğu Türkiye’de; yeni bir anayasanın yapımında ya da anayasanın maddelerinin değişiminde sosyal sözleşme teorisine uygun hareket etmenin önemi öne çıkarılmaktadır. Ayrıca anayasa’da yer alan vergisel hükümler sosyal sözleşme teorisi açısından değerlendirilmektedir. Çalışmada anayasada yer alan vergisel hükümlerin, toplumsal sözleşme teorisinin anayasal boyutta uygulama alanını yansıtan devletin gücünün belirli ve kalıcı sınırlar dahilinde kullanılması ve siyasal eşitlik kriteri ile çelişen hükümler içerdiği ve vatandaşların vergisel yükümlülüklerinin iyi tanımlanmadığı tespit edilmiştir. Çalışmada son olarak bu çelişkilerin giderilebilmesi için ne gibi önlemler alınabileceği tartışılmıştır.Constitutions arranging the general rules of social life are the most fundamental legal texts. A great many social philosophers suggest that Constitutions should be prepared and arranged of the framework of the social contrac model, since they interest the whole society and arrange the major rules of living as a society. In this study, during the period in which Constitutional arrangement is on agenda, the significance of acting in accordance with the theory of social contract in preparing and arranging of a new Constitution is emphasized. Furthermore, the laws of Constitution concerning tax are evaluated in terms of social contract. In the study it has been spotted that the liabilities of citizens in terms of taxation are not well defined and the laws concerning taxation in the constitution contains conflicting items with political inequity and the power of state to remain within the determined and lasting limits which is reflecting the area of application of constitutional dimension of social contract theory. Finally, it has been debated in this study what kind of measures to take in order to solve these conflicts

    Kamu çalışanlarının indirime sigorta ve bireysel emeklilik prim ve katkı payı tutarlarının belirlenmesinde “elde edilen ücret”in tesbiti sorunu ve gelir vergisi matrahı ve tutarına etkisi

    No full text
    193 Sayılı GVK’muzda tanımı yapılan gelir tanımı içerisinde ücret gelirleri de yer almakta olup, sözkonusu gelirlerin safi değerleri ile dikkate alınması gerekmektedir. Ücretin gerçek safi değerinin bulunmasında ise brüt ücretten yapılacak indirimler Kanunun 63. maddesinde belirtilmiştir. Bu indirimlerden bir tanesi de ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat, ölüm, kaza, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler ile bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarıdır. Diğer taraftan “ücretin gerçek safi değeri”nin belirlenmesinde, indirim konusu yapılacak olan prim veya katkı payı tutarlarının bulunmasına esas teşkil eden “ödendiği ayda elde edilen ücret”in hesaplanma yöntemi önem arzetmektedir. Uygulamada “ödendiği ayda elde edilen ücret”in bulunmasında, mükellefin ilgili aydaki brüt ücreti esas alınabilmekte veya çeşitli yasal düzenlemelerle gelir vergisinden istisna edilmiş gelirler brüt ücretten arındırılabilmektedir. Her iki hesaplama yöntemi de doğal olarak birbirinden farklı sonuçlar doğurmaktadır. Çalışmamızda öncelikle “gerçek safi ücret”in bulunmasında sigorta poliçeleri ve bireysel emeklilik prim ve katkı payı tutarlarının indirim konusu yapılmasına ilişkin mevzuat hükümleri incelenmiş, ardından indirimlerde esas alınacak “elde edilen ücret” kavramına yer verilmiş, elde edilen ücretin bulunması açısından önem arzeden ve çeşitli mevzuat hükümleri ile düzenlenmiş vergiden istisna gelirler sözkonusu mevzuat hükümleri çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır. İzleyen bölümde ise farklı kamu kuruluşlarında ve birbirinden farklı ünvanlarda görev yapan üç adet kamu personelinin gerçek bordrolarından yararlanılarak, vergiden istisna edilen gelirlerin “elde edilen ücret” kapsamında değerlendirilip değerlendirilmemesine bağlı olarak ortaya çıkan, “indirime esas özel sigorta tutarı sınırı”, indirim konusu yapılan özel sigorta tutarı ve nihayetinde de GV matrah ve tutarı ile ödenen net ücret farklılıkları 3 ayrı ve sonuçları birbirinden farklı örnek ile açıklanmaya çalışılmıştır

    National and international measures and solutions implemented for ways of fighting against tax avoidance and tax evasion at international scale

    No full text
    Vergilendirmenin ülkeler tarafından ekonomik mücadelenin stratejik bir aracı olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte uluslararası alanda gerçekleştirilen vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı daha önemli hale gelmiştir. Bu durum vergilemede adaleti bozmakta, uluslararası sermaye hareketliliğinde sapmalara yol açmakta ve kamu gelirlerinin en önemli unsuru olan vergi hasılatının düşmesine neden olmaktadır. Günümüzde milli gelir idareleri, vergi kayıp kaçağının ulusal boyutu yanında uluslararası boyutu ile de mücadele etmek zorundadırlar. Çalışmada öncelikle küreselleşme ile birlikte daha bir önem kazanan uluslararası vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı metotları üzerinde durulmakta, sonrada bu soruna karşı vergi idarelerinin hangi yollarla mücadele edebilecekleri vurgulanmaktadır.After using taxation as a strategic mean for economic struggles by countries, tax avoidance and tax evasion at international level has become very important. The existence of tax avoidance and tax evasion corrupts tax fairness, causes deviation of international capital movements, and leads to fall of the most important source of public revenue. National tax authorities nowadays have to fight against the tax losses and evasions at the international level as well as at the national level. In this paper, international tax avoidance and tax evasion methods, becoming more important with the globalization, will be first discussed, and then the ways that national tax authorities might have to fight against these issues will be addressed
    corecore