DOUBLE BLIND CONTROLLED STUDY OF ADDING FOLIC ACID TO FLUOXETINE IN THE TREATMENT OF OCD

Background: Folate is important for the synthesis of serotonin the neurotransmitter which plays a main role in OCD. We, therefore, explored the efficacy of folic acid as add on treatment to fluoxetine in a double blind study among patients with OCD. Subjects and methods: A double blind, 12-week study comparing the efficacy of folic acid as add on treatment and placebo in patients with OCD was conducted on thirty six (36) patients. Patients were randomly assigned to folic acid (5 mg/day) or placebo group in addition to fluoxetine (40 mg/day). After the baseline assessment, on week 2, 4, 6, 8 and 12 assessments were performed by using YBOCS, HAM-D, HAM-A and CGI-S. Serum folate, erythrocyte folate, serum homocysteine and B12 levels were measured both baseline and the end of study. Results: A mixed model repeated measures ANCOVA on Y-BOCS scores were used to determine the difference between folic acid and placebo groups. No significant differences were found in the ratios of gender or in the mean age, serum folic acid level, erythrocyte folate level, serum homocysteine level and serum B12 level between the treatment groups at the baseline. Consecutively scores collected over six measurements on YBOCS, HAM-D, HAM-A and CGI showed non-significant differences between folic acid and placebo groups. Conclusion: None of the biological markers of one carbon metabolism were associated with the change in YBOCS scores. It may be assumed that there is no beneficial effect of folic acid addition to fluoxetine in the treatment of OCD

How does Spinal Mobility Affect Balance and Postural Control in Patients with Ankylosing Spondylitis? A Cross-Sectional Study

Purpose Alterations in spinal mobility lead to impaired postural control and balance, an increased risk of falls and a decrease in quality of life. The purposes of this study were to investigate the relationship between spinal mobility, postural control and balance and to compare spinal mobility and balance with a view to disease severity in patients with ankylosing spondylitis (AS). Methods 137 patients with AS were divided into 2 groups by tragus-to-wall distance (TWD): (Group I=mild AS, n=51), (Group II=moderate AS, n=86). Balance was assessed with the Single-Leg Balance Test, the Timed Up and Go Test (TUG) and the Berg Balance Scale (BBS). Spinal mobility was measured by BASMI Index [TWD, cervical rotation (CR), Modified Schober Test (MST), lumbar lateral flexion (LLF), intermalleolar distance (IMD) and thoracic expansion (TE)] and was compared between the groups. The association with balance was investigated. Results Spinal mobility and BBS scores in Group II were worse than in Group I (p0.05). Dynamic balance was weakly correlated with MST, LLF and IMM and moderately correlated with CR, TE and BASMI. Static balance was weakly correlated with spinal mobility (p0.05). Conclusions In patients with AS, spinal mobility and dynamic balance worsen as the disease progresses, whereas static balance does not change. Such changes in mobility and balance can negatively affect patients' participation in daily life and increase their risk of falls. Therefore, detailed evaluation of balance, balance training and fall prevention approaches need to be implemented in the rehabilitation programs of patients with AS

Legislative Documents

Also, variously referred to as: House bills; House documents; House legislative documents; legislative documents; General Court documents

Patient Safety from a Different Perspective: An Evaluation of the Type of Foods and Drinks Visitors Bring for Postoperative Patients

Introduction: To introduce different types of foods and beverages visitors bring for postoperative patients. Materials and Methods: This descriptive study was conducted on 96 visitors of postoperative patients at Trakya University Hospital in Edirne, Turkey. Data were collected in face-to-face interviews (15 min) during visiting hours (02:00-04:00 p.m.) between August and September, 2015. The  questionnaire included 15 questions on demographic characteristics, patient/visitor relation, visitor's knowledge of the type of patient's surgery, date of surgery, and the onset of patient's oral intake, the selected foods and/or drinks, and cause of such selection. Results: Based on the findings, 72.9% of the visitors had brought food for the patients, and soup was the most frequently selected food type (25.7%); also, 41.4% of the visitors had brought the food the patient had requested. In total, 74% of the visitors had brought drinks, with fruit juice accounting for 63.4% of the selected beverages; also, 53.5% of the visitors had brought the drink the patient had requested. By comparing the type of foods and drinks with the type and date of surgery, it was revealed that some visitors had brought pastries and biscuits for patients undergoing gastrectomy on the first postoperative day. Conclusion: It is recommended to control and manage the type of food products visitors bring for the patients during visiting hours. Moreover, visitors should be instructed on how to select foods or drinks for the patients

Cinsel İstismara Uğrayan İşitme Engelli Çocukların Adli Süreçte Yaşadığı Zorluklar Bir Olgu Serisi

Giriş: Çocuğun cinsel istismarı, bir erişkinin cinsel gereksinim ve isteklerini karşılamak için çocukları ya da ergenleri araç olarak kullanmasıdır. Cinsel istismarın herhangi bir sosyodemografik grupla bağlantısı saptanmamış ve her sosyoekonomik düzeyde görülebileceği belirtilmiştir. Cinsel istismar tanısı genellikle çocuktan alınan öykü ile konulmaktadır. Cinsel istismarın tanısında ve değerlendirmesinde verbal iletişim çok önemli olduğundan, işitme engelli çocuklar diğer çocuklara göre daha fazla örselenmekte; kendilerini ifade edemedikleri için daha riskli duruma düşmektedirler. Yöntem: Bu olgu serisinde cinsel istismara uğrayan işitme engelli üç çocuğun sosyodemografik özellikleriyle, tanı ve değerlendirme sürecinde yaşadıkları sıkıntılar ele alınarak; bu çocukların değerlendirmesinde dikkate alınacak yöntemler tartışılacaktır. Sonuç: Çocuklarda cinsel istismar uzun dönem olumsuz sonuçlara yol açan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu nedenle adli süreçte yer alan profesyonellerin eğitilmesi ve farkındalıklarının arttırılması çocukların sistem içerisinde daha rahat ve daha doğru değerlendirilmesine yardımcı olacaktır.  Anahtar kelimeler: Cinsel istismar, işitme engeli, çocuk ve ergen

Mean BOLD signal activations in right and left hippocampus of the patients with and without PTSD following the same traumatic experience.

<p>There was a significant decrease in BOLD signal levels in the right hippocampus in patients with PTSD after treatment.</p

Sosyal Medya ve Ceza Sorumluluğu Bir Olgu Sunumu

Ceza sorumluluğu, kişinin bir suç işlediğinde tam bir bilinç ve iradeye sahip olması temeline dayanır. Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan pek çok faktör bulunmaktadır. Yasal anlamda ceza sorumluluğunun yaş ile ilişkisi konusunda ülkeler farklı yaş sınırları belirlemişlerdir. Ülkemizde 15 yaşının bitiminden sonra akıl hastalığı ya da zayıflığı saptanmaması ceza sorumluluğunun tam olması için yeterli iken, 12-15 yaşları arasında suçun hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayıp kavramadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Belli bir yaş diliminde yapılması istenen bu değerlendirmede, öncelikle gelişimsel özelliklerin ceza sorumluluğuna etkisine yönelik bir araştırma yapılması beklenmektedir. Ek olarak, ruhsal bozukluklar, tıbbi hastalıklar ve çocuğun bağlantılı olduğu sosyal çevrenin de ele alındığı bir yaklaşım, değerlendirmede biyopsikososyal yönden bütüncül bir bakış açısı sağlayacaktır. Öte yandan, teknolojinin gelişmesi ve internet kullanımının yaygınlaşması nedeniyle sosyal medya üzerinden işlenen suçlar daha çok tartışılır hale gelmiştir. Bu olgu sunumunda bir sosyal medya organı vasıtasıyla yazılı olarak kamu görevlisine hakarette bulunma iddiasıyla üzerine atılı suç bakımından fiili algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği hususunda rapor düzenlenmesi istenen 15 yaşındaki bir ergenin adli psikiyatrik değerlendirme ve raporlama süreci ele alınarak; bu tür olguların değerlendirmesinde dikkate alınacak yöntemler tartışılacaktır. Ergenler arasında sosyal medya kullanımının arttığı bilinmektedir. Sosyal medya üzerinden suç işlediği iddia edilen ergenlerin adli psikiyatrik değerlendirmeye yönlendirilmesinin artması nedeniyle bu konuya dikkat çekilmek istenmiştir