99 research outputs found
Retrospective Evaluation and Comparison of All Medicolegal Autopsies Performed Before and After the COVID-19 Pandemic in İzmir
Objective:In this study, in the 2 year period before and after the first date of the COVID-19 case in Turkey (between 11.03.2019-10.03.2020-11.03.2020-10.03.2021) İzmir Forensic Medicine Group Presidency we aimed to show the effects of the SARS-CoV-2 pandemic by examining the autopsies and autopsy findings performed in the Izmir Forensic Medicine Group Presidency through the forensic autopsy records.Methods:Our study was planned as a retrospective study of autopsies performed in İzmir Forensic Medicine Group Presidency. The work will start after the necessary permissions are obtained from the İstanbul Forensic Medicine Institute. The data of autopsies performed between 11.03.2019-10.03.2020 and 11.03.2020-10.03.2021 in the İzmir Forensic Medicine Group Presidency will be analyzed in terms of age, gender, cause of death, origin of death and mode of death.Results:A total of 4604 autopsy cases were examined in our study. In the pre-pandemic period, the number of female cases was 472 (21.4%), the number of male cases was 1734 (78.6%), the most common form of death was suspicious death with 1192 (54%), and the most common origin was 1039 (47.1%) was detected as natural death. After the pandemic, these numbers were found to be 413 (17.2%) for women, 1985 (82.8%) for men, 1398 (58.3) suspicious deaths and 1072 (44.7%) natural deaths.Conclusion:As in all areas of life, changes have occurred in forensic autopsy practice with the COVID-19 pandemic, and we think it is important to share the data we have obtained as a result of examining and analyzing all forensic autopsies performed during and before the SARS-CoV-2 pandemic in Izmir for two years
Body and body language: The investigation of the novel "Göç" and Dede Korkut Hikayeleri in terms of semiology
Yazıdan önce söz vardı. Sözden önce ve sözle birlikte bedenin dili vardı. İnsanoğlu duygu dünyasını yansıtmada ve kültürel birkimini sergilemede sözün yanına daima bedenin dilini de eklemiştir. Bedeni görsel bir alana yerleştiren ve bir imaj olarak sergileyen yaklaşımlar bütün dillerde tarihin en eski dönemlerinden bu yana önemini korumuştur. Dili, göstergelerden oluşan bir sistem olarak tanımlayan Ferdinan De Saussure, Peirce’in 19. yüzyılda gündeme getirdiği gösterge modeline eş zamanlı olarak yeni bir boyut getirmiştir. Saussure’ün daha çok dilsel bağlamda temellendirdiği gösterge modelini, görsel bağlamda ilk formülüze eden Charles S. Peirce, kendinden sonra Semioloji olarak adlandırılacak kuramın temelini atmış oldu. Charles S. Peirce’in ikon (icon), index (belirtke), sembol (symbol) olarak sistematize ettiği model üçlemesi, hem dilsel dünyanın hem de görsel dünyanın tanımlanmasında ve açıklanmasında önemli katkılarda bulundu. Charles S. Peirce, 19. yüzyılda modelini oluştururken, elbette göstergenin varlığı insanolğlunun tarihi kadar eskiye gitmekte idi. Dünyayı tanımlamada, olgulara ve olaylara getirelecek açıklamalarda, her birey, kuşkusuz, işaretleyenlere (signifier) ve işaretlenenlere (signified) başvurmuştur. Türk kültürünün hem art zamanlı hem de eş zamanlı yazılı kaynaklarında, bedeni veya beden unsurlarını gösterge modeline uygun kullanımlara çok sık rastlarız. Bu çalışmada, Türk kültürünün önemli eserlerinden olan Dede Korkut Hikâyeleri ve Mevlüt Süleymanlı’nın Göç romanında bedenin gösterge olarak kullanımı üzerinde durulacaktır. Dede Korkut Hikâyeleri, Peirce’in üçlemesi açısından bakıldığında oldukça zengin bir kaynak olarak karşımıza çıkar. Dede Korkut Hikâyeleri’nin yanında destansı bir anlatımla Türk Kültürün’de göç ve değişim olgusunu irdeleyen Azerbaycanlı Mevlüt Sülyemanlı da Göç romanında bedenin diline bir işaretleyen olarak sık sık başvurur. Göç romanında, yazar, Dede Korkut tarzı bir üslüp ile Karakelle Soyu’nun yerleşik hayata geçişini ve soyun güçlü ve zayıf yanlarını destansı bir dille verirken beden unsurlarından önemli ölçüde faydalanmaktadır. Bu iki eserin beden kültürü bağlamında incelenmesinde Gösterge Modeli’nden faydalanılırken, konuya sosyo-kültürel-tarihsel bir pencereden de bakılacak, yapısalcı bir bakış açısı modelin izahında kullanılacaktır.Speech precedes word. There was body language before the speech and together with the speech. Human being always uses the body language besides speech in order to reflect the his emotions and present cultural experience. The approaches that show the body as an image and that put it into a visual area have kept its importance since the ancient times. Ferdinand De Saussure, who identifies the language as a system consisting of indicators, added simultaneously a new dimension to the Peirce’s indicator model that he did in 19th century. Charles S. Peirce, who formulizes the indicator model Saussure built the foundation in terms of language, built the foundation of the theory that would be called as semiology after him. The models that Charles S. Peirce systematized as icon, index and symbol contributed to the explanation and identification of the visual and linguistic world. While Charles S. Peirce was constructing his model in the 19th century, the existence of the indicator was as old as the history of the human being. There is no doubt that everybody has used signifier and signified in order to identify the world and in the explanations of the facts and events. We often come across the usage of body elements in accordance with the indicator model in the simultaneous and past written sources of Turkish culture. In this study, The usage of body as an indicator in Dede Korkut Hikayeleri, which is one of the important works of Turkish culture and Mevlüt Süleymanoğlu’s novel “Göç” is emphasized. Dede Korkut Hikayeleri are rich in triple model of Peirce. Azerbaijani Mevlüt Süleymanlı, who scrutinizes the immigration and change in Turkish culture as well as Dede Korkut hikayeleri in an epic way, often uses body language as an indicator. The writer, in the novel “Göç”, benefits from body elements while he tells Karakelle people’ s being settled and powerful and weak sides of this descent in an epic style. While indicator model is benefited to scrutinize these two works in terms of body culture, the subject will be handled socio-cultural-historical perspective and a constructive point of view will be used to explain this model
Afete hazırlık Sürecinde Deprem Kent Konut
Doğa, özüne ait iç dinamikleriyle insanoğlunun yaşamına yenilikler katarak ve aynı zamanda kendi değişiminin/üretiminin bir ürünü (–Doğa Olayları demenin pek doğru olmayacağı kanaatiyle-) olarak bazı doğal süreçleri dışa vurum sanatıyla icra eder. Bizler ise çoğu zaman bu yeni ürünlerle yaşantımıza olağan (olağan dışılık ise beklenenin üzerine hasar ve can kaybının yaşanması) formalarında devam ederiz. Günlük hayatta sürekli karşılaşmasak bile bazen pekte iç açıcı olmayan sonuçları da bize sunmasına tanıklık ederiz. Yerküre’nin devinimi sonucu meydana gelen bu olgular içinde birçok farklı ürün vardır. Bilimsel yaşam ile bu ürünleri algılama/anlama sürecini yan yana getirdiğimizde bazı temel gerçekleri de bulabilir. Tarihin suları bir takım surları açsa da bazen hızlı bir devinimle çözüm üretirken bazen ise sorunsallar karşısında bir takım geçici yenilgiler yaşatabiliyor.
Doğal afetler içinde en yıkıcı olan depremler, yaşamımızı ve barınma hakkımızı tehdit etmektedir. Normal olarak bakıldığında yerküre fiziğinin doğal bir süreci olan depremler, plansız kentleşme ve kontrolsüz/denetimsiz yapılaşma ile etkileştiğinde yıkıcı ekonomik ve sosyal/toplumsal sonuçlar olan bir afete dönüşmektedir. İnsanın en temel haklarından bir olan barınma hakkı, depremlerin neden olduğu fakat esasta/temelde siyasal iktidarların neo-liberal politikalarının bir sonucu olarak tehdit altındadır. İnsanların yaşama ve barınma hakkı kentsel yenileme/dönüşüm projeleriyle, deprem vb. birçok olgu bahane edilerek ekonomik bir rant alanı haline dönüşmektedir. Afete hazırlık sürecinde deprem, konut ve yapı ilişkisinin ivedi bir şekilde irdelenmesi amacıyla böyle bir çalışma grubu kurulmuştur. Mahallelerden gelen sorunlara bilimsel/mühendislik yaklaşımları getirerek sorunların tespiti üzerine çalışılmaktadır. Halkın haklarının korunması için bilim insanları/mühendisler/mimarlar/şehir plancılarının katkısıyla bu çalışmanın çerçevesi genişletilecek ve bu sorunlara karşı alternatif bir yaşam örülmeye çalışılacaktır
Deprem-Zemin Ve Kentsel Planlama Etkileşimi: Jeofizik Ve Geoteknik Faktörlerin Bütüncül Kullanımı İçin Bursa (Nilüfer, Osmangazi And Yıldırım) Örneği
Bu çalışmanın temel amacı, Bursa kenti Merkez İlçelerinin kentsel planlama bağlamında jeofizik ve geoteknik verinin bütüncül kullanımını sağlamaktır. Bu bağlamda çalışma alanı için ilk olarak deprem tehlike analizi (Posion olasılık dağılımı kullanılarak) yapılmıştır. Bu analiz kullanılarak tasarım depreminin büyüklüğü ve ivmesi çeşitli azalım ilişkileri kullanılarak belirlenmiştir. Çalışma alanı Bursa-Merkez, Osmangazi, Yıldırım Kestel ve Gürsü İlçelerini kapsamaktadır. Bursa ili akarsuların taşıdığı blok, çakıl, kum ve silt gibi detritik malzeme ile kaplanmıştır. Neojen ve Alüvyon birimlerden oluşan ilçede sedimanter tabaka kalınlığının fazla olması nedeniyle birçok zemin problemini de beraberinde getirmektedir. Tarihte oluşmuş deprem olguları üzerine dokümanlar zemin (site) tepkisi üzerine modern jeofizik veri analizleri bize göstermiştir ki depremlerin hasar dağılımı üniform değildir ve yerel zemin koşulları ile değişmektedir. Çalışmamız deprem nedeniyle oluşacak zemin etkisi sözü edilen Bursa ilinin merkez ilçelerine kapsayacak alan etkisinin araştırılması üzerine odaklanmıştır. Bölge için Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmış olan mikrobölgeleme bazlı çalışmada bölgeye ait birçok zemin problemi gözlenmiş fakat zemin büyütme etkisi ve zemin sınıflamasına yönelik çalışmalar eksik kalmıştır. Bu proje kapsamında bölgede daha önce yapılmamış olan Yüzey Dalgası Analizi Yapay kaynak (MASW), Doğal Kaynak (MAM) ölçümleri yapılacak Vs30 (ilk 30 metre) kayma dalgası hızı belirlenmiştir. Bu amaçla 100 noktada MASW-MAM ölçümü alınmıştır. Ölçümler Seisimager veri analiz program ile değerlendirilmiş ve bölgenin 30 metrelik kayma dalga hız modeli ortaya çıkarılmıştır. Çalışmanın üçüncü aşamasında, Bursa Büyükşehir Belediyesinden elde edilen geoteknik veriler bölgedeki zeminlerin sıvılaşma potansiyelinin değerlendirmesi amacıyla kullanılmıştır. Bölgede yer alan zeminlerin sıvılaşma potansiyeli iki faklı yaklaşımla (Sıvılaşma Potansiyeli indeksi (PL) ve Sıvılaşmaya bağlı beklenen olası oturmalar) deprem senaryo ivme ve magnitüt değerleri kullanılarak değerlendirilmiş ve haritalanmıştır. Çalışmanın son aşamasında geoteknik ve jeofizik veriler bütüncül olarak kent planlamaya baz olacak biçimde değerlendirilmiş ve bölgenin olası bir deprem anında zeminlerde oluşabilecek tehlike düzeyleri yüksek, orta ve düşük seviyeler olarak ayrılmıştır. Bu çalışma İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Biriminin 5582 ve YADOP-670 no’lu projeleri desteklenmiştir
- …