126 research outputs found

    Electrochemical copolymerization of N-methylpyrrole and 2,2 '-bithitiophene; characterization, micro-capacitor study, and equivalent circuit model evaluation

    Get PDF
    N-methylpyrrole (N-MPy) and 2,2'-bithiophene (BTh) were electrocopolymerized in 0 center dot 2 M acetonitrile-sodium perchlorate solvent-electrolyte couple on a glassy carbon electrode (GCE) by cyclic voltammetry (CV). The resulting homopolymers and copolymers in different initial feed ratios of [N-MPy](0)/[BTh](0) = 1/1, 1/2, 1/5 and 1/10 were characterized by CV, Fourier-transform infrared reflectance attenuated transmittance (FTIR-ATR), scanning electron microscopy (SEM), energy dispersive X-ray analysis (EDX) and electrochemical impedance spectroscopy (EIS). The capacitive behaviours of the modified electrodes were defined via Nyquist, Bode-magnitude, Bode-phase and admittance plots. The equivalent circuit model of R(C(R)(QR)(CR)) was performed to fit theoretical and experimental data. The highest low-frequency capacitance (C (LF)) were obtained as C (LF) = similar to 1 center dot 23 x 10 (-4) mF cm (-2) for P(N-MPy), C (LF) = similar to 2 center dot 09 x 10 (-4) mF cm(-2) for P(BTh) and C (LF) = similar to 5 center dot 54 x 10 (-4) mF cm(-2) for copolymer in the inital feed ratio of [N-MPy](0)/[BTh] (0) = 1/2.Research Foundation of Namik Kemal University, TurkeyNamik Kemal University [NKUBAP.00.10.YL.12.02]Financial support for this work by the Research Foundation of Namik Kemal University, Turkey, (project number: NKUBAP.00.10.YL.12.02), is gratefully acknowledged

    Hemodiyaliz Hastalarında COVID-19 Toraks Bilgisayarlı Tomografi Bulgularının Değerlendirilmesi

    Get PDF
    Aim: Coronavirus disease 2019 (COVID-19) is an unprecedented cause of pandemics affecting all segments of society. It is not known whether hemodialysis patients form a different patient group in terms of susceptibility to COVID-19 infection or severe disease. In this study, thorax computed tomography (CT) findings were evaluated in hemodialysis patients diagnosed with COVID-19 infection during the pandemic period. Material and Methods: CT findings of 32 hemodialysis patients diagnosed with COVID-19 with real-time polymerase chain reaction or thorax CT examination were evaluated retrospectively. Radiological findings were classified as ground glass, consolidation, mixed type involvement (ground glass and consolidation), crazy paving appearance, interlobular septal thickening, nodule, halo-reverse halo finding, air bronchogram finding, subpleural curvilinear opacities and tree-in-bud views. Results: A total of 32 patients were included in the study. Twenty-one (65.6%) of the patients were male and 11 (34.4%) were female. The mean age was 67.5±8.5 years. All patients had chronic kidney failure. Thorax CT examination revealed ground-glass opacities in 14 (43.8%) patients, consolidation in 3 (9.4%) patients, and mixed type involvement (ground-glass opacities and consolidation) in 15 (46.9%) patients. The accompanying CT findings were pleural effusion in 23 (71.9%) patients, subpleural curvilinear opacities in 13 (40.6%) patients, bronchial wall thickening in 11 (34.4%) patients, lymphadenopathy in 7 (21.9%) patients, bronchiectasis in 4 (12.5%) patients and pleural thickening in 4 (12.5%) patients. Conclusion: When hemodialysis patients are infected with COVID-19 infection, they differ significantly from other COVID-19 patients in terms of symptoms, clinical course, and prognosis, as well as imaging findings.Amaç: Koronavirüs hastalığı 2019 (coronavirus disease 2019, COVID-19) toplumun her kesimini etkileyen benzeri görülmemiş bir pandemi sebebidir. Hemodiyaliz hastalarının, COVID-19 enfeksiyonuna ya da şiddetli hastalığa yatkınlık açısından farklı bir hasta grubunu oluşturup oluşturmadıkları bilinmemektedir. Bu çalışmada pandemi döneminde COVID-19 enfeksiyonu tanısı alan hemodiyaliz hastalarında toraks bilgisayarlı tomografi (BT) bulguları değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntemler: Gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu veya toraks BT incelemesi ile COVID-19 tanısı konulan 32 hemodiyaliz hastasının BT bulguları geriye dönük olarak değerlendirildi. Radyolojik bulgular; buzlu cam, konsolidasyon, karışık tip tutulum (buzlu cam ve konsolidasyon), kaldırım taşı görünümü, interlobüler septal kalınlaşma, nodül, halo-ters halo bulgusu, hava bronkogram bulgusu, subplevral kürvilineer opasiteler ve tomurcuklanmış ağaç görünümleri olarak sınıflandırıldı. Bulgular: Çalışmaya toplam 32 hasta dahil edildi. Hastaların 21’i (%65,6) erkek, 11’i (%34,4) kadındı. Yaş ortalaması 67,5±8,5 yıl idi. Tüm hastalarda kronik böbrek yetmezliği mevcuttu. Toraks BT incelemesinde hastaların 14'ünde (%43,8) buzlu cam görünümü, 3'ünde (%9,4) konsolidasyon ve 15'inde (%46,9) karışık tip tutulum (buzlu cam görünümü ve konsolidasyon) görüldü. Eşlik eden BT bulguları 23 (%71,9) hastada plevral effüzyon, 13 (%40,6) hastada subplevral kürvilineer opasiteler, 11 (%34,4) hastada bronşiol duvar kalınlaşması, 7 (%21,9) hastada lenfadenopati, 4 (%12,5) hastada bronşektazi ve 4 (%12,5) hastada plevral kalınlaşma idi. Sonuç: Hemodiyaliz hastaları COVID-19 enfeksiyonuna yakalandıklarında semptom, klinik seyir ve prognostik açıdan olduğu gibi görüntüleme bulguları açısından da diğer COVID-19 hastalarından önemli farklılıklar göstermektedir

    The Relations Between Preservice Teachers’ Reader Beliefs and Reading Comprehension Skills

    Get PDF
    DergiPark: 326044trakyasobedBu çalışmanın amacı öğretmen adaylarının okuyucu inançları ile okuduğunu anlama başarıları arasındaki ilişkileri incelemektir.. Bu amaç doğrultusunda Muğla ilindeki devlet üniversitesinde öğrenim gören toplam 241 sınıf öğretmenliği bölümü öğrencisi ile çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak okuyucu inançları anketi ve okuduğunu anlama başarı testi kullanılmıştır. Elde edilen veriler üzerinde YEM analizleri gerçekleştirilmiş ve araştırma sorusuna uygun çözümlemeler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular pasif okuyucu inançlarının okuduğunu anlama üzerinde negatif, aktif okuyucu inançlarının ise pozitif yönde etki ettiğini göstermiştir. Elde edilen sonuçlar literatür doğrultusunda tartışılmış ve gerekli önerilerde bulunulmuşturThe current research aimed to explore the relations between preservice teachers’ reader beliefs and reading comprehension skills. With this overall aim of the present study, this research sample consisted of a total of 241 preservice teachers studying at department of elementary classroom teaching profession in Turkey’s Mugla province. Reader beliefs inventory and reading comprehension test were used to gather the data from the preservice teachers. SEM analyses were used to find required answers in response to the research aims. The research findings showed that while transmission reader beliefs had the negative contribution to the prediction of reading comprehension, the transaction reader beliefs had the positive contribution to the prediction of reading comprehension skills of the preservice teachers. The results of the study were discussed through related scientific literature and it was given the important implications for the future research and educational practice

    Kistik ekinokokkoz ön tanısı alan hastaların seropozitifliklerinin değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Kistik ekinokokkoz tanısı klinik semptomlar, görüntüleme teknikleri ve özellikle hasta serumlarında spesifik antikorların saptanması esasına dayanır. Bu çalışma, kistik ekinokokkoz tanısı alan hastaların seropozitifliklerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’na 1 Ocak 2010-31 Aralık 2014 tarihleri arasında çeşitli kliniklerden gönderilen 879 hasta serum örneği indirek hemaglütinasyon testi ile çalışılmıştır. Firma önerileri doğrultusunda 1/160 ve üzeri değerler pozitif olarak kabul edilmiştir. Sonuçlar cinsiyet, yaş grupları ve kan serumlarının pozitif titrelerine göre değerlendirilmiştir. Bulgular: Kistik ekinokokkoz şüpheli 879 hasta örneğinin 221’i %25.1 seropozitif olarak belirlenmiştir. 474 kadın hastanın 134’ünde %28.3 ve 405 erkek hastanın 87’sinde %21.5 seropozitiflik saptanmıştır. Seropozitiflik en çok 41-60 yaş grubunda görülmüştür.Sonuç: Türkiye’de hayvanlar üzerine çok fazla çalışma bulunmasına rağmen KE’nin insanlardaki prevalansı hakkında kısıtlı bilgi bulunmaktadır. Konya ilinde KE önemli bir halk sağlığı problemi olmaya devam etmektedir. Bu hastalığa karşı geniş ölçekli önleme ve koruma programı uygulanmalıdı

    Pars plana vitrectomy for pseudophakic retinal detachment with unseen retinal breaks

    Get PDF
    Amaç: Yırtığı bulunamayan psödofakik retina dekolmanında pars plana vitrektominin (PPV) etkinliğini ve güvenilirliğini irdelemek. Gereç ve Yöntem: Tek merkezli ve karşılaştırmalı olmayan bu çalışmada, Aralık 2003-Kasım 2008 yılları arasında kliniğimizde preoperatif muayenede yırtığı bulunamayan psödofakik retina dekolmanı tedavisi için pars plana vitrektomi uygulanan 17 hastanın 17 gözü retrospektif olarak incelendi. Eksüdatif ve traksiyonel retina dekolmanlı olan olgular ile vitreus hemorajisi ya da yoğun katarakt nedeniyle ortam bulanıklığı olan olgular çalışma dışında tutuldu. Bu olguların hepsine kontakt geniş açılı görüntüleme sistemi kullanılarak pars plana vitrektomi, sıvı perfluorokarbon kullanımı ile retinal yırtık ya da yırtıkların saptanması ve subretinal sıvının internal drenajı, 360 derece periferik endolaser fotokoagülasyon ve silikon yağı injeksiyonu yapıldı. Araştırdığımız ana parametreler anatomik başarı ve görsel sonuçlardı. Sonuçlar: Ortalama takip süresi 10,4 ay (6-24 ay) idi. Tek bir cerrahi ile 17 gözün 15’inde (%88,2) anatomik başarı elde edildi. İlave cerrahi işlemlerle tüm olgularda retina yatıştırıldı. Ortalama logMAR görme keskinliği preoperatif 2,15±0,27 iken, postoperatif 0,86±0,48 oldu (p<0,001). Tüm olgularda (%100) görme keskinliğinde artış oldu. Hiçbir olguda ciddi intraoperatif komplikasyon gözlenmedi. Postoperatif komplikasyon olarak, 2 (%11,8) gözde geçici göz içi basınç artışı, 1 (%5,9) gözde maküler epiretinal membran gelişimi ve diğer 1 (%5,9) gözde de kistoid maküla ödemi oluşumu gözlendi. Tartışma: Yırtığı bulunamayan psödofakik retina dekolmanında pars plana vitrektominin etkin ve güvenilir bir yöntem olduğu gözlendi. Diğer cerrahi yöntemlerle karşılaştırılmalı ve fazla olgu sayısı içeren, prospektif çalışmalar yapılması gerekmektedir.Purpose: To evaluate the safety and efficacy of pars plana vitrectomy (PPV) for pseudophakic retinal detachment with unseen retinal breaks. Material and Method: In this single-centre, non-comparative study, 17 eyes of 17 patients who underwent PPV for pseudophakic retinal detachment with unseen retinal breaks between December 2003 and November 2008 were evaluated retrospectively. Eyes with exudative and tractional retinal detachment, and with media opacities due to vitreous hemorrhage or dense cataract were not included in the study. All eyes underwent PPV with contact wide-angle viewing system, identification of retinal break(s) with liquid perfluorocarbon, internal drainage of subretinal fluid, 3600 peripheral retinal endolaser photocoagulation and injection of silicone oil. Main outcome measures were anatomic success and visual outcome. Results: The mean follow-up time was 10.4 months (6-24 months). Primary anatomic success was achieved in 15 of 17 eyes (88.2%) with single operation. Final reattachment was attained in all of the eyes. The mean visual acuity was 2.15&plusmn;0.27 logMAR preoperatively and 0.86&plusmn;0.48 logMAR postoperatively (p&lt;0.001). Visual acuity increased postoperatively in all eyes (100%). No major intraoperative complication was observed in any of the eyes. Postoperative complications were transient hypertension in 2 eyes (%11.8), macular pucker in 1 eye (%5.9) and cystoid macular oedema in 1 eye (%5.9). Discussion: PPV was observed to be safe and effective in the treatment of pseudophakic retinal detachment with unseen retinal breaks. Prospective studies with more number of patients and comparing PPV with other surgical procedures are required

    Evaluation of patients with fibrotic interstitial lung disease: Preliminary results from the Turk-UIP study

    Get PDF
    OBJECTIVE: Differential diagnosis of idiopathic pulmonary fibrosis (IPF) is important among fibrotic interstitial lung diseases (ILD). This study aimed to evaluate the rate of IPF in patients with fibrotic ILD and to determine the clinical-laboratory features of patients with and without IPF that would provide the differential diagnosis of IPF. MATERIAL AND METHODS: The study included the patients with the usual interstitial pneumonia (UIP) pattern or possible UIP pattern on thorax high-resolution computed tomography, and/or UIP pattern, probable UIP or possible UIP pattern at lung biopsy according to the 2011 ATS/ERSARS/ALAT guidelines. Demographics and clinical and radiological data of the patients were recorded. All data recorded by researchers was evaluated by radiology and the clinical decision board. RESULTS: A total of 336 patients (253 men, 83 women, age 65.8 +/- 9.0 years) were evaluated. Of the patients with sufficient data for diag-nosis (n=300), the diagnosis was IPF in 121 (40.3%), unclassified idiopathic interstitial pneumonia in 50 (16.7%), combined pulmonary fibrosis and emphysema (CPFE) in 40 (13.3%), and lung involvement of connective tissue disease (CTD) in 16 (5.3%). When 29 patients with definite IPF features were added to the patients with CPFE, the total number of IPF patients reached 150 (50%). Rate of male sex (p<0.001), smoking history (p<0.001), and the presence of clubbing (p=0.001) were significantly high in patients with IPE None of the women <50 years and none of the men <50 years of age without a smoking history were diagnosed with IPE Presence of at least 1 of the symptoms suggestive of CTD, erythrocyte sedimentation rate (ESR), and antinuclear antibody (FANA) positivity rates were significantly higher in the non-IPF group (p<0.001, p=0.029, p=0.009, respectively). CONCLUSION: The rate of IPF among patients with fibrotic ILD was 50%. In the differential diagnosis of IPF, sex, smoking habits, and the presence of clubbing are important. The presence of symptoms related to CTD, ESR elevation, and EANA positivity reduce the likelihood of IPF

    Bazı modern buğday varyeteleri ve yerel çeşitlerin melez populasyonlarında koleoptil uzunluğunun kalıtımı

    No full text
    Koleoptil uzunluğu buğdayda ekim derinliğini belirleyen temel etkendir. Dünyada yaygın olarak kullanılmakta olan gibberellik aside duyarsız Rht-B1b (Rht1) ve Rht-D1b (Rht2) genleri bitki boyuyla beraber koleoptil uzunluğunda da kısalmaya neden olmaktadır. Çalışmada koleoptil uzunluğu kalıtımının incelenmesi amacıyla ETAE arazisinde ekili olan CIMMYT materyalinden seçilen kısa koleoptilli iki modern buğday varyetesi ile uzun koleoptilli yedi yerel çeşit ebeveyn olarak kullanılmış ve resiprokal melezlemeler yapılmıştır. Oluşturulan toplam 14 kombinasyonda koleoptil uzunluğu, primer kök sayısı ve ilk yaprak uzunluğu özellikleri incelenmiş ve özellikler arası ilişkilere bakılmıştır. Çalışma sonucunda yerel çeşitler arasındaki ELANDS'ın girdiği her iki kombinasyonda da koleoptil uzunluğu kalıtımı üstün dominantlık olarak görülmüştür. Geriye kalan 12 kombinasyonda ise koleoptil uzunluğu kalıtımı eksik dominantlık olarak saptanmıştır. İncelenen özelliklerden koleoptil uzunluğu ve ilk yaprak uzunluğu arasında pozitif ve önemli ilişkinin var olduğu tespit edilmiştir. Primer kök sayısı özelliğinin diğer iki özellikle ilişkisi istatistiksel açıdan önemsizdir

    Başlangıçtan günümüze bakara süresi'nin tefsiri (Ayet:189-203)

    No full text
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Yerel yönetimlerin günümüzde önem kazanması ile birlikte; ülkemizde ise belediyelerin, hizmet alanları ve barındırdıkları nüfus bakımından yerel yönetimlerin en önemli yapı taşı olduğu söylenebilecektir. Özellikle kentleşmenin ve kentsel nüfusun artışı dikkate alındığında belediyelerin hâlihazırdaki önemlerinin daha da artacağı şüphesizdir. Belediyelerin mevcut sistem içerisindeki hem vazgeçilmez hem de elverişli özelliklerini, yerinde ve verimli kullanmaları için; yetki, görev ve sorumlulukları da günden güne değişmekte ve gelişmektedir.Belediyelerin kurumsal yapısında bu gelişmeler meydana gelirken, bu gelişmeler bir taraftan da onların en önemli unsurları olan personel sistemlerinde de yeni yapılanmaları beraberinde getirmiştir. Bu yapılanmaların önem arz eden bir şekli de sözleşmeli personel statüsünün belediyelerde yerleşmeye başlamasıdır.Çalışmanın amacı sözleşmeli personel statüsünün belediyelerdeki uygulamasını ele almak ve mevzuat düzenlemesi ile uygulamada ortaya çıkan olumlu veya olumsuz yönleri incelemektir. Böylelikle çalışma ile; belediyelerde istihdam edilen sözleşmeli personele ilişkin düzenlemelerin, uygulamaya yansıyan biçimi ile ve diğer personel statülerine kıyasla ne gibi avantajlı yahut dezavantajlı durum arz ettiği ortaya koyulmaya çalışılmıştır.Yapılan çalışmada konu ile ilgili mevzuat incelemesine ek olarak uygulamada çıkan problemler ve özellikle de sözleşmeli personele ilişkin yargı kararları incelenmiştir. Çalışma sonucunda sözleşmeli personel statüsünün belediyeler bakımından elverişli görülerek tercih edilmesinin yanı sıra ileride belediyelerde hakim statü haline geleceği saptanmış, ancak uygulamada şu an için çalışan aleyhine olan düzenlemeler bakımından ise olumsuzlukları beraberinde getirdiği görülmüştür. Bu nedenle alternatifi olduğu statüler bakımından elverişliliği dikkate alındığında sözleşmeli personel statüsünün güçlendirilmesi ile hem belediye hem de sözleşmeli personel için tercih edilen bir uygulama haline getirilmesinin her iki taraf bakımından yarar sağlayacağı düşünülmektedir.By growing interest towards local administrations, it could be said that municipalities are core of local administrations in terms of service areas and their available population. Especially when urbanization and increasing population are taken into consideration, municipalities? presently importance is going to grow considerably. Municipalities? practicable and indispensable features are to be used appropriately and efficiently. Regarding this, municipalities? powers and responsibilities has been changing and developing day by day.On the one hand municipalities? organizational structure are developing in this way, on the other hand this developments bring reconstruction in personnel systems which are municipalities? the most important element. One significant way to this reconstruction is to establish contract personnel job status? in municipalities.This study aims to examine contract personnel status? practice in municipalities and the pluses and minus of practice arise from the legislative arrangement. Hereby, this study tries to bring to light to how regulations concerning employment of contract personnel in municipalities has affected other personnel status in positive and negative way.The study examines legislative search concerning the subject and also it examines judicial decisions concerning contract personnel and the problems result from practice. As a result of this study, it is understood and determined that contract personnel status is preferred by municipalities and besides, it is going to be overwhelming status in municipalities in near future. However, it is also seen that in terms of disadvantageous regulations, it brings problems concomitantly for now. Consequently, when practicability taken into consideration in terms of status? which are its alternative, by powering contract personnel status and making it preferred practice both for municipality and contract personnel shall be advantageous for both side

    Ege Bölgesi'nde yaygın olarak yetiştirilen bazı pamuk (Gossypium hirsutum L.) çeşitlerinin lif kalite ve iplik özelliklerinin incelenmesi

    No full text
    Ege Bölgesi’nde yaygın olarak üretilen Gossypium hirsutum L. türüne ait 12 ticari pamuk çeşidinin lif kalite ve iplik özelliklerinin incelendiği bu çalışma 2017 ve 2018 pamuk yetiştirme sezonlarında üretilen materyal ile yürütülmüştür. Üç tekerrürlü olarak tesadüf blokları deneme desenine göre kurulan denemelerin ilk yıl hasatları; yağmurun tarlada kalan lifler üzerindeki etkilerini gözlemlemek amacıyla yağmur öncesi ve yağmur sonrası olmak üzere iki farklı dönemde yapılırken, ikinci yılın pamukları ise ilk yılın yağmur öncesi periyoduna uyumlu olacak şekilde tek seferde hasat edilmiştir. Hasat edilen her bir tekerrürün lif kalite analizleri USTER HVI 1000 cihazı ile gerçekleştirilirken, yalnızca yağmur öncesi periyoda karşılık gelen iki yıllık materyalden Ne 20/1 numarada Open-end iplikler üretilmiş, üretilen iplikler USTER Tester 6 ve USTER Tensorapid 5 cihazları ile analiz edilmiştir. Ölçümlenen özelliklerin sonuçlarına ait istatistiksel incelemeler iki grup altında yapılmış; ilk grupta 2017 yılı hasat dönemlerine ait lif kalite özelliklerini, ikinci grupta ise 2017 ve 2018 yıllarına ait lif kalite ve iplik özelliklerini karşılaştırmak amacıyla ANOVA ve LSD gruplandırması yapılmıştır. Ayrıca özellikler arasındaki korelasyonlar yıl bazında olmak üzere incelenmiş; hem iplik kalite özelliklerinin kendi aralarında oluşturduğu korelasyonlar hem de lif kalite özellikleri ile iplik özellikleri arasında oluşan korelasyonlar belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, yağmur sonrasına bırakılan hasatta lif uzunluğu, lif inceliği, lif olgunluğu ve çepel sayısında artış görülürken, iplik eğirme indeksi, lif uzaması, parlaklık, sarılık ve lif mukavemeti değerlerinde düşüş yaşanmıştır. Lif özelliklerinin yıl bazında karşılaştırmalarına göre; uzun yıllar ortalamasının çok üzerinde yağışlı geçen 2018 yılında değerleri bir önceki yıla göre azalış gösteren özellikler lif uzunluğu, üniformite indeksi, lif mukavemeti, parlaklık ve iplik eğirme indeksi olmuş; kısa lif indeksi, sarılık ve çepel sayısı değerleri de artış göstermiştir. Yıl bazında karşılaştırılan iplik özelliklerine bakıldığında; 2018 yılı iplik düzgünsüzlüğü, ince yer hatası, tüylülük ve tüylülüğün standart sapması değerlerinde düşüş gözlemlendiği görülmüştür. Lif özelliklerinin kendi arasındaki ilişkileri incelendiğinde, 2017’de lif olgunluğu-lif uzaması (-0.896**), parlak-sarılık (-0.820**); 2018’de iplik eğirme indeksi-kısa lif indeksi (-0.857**), iplik eğirme indeksi-lif mukavemeti (0.892**), lif inceliği-lif olgunluğu (0.880**), üniformite indeksi-kısa lif indeksi (-0.898**) ilişkilerine ek olarak yüksek ve orta derecede pek çok korelasyon saptanmış, lif ve iplik özellikleri arasında saptanan istatistiksel anlamda önemli tüm korelasyonların orta derecede olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada; iplik özelliklerinden kopma uzaması üzerinde genotip etkisinin önemli olduğu saptanmış, yüksek kopma uzaması değerlerine sahip ipliğin eldesi için yüksek lif uzamasına sahip çeşitlerin kullanılması önerilirken iplik düzgünsüzlüğünü düşürmek için ise yüksek lif uzunluk değerlerine sahip çeşitlerin kullanılması gerekliliği ortaya konmuştur.This research aimed to investigate the fiber quality and yarn characteristics of 12 commercial cotton varieties of Gossypium hirsutum L. which are widely grown in the Aegean Region and it was carried out with the material which is produced in the 2017 and 2018 cotton growing seasons. Trials were established according to randomized blocks design with three replications and in order to observe the effects of rain on the fibers remaining in the field, the first year harvests were carried out in two different periods (pre-rain and post-rain). In line with the pre-rain period of the first year, the fibers of the second year were harvested at once. Fiber quality analyzes of each harvested replication were carried out by using USTER HVI 1000 device and Open-end yarns with the number Ne 20/1 were produced from the two-year material corresponding only to the pre-rain harvests. The produced yarns were analyzed with the USTER Tester 6 and USTER Tensorapid 5 devices. Statistical analyzes of the results of the measured parameters were performed under two groups. The first group was created to compare the fiber quality characteristics of different harvest periods in 2017, and the second group was created to compare the fiber quality and yarn characteristics of 2017 and 2018, ANOVA and LSD grouping were applied to both groups. In addition, the relationships between features were examined annually and both correlations between yarn quality characteristics and correlations between fiber quality characteristics and yarn properties were determined. Results showed that; fiber length, micronaire, maturity index and trash count increased in the post-rain harvest and spinning consistency index, elongation, reflectance, yellowness and strength values were decreased. According to comparisons of fiber properties by year; in 2018, which was much more rainy than the average of many years, upper half mean length, uniformity index, strength, reflectance and spinning consistency index showed a decrease compared to the previous year but short fiber index, yellowness and trash count values also increased. Considering the yarn properties compared on a yearly basis; in 2018, a decrease was observed in unevenness, thin places, hairiness and standard deviation of hairiness. As a result of annualy correlation analysis; maturity index-elongation (-0.896**), reflectance-yellowness (-0.820**) relationships have reached for 2017 and spinning consistency index-short fiber index (-0.857**), spinning consistency index-strength (0.892**), micronaire-maturity index (0.880**), uniformity index-short fiber index (-0.898**) relationships have reached for 2018. Statistically significant correlations between fiber and yarn properties were found to be moderate level. According to the results, yarn breaking elongation is affected by genotype and to produce yarn with high breaking elongation values, varieties with high fiber elongation should be preferred. In order to reduce yarn unevenness, it has been revealed that varieties with high fiber length values should be used

    Başlangıçtan günümüze Bakara Süresi'nin tefsiri (Ayet, 189-203)

    No full text
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır
    corecore