8 research outputs found

    Güncel bir cam iyonomer restoratif sistemin 36-aylık klinik performansının değerlendirilmesi

    Get PDF
    Objectives: To evaluate the 36 month clinical performance of a current glass-ionomer restorative system by comparing with a micro-filled resin composite, on Class II cavities.Materials and Methods: Sixty cavities in 26 patients were randomly divided into two groups according to the restorative systems used (n=30); the cavities in Group 1 were restored with a glass-ionomer restorative system (EQUIA/GC); packable glass-ionomer (Fuji IX GP EXTRA/GC)+self-adhesive nano-filled coating (G-Coat PLUS/GC); whereas the ones in Group 2 were restored with a micro-filled composite (Gradia Direct/GC)+a self-etch adhesive (G-Bond/GC). The restorations were evaluated at  1 week (baseline), 6, 12, 18, 24 and 36 months according to the modified USPHS criteria. The data were statistically evaluated by Pearson Chi-Square test (p=0. 05).Results: Fifty-three restorations were evaluated in 23 patients after 36 months.  All the restorations in the two groups were scored as Alpha for recurrent caries, surface texture, postoperative sensitivity and color match. For marginal adaptation, 6 restorations (23.7%) in Group 1 and 8 restorations (29.6%) in Group 2 were scored as Bravo. Two restorations ( 7.6%) in Group 1 and 5 restorations (18.5%) in Group 2 were scored as Bravo for marginal discoloration. One restoration (3.8%) in Group 1 was scored as Charlie for anatomic form and retention because of marginal fracture within restorative material.  However, there were no significant differences between the clinical performances of the materials (p>0. 05).Conclusions: Both materials exhibited a similar and clinically acceptable performance on moderate Class II cavities after 36-months. ÖZETAmaç: Bu çalışmada, güncel bir cam-iyonomer restoratif sistemin II. sınıf kavitelerdeki 36-aylık klinik performansını, mikro-dolduruculu bir kompozit rezinle kıyaslayarak değerlendirilmek amaçlanmıştır.     Gereç ve Yöntem: Yirmi altı hastadaki toplam 60 II. sınıf kavite, kullanılan restoratif sisteme göre rastgele iki gruba ayrılmıştır (n=30). Grup 1’deki kavitelere cam iyonomer restoratif sistem (EQUIA/GC); kondanse edilebilir cam-iyonomer Fuji IX GP EXTRA+self-adeziv nano-dolduruculu yüzey örtücü G-Coat PLUS; Grup 2’deki kavitelere ise, mikro-dolduruculu kompozit rezin (Gradia Direct/GC)+self-etch adeziv (G-Bond/GC) uygulanmıştır. Restorasyonlar uygulandıktan 1 hafta sonra (başlangıçta)  ve 6.,12.,18., 24. Ve 36. aylarda modifiye USPHS kriterlerine göre değerlendirilmiş, elde edilen veriler Pearson Ki-kare testi ile istatistiksel olarak analiz edilmiştir (p=0. 05).     Bulgular: 36. ayda, 23 hastada 53 restorasyon değerlendirilmiştir. Retansiyon, anatomik form, sekonder çürük, yüzey yapısı, post-operatif duyarlılık ve renk uyumu yönünden her iki grupta tüm restorasyonlar Alfa olarak skorlanmıştır. Grup 1’de 6 (%23.7), Grup 2’de 8 (%26.6)restorasyonun kenar uyumu; Grup1’de 2 (%7.6), Grup 2’de ise 5(%18.5) restorasyonun kenar renklenmesi Bravo olarak skorlanmıştır. Grup1’de 1 restorasyonda kenar kırığı gözlenmiş,anatomik form ve retensiyon yönünden Çarli olarak skorlanmıştır.  Ancak, materyallerin klinik performasları arasında  istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur(p>0. 05).     Sonuçlar: 36 ay sonunda, II. Sınıf kavitelerin restorasyonunda her iki materyal benzer ve kabul edilir klinik performans göstermiştir

    Natural powder dye substance obtained from hazelnut shells

    No full text
    YÖK Tez No: 538136Tarih boyunca renkler insanoğlu için her zaman önemli bir rol oynamıştır. Renklendirme için kullanılan maddelere boyar madde, maddelerin kalıcı olarak renklendirilmesi işlemine de boyama adı verilir. İnsanlar eski çağlardan beri bitkisel boyacılıkta öncelikle çiçekleri sonrasında meyve, gövde, kök ve yaprak gibi farklı kısımları değerlendirerek boyar madde elde etmişlerdir. Sentetik boyaların 19. yüzyılda keşfedilmesiyle önemini kaybeden doğal boyalar, kanser hastalıklarının artması ve doğa sevgisinin tekrar gündeme gelmesiyle yeniden önem kazanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği tarafından yapılan araştırmalarda tekstil boyalarının %15'ini bitki içerikli boyaların oluşturuduğu belirtilmiştir. Ülkemizde doğal boya olarak uygulanabilirliği mevcut olan 150 çeşit boya bitkisi bulunmaktadır. Bir boya bitkisinin kendisini kullanmak yerine ekstraksiyon yöntemi ile bitkiden pigment elde ederek tekstil sanayinde boyar madde olarak kullanmak amacımızdır. Bu tez çalışmasında tarıma dayalı atık olarak değerlendirilen fındık kabuğu kullanılmıştır. Fındık kabuğunda bulunan boyar maddelerin kısa sürede ve ekonomik açıdan en uygun şekilde toz halinde elde edilmesi hedeflenmiştir. İlk olarak fındık kabuğunu kurutarak ekstraksiyon işlemi için hazırlanmıştır. Kuruma işlemi gerçekleşen fındık kabukları çeşitli ekstraksiyon işlemine tabii tutularak boyar madde ekstresi kazanılmıştır. Çalışmalar sonucue kazanılan boyar maddenin solventi evaporatör yardımıyla uçurularak kurutulup toz boya haline getirilmiştir. Elde edilen doğal toz boyanın analitik analizlerinin yapılması önerilmektedir. Bütün bu testler sonunda pamuk, yün, ipek, elyaf gibi ipliklerin tamamını boyayabilecek olan renkler doğal boyar maddeden oluşan geniş bir yelpazede renk kartelası şeklinde ortaya çıkarılmış olacaktır. Kazanılan doğal boyar madde ile tarım atıklarından yararlanarak kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan insanların ekstra gelir imkanı elde edip ülke ekonomisine katma değer katacaktır.Throughout history, the colours have always had a significant role in the world of humans. The act of permanently dying a material is called "colouring" and the dying materials are called "colourants." Since the first ages, humans have gathered colourants firstly from the flowers and later from the leaves, fruit, stems and roots. Although they once greatly lost importance due to the rise of their synthetic counterparts, natural paints and natural ways of dying have regained their significance as cancer cases ramped up and the love for nature has become popular. The research by the European Union shows that plant-based dyes would make up of 15% of all textile dyes. There are approximately 150 plants in Turkey suitable for use in dying. Our goal is to extract pigments from a dying plant rather than to use the actual plant itself and use it as a colourant in the textile industry. In this study, nutshell has been used, of which our country is the biggest producer as agricultural waste. Our goal is to gather the colourant in the nutshell in the shortest time and with the lowest cost possible. First, the nutshell is dried and prepared for extraction. Later, the extract of the colourant would be gathered through extraction using different methods. The solvent of the gathered colourant would be evaporated using an evaporator and it would be converted to a powdered colourant. This way, the analysis of the natural powdered colourant would be carried out. After all these tests, a colour chart of different natural colourants that could dye fabrics like cotton, wool, silk and fibre would be brought into the open. Benefiting from that gathered natural colourant and agricultural waste, people living in rural areas would have the opportunity to have additional income and would contribute added value to the economy

    Effects on Antibacterial and DNA Protection of Organic Dyestuff Extracts Obtained from Hazelnut Nuthusk

    No full text
    Hazelnut is of great important in agricultural export of our country. It has an annual export of one and a half billion dollars. Every new product that will increase the value of the nut is very important. In recent years, natural dye materials used especially in textile materials are important and those of plant origin are preferred. For this purpose, we have made a natural dye extracts from hazelnut nuthusk after collected, dried and grinded of samples. Some biological activities have been carried out showing the suitability for industrial use of the dye extracts obtained from hazelnut nuthusk. Within the scope of our study, the effect of extracts obtained from the hazelnut nuthusk of the Düzce region was evaluated on anti-bacterial and DNA protection. From the extracts obtained, antibacterial activity tests were analyzed by disk diffusion method using 3 different standard bacterial strains as S. aureus, E. coli and P. aeruginosa. pBR322 plasmid DNA and UV-C method was used for DNA protective activity. Four different extracts of dyestuff has showed antibacterial activities to S. Aureus and two different of them P. aeruginosa but none of the samples antibacterial properties to E. coli bacterial strains. It has been determined that the all of dyestuffs extracts obtained from the hazelnut nuthusk have potential for protection against the effects of UV-C and H2O2 on DNA

    Güncel bir cam iyonomer restoratif sistemin 24-aylık klinik performansının değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada, güncel bir camiyonomer restoratif sistemin II. sınıf kavitelerdeki 24-aylık klinik performansını, mikro-dolduruculu bir kompozit rezinle kıyaslayarak değerlendirilmek amaçlanmıştır. Bireyler ve Yöntem: Yirmi altı hastadaki toplam 60 II. sınıf kavite, kullanılan restoratif sisteme göre rastgele iki gruba ayrılmıştır n=30 . Grup 1’deki kavitelere cam iyonomer restoratif sistem EQUIA/GC ; kondanse edilebilir camiyonomer Fuji IX GP EXTRA+self-adeziv nano-dolduruculu yüzey örtücü G-Coat PLUS; Grup 2’deki kavitelere ise, mikro-dolduruculu kompozit rezin Gradia Direct/GC +self-etch adeziv GBond/GC uygulanmıştır. Restorasyonlar uygulandıktan 1 hafta sonra başlangıçta ve 6.,12.,18. ve 24. aylarda modifiye USPHS kriterlerine göre değerlendirilmiş, elde edilen veriler Pearson Kikare testi ile istatistiksel olarak analiz edilmiştir p=0. 05 . Bulgular: 24. ayda, 23 hastada 53 restorasyon değerlendirilmiştir. Retansiyon, anatomik form, sekonder çürük, yüzey yapısı, post-operatif duyarlılık ve renk uyumu yönünden her iki grupta tüm restorasyonlar Alfa olarak skorlanmıştır. Grup 1’de 2, Grup 2’de 5 restorasyonun kenar renklenmesi; Grup1’de 4, Grup 2’de ise 8 restorasyonun kenar uyumu Bravo olarak skorlanmıştır. Ancak, kenar renklenmesi ve kenar uyumu kriterlerine göre gruplar arasındaki farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı değildir p>0. 05 . Sonuçlar: 24 ay sonunda, II. Sınıf kavitelerin restorasyonunda cam-iyonomer sistemin klinik performansı, mikro-dolduruculu kompozit rezin sistemi kadar başarılı bulunmuştır

    Kültürel Bellek 2016

    No full text
    Hacettepe Üniversitesi Tarihi ve Kültürel Mirası Araştırma Merkezi HÜTKAM olarak kültürel bellek çalışmalarına katkıda bulunmayı görevimiz kabul ediyoruz. 2016 yılında, yönetim kurulu olarak bu serüvene başlamaya karar verdik. Güvendiğimiz dostlarımız, arkadaşlarımız ve elbette hocalarımız çağrımızı yanıtsız bırakmadı. Birbirinden değerli araştırmalarla zenginleştik ve tarihe not düşmek adına kültürel bellek çalışmalarına biz de katıldık. Kültürel mirasın evrensel olduğu, oralı/buralı, sizden/bizden, uzak/yakın ayırmadan, hepimizin olduğu fikrinden yola çıktık. Bizi biz yapan, toplumları oluşturan, birleştiren kültürel belleğimizdir. Kimi zaman insan eliyle, cehaletle, yıkıcılıkla bazen adamsendecilikle, bilinçsizlikle tahrip edilen, yok edilen tarihi ve kültürel miras, belleğimizin önemli, çok önemli bir parçasıdır. Her zaman önünden geçtiğimiz bir yapı bir gecede yıkıldıysa, çocukluk anılarımızı biriktirdiğimiz mahallemiz yok olduysa, sokağımızın, meydanımızın adı değiştiyse eksiliriz. Bizi büyüten oyunlar kaybolduysa, bir tekerleme artık hatırlanmıyorsa, çocukluğumuzun sanatçıları göçmüşse, eski şarkılar plaklarda bile yoksa eksiliriz. Hafızamızı tetikleyen imgeler, kokular, sesler, tatlar değişirse bireysel belleğimiz, yaşadığımız kentin ve toplumun belleği zarar görür, eksiliriz. Bireysel tarihimizde, belleğimizdeki insanları yitirdikçe nasıl azalıyorsak tarihi ve kültürel mirası, ortak belleği yitirdikçe de öyle zayıflar ve giderek yok oluruz. İşte bu nedenle biz hatırlamayı, öğrenmeyi, görmeyi, araştırmayı seçiyoruz. Unutmamak için, unutulduysa hatırlamak ve hatırlatmak için, bilmeyenlere göstermek, anlatmak ve belleğimize sahip çıkmak için başladığımız bu serüvende çağrımızı kırmayan değerli araştırmacılara şükranlarımızı sunuyoruz. Unutmayalım ki kültürel bellek, hepimizi birleştiren güçtür

    Oral Research Presentations

    No full text
    corecore