11 research outputs found

    Geology of Ağızlar lead-zinc occurrence (Gölköy-Ordu-Turkey)

    No full text

    JASPEROİD TİPİ EPİTERMAL CEVHERLEŞMEYE BATI ANADOLUDAN BİR ÖRNEK: DEĞİRMENCİLER ANTİMUAN CEVHERLEŞMESİ (SİMAV, KÜTAHYA)

    No full text
    Değirmenciler antimuan cevherleşmesi, Simav yöresindeki stratigrafik istifin tabanındaki biyotitli gnayslar içerisinde bulunan mermer merceklerine yerleşmiş stibnitli kuvars damarlarından oluşur. Kireçtaşının ornatımı ile ve açık boşluk dolgusu biçiminde oluşmuş kuvars damarları ana kayanın şistozitesini kestiği gibi onunla uyumlu olarak da yüzeyler. Kireçtaşları, cevherleşme öncesinde, faylar boyunca dekalsifikasyona uğramış ve daha sonra kalsitin silika tarafından ornatılması sonucunda jasperoide dö- nüşmüştür. Yan kayada, montmorillonit, smektit, kuvars, opal-CT, kristobalit ve dikitten oluşan ortaç ile ileri arjilik alterasyonlar yanında hidrotermal alterasyonun asit özütleme zonunu temsil eden halotrişit de görülmektedir. Silisleşmiş kaya içerisinde kolloform ve kabuklanma tipi bantlı dokular, tarak dokusu ve kokart dokusu yaygındır. Cevherli kesimlerde, siyah silika hamurlu ve yer yer bol piritli hidrotermal breşler görülür. Damarlarda pirit ve grafit, stibnite eşlik etmektedir. Ayrıca az miktarlarda galen, kalkopirit, molibdenit, bizmut, altın ve gümüş de bulunmaktadır. Kuvars kristallerindeki sıvı kapanımlarda ölçülen homojenleşme sıcaklıkları 200-310°C arasında değişmekte ve bir epitermal sistemin derin kesimlerine işaret etmektedir. Damarlarda stibnit ve molibdenitin beraberliği, hidrotermal çözeltilerin metal içeriğini magmatik buharlardan kazanmış olabileceğine işaret eder. Bu nedenle, cevherli eriyiklerin, cevherleşme yakınında yüzeyleyen dasit porfirlerle temsil edilen bir gömülü granitoyid stoğuyla kökensel iliş- kisi olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, damar içeriğinde yer alan grafit, rutil ve anataz ise yükselimleri sırasında hidrotermal akışkanlara yan kayalardan özütleme şeklinde katılım olduğunu da göstermektedir.

    Küre maden sahası yataklarında pirit deformasyon dokuları (Kastamonu-Türkiye)

    No full text
    The Küre volcanogenic massive sulfide deposits lie within the Kastamonu province in the western part of the Pontide tectonic belt of Turkey, and are hosted by ophiolite-related pre-Liassic basaltic sequences, Mineralogical studies of the pyritic massive sulfide deposits of the Küre mining district have shown that the sulfide assemblages, particularly pyrite, have undergone a history of deformation and metamorphism. The Küre volcanogenic massive sulfide deposits show a range of macroscopic and microscopic textures, which are also observed in metamorphosed VMS deposits elsewhere. These textures are cataclastic, annealing and fracture-filling textures which developed in two successive stages: cataclastic texture predominated during main deformational stages, whereas annealing and fracture filling textures predominate during late-deformational stages. Cataclastic texture predominantes in polycrystalline and coarser-grained pyrite. Little or no cataclastic texture is observed in single, fine-grained pyrite crystals. Annealing is characterized by recrystallization of pyrite, while fracture filling is characterized by replacement and infilling of cataclastic fractures in pyrite grains by chalcopyrite. Cataclastic deformation texture is likely to have formed at about 400°C to 500°C and at 1 kb to 3 kb pressures, typical of low-grade and/or greenschist-facies metamorphic conditions. Whereas annealing textures dominate at temperatures over 500°C-550°C and at 0.69 kb to 1.7 kb pressures, typical of upper greenschist-/amphibolite-facies metamorphism. Fracture-filling textures, however, should have formed at less than 600°C and less than 500 bars. These temperatures indicate the maximum temperatures that could be reached in such deformation processes. The actual temperatures should be less than these values. The coexistence of at least two or all of the textures in at least one sample from the Küre massive sulfide deposits may indicate that the ore bodies were subjected to a progressive deformation/metamorphic event, ranging from greenschist-to upper greenschist- or even to amphibolite-facies conditions. The imbricate thrust fault and plunging anticlinal/synclinal structures between the Akgöl Formation and the Küre Ophiolite, which postdate the formation of the massive sulfide deposits, may have been the driving mechanism for the development of deformational- and late-deformational textures in the district. Also, it is proposed that many of the copper-bearing minerals may have been remobilized from their original settings to nearby fractures during late deformational stages, this is a possible explanation of why the massive ore tends to be confined to fault planes rather than within altered basalt sequences

    Madsan antimuan yatağında (Niğde, Türkiye) stibnitlerin ve piritlerin deformasyonu: Yerel deformasyonda basınç-sıcaklık koşulları göstergeleri

    No full text
    Mermerler ve gnayslar içerisindeki epitermal damarlardan oluşan Madsan antimuan yatağı Niğde ilinin (orta-güney Türkiye) güneydoğusunda yer alır. Damarlar ana bileşenler olarak kuvars, kalsit, stibnit ve pirit içeren basit bir mineralojiye sahiptir; zinober iz miktarlarda bulunur. Özellikle stibnit ve piritte gelişen bir dizi dokunun işaret ettiği ilerleyen bir deformasyon yatağı etkilemiştir. Ana dokular basınç lamelleri ve kaynaklanma olup, eğilme, basınç lamellerinin ötelenmesi ve çatlak dolguları ikinci derecede önemli dokulardır. Bu dokular birbirini izleyen üç deformasyon evresinde gelişmişlerdir. Basınç lamelleri bölgedeki deformasyonun ilk evresini temsil ederler; ikinci deformasyon evresinin temsilcileri eğilmiş basınç lamelleri ve kaynaklanma dokularıdır; üçüncü deformasyon evresi basınç lamellerinin kesilmesi ve ötelenmesi ile belirginleşir. Deformasyonlar olasılıkla 180 °Cye kadar ulaşan sıcaklıklarda ve 0.2 MPa dolayında basınç altında gelişmiştir. Jeolojik veriler, Niğde Masifinin güneye doğru Ulukışla Havzasına bindirmesi ile deformasyonun birinci evresinin açıklanmasını desteklemektedir. Deformasyonun ikinci evresinin nedeni ilk deformasyonun bitiminden sonra stibnitlerdeki iç sıkışma kuvvetlerinin artmasıdır. Deformasyonun üçüncü evresi, yatağa yakın genç normal faylanmaların sonucudur.The Madsan antimony deposit at the southeastern part of the Niğde province (south-central Turkey) includes a series of epithermal veins hosted by marbles and gneisses. The veins have a simple mineralogy of quartz, calcite, stibnite and pyrite as major constituents, and cinnabar occurs in trace amounts. The deposit experienced a progressive deformation evidenced by a set of textures developed especially in stibnite and pyrite. These are pressure lamellae and annealing as the main textures, and curvature, off-set of pressure lamellae and fracture filling as the textures of minor importance. These were developed in three successive deformation phases. Pressure lamellae represent the first stage of deformation in the region, while the second stage of deformation is represented by curved pressure lamellae and annealing texture, and the third stage of deformation is characterised by truncation and offset of pressure lamellae. The deformations probably occurred at temperatures reaching 180°C and at pressures about 0.2 MPa. Geological evidence supports that the first phase of deformation is explained by the southward thrusting of the Niğde Massif over the Ulukışla Basin. The second phase of deformation is due to an increase in internal compression within the stibnites after the first deformation ended. The third phase of deformation is the direct result of younger normal faulting close to the deposit

    Seyitömer Termik Santralı küllerinin çevreye etkisinin incelenmesi

    No full text
    TÜBİTAK YDABÇAG15.09.1999Bu çalışma, Seyitömer (Kütahya) termik santralından kaynaklanan katı atıkların çevreye etkisinin jeokimyasal bazda incelenmesini konu almaktadır. Santral civarından toplanan cüruf, taban külü, uçucu kül, toprak, aerosol, dere ve çeşme suyu örnekleri üzerinde gerçekleştirilen analizlerin sonuçlan, atıkların matriksine girmekten çok yüzeyine adsorbe olan Cu, Pb, Zn, Cd gibi volatil elementlerin, tane boyutunun küçülmesi ve yüzey alanının artması nedeniyle, cüruf ve taban külünden çok uçucu küllerde deriştiğini göstermektedir. Toprak, aerosol, dere ve çeşme sularının Na, K, Ca, Mg, Mn, Al, Fe, Cr ve Ni içerikleri temel litolojisinden, Cd, Pb, Zn ve - sularda analiz edilen- Br içerikleri ise santral kökenli atıklardan kaynaklanmakta, antropojenik kaynaklı elementler santralın ve kül döküm alanlarının güney-güneybatısında yoğunlaşmaktadır. Santral bacasından emisyon ve kül döküm alanlarından tozuma yoluyla oluşan kirliliğin matematiksel modellemeler yoluyla incelenmesi, kirliliğin bölgesel boyutta olmadığını, daha çok santral civarındaki Bozcahöyük ve Kınık köylerini etkilediğini göstermektedir. Seyitömer civarındaki toprak örneklerinin Ni, Cr, Co, Cu ve Pb içerikleri, çeşitli ülkelerce tarım toprakları için benimsenmiş sınır değerleri aşmaktadır. Sulama amaçlı kullanılan Kınık deresinin element derişim düzeyleri, Cr ve Co haricinde, Devlet Bakanlığı'nın sulama suları için kabul ettiği sınır değerlerin altındadır. Kınık deresinin beslediği ve Eskişehir'e içme suyu tahsisinde kullanılan Porsuk nehrinin suları Ca ve Cr haricinde, bölgedeki çeşme suları ise Mg, Cr ve K haricinde, Sağlık Bakanlığı'nın içme suları için kabul ettiği sınır değerlerin altındadır. Ca, Mg, K, Ni ve Cr içerikleri daha çok temel litolojisinden kaynaklanıyor olmakla birlikte, gerek toprak örtüsündeki Co, Cu ve Pb derişimleri, gerekse - sınır değerleri aşıyor olmamakla birlikte - döküm alanı güneyinde yeralan çeşme sularında gözlenen Pb artışı, santral kaynaklı kirlenmeyi işaret etmektedir. Bölgesel ölçekte olmasa da, santral yakın civarında gözlenen çevre kirliliği gözardı edilemeyeceğinden, bölgede atık deşarjı ile ilgili iyileştirmelerin yapılması gerekmektedir

    Successful Treatment of Osteosarcoma Arising in Osteogenesis Imperfecta with High-Dose Chemotherapy and Autologous Peripheral Blood Stem Cell Transplantation Followed-by Limb Sparing Surgery

    No full text
    We present a 20-year-old male patient with localized osteosarcoma arising in osteogenesis imperfecta who underwent high-dose chemotherapy together with autologous peripheral blood stem cell transplantation followed-by a successful extremity sparing surgery

    Successful Treatment of Osteosarcoma Arising in Osteogenesis Imperfecta with High-Dose Chemotherapy and Autologous Peripheral Blood Stem Cell Transplantation Followed-by Limb Sparing Surgery

    Full text link
    We present a 20-year-old male patient with localized osteosarcoma arising in osteogenesis imperfecta who underwent high-dose chemotherapy together with autologous peripheral blood stem cell transplantation followed-by a successful extremity sparing surgery
    corecore