17 research outputs found
The Effectiveness of Policy Interest Rate: Observations on Turkey
Ekonomik istikrarın önemli göstergelerinden biri durumunda olan faiz oranı makroekonomik büyüklüklerle de yoğun etkileşim içinde olan temel değişkenlerden biridir. Bilindiği üzere faiz oranını etkileyen çok sayıda faktör bulunmaktadır. Merkez bankasının para politikası uygulamaları da bu faktörler içerisinde yer almaktadır. Türkiye’de 2021 yılı Eylül ayından itibaren Merkez Bankası politika faizinde indirim sürecine başlamış ve dört ay içerisinde toplamda 500 baz puan indirim yaparak faiz oranını %14 düzeyine getirmiştir. Geçen zaman içerisinde beklentilerin aksine piyasa faiz oranları ile politika faiz oranının aynı yönlü davranış sergilemediği görülmüştür. Bu çalışmada Türkiye’de 2010:05–2022:05 dönemi için aylık verilerden yararlanılarak politika faizi ile piyasa faizleri arasındaki ayrışmayı meydana getiren faktörler zamanla değişen nedensellik testi yöntemiyle incelenmiştir. Kredi faizlerinin aşağı yönlü hareket etmesini frenleyen faktörler içerisinde ilk sırada döviz kuru değişkeni, daha sonra ise enflasyon, CDS pirimi ve LİBOR faizi değişkenlerinin yer aldığı bulunmuştur. Gösterge faizine yön veren en önemli faktör yine döviz kuru değişkenidir. CDS primi ve LİBOR faizi etkileyici boyuttaki diğer faktörlerdir. Bu sonuçlar, Türkiye’de döviz kuru ve enflasyon başta olmak üzere diğer iktisadi, siyasi ve hukuki bileşenleri dikkate almadan politika faizinde değişiklik yapmak suretiyle arzu edilen iktisadi hedefleri elde etmenin son derece güç olduğunu göstermektedir.The interest rate is one of the important indicators of economic stability and the main variables in intense interaction with macroeconomic indicators. There are many factors affecting the interest rate. The monetary policy practices of the central bank is also one of these. As of September 2021 in Turkey, the Central Bank has started the process of reducing the policy rate. It reduced it by 500 basis points in total in four months, bringing it to 14%. In the course of time, the market interest rates and policy interest rates were observed to have not behaved in the same direction as expected. In this study, by using monthly data for the period 2010:05-2022:05 in Turkey, the factors causing the divergence between the policy rate and market interest rates were examined with the time-varying causality test method. According to the results, the exchange rate variable ranks first among the factors restraining the downward movement of credit interest rates. This is followed by inflation, CDS premium and LIBOR rate. The most important factor causing the benchmark interest rate is again the exchange rate. The CDS premium and the LIBOR rate are other affecting factors. The results indicate that it is extremely strong to achieve the desired economic targets by changing the policy rate without considering the other economic, political, and legal components, especially the exchange rate and inflation
İnovasyonun istihdam düzeyine etkisi: Türkiye için bir ARDL sınır testi yaklaşımı
Since the acceleration of technological advancements, many studies have been done in the economics literature on the direction and extent of the relationship between innovation and employment. The findings of these studies indicate that there is no unanimity among the researchers on an innovation-employment relationship. Based on annual data for the 1990-2018 period, this paper investigates the effect of innovation on employment in the Turkish economy using the ARDL bounds testing approach. The results obtained from the analysis show that exports of high-tech products, R&D expenditures, and changes in the number of firms positively affect employment, whereas, contrary to expectations, the number of domestic patent applications seems to affect it negatively.Teknolojik ilerlemelerin ivme kazanması ile birlikte iktisadi literatürde inovasyon ve istihdam ilişkisinin yönü ve boyutları konusunda birçok araştırma yapılmıştır. Yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar, inovasyon ve istihdam ilişkisi bakımından araştırmacılar arasında tam bir fikir birliğine ulaşılmadığını göstermektedir. Bu çalışmada Türkiye ekonomisi ekseninde inovasyon faaliyetlerinin istihdam düzeyi üzerindeki etkileri ARDL Sınır Testi yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Değişkenlere ilişkin yıllık veriler 1990-2018 dönemini kapsamaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, yüksek teknolojili ürün ihracatı, Ar-Ge harcamaları, işletme sayısındaki değişim parametreleri istihdam düzeyine pozitif katkı yapmaktadır. Buna karşılık, beklentilerin aksine, yurt içi patent başvuru miktarı istihdam düzeyini negatif etkiler görünmektedir
Relationship between the tax types according to sources and economic growth in developed and developing countries
* Bu makale, Semra Aydoğdu-Bağcı tarafından 2020 yılında Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde savunulan “Kaynaklarına Göre Vergi Türleri ve Ekonomik Performans İlişkisi” adlı doktora tezinden üretilmiştir.Bu çalışmanın amacı; kaynaklarına göre vergi türleri olan gelir, servet ve harcamalar üzerinden alınan vergilerin ekonomik büyümeye olan etkisini araştırmaktır. 28 gelişmiş ve 34 gelişmekte olan ülkenin alındığı bu çalışma 1990-2018 dönemini kapsamaktadır. Analizde, bağımlı değişken olarak kişi başı Reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (RGSYH) alınmıştır. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için iki model kurulmuş olup; birinci modelde temel vergiler, ikinci modelde ise bu vergilerin altında yer alan vergiler olarak alınmıştır. Vergi gelirleri ile ilgili verilere, OECD resmi internet sitesinden erişilmiştir. Durağan ve durağan olmayan değişkenlerin birlikte analiz edilmesine imkân verdiği için Panel-ARDL yöntemi kullanılmıştır.This study aims to investigate the effect of taxes on income, wealth and expenditures, which are tax types according to their sources, on economic growth. This study, which includes 28 developed and 34 developing countries, covers 1990-2018. In the analysis, reel Gross Domestic Product (GDP) per capita was taken as the dependent variable. Two models have been established for both developed and developing countries; In the first model, basic taxes were born, and in the second model, the taxes were under these basic taxes. Data on tax revenues were accessed from the OECD official website. The panel-ARDL method was used because it allows the analysis of stationary and non-stationary variables
Krizler ve Savaşların Gölgesinde 21. Yüzyılda Küresel Ekonomi
KitapKrizlerin ve savaşların gölgesinde 21. yüzyılda küresel ekonomi konusunu çeşitli boyutlarıyla irdelemektedir. Alanında uzman akademisyen ve araştırmacılar özellikle Rusya-Ukrayna savaşı ve Covid-19 pandemisinin gerek dünya ekonomisi ve gerekse Türkiye'ye etkilerini özellikle enflasyon, kamunun ekonomideki yeri, çevre, dünya para sistemi ile para ve maliye politikaları bağlamında inceleyip tartışmaktadır
Philosophical and mathematical investigation of uncertainty and risk
*Bu çalışma doktora tezinden türetilmiştir.Neoklasik iktisatçılar tarafından tam bilgi varsayımının terk edilmesinin ardından belirsizlik
kavramı karar almayı belirleyen unsurlardan biri olarak düşünülmektedir. Günümüzde ekonomi
uzmanlarının söylemlerinde ve medyada belirsizlik ve risk kavramları sık sık gündeme
gelmektedir. Hayatın bir gerçeği olan belirsizlikle insanlar banyoda duş alırken, sokakta yürürken
veya finansal araçlara yatırım yaparken kısacası hayatın her alanında karşı karşıya gelmektedir.
Belirsizlik ve risk kavramları toplum tarafından çoğu zaman birlikte kullanılsalar da aslında
birbirlerinden farklı anlam taşımaktadırlar. Bu çalışmada belirsizlik ve risk kavramları
tanımlanarak, bu kavramlar arasındaki fark kavramsal, felsefi ve matematiksel açıdan
incelenecektir. Belirsizlik ve risk kavramları arasındaki farklar literatürden yararlanarak ortaya
konulacaktır.Following the abandonment of the assumption of full knowledge by neoclassical economists, the
notion of uncertainty is considered to be one of the determining factors in deciding to take a
decision. In today's discourses of economists and in the media, the concepts of uncertainty and
risk often come to the fore. Uncertainly as a fact of life, people are confronted in every aspect of
life when they shower in the bathroom, while walking down the street or investing in financial
instruments. While the concepts of uncertainty and risk are often used together by the society,
they actually have different meanings. In this study, the concepts of uncertainty and risk will be
defined and the difference between these concepts will be examined from a conceptual,
philosophical and mathematical point of view. Differences between the concepts of uncertainty
and risk will be revealed by using the literature
Enflasyon hedeflemesi ve ekonomik performans ilişkisi: Türkiye örneği
İlk defa 1990 yılında Yeni Zelanda tarafından uygulamaya konulan enflasyon hedeflemesi stratejisi, aldığı başarılı sonuçların ardından sonraki yıllarda tercih edilen bir para politikası stratejisi haline gelmiştir. Diğer para politikası stratejilerinden farklı olarak, bu stratejide döviz ya da parasal çapa kullanılmamakta, enflasyonun kendisi doğrudan doğruya nihai hedef olarak alınmaktadır. Belirsizliği azalttığı ve şoklar karşısında daha sağlam ekonomik yapı meydana getirdiği düşüncesinden dolayı gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin tercihi olan enflasyon hedeflemesi Türkiye’de 2002 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Bu çalışmada Türkiye’de enflasyon hedeflemesi uygulaması ve makroekonomik değişkenler arası ilişkiler 2002:012012:12 dönemi verileri kullanılarak VAR modeli yardımıyla analiz edilmeye çalışılmıştır...
The relationship between tax revenues and economic growth: A panel data analysis on the OECD countries
Sever, Erşan ( Aksaray, Yazar )Bu çalışmada vergi gelirleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin niteliği incelenmektedir. Vergiler mali,
ekonomik ve sosyal amaçlarıyla ekonomik değişkenlerin tümü üzerinde doğrudan ve türev etkilere sahiptir.
Vergiler bir yandan tasarruf ve yatırım kararları üzerindeki etkileri, diğer yandan teşvik politikasının bir aracı
olarak, ekonomik büyüme üzerinde doğrudan belirleyici olmaktadır. Çalışmanın analiz kısmında ekonomik
büyüme, vergi gelirleri ilişkisi 1980-2014 yılları arası 11 OECD ülke pratiğinde panel veri analizi yöntemiyle
incelenmektedir. Kullanılan değişkenler reel gayri safi yurtiçi hâsıla, reel toplam vergi gelirleri, reel dolaysız
vergiler ve reel dolaylı vergilerdir. Uzun dönem ilişkisine göre dolaysız vergilerde bir birimlik bir artış gelir
seviyesinde 0,13 birimlik azalış meydana getirirken, kısa dönemde toplam vergiler, dolaysız vergiler ve dolaylı
vergilerin gelir düzeyini negatif etkiledikleri sonucu elde edilmiştir. Kısa dönemde toplam vergilerde bir
birimlik artış gelir seviyesinde 0,17 birimlik azalışa sebebiyet vermektedir. Bunun yanında dolaysız ve dolaylı
vergilerde bir birimlik artış gelir düzeyinde sırasıyla 0,02 ve 0,008 birimlik düşme meydana getirmektedir.The relationship between tax revenues and economic growth is treated as an important issue in the economic
literature. This paper examines the fact of the relationship between tax revenues and economic growth. Taxes
and its fiscal, economic and social goalsaffect all economic variables direct and indirect.Taxes are an important
incentive policy tool in fiscal discipline and affect investment and saving decisions.The quality and depth of
the correlation between economic growth and tax revenues are formed depending on certain variables. Some
of the most important are the following; the types of taxes, tax rates and cyclical fluctuations. In this study;
after a theoretical framework is constructed regarding the relationship between tax revenues and economic
growth, it will be examined the short and long time relationship and effects of direct and indirect taxes in the
light of the obtained data from 11 OECD countries for 1980-2014 period. It will be examined the correlation
between economic growth and tax revenues with a panel data analysis on the 11 OECD countries. The results
of the analysis suggest the existence of negative relationship between direct taxes revenues and economic
growth in the long term. One unit increase in direct taxes, income level give rise to a decrease 0:13 units in the
long term. In the short term, the results of the analysis suggest the existence of negative relationship between
total taxes, direct taxes, indirect taxes and economic growth. A unit increase in total tax revenue gives rise to
the level of 0.17 unit decrease, a unit increase in direct and indirect taxes revenue gives rise respectively to the
level of 0.02 and 0.008 unit decreases in the short time
Türkiye’de reel kesim ile bankacılık kesimi arasındaki ilişkinin analizi: Sektörel bir yaklaşım
Bu çalışma, Türkiye’de finans kesimi ile reel kesim arasındaki ilişkiyi sektörel bazda incelemek amacıyla hazırlanmıştır. 2002-
2012 dönemi üçer aylık veriler yardımıyla “Sektörel GSYİH” ve “Sektörel Krediler” kullanılarak eş bütünleşme ve nedensellik
testi yardımıyla analiz yapılmıştır. Eş bütünleşme testi sonuçlarına göre hizmetler sektörü, sanayi sektörü ve toplam krediler ile
ilgili sektörlerin gelir düzeyleri arasında eş bütünleşme olduğu tespit edilmiştir. Nedensellik testi sonuçlarına göre reel sektörden
finans sektörüne doğru güçlü, finans sektöründen reel sektöre doğru zayıf bir ilişki söz konusudur. Ayrıca finans sektöründen
tarım sektörüne doğru, hizmet sektöründen de finans sektörüne doğru tek yönlü nedensellik bulunmaktadır. Bu bağlamda tarım
sektörü için arz öncülü hipotezin, diğer sektörler için de talep izlemeli hipotezin geçerli olduğu söylenebilir...
Relationship between health expenditures, health output, and economic growth: the case of Turkey
Bu çalışmanın amacı 1980-2017 döneminde Türkiye’dekişi başı gelir düzeyi,kişi başına düşen kamu ve özel kesim sağlıkharcamaları ile sağlık sektörü çıktıları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Bu çalışmada sağlık sektörü çıktılarını temsilen bebek ölüm hızı ve ortalama yaşam beklentisi serileri kullanılmıştır. Johansen eşbütünleşme, FMOLS tahmincisi vevektör hata düzeltme teknikleri ile yapılan analizin bulgularına görekişi başıkamukesimisağlık harcamaları ve kişi başı özel kesim sağlıkharcamalarındaki artışlar ortalama yaşam beklentisini pozitif yönde etkilemektedir. Bunun yanında kişisel gelir,kişi başı kamu ve özel kesimisağlık harcamalarındaki artışlarbebek ölüm hızını düşürmektedir. Ayrıca bebek ölüm hızı ve ortalama yaşambeklentisinin kişi başına düşen geliriaçıklayıcı yönünün dahayüksek düzeyde bulunması, sağlık harcamalarının kişi başına düşen gelir seviyesine dolaylı yoldan etkisinin daha belirgin olduğuna işaret etmektedir.The aim of this study isto investigate the relationship betweenper capita in income,theper capitapublic and private sectorexpenditıres on health outcomes in Turkey during the period of 1980-2017. In this study, infant mortality rate and mean life expectancy series were used to represent the outputs of health sector. According to the findings of Johansen cointegration, FMOLS estimator andvector error correction techniques, increasesinper capita public health expendituresand per capita private health expenditures affectpositively the average life expectancy. In addition, the increasesin personal income,per capita public sectorand per capita private sectorhealth expenditures reduce the infant mortality rate. Moreover, the fact that the infant mortality rate and the average life expectancy are higher in terms of per capita income, implies that the indirect effect of health expenditures on per capita income is more pronounced