7 research outputs found

    A Case of Cranial Meningioma with Symptoms Similar to Nasopharyngeal Mass

    Get PDF
    Meningiomas are generally slow-growing benign tumors associated with the dura. They form lumps that mostly grow extra-axially, by repulsing, rather than infiltrating the surrounding neural parenchyma. Majority of meningiomas are intracranial. However, although rare, meningioma formation has been reported in almost all other organs. We report the case of a patient with an extra- neuraxial meningioma presenting as a nasopharyngeal mas

    Bilateral Quadriceps and Concomitant Unilateral Triceps Tendon Rupture in a Chronic Hemodialysis Patient

    Get PDF
    Spontaneous bilateral quadriceps rupture is rarely seen in systemic diseases. Although the underlying mechanism in tendon rupture is not clearly understood, β2-amyloidosis, chronic acidosis, impaired collagen metabolism, accumulation of uremic toxins and secondary hyperparathyroidism are held to be responsible. The patients with bilateral spontaneous quadriceps rupture can be able to achieve significant functional improvement with the postoperative rehabilitation program. In this article, we aimed to present a patient with hemodialysis who developed spontaneous bilateral quadriceps and unilateral triceps rupture and discuss in company with the literature

    Nötral baş pozisyonunda karotis arter palpasyonu yardımıyla internal jugular ven kanülasyonunun başarı oranı

    Get PDF
    Amaç: İnternal jugular ven İJV kanülasyonu bazı klinik durumlarda baş nötral pozisyonda tutularak yapılmalıdır. Ancak bu pozisyonda hangi anatomik işaretleme noktasının kullanılması gerektiği açık değildir. Bu çalışmanın amacı baş nötral pozisyonda iken karotis arter KA palpasyonu kullanılarak yapılan sağ İJV kanülasyonunun başarı oranlarını araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Bu prospektif randomize çalışma iki aşamada dizayn edildi. Birinci aşama: Birbirini takip eden 30 servikal bilgisayarlı tomografi görüntüsü çalışma öncesi sağ İJV ve KA arasındaki ilişkiyi belirlemek için incelendi. İkinci aşama: Sağ İJV kanülasyonu yapılması planlanan toplam 150 hasta çalışmaya alındı. Hastaların başı nötral pozisyonda tutuldu. Genel anestezi altında trendelenburg pozisyonu ve soluk sonu pozitif basınç uygulandı. Sağ İJV kanülasyonu 10 farklı klinisyen tarafından KA palpasyonu işaret noktası alınarak, iğneye medial yada laterale açı verilmeksizin uygulandı. Öncelikli hedefimiz iğne ile ilk üç girişimde sağ İJV ulaşabilme başarı oranlarının belirlenmesi idi. Bulgular: İğnenin toplam üç girişimde sağ İJV’ye ulaşma oranı %96,7 idi. Klinisyenler arasında başarı oranları açısından istatistiksel fark yoktu. Hastaların hiçbirinde KA delinmedi. Sonuç: Başın nötral pozisyonda tutulduğu hastalarda sağ İJV kanülasyonu için yüksek başarı oranlarından dolayı KA işaret noktası olarak etkili bir şekilde kullanılabili

    Tek akciğer ventilasyonunda uygulanan süperempoze yüksek frekansli jet ventilasyonun oksijenasyon üzerine etkileri

    No full text
    Tek Akciğer Ventilasyonunda Uygulanan Süperempoze Yüksek Frekanslı Jet Ventilasyonun Oksijenasyon Üzerine Etkileri Normal ve yüksek frekanslı ventilasyon üniteleri birlikte uygulandığından CO2 retansiyonu önlenebildiği için süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyon uzun süre uygulanabilir. Bu çalışmanın amacı, toraks cerrahisinde TAV uygulanması gereken durumlarda süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyonun oksijenasyonda, hemodinami ve havayolu basınçlarına etkilerini araştırmak ve konvansiyonel ventilasyon ile karşılaştırmaktır. ASA I-II 40 hasta randomize olarak iki eşit gruba ayrıldı. Hastalar 2-2.5 mg propofol, 0.6 mg/kg roküronyum, 0.2 µg/kg/dk remifentanil indüksiyonundan sonra, anestezi propofol ve remifentanil sağlanan total intravenöz anestezi ile sürdürüldü. Anestezi her iki grupta tek akciğer ventilasyonu 15. dk’ya kadar konvansiyonel ventilasyonla sürdürüldü. Ventilasyon Vt:8 ml/kg, f: 12/dk, İ:E=1:2, FiO2: 0.6 olarak ayarlandı. Tek akciğer ventilasyonu 15. dk’da Grup I konvansiyonel ventilasyonla ventile edilirken Grup II süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyon ile ventile edildi. Süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyonun normal frekanslı birimi f: 12/dk, İ:E=1:2 ve yüksek frekanslı birimi ise f: 600/dk, İ:E=1:2 olarak ayarlandı. Kalp atım hızı (KAH), sistolik erter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB), ortalama arteriyel basınç (OAB), periferik oksijen satürasyonu (SpO2) ve end tidal karbondioksit (ETCO2) düzeyleri, PaO2, PaCO2, pH, SO2, HCO3 ve pik inspiratuar basınç (PIP) değerleri başlangıç, indüksiyon, entübasyon sonrası, tek akciğer ventilasyonu süresince ve çift akciğer ventilasyonunda, ekstübasyon sonrası ve postoperatif 1. saatte kayıt edildi. İki grup arasında PaO2 için önemli farklılık gözlenmedi. Süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyon grubundaki her kayıtta yüksek değerler gözlendi. ETCO2 ve PaCO2 değerleri süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyon tek akciğer ventilasyonun 30. dk ve 90. dk arasında yüksekti. PIP süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyon tek akciğer ventilasyonun süresince anlamlı derecede düşüktü. Tek akciğer ventilasyonunda süperempoze yüksek frekanslı jet ventilasyon uygulamasıyla yeterli oksijenasyon sağlanabilir ve istatistiksel farklılık olmakla birlikte klinik olarak önemli bir CO2 retansiyonuna neden olmadığından dolayı uzun süre uygulanabilir. Ayrıca hava yolu basıncını düşürmesi akciğer hasarını önlemede önemli bir avantajdır.Effects of Superimposed High Frequency Jet Ventilation on Oxygenation in One Lung Ventilation In superimposed high frequency jet ventilation carbondioxide retention can be prevented and this ventilation mode can be applied for an extended period, while oxygenation is achieved through simultaneous use of normal and high frequency ventilation models. The aim of this study is to investigate the effects of superimposed high frequency jet ventilation on oxygenation in thoracic procedures that necessitate the use of one lung ventilation and compare it with the conventional ventilation. ASA I-II 40 patients were randomly assigned to two equal groups. After patients received 2-2.5 mg/kg propofol, 0.6 mg/kg rocuronium, 0.2 µg/kg/min remifentanil, anesthesia was maintained with total intravenous anesthesia using propofol and remifentanil. Anesthesia was delivered through conventional ventilation in both groups until 15th minute of one lung ventilation. Respiration was set at Vt:8 ml/kg, 12 breath/min, I:E ratio=1:2, FiO2:0.6. At 15 minutes into one lung ventilation, Group I was ventilated with the conventional ventilation and Group II was ventilated with superimposed high frequency jet ventilation. Superimposed high frequency jet ventilation’s normal frequency unit was set at 12 breath/min, I:E ratio=1:2; and high frequency unit at 600/min, I:E ratio=1:2. Heart rate (HR), systolic arterial pressure (SAP), diastolic arterial pressure (DAP), mean arterial pressure (MAP), peripheric oxygen saturation (SpO2), end tidal carbondioxide (ETCO2) levels, PaO2, PaCO2, pH, SO2, HCO3, and peak inspiratory pressure (PIP) values were recorded at onset, induction, after intubation, during one lung ventilation and double lung ventilation, after extubation, and postoperative 1st hour. Whereas no significant difference was observed for PaO2 between the two groups, it displayed high values in II group at each recording. ETCO2 and PaCO2 were high in the group II between 30 and 90 mins for the duration of one lung ventilation. However the significant differences between the groups were kept within the clinical normal range. Peak inspiratory pressure (PIP) was significantly low in group II throughout one lung ventilation. Sufficient oxygenation can be achieved in one lung ventilation with superimposed high frequency jet ventilation application, and because it does not cause clinical CO2 retention, it can be sustained for an extended period. Also, a low inspiratory airway pressure is an important advantage to avoid lung injury

    Does Flapping of a Butterfly in Amazon Forests Can Cause a Storm in USA? Chaos Theory and a Discussion in Accordance with Butterfly Effect

    No full text
    Some words, which are basic cues of determining actors of current time-likeglobalization and information age-, change, speed, competition, and diversitybecame nearly catchwords. All the world, have been grazing from the limitedperception of history about place and time and have been facing the fact that thefuture is changing totally in different axis. This orbit has differentcoordinates,tools and methods and it is unavoidable. Likewise, basic dynamics ofinformation age are not being able to explain with the paradigms of industrialage. In whole world, new coordinates of information age which guide a new era-so ist paradigm-is becoming chaos theory, its captains are becoming differentleaders of different geographies. “Butterfly Effect”, another concept , which isrelated to “Chos Theory”of Edward N. Lorenz, can define as small changes ininitial datas in a system can cause big and unknown results. Globalization andinformation age make butterfly effect common. In this study, from the point of “ A butterfly’s flapping in Amazon Forest can cause a storm in USA” view, possibleeffects of chaos theory and butterfly effect to social life and to organizations willbe evaluated.,In the first part of this researchwill explainedchaos theory,inthethesecond part will mentionedfrom dominant metaphors in the past andfuture organizations ,inthethird part will analyzedmodel of chaos managementorganization

    The success rate of carotid artery palpation guided internal jugular venous cannulation in patients with a neutralhead position

    No full text
    Amaç: İnternal jugular ven (İJV) kanülasyonu bazı klinik durumlarda baş nötral pozisyonda tutularak yapılmalıdır. Ancak bu pozisyonda hangi anatomik işaretleme noktasının kullanılması gerektiği açık değildir. Bu çalışmanın amacı baş nötral pozisyonda iken karotis arter (KA) palpasyonu kullanılarak yapılan sağ İJV kanülasyonunun başarı oranlarını araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Bu prospektif randomize çalışma iki aşamada dizayn edildi. Birinci aşama: Birbirini takip eden 30 servikal bilgisayarlı tomografi görüntüsü çalışma öncesi sağ İJV ve KA arasındaki ilişkiyi belirlemek için incelendi. İkinci aşama: Sağ İJV kanülasyonu yapılması planlanan toplam 150 hasta çalışmaya alındı. Hastaların başı nötral pozisyonda tutuldu. Genel anestezi altında trendelenburg pozisyonu ve soluk sonu pozitif basınç uygulandı. Sağ İJV kanülasyonu 10 farklı klinisyen tarafından KA palpasyonu işaret noktası alınarak, iğneye medial yada laterale açı verilmeksizin uygulandı. Öncelikli hedefimiz iğne ile ilk üç girişimde sağ İJV ulaşabilme başarı oranlarının belirlenmesi idi. Bulgular: İğnenin toplam üç girişimde sağ İJV'ye ulaşma oranı %96,7 idi. Klinisyenler arasında başarı oranları açısından istatistiksel fark yoktu. Hastaların hiçbirinde KA delinmedi. Sonuç: Başın nötral pozisyonda tutulduğu hastalarda sağ İJV kanülasyonu için yüksek başarı oranlarından dolayı KA işaret noktası olarak etkili bir şekilde kullanılabilir.Objectives: Internal jugulary venous cannulation (IJV) should be performed in patients while maintaining a neutral head position for a variety of clinical conditions. However, in this position, the landmark that should be used is unclear. Our aim was to evaluate the success rate of right IJV cannulation guided by carotid artery (CA) palpation in a patient with a neutral head position. Materials and methods: The prospective randomized study was designed as two parts. Part 1: Prior to this study we conducted a priliminary evalu- ation with CT scans of 30 consecutive patients to determine the relationship with right IJV and the CA. Part 2: A total of 150 patients who planned right IJV cannulation were included in the study. Each patient's head was placed in the neutral position. Under general anesthesia, the patient was positioned in the Trendelenburg position and ventilation was provided with a positive end-expiratory pres- sure. Right IJV cannulation was performed by ten different clinicians using CA palpation to guide the needle, which was not angled eighter medially or laterally. The primary outcome variable was the cumulative success rate, which was defined as right IJV puncture achieved in the first 3 attempts using a needle. Results: The cumulative success rates on the first 3 attempts were 96.7%. No differences were observed between the clinicians. CA puncture did not occur in any patient. Conclusion: CA guided right IJV cannulation can be used effectively due to its high success rate in patients whose heads are maintained in a neutral position
    corecore