21 research outputs found
The prevalence of drug-drug interactions and reported therapy related side-effects in oncology out-patients
Objective: The use of multiple medications in cancer patients is unavoidable; thus, adverse drug-drug interactions are frequent. This study aims to assess the prevalence of potential drug interactions in oncology patients visiting the outpatient chemotherapy unit. Method: Demographic and health-related information of patients visiting an outpatient chemotherapy unit was recorded using a pre-prepared form. A comprehensive list of all concurrently used medications was compiled and checked for interactions with the Micromedex online drug interaction tool.Results: A total of 179 adult patients were included. We recorded an average of 9.3 drugs per patient with 79 patients using more than 10 drugs. A total of 1671 drugs including 303 chemotherapeutic agents were assessed for drug-drug interactions. A total of 374 interactions, of which 203 were significant, were recorded in 118 (65.9%) patients with an average of 3.2 interactions per patient. Only 46 major interactions were recorded for anticancer agents. Cyclophosphamide (n=13) and cisplatin (n=12) were involved in most interactions. The number of interactions correlated with the number of drugs used (p=.001) and the presence of comorbidities (p=.002). The presence of comorbidities increased the risk of interaction by 1.21 (p=.04). Recorded side effects were not correlated to drug interactions. Conclusion: Medication review in cancer patients is essential in establishing all medications used by patients. Routine assessment in terms of potential drug interactions and evaluation of these interactions by a qualified pharmacist may help in optimizing patient outcomes
Environmental and human health impacts of usage of oil industry products and wastes as alternative fuel
Hızlı nüfus artışı ve endüstrileşme süreciyle beraber yağ sektörü ürünlerine duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Yağ sektörü ürünleri, kullanıldığı ortam ve koşullara bağlı olarak fiziksel ve kimyasal yapılarında meydana gelen değişiklikler sebebiyle kullanım amacına uygunluğunu kaybederek atık formuna dönüşmektedir. Kalorifik değeri yüksek olan atık yağların bertarafında sıklıkla kullanılan yöntem yakma işlemidir. Bu çalışmada, yağ sektörü ürün ve atıklarının yakılması sonucunda ortaya çıkabilecek emisyonların çevre ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla ülkemiz özelindeki kullanımlar irdelenmiştir. Yanma olayının uygun olmayan şartlarda gerçekleştirilmesiyle atık yağın yapısında bulunan maddeler ve/veya eksik yanma ürünleri atmosfere salınmaktadır. Yakıtın içeriğine bağlı olarak, partikül madde, karbon monoksit, organik kirleticiler ve metal emisyonları çevresel ortamlara ulaştığında, fizikokimyasal özelliklerine bağlı olarak toprak, su ve hava arasında dağılım gösterebilmektedir. Çevresel ortamlarda oluşturdukları sorunların yanı sıra insan sağlığı üzerinde başta kanserojen ve mutajen etkiler olmak üzere bağışıklık, üreme ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları, zehirlenmeler ve ruhsal bozukluklar gibi sorunlara neden olabilmektedir. Ülkemizde, yasal olmamasına rağmen 10 numara yağ adı altında satılan standart dışı dizel muadili yakıtın kullanılması sonucu ortaya çıkan, insan sağlığı ve çevreyi tehdit eden unsurların ortadan kaldırılması için gerekli kontrol ve yasal düzenlemelerin artırılması yerinde olacaktır. Öte yandan, yağ sektörü ürün ve atıklarının yakılmasına dair sorunun boyutu ve dolaylı sağlık etkilerinin belirlenmesi için daha ayrıntılı bileşen analizlerinin yapılması ve alternatif yakma ürünü kullanan araçlarda eş zamanlı kirletici emisyon örneklemesi yapılarak sorunun boyutları ve ortaya çıkaracağı kirleticilerin karakteristikleri ortaya konulmalıdır.The need for oil industry products has increased in parallel to the rapid population growth and industrialization. Physical and chemical properties of these products change after usage based on the media and operating conditions. Then, these products lose the eligibility and turn into the form of waste. The most commonly used method for the disposal of waste oils is combustion due to its high calorific value. In this study, the possible effects on the environment and human health of combustion of oil industry products and wastes are evaluated. Poor combustion conditions lead emissions from the process depending on the ingredients of wastes in addition to incomplete combustion products such as particulate matter, carbon monoxide, volatile organic chemicals polyaromatic hydrocarbons, metals etc. that may occur according to the type of waste. These emissions are released into the environment and partition between soil, water and air media related to their physicochemical characteristics. In addition to environmental problems, these emissions are a risk factor for human health in terms of carcinogenicity and mutagenicity. Regulations and control measures should be put into practice in order to get rid of the effects of non-standard diesel like product named number 10 lube on human health and environment. In this context, emission measurements should be done simultaneously to determine the effects of combustion of these wastes and products of oil industry
Kiral kirleticiler ve çevresel önemi
Kiralite,
canlı sistemlerden doğal ve sentetik organik maddelere kadar hayatımızın birçok
alanında bulunmaktadır. En genel ifadeyle ayna görüntüsü kendisiyle çakışmayan
maddeler olarak tanımlanan kiral moleküller, başta ilaç sanayi ve tıp olmak
üzere birçok alanda kullanılmaktadır. Söz konusu maddelere ait ayna
görüntülerinden her biri enantiyomer olarak adlandırılır ve kiral maddelere ait
enantiyomerlerden biri kullanım amacına uygun hareket ederken diğeri veya her
ikisi de çevresel ortamlarda kirliliğe ve canlılarda toksik etkiye neden
olabilmektedir. Enantiyomerlerin yalnızca biyolojik değişime uğrama
potansiyelleri farklılık göstermekte, bu özelliği sebebiyle kiral kirleticiler,
güncel kirliliğin değerlendirilmesi amacıyla çevresel kirlilik araştırmalarına
konu olmaktadır. Toprak, sediman, hava ve su ortamının yanı sıra canlılarda da,
başta kromatografik yöntemler olmak üzere çeşitli metotlarla tespit
edilebilmektedir. Bu derlemede, kiralite ve çevresel açıdan önem arz eden kiral
bileşiklerin özellikleri, analiz yöntemleri ve çevredeki akıbetleri
değerlendirilmiştir. Çeşitli avantajları nedeniyle endüstriyel uygulamalarda
geniş yer bulan kiral bileşiklerden kullanım amacının dışında çevreye salınan
bileşikler, biyolojik aktiviteleri nedeniyle çevresel izleme çalışmalarında
önem arz etmektedir. Ülkemizde çevresel ortamlarda henüz araştırmalara konu
olmaya başlayan kiral kirleticilerin akıbetinin değerlendirilmesi açısından
enantiyoseçici davranışlarının anlaşılması önem arz etmektedir
Endüstriyel Mikrobiyolojiye Giriş
Endüstriyel mikrobiyoloji, büyük ekonomik, çevresel ve sosyal önemi olan mikroorganizmaların kullanılarak enzimler, gıdalar, içecekler, kimyasal maddeler, yakıtlar ve eczacılıkla ilgili geniş yelpazedeki birçok ürünün üretiminde ve atık arıtımı ve çevre kirlilik kontrolü için temiz teknolojilerin uygulanmasını içermektedir. Bu kitapla, biyoloji alanının özellikle de biyoteknoloji ve mikrobiyoloji derslerinin uygulamalı yönlerinin gıda bilimi ve biyokimya mühendisliğindeki lisans öğrencileri tarafından çalışılması ve endüstriyel mikrobiyoloji alanın geniş çapta tanıtılması amaçlanmıştır. Kitabın içeriği başlıca üç bölüme ayrılmıştır: Mikroorganizma fizyolojisinin önemli yanları, mikroorganizma çok yönlülüğünün keşfedilmesi, mikroorganizmaların metabolik aktiviteleri ve ürünleri; Büyük ölçekli üretimler ve fermentasyon ürünlerinin izolasyonu için gerekli teknoloji ve endüstriyel mikroorganizmalar Yeni ve geçmişte kullanılan bir çok sayıdaki endüstriyel fermantasyon işlemleri ve ürünlerinin belirlenmesi Endüstriyel Mikrobiyoloji, sanayi tecrübesine sahip öğretim elemanları tarafından yazılmış olup okuyucuya, mikrobiyal biyolojinin temel prensipleri ve mikroorganizmaların çeşitli geleneksel ve yeni endüstriyel proseslere uygulanmasının öğrenilmesini sağlayacaktır. Bu işlemlerin çoğu günümüzde uygulanmakta veya genetik mühendisliği teknolojisindeki son yeniliklerle geliştirilmektedir
Norfloxacin removal by ultraviolet-activated sodium percarbonate and sodium hypochlorite: process optimization and anion effect
The efficiency of UV-activated sodium percarbonate (SPC) and sodium hypochlorite (SHC) in Norfloxacin (Norf) removal from an aqueous solution was assessed. Control experiments were conducted and the synergistic effect of the UV-SHC and UV-SPC processes were 0.61 and 2.89, respectively. According to the first-order reaction rate constants, the process rates were ranked as UV-SPC > SPC > UV and UV-SHC > SHC > UV. Central composite design was applied to determine the optimum operating conditions for maximum Norf removal. Under optimum conditions (UV-SPC: 1 mg/L initial Norf, 4 mM SPC, pH 3, 50 min; UV-SHC: 1 mg/L initial Norf, 1 mM SHC, pH 7, 8 min), the removal yields for the UV-SPC and UV-SHC were 71.8 and 72.1%, respectively. HCO3−, Cl−, NO3−, and SO42− negatively affected both processes. UV-SPC and UV-SHC processes were effective for Norf removal from aqueous solution. Similar removal efficiencies were obtained with both processes; however, this removal efficiency was achieved in a much shorter time and more economically with the UV-SHC process.
HIGHLIGHTS
The process rates in the UV-SPC and UV-SHC processes were higher than in single processes.;
Norfloxacin removal by the UV-SPC and UV-SHC was 71.8 and 72.1%, respectively.;
HCO3−, Cl−, NO3−, and SO42− negatively affected both processes.;
UV-SHC is more energy efficient.
The carbon footprint of a university campus: Case study of Yildiz Technical University, Davutpaşa Campus, Turkey.
In this study, the carbon footprint of Yildiz Technical University (YTU), Davutpaşa Campus was calculated to draw attention to the sustainable use of resources, what needs to be done against global climate change, and to reveal the responsibilities of universities in this regard and the importance of their contributions. This study was carried out to emphasize the need for higher education institutions to lead in reducing the carbon footprint in every living area in our country. IPCC and DEFRA methods were used to calculate the carbon footprint. The emission values obtained for 2019 and 2020 were 15244.4 and 7213.3 t of CO2, respectively. The largest component of emissions is electricity consumption, followed by transportation. The obtained values are similar to the results of the studies conducted on other university campuses. The reason for the low emission value in 2020 is the application of the online education system due to the pandemic. The precautions to be taken to reduce the carbon footprint are stated and suggestions are made. YTU, which has already adopted a new environmental policy, is rapidly advancing towards becoming a sustainable campus. In line with the sustainable campus vision, the carbon footprint is expected to decrease significantly
Removal of COD, phenol, and colour from olive mill wastewater by iron-activated persulphate process: multivariate optimisation approach
In this study, the treatability of olive mill wastewater by iron-activated persulphate (PS) oxidation was investigated. Central Composite Design (CCD) was applied to optimise the process parameters and establish a mathematical model for total phenol, chemical oxygen demand (COD), and colour removal from olive mill wastewater. The effect of process variables (PS dose, Fe2+ dose, initial pH, and reaction time) on pollutant removal efficiency was evaluated. The correlation coefficients of the quadratic polynomial equations were high for COD, total phenol, and colour removal by PS oxidation, and the model was found to be applicable. Optimum conditions determined by the developed model for maximum COD removal were pH 5, PS dose 206.7 mM, Fe2+ dose 70 mM, and reaction time 95 min. The COD, total phenol, and colour removal efficiencies estimated by the applied model were 46.74%, 94.62%, and 96.04%, respectively. The removal efficiencies obtained under optimum conditions as a result of the validation experiments were 45.5%, 93.8%, and 95.5% for COD, total phenol, and colour removal, respectively. The results of the study showed that PS oxidation in which Fe2+ is used as an activator is a suitable alternative for olive mill wastewater treatment
Comparison of System-Matrix-Based and Projection-Based Reconstructions for Field Free Line Magnetic Particle Imaging
In magnetic particle imaging (MPI), system sensitivity can be enhanced by scanning the sample along a field free line (FFL) instead of a field free point (FFP). FFL MPI data can then be processed via system-matrix or projection-based reconstructions. Here, we compare the relative performance of these two approaches. We assume an ideal FFL (straight and homogeneous), which is translated and rotated in a two-dimensional field-of-view. We simulate the acquired data from a numerical vessel phantom for a broad range of noise levels. For the system-matrix reconstruction, we propose Alternating Direction Method of Multipliers (ADMM) to solve a constrained convex optimization problem. We also analyze the results of the nonnegative fused lasso (NFL) model to compare the performance of ADMM with one of the state-of-the-art system-matrix-based methods. For the projection-based reconstruction, we use the inverse Radon transform formulation with x-space reconstruction. System-matrix-based methods resulted in a higher structural similarity index and contrast compared to the x-space reconstruction method at the expense of longer reconstruction time. Artifacts occurred due to gridding errors for the x-space reconstruction. As expected, ADMM and NFL reconstructions yielded similar image quality.