14 research outputs found
Öğretmen ve Okul Yöneticilerinin Kamu Hizmet Motivasyonları ve Çalışma Etiği Tutumları Arasındaki İlişki
The aim of this study was to determine the views of primary and secondary school teachers and school administrators from different generations related to public service motivation and work ethics attitudes in terms of various variables and the relationship between public service motivation and work ethics. The research was carried out with single and relational survey models, which are quantitative research methods. A total of 384 teachers and 370 school administrators were included in the two-sample stratified design. Data of the study was collected with the “Public Service Motivation Scale” and “Work Ethics Scale” developed by the researchers. The Public Service Motivation scale consists of three dimensions as "commitment to the public interest", "public awareness" and "responsibility towards society", while the Work Ethics scale consists of two subscales as "study orientation" and "pleasure orientation". According to the results, public school teachers and school administrators have a high level of public service motivation. In the teachers’ and school administrators’ work ethics attitudes, Work-oriented attitudes were more dominant than pleasure-oriented tendencies. Lastly, there is a relationship between the public service motivations of teachers and school administrators and their work ethics attitudes. According to this, as the teachers’ “being work-oriented” values strengthen, their “public service motivation” increases and as their “being pleasure-oriented” values strengthen, their public service motivations decrease. To this end, it would be useful to organize trainings for teachers and administrators to develop their awareness related to the values and obligations of public service. In addition, future study, which examines the views of public and private school teachers comparatively, can shed light on how education, which is a public service, resembles or differs from the principles of the public and private sector, which have their own rules.Bu çalışmada farklı kuşaklardan kamu ilkokul ve ortaokullarında görev yapan öğretmen ve okul yöneticilerinin kamu hizmeti motivasyonları ve çalışma etiğine yönelik görüşleri çeşitli değişkenler açısından incelenmiştir. Ayrıca bu çalışmada kamu hizmeti motivasyonunun çalışma etiği ile ilişkisi sınanmıştır. Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden tekil ve ilişkisel tarama modelleri ile gerçekleştirilmiştir. Tabakalı örnekleme tekniği ile belirlenen örneklemde toplam 384 öğretmen ve 370 okul yöneticisi bulunmaktadır. Verileri araştırmacılar tarafından geliştirilen “Kamu Hizmeti Motivasyonu Ölçeği” ve “Çalışma Etiği Ölçeği” ile toplanmıştır. Kamu Hizmeti Motivasyonu (KHM) ölçeği, “kamu yararına bağlılık”, “kamusal duyarlılık” ve “topluma karşı sorumluluk” olarak üç boyuttan, Çalışma Etiği (ÇE) ise “çalışma odaklılık” ve “haz odaklılık” olarak iki alt ölçekten oluşmaktadır. Araştırmada ulaşılan sonuçlara göre, öğretmen ve yöneticiler yüksek düzeyde kamu hizmeti motivasyonuna sahiptirler. Çalışma etiği tutumları açısından ise öğretmen ve yöneticiler haz odaklılığa göre daha çalışma odaklıdırlar. Ayrıca öğretmenler ve yöneticilerin kamu hizmeti motivasyonları ile çalışma etiği tutumları ilişkilidir. Buna göre, öğretmenlerin, “çalışma odaklılık” değerleri güçlendikçe, “kamu hizmeti motivasyonları” artmakta; “haz odaklılık” değerleri güçlendikçe kamu hizmeti motivasyonları düşmektedir. Bu kapsamda, bir kamu hizmeti olarak mesleğin gerektirdiği değerler ve yükümlülükler konusunda öğretmen ve yöneticilere dönük farkındalık ve geliştirme eğitimlerinin düzenlenmesi yerinde olacaktır. Ayrıca kamu ve özel okul öğretmenlerinin görüşlerini karşılaştırmalı olarak inceleyecek gelecek çalışmalar, bir kamu hizmeti olan eğitimin, kendine özgü kuralları olan kamu ve özel sektör ilkeleriyle nasıl benzeştiğine ya da farklılaştığına ışık tutabilir
Türkiye’deki Özel Okullarda Yabancı Uyruklu Öğretmen Olmak: Eğitim, Öğretim ve Yönetim Anlayışına İlişkin Görüşler
The employment of expatriate teachers in educational organizations increases each day under the influence of globalization. Accordingly, a significant increase is observed in the number of expatriates. This study aims at determining the opinions of expatriate teachers who serve in private schools in Turkey in the areas of education, teaching and administration processes and parent-student relations. In this study, a phenomenology design based on qualitative research methods was used, and semi-structured and in-depth interviews were conducted with 25 teachers. The collected data were analyzed using a content analysis method. Within this scope, the statements collected from the teachers were thematized as views on education, teaching, school administration, students and parents. According to the results of the research, expatriate teachers stated that the education program is heavy, though they expressed that it is not up to date, there are deficiencies in the assessment and evaluation dimension, and Turkish teachers do not use differentiated teaching methods. In addition, the teachers stated that the centralist structure of the education system creates difficulties for them and that although coordination is high within the school and there are positive relations with the administration, the administrators are insufficient in terms of their competence. The teachers identified injustices concerning the employment of expatriate teachers, in those teachers from the United States of America and Europe are in general preferred. The teachers stated that although the students have a high level of motivation about learning languages; in particular, they have a tendency to be results-oriented, focusing on memorization. The expatriate teachers expressed that they have friendly relations with parents but that they sometimes experience difficulties due to the language barriers and the interfering behaviors of parents.Eğitim örgütlerinde yabancı uyruklu öğretmenlerin istihdamı, küreselleşmenin de etkisiyle her geçen gün artmaktadır. Bu doğrultuda Türkiye’de yabancı uyruklu öğretmenlerin sayısında önemli bir artış gözlenmektedir. Bu araştırmada, Türkiye’deki özel okullarda görev yapan yabancı uyruklu öğretmenlerin eğitim, öğretim ve yönetim süreci ile veli-öğrenci ilişkilerine yönelik görüşlerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomenoloji deseni kullanılarak 25 öğretmen ile yarı yapılandırılmış ve derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Toplanan veriler içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Bu kapsamda öğretmen görüşlerinden elde edilen ifadeler; eğitim-öğretime, okul yönetimine, öğrencilere ve velilere yönelik görüşler şeklinde temalandırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre yabancı uyruklu öğretmenler eğitim programının yoğun bir içeriğe sahip ve güncel olmadığını; ölçme ve değerlendirme boyutunda eksiklikler olduğunu; Türk öğretmenlerin farklılaştırılmış öğretim yöntemlerine başvurmadıklarını ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra yabancı uyruklu öğretmenler, öğretmen ve yönetici arasında olumlu ilişkilerin olmasına rağmen yöneticilerin yeterliklerinde eksiklikler bulunduğunu ve eğitim sisteminin merkeziyetçi yapısının onları zorladığını belirtmişlerdir. Katılımcılar, yabancı uyruklu öğretmen istihdamında da adaletsizlikler olduğunu ifade ederek genellikle Amerika Birleşik Devletleri’nden ve Avrupa’dan gelen öğretmenlerin tercih edildiğini belirtmişlerdir. Öğrencilerin özellikle dil öğrenmeye karşı yüksek motivasyona sahip olduğunu ifade eden öğretmenler, buna karşın öğrencilerin sonuç odaklı ve ezbere yatkın olduklarını ifade etmişlerdir. Yabancı uyruklu öğretmenler, veliler ile dostça bir ilişkiye sahip olduklarını; ancak bazen iletişimde dil engeli nedeniyle sorun yaşadıklarını, bunun yanı sıra bazı durumlarda ise velilerin müdahaleci davranışlarıyla karşılaştıklarını belirtmişlerdir
Değişik kompozisyonlarda polikaprolakton/biyocam temelli kompozit malzemelerin geliştirilmesi, mekanik ve biyoetkinlik özelliklerinin incelenmesi.
Researches on bone defects are focused on the use of composites due to the composite and well-organized hierarchical structure of the bone. In this study, it is aimed to develop Polycaprolactone based implants with different organic DBM, HYA- and/or inorganic bioglass, calcium sulfate- compositions for augmenting bone healing. Bioactivity of the discs was evaluated by scanning electron microscopy and EDS analysis after incubation in SBF for 1, 7 and 14 days. All bioglass containing groups showed apatite molecules at different incubation times. Degradation studies demonstrated that only PCL/BG/HYA discs had fast degradation upon incubations in PBS (4 and 6 weeks). Initial mechanical properties of composites were found to be directly related to the composition. However, decreases in disc mechanical properties were also obtained in the same order with the amount of water uptake at composite groups. According to biocompatibility studies investigated with cytotoxicity tests on Saos-2 cells, all groups, except the HYA involving one were found as biocompatible. After in vivo application of discs to critical size defects on rabbit humeri (for 7 weeks), their efficacy on healing was studied with computerized tomography, SEM and biomechanical tests. The results revealed that bone-implant interface formation has started for all groups with high bone densities at the interface of implant groups compared to empty defect sites of negative controls. Also the healing was suggested to be gradual from bone to implant site as microhardness values increased at regions closer to bone. However, regeneration was found to not reach to healthy bone levels.M.S. - Master of Scienc
Romatoid artirit tedavisine yönelik anti-tnf için yenilikçi kontrollü salım formülasyonlarının geliştirilmesi ve salım davranışlarının modellenmesi.
Anti-TNFα drugs are widely used in treatment of rheumatoid arthritis. However, long term use of these drugs involves systemic effects. New era in medication involves controlled delivery systems that will provide local sustained release of drug. This study aims to develop a novel intra-articularly injectable etanercept (ETN) loaded poly(ε-caprolactone) (PCL) or methoxypoly(ethyleneglycol)-poly(ε-caprolactone)-methoxypoly(ethyleneglycol) (MPEG-PCL-MPEG) microspheres (patent pending) for the treatment of chronic inflammatory arthritides (CIA). MPEG-PCL-MPEG was synthesized by ring-opening polymerization. Immunoglobulin G (IgG) was used as a model protein for optimization of microsphere preparation. MPEG-PCL-MPEG microspheres had higher encapsulation efficiency than PCL ones for both IgG and ETN. Presence of MPEG was found to have protective effect on loaded and released protein. Microspheres had mean particle sizes around 5 μm. Total amounts of biologically active protein released from MPEG-PCL-MPEG microspheres were significantly higher than from PCL microspheres. ETN release mechanism obeyed to anomalous transport in PBS and in cell culture medium whereas it followed Fickian diffusion in synovial fluid. Sustained ETN release from microspheres resulted with a significant decrease in pro-inflammatory cytokines and matrix metalloproteinase levels, while conserving viability of fibroblast-like synovial cells (FLS) compared to free drug. There was no significant variation in the gene expressions among groups. vi This study showed that presence of MPEG improved the properties of PCL microspheres as delivery system by providing higher ETN stability, release and encapsulation efficiency, besides improving the degradation properties and increasing hydrophilicity, and thus biocompatibility. MPEG-PCL-MPEG and PCL microspheres are promising systems for an effective local treatment approach in CIA.Ph.D. - Doctoral Progra
Kamu Hizmeti Motivasyonu Ölçeğinin Geliştirilmesi
The aim of this paper is to improve a reliable and valid scale to determine the public service motivations of teachers and school administrators in public schools. It is expected that the scale will also support to the researchers who aim to measure public service motivation in different disciplines of Turkish public administration. After a literature survey considering the scales related to public service motivation and the theoretical framework concentrating on the difference of public service from the others, an item pool consisting of 33 items were composed by the researchers. Participants of pilot study were composed of 90 school administrators (37.0 %) and 156 teachers (63.0 %). In order to determine the construct validity of the scale, exploratory factor analysis based on the principal component analysis was performed and then CFA was applied to confirm the factor structure. “The Scale of Public Service Motivation of Teachers and School Administrators” had a three-factor structure incuding 19 items. The scale confirmed by CFA has been called as “public sensitivity”, responsibility to society” and “commitment to “public welfare”. Statistical analyses have proved that the scale has validity and reliabilit
Synthesis and characterization of sericin-capped gold nanoparticles
Bu çalışmada, Bombyx mori ipek böceği kozasından elde edilen ipek serisini kullanılarak serisin kaplı altın nanoparçacıklar (S-AuNP) sentezlenmiştir. Çözeltideki altın tuzu miktarı (10 mL, 1 mM) sabit tutularak buna farklı derişimlerde (%0,25, 0,5 ve 1) ve pH değerlerinde (8 ve 12) hazırlanmış 10 mL’lik serisin çözeltilerinden eklenerek deney grupları oluşturulmuştur (S-AuNP0,25, S-AuNP0,5, S-AuNP1). Bütün SAuNP gruplarındaki kırmızı renk değişimi ve 520-530 nm dalga boylarında gözlemlenen belirgin yüzey plazmon rezonans (SPR) tepeleri nanoparçacık sentezlendiğinin göstergesidir. Ancak, bu kırmızı renk değişimi ve tepe noktaları pH 12’de belirgin değildir. FTIR analizine göre, serisinde bulunan N-H, O-H ve C=O fonksiyonel gruplarının indirgeme reaksiyonunda görev aldıkları düşünülmektedir. TEM görüntülerinde, artan serisin derişimiyle ortalama parçacık boyutu ve boyut dağılımı artmıştır. Serisin nanoparçacıkların yüzey yükünü negatif yapmıştır ve S-AuNP0,5 ve S-AuNP1 gruplarının negatif zeta potansiyelinin artması suda S-AuNP0,25 grubuna göre daha kararlı olduklarını göstermektedir. Bu bulgu, tuzda kararlılık deneyleriyle de teyit edilmiştir. S-AuNP0,25, 1 günlük inkübasyon periyodu sonucunda sıvıdaki kararlılığını yitirmiş ancak diğer gruplar 7 gün boyunca kararlı kalmıştır. Bütün sonuçlar değerlendirildiğinde, en uygun grubun S-AuNP0,5 olduğu kabul edilmiştir. Bu şekilde üretilen nanoparçacıkların biyomedikal sektöründe nanoboyutta ilaç taşıyıcı sistemler olma gibi potansiyel uygulama alanları olabilir.In this study, sericin-capped gold nanoparticles (S-AuNP) were synthesized by using the silk sericin isolated from Bombyx mori silkworm cocoon. Sericin solutions having different concentrations (0.25%, 0.5 ve 1) and pH values (8 and 12) were added to fixed amount of gold salt (1 mM) to obtain experimental groups (SAuNP0.25, S-AuNP0.5, S-AuNP1). Red color shift and distinct surface plasmon resonance (SPR) peaks observed at 520-530 nm wavelenghts in all groups were indicative of nanoparticle synthesis. However, these red color shift and peaks were not clear in pH 12. According to FTIR analyses, N-H, O-H and C=O functional groups of sericin might have played a role in reduction reaction. In TEM images, both the average particle size and distribution of S-AuNPs increased with increasing sericin concentration. Sericin rendered the surface charge of nanoparticles negative and the increase in negative zeta potential of S-AuNP0.5 and SAuNP1 showed that they were more stable in water than S-AuNP0.25. This result was confirmed with stability in salt experiments. S-AuNP0.25 lost its stability in salt after 1 day incubation, but the other groups remained stable as long as 7 days. As a whole, the most convenient group was assumed to be S-AuNP0,5. Such nanoparticles sythesized in this manner could have potential applications in biomedical sector such as nanosized drug delivery systems and so on