126 research outputs found

    Huzurevinde Yaşayan Yaşlılarda Sırt Masajının Uyku Kalitesine Etkisi

    Get PDF
    Giriş: Uyku bozuklukları yaşlılarda yaygın olarak görülür. Noninvasive bir yöntem olan sırt masajı son zamanlarda sağlığı geliştirmek vekonforu artırmak amacıyla yaygın olarak uygulanmaktadır. Amaç: Bu çalışma huzurevinde yaşayan uyku kalitesi kötü olan yaşlı bireylerdesırt masajının uyku kalitesine etkisini incelemek amacıyla planlanmış yarı deneysel bir çalışmadır. Yöntem: Araştırma İzmir, Türkiye'de birhuzurevinde yürütüldü. Araştırmanın örneklemini 33 yaşlı birey oluşturdu. Araştırmanın verileri, Yaşlı Tanıtım Formu, Pittsburgh UykuKalitesi İndeksi (PUKİ), Günlük Uyku Kayıt Formu, Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi -3 günlük kullanılarak toplandı. Masaj, aynıaraştırmacı tarafından üç gün boyunca, 10 dakika süreyle yaşlının yatağında uygulandı. Bulgular: Yaşlıların PUKİ toplam puanortalamaları, masaj uygulanmadan önceki günlere (11.87 ± 2.11) göre masaj uygulandığı günlerde (9.78 ± 2.17) daha düşüktü (t = 8.07, p =.000). Masajın yaşlıların uyku kalitesini arttırdığı bulundu. Sonuç: Bu çalışmanın bulguları, sırt masajının uyku kalitesini iyileştirmedepozitif bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Sonuçlar, yaşlılarda uyku üzerinde sırt masajının kullanımı açısından bir veri sağlar. Background: Sleep disturbances are very common in elderly people. Back massage a noninvasive technique has been used to promotehealth and increase comfort recently. Objectives: This is a quasi-experimental study carried out to investigate the effect of back massage onsleep quality in older people who had poor quality of sleep in a rest home. Methods: This research was carried out in a rest home in İzmir,Turkey. The sample of the study was composed of 33 older persons. Research data were collected by using Elderly Information Form,Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), Sleep Log and Pittsburgh Sleep Quality Index for three days. The older people received 10 minutesof back massage in their beds prior to bedtime over three days by the same researcher. Results: The subjects' PSQI total mean scores werelower before massage (11.87 ± 2.11) than on the days when the massage (9.78 ± 2.17) was done (t = 8.07, p = .000). It was found that themassage increased the participants' quality of sleep. Conclusion: The findings of this study indicated that back massage has a positive effecton improvement of sleep quality. The findings provide evidence for the use of back massage for sleep in older people

    Yoğun bakım ünitelerinde fiziksel tespitli hastaların özellikleri

    Get PDF
    Purpose: The purpose of this study was to determine the characteristics of physically restrained patients in intensive care units, who made the decision to apply  restraints, the times they were used and the characteristics of the patients, in other words, the potential reasons why physical restraints were being used. Methods: The research population for this descriptive study was the 115 patients who were being physically restrained. Data were collected with an observation and interview forms. Form 1 was completed by the researcher by observing the patient and reviewing the patient record. Form 2 was completed by interviewing the nurse caring for the patient being physically restrained. Chi-square test was used in analysis of the data. Findings: There was no difference between the rate of injuring patients with physical restraints and the length of time of physical restraint in different ICUs.  The percentage of  patients which had three and four extremities restrained was higher in the Gastroenterology ICU than the others. The most common type of restraint was observed to be bilateral wrist restraints. For most of the patients the physical restraints were used for 1-7 days. The majority of the decisions to restrain patients were made by the nurses. In this study health care personnel tried using alternative methods in 74.8% of the patients before using physical restraint.Conclusion: Knowing the injuries that can occur from the use of physical restraints and the characteristics of patients being physically restrained can be a guide in nursing care planning and in management. Physical restraint is an important problem in our hospital intensive care units. Also the absence of a monitored form for recording information about physical restraints may be a cause for legal problems. There is a need for the development of standards and appropriate materials for physical restraining.Amaç: Bu çalışma yoğun bakım ünitelerinde tespit uygulanmasına kimin karar verdiği, tespit uygulanan hastaların özellikleri, fiziksel tespit kullanımı için potansiyel nedenler gibi fiziksel tespitli hastaların özelliklerinin belirlenmesi amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Bu tanımlayıcı çalışmada araştırma popülasyonunu fiziksel tespit uygulanan 115 hasta oluşturmuştur. Veriler gözlem ve görüşme formları kullanılarak toplanmıştır. Form 1 hasta kayıtlarının incelenmesi ve hastanın gözlenmesi yoluyla araştırmacı tarafından toplanmıştır. Form 2 fiziksel tespitli hastaların bakımı ile ilgili hemşirelerle görüşme yapılarak toplanmıştır.  Verilerin analizinde ki kare yöntemi kullanılmıştır. Bulgular: Fiziksel tespitli hastaların yaralanma oranları ve fiziksel tespit uygulanma süreleri arasında yoğun bakım üniteleri arasında fark bulunmamıştır. Gastroenteroloji yoğun bakım ünitesinde üç ve dört ekstremitesinden tespitli hasta oranı diğer yoğun bakım ünitelerine göre daha yüksek bulunmuştur. En yaygın kullanılan tespit tipinin iki taraflı bilek tespiti olduğu gözlenmiştir. Hastaların çoğuna 1-7 gün arasında fiziksel tespit uygulanmıştır. Hastalara tespit uygulama kararı çoğunlukla hemşireler tarafından verilmektedir. Bu çalışmada sağlık bakım personeli fiziksel tespit uygulamadan önce hastaların %74.8’inde alternatif yöntemleri denemiştir.Sonuç: Fiziksel tespitli hastaların özelliklerinin ve fiziksel tespit kullanılması sonucunda meydana gelebilecek yaralanmaların bilinmesi hemşirelik bakımının planlanmasında ve yönetiminde rehber oluşturabilir. Fiziksel tespit bizim hastanelerimizin yoğun bakım ünitelerinde önemli bir problemdir. Ayrıca fiziksel tespitler hakkında bilgilerin kaydedilmesi için izlem formlarının olmaması yasal problemler için bir neden oluşturabilir. Fiziksel tespitler için uygun materyallerin ve standartların geliştirilmesine gereksinim vardır.&nbsp

    Türkiye’nin batısındaki dermatoloji hastaların alternatif ve tamamlayıcı tedavileri kullanımı

    Get PDF
    Aim:The aims of this study were to determine the use of CAM  therapies by  dermatology patients, reasons behind this use, satisfaction and information about CAM, and any side effects.Methods: This definitive research study was undertaken at the Dermatology Clinic of a training hospital in Western Turkey. A total of 297 patients, who applied to the dermatology polyclinic or who were admitted to the clinic, constitute the sample of the study. Chi-square tests were used to compare the demographic characteristics of those who did and did not use CAM. Findings: The findings indicated that 21% of the individuals, all of whom had dermatological ailments, used the CAM method. The CAM was most commonly applied by individuals with dermatological ailments such as pruritis (35.5%), acne (17.7%) and alopecia (14.5%). Almost all patients herbs were used intensively. After the use of herbs, the most used method was prayer (16.2%). More than the half of the patients using alternative therapies (75.8%) reportedly did not discuss the use of CAM with their healthcare professionals. Conclusions: Physicians and nurses could play a role in informing patients about the benefits and risks of using the CAM. Further studies and detailed examination of the beneficial and harmful effects of each method are necessary to provide more extensive and useful information on CAM methods.Amaç: Bu çalışmanın amaçları; dermatoloji hastaları tarafından TAT tedavilerinin kullanımı, bunları kullanma nedenleri, memnuniyetleri ve hastaların TAT tedavileri hakkındaki bilgi düzeyi ile diğer yan etkilerini tanımlamaktır.Yöntem: Bu tanımlayıcı araştırma, Türkiye'nin batısındaki bir eğitim hastanesindeki dermatoloji kliniğinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın örneklemini, dermatoloji polikliniğine başvuran veya klinikte yatmakta olan toplam 297 hasta oluşturmuştur. TAT tedavilerini kullanan ve kullanmayan hastaların demografik verilerini karşılaştırmak için ki-kare testleri kullanılmıştır. Bulgular: Bulgular, dermatoloji hastalarının %21'inin TAT tedavilerini kullandığını göstermektedir. TAT tedavilerini büyük çoğunlukla kaşıntı (%35.5), akne (%17.7) ve alopesi (%14.5) gibi dermatoloji hastalığı olan bireyler kullanmaktadır. Bu yöntemi kullanan hemen hemen bütün hastalar yoğun olarak bitkisel kaynaklı terapileri kullanmaktadır. Bitkilerin kullanımından sonra en çok kullanılan yöntemin "dua etme" (%16.2) yöntemi olduğu saptanmıştır. TAT tedavilerini kullanan hastaların yarısından fazlasının bu yöntemleri kullandığını sağlık profesyonelleri ile paylaşmadıkları belirlenmiştir.Sonuç: Hekimler ve hemşireler TAT tedavilerinin kullanımı konusundaki riskler ve yararları hakkında önemli bir rol oynamaktadırlar. TAT tedavileri hakkındaki kullanışlı ve daha yaygın verilerin sağlanması için, her metodun yararlı ve zararlı etkilerinin ayrıntılı incelenmesi ve bu konuya ilişkin daha çok çalışmanın yapılması gereklidir

    Effect of touching on anxiety and practice skill of nursing students during intravenous catheterization skill trainingDokunmanın intravenöz kateterizasyon beceri eğitimi sırasında hemşirelik öğrencilerinin anksiyetesine ve uygulama becerisine etkisi

    Get PDF
    Anxiety is a vague concern and discomfort that a person feels about himself because of a threat to the person's value system or security pattern. It is caused by not being able to interact fully with the environment because of the lack of sensory information and the misinterpretation of the information received through emotions. Anxiety, which has an important effect in daily life, also has important effects on education life. Stress, which shows similar features with anxiety, is an important issue in education because it has potential to inhibit learning and performance. In order to increase learning outcomes and ensure critical thinking, educators should define students’ level of anxiety and minimize it. Touching is a simple skill that can be applied by educators during the clinic training without the need for a course. Positive and appropriate contacts of the educators make them feel good to the students and students think they are important. Studies show that students are anxious before skill training and anxiety reduces the success and performance of them. The aim of this study was to determine the effect of touching on anxiety and the success of students during skill training of intravenous catheterization. The research was conducted in the skill training laboratory of a nursing faculty as using the quasi-experimental method with control group through the pre and post-test between December 2016 and January 2016. The sample was constructed from the experimental group (n=65) and the control group (n=65) as 130 people and single blinding was done. The experimental group of students’ shoulders, arms or hands were touched by educators during skill training of intravenous catheterization. In the collection of the data, The Personal Information Form, The Intravenous Catheterization Skill Practice Checklist, The State-Trait Anxiety Scale and intravenous catheterization training model were used. The mean age of the experimental group was 20.36 ± 0.76 years and the mean age of the control group was 20.20 ± 0.75 years. 89.2% of the experimental group and 93.8% of the control group consisted of women. As the personality trait, 47.7% of the experimental group and 36.9% of the control group were defined themselves as calm. It was determined that the State Anxiety Scale score of the control and experiment group decreased after skill training of intravenous catheterization but there was a significant difference between the State Anxiety Scale Score of pre and post-skill training only in the experimental group. It was detected that the success of skill was higher in the experimental group.In line with these findings, it is recommended that educators should observe anxiety of the students and they should apply simple touching to students who has high pre-skill anxiety. Extended English abstract is in the end of PDF (TURKISH) file. ÖzetAnksiyete kişinin değer sistemi ya da güvenlik örüntüsüne bir tehditten dolayı yaşanan, bireyin kendine yönelik hissettiği belirsiz bir endişe ve huzursuzluk duygusudur. Duyusal eksiklik ve duygular aracılığıyla alınan bilgilerin yanlış yorumlanmasından dolayı çevreyle tam etkileşim kuramamaktan kaynaklanır. Günlük hayatta önemli etkisi olan anksiyetenin, eğitim hayatında da önemli etkileri bulunmaktadır. Anksiyete ile benzer özellikler gösteren stres, öğrenmeyi ve performansı engelleme potansiyeline sahip olduğu için eğitimde önemli bir konudur. Öğrenme çıktılarını artırmak ve kritik düşünmeyi sağlamak için eğiticiler öğrencilerin kaygı düzeyini tanımlanmalı ve en aza indirmelidir. Dokunma klinik eğitimler sırasında eğiticiler tarafından bir kursa ihtiyaç duyulmadan uygulanabilen basit bir beceridir. Eğiticilerin pozitif ve uygun teması öğrencilere kendini iyi hissettirir ve öğrenciler önemli olduklarını düşünürler.Yapılan çalışmalar öğrencilerin beceri uygulamalarından önce anksiyete yaşadığını ve anksiyetenin öğrencilerin başarı ve performansını azalttığını göstermektedir. Bu araştırma; dokunmanın intravenöz kateterizasyon beceri uygulaması sırasında öğrencilerin anksiyetesine ve uygulama başarısına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma Aralık 2016-Ocak 2017 tarihleri arasında kontrol gruplu ön test-son test yarı deneysel model kullanılarak bir hemşirelik fakültesinin beceri laboratuvarında yürütüldü. Örneklem, uygulama grubu (n=65) ve kontrol grubundan (n=65) 130 kişi olarak oluşturuldu ve tek körleme yapıldı. Beceri uygulaması sırasında uygulama grubu öğrencilerinin omuz, kol veya eline temasta bulunuldu. Verilerin toplanmasında; Kişisel Bilgi Formu, İntravenöz Kateterizasyon Beceri Uygulama Kontrol Listesi, Durumluk–Sürekli Kaygı Ölçeği, intravenöz kateterizasyon kol maketi kullanıldı. Uygulama grubunun yaş ortalaması 20.36±0.76, kontrol grubunun yaş ortalaması 20.20±0.75’di. Uygulama grubunun %89.2’si, kontrol grubunun %93.8’i kadınlardan oluşmaktaydı. Kişilik özelliği olarak uygulama grubunun %47.7’si ve kontrol grubunun %36.9’u kendini sakin olarak tanımladı. Uygulama ve kontrol grubunun beceri eğitimi sonrası durumluk kaygı puanın azaldığı fakat sadece uygulama grubunda beceri öncesi ve sonrası kaygı puanı arasında anlamlı fark olduğu saptandı. Beceri başarısının uygulama grubunda daha yüksek olduğu tespit edildi.Bu bulgular doğrultusunda eğiticilerin, öğrencilerin anksiyetesini gözlemlemesi ve beceri öncesi anksiyetesi yüksek olan öğrencilere basit dokunma uygulanması önerilmektedir

    Phlebitis associated with peripheral intravenous catheters and nursing carePeriferik intravenöz kateterle ilişkili flebit ve hemşirelik bakımı

    Get PDF
    Phlebitis, defined as inflammation of the tunica intima, is most important of complications associated with peripheral intravenous catheters and, occurs between 0.1% and 63.3% of patients with peripheral intravenous catheter.  Phlebitis can be originated mechanical, chemical and, bacterial.  Whatever the reason, phlebitis extends the duration of hospitalization, raise the cost of treatment, causes bacteremia. There are reported to be effective some factors such as  type of catheter material, catheter size, dwell time of catheterisation, anatomical region used for catheterisation, health personnel’s ability to place the catheter, liquid flow rate, using infusion pumps, number of intravenous medication, on the development of mechanical phlebitis. Chemical phlebitis, developes due to characteristics such as pH and osmolarity of the drug and fluid infused which caused irritation of the endothelial layer through the cannula. Bacterial phlebitis, which is occured a bacterial infection of vein intima, can be a source of serious systemic infections including bacteremia. As a result, phlebitis is a complication of intravenous application, can be avoided as long as working in accordance with certain principles. The risk development of phlebitis can be minimized, in case of compliance with the standards during peripheral intravenous catheter insertion and throughout of catheterization. In this article was focused on phlebitis definition, epidemiology, risk factors and prevention of the development phlebitis for risk factors and patient care with phlebitis. ÖzetVenin tunika intima tabakasının enflamasyonu olarak tanımlanan flebit, periferik intravenöz kateterlerle ilişkili komplikasyonların en önemlisi olup, periferik intravenöz kateter takılan hastaların %0.1-%63.3’ünde görülmektedir. Flebit mekanik, kimyasal ve bakteriyel kaynaklı olabilir. Flebit nedeni ne olursa olsun hastaların yatış süresini uzatmakta, tedavi maliyetini yükseltmekte ve bakteriyemiye neden olmaktadır. Kateter materyalinin tipi, kateteterin boyutu, kateterin vende kalış süresi, kullanılan anatomik bölge, kateteri yerleştiren kişinin becerisi, sıvı akış hızı, infüzyon pompalarının kullanımı, verilen ilaçların sayısı gibi faktörlerin mekanik flebit oluşumunda etkili olduğu bildirilmektedir. Kimyasal flebit, kanül boyunca infüze edilen ilaç ve sıvıların pH’sı ve osmolaritesi gibi özelliklerinden dolayı venin endoteyal katmanını tahriş etmesi sonucunda gelişir. Ven intimasının bakteriyel enfeksiyonu sonucu gelişen bakteriyel flebit bakteriyemi gibi ciddi sistemik enfeksiyonların kaynağı olabilmektedir. Sonuç olarak, flebit belirli ilkelere uygun çalışıldığında intravenöz uygulamaların önlenebilir bir komplikasyonudur. Periferik intravenöz kateter takma ve izlem sırasında belirlenen standartlara uyulma hassasiyeti gösterildiği taktirde flebit gelişimi minimize edilebilir. Bu makalede, flebitin tanımı, epidemiyolojisi, risk faktörleri ve risk faktörlerine yönelik flebit gelişimini önleme önerileri ve flebit gelişen hastanın bakımı üzerinde odaklanılmıştır

    The effect on sleep quality of music in older people in rest homeHuzurevinde yaşayan yaşlılarda müziğin uyku kalitesine etkisi

    Get PDF
    Purpose: This research is an experimental randomized controlled study (pretest-posttest control group of the study) which is carried out to investigate the effect on sleep quality of two different types of music in older people who had poor quality of sleep in rest home.Method and material: Research was conducted in a rest home in İzmir between the dates November 2010 and February 2012. The research sample was comprised of a total of 35 older persons who met the research criteria in the Turkish Art Music (n=18) and Western Classical Music (n =17) groups. Data were collected by using Elderly Information Form, State Trait Anxiety Inventory, Geriatric Depression Scale, International Physical Activity Questionnaire, Sleep Log and Pittsburgh Sleep Quality Index. It was following elderly people in groups during three weeks. The older people listened 30 minutes of music prior to bedtime. The sleep quality of older people was measured with the PSQI one weekly before music and the three weeks when the music was listened. In the data analysis were used chi square, repeated measures analysis of variance, Mann Whitney U test and LSD (Least-Significant difference) tests.Results: According to the research findings, the PSQI total mean scores of older people in both groups were lower on the weeks when the music was done than prior to music (p<0.05). It was found that the music increased older persons’ sleep quality in TAM and WCM groups. The findings of this study indicated that music has a positive effect on improvement of sleep quality.Conclusion: As a result, this method in practice for nurses have recommended that it was significant in sleep quality of two different types of music in older people in rest home.  ÖzetAmaç: Bu araştırma, huzurevinde yaşayan uyku kalitesi kötü olan yaşlı bireylerde iki farklı müzik türünün uyku kalitesine etkisini incelemek amacıyla yapılmış randomize kontrollü deneysel (ön test-son test kontrol gruplu çalışma)  bir çalışmadır.Yöntem: Araştırma, Kasım 2010 – Şubat 2012 tarihleri arasında İzmir’de bir huzurevinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini,  araştırma örneklem seçim kriterlerine uyan 18’i Türk Sanat Müziği (TSM), 17’si Klasik Batı Müziği (KBM) grubu olmak üzere toplam 35 yaşlı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, Yaşlı Tanıtım Formu, Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeği, Geriatrik Depresyon Ölçeği, Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi, Günlük Uyku Kayıt Formu ve Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi uygulanarak toplanmıştır. TSM ve KBM grubundaki yaşlılar üç hafta süresince takip edilmiştir. Yaşlılara, yatma saatinden önce 30 dakika süreyle müzik dinletilmiştir. Yaşlıların uyku kalitesi, müzik uygulanmadan önceki bir hafta ve müziğin dinletildiği üç hafta PUKİ ile ölçüldü. Verilerin analizinde ki-kare, tekrarlayan ölçümlerde varyans analizi, Mann Whitney U testi ve LSD (Least-Significant difference) testi kullanılmıştır.Bulgular: Araştırma bulgularına göre; her iki gruptaki yaşlılarda, müziğin dinletildiği haftalardaki PUKİ toplam puan ortalamaları müziğin uygulanmadığı haftaya göre daha düşüktü (p<0.05). Müziğin, TSM ve KBM gruplarındaki yaşlıların uyku kalitesini arttırdığı bulundu. Bu çalışmanın bulguları, müziğin uyku kalitesini iyileştirmede pozitif bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.Sonuç: Sonuç olarak, huzurevinde yaşayan yaşlılarda iki farklı müzik türünün uyku kalitesinde anlamlı bir değişiklik meydana getirmesi nedeniyle bu yöntemin hemşireler tarafından uygulanması önerilmektedir

    Examination of Nursing Documentation for Stroke Patients

    Get PDF
    Giriş: Kayıtlar, hemşirelik bakımıyla ilgili resmi bir belgedir ve hemşirelik çalışmalarının rutin bir parçasıdır.Amaç: Bu araştırma, bir Tıp Fakültesi Hastanesinin nöroloji ve nöroloji yoğun bakım kliniklerinde yatan inmeli hastaların hemşire kayıtformlarını incelemek amacıyla tanımlayıcı olarak gerçekleştirilmiştir.Yöntem: Araştırmanın örneklemini, hastanenin nöroloji ve nöroloji yoğun bakım kliniklerinde 01 Ağustos - 01 Ekim 2006 tarihleri arasındatedavi olan 95 inmeli hastanın hemşire kayıt formları oluşturmuştur. Veriler, hastalara ait hemşire kayıt formlarının incelenmesi yoluylatoplanmıştır. Hasta dosyalarında yer alan hemşire kayıt formlarındaki hemşirelik girişimleri tek tek kaydedilmiştir. Kaydedilen hemşirelikgirişimleri NIC (Nursing Intervention Classification-Hemşirelik Girişimleri Sınıflaması) alanlarına göre sınıflandırılmıştır.Bulgular: İncelenen hemşire kayıt formlarında 29 farklı hemşirelik girişiminin kaydedildiği saptanmıştır. Bu girişimlerin hemşirelertarafından toplam 795 kez kaydedildiği belirlenmiştir. Sırasıyla en çok ilaç uygulama (%12), yaşam bulgularını izleme (%12), banyo (%7.4),intravenöz uygulama/giriş, (%5.2), ağız sağlığını sürdürme (%4.9) ve düşmeyi önleme (%4) gibi hemşirelik girişimlerinin kaydedildiğisaptanmıştır.Sonuç: Bu çalışmada kaydedilen hemşirelik girişimlerinin büyük çoğunluğunun hastanın fizyolojik gereksinimlerine yönelik olduğubelirlenmiştir. Araştırma sonuçlarının, hemşirelik bakım standartlarının gelişimi için bir kaynak olacağı ve hemşirelik kayıtları konusunda birveri tabanı oluşturacağı düşünülmektedir. Background: Nursing records are the formal documentation regarding nursing care. The documentation of patient care is a routine part ofthe work of nurses.Objectives: This research was carried out as a descriptive study for the purpose of evaluating of the nursing documentation's content ofstroke patients admitted to Neurology and Neurology Intensive Care Units (ICU) of an University Medical Faculty Hospital in İzmir.Methods: The research sample was comprised of the nursing records of 95 stroke patients who were admitted to the Neurology unit. Datawere collected by examining the nursing documentation in the patients' medical records. Nursing interventions were individually recorded onthe nursing records in patients' medical records. Nursing interventions documented are classified to the domains of Nursing InterventionsClassification.Results: In the nursing documentation that was examined 29 different nursing interventions were recorded. These interventions wererecorded a total of 795 times by the nurses. It was determined that nursing interventions such as medication administration (12%), vital signsmonitoring (12%), oral health maintenance (4.9%), bathing (7.4%), venous access devices maintenance (5.2%), fall prevention (4%) morerecorded.Conclusion: The great majority of documented nursing interventions were determined to be directed at the physical needs of the patient. It isthought that this study results will be a source for developing nursing care standards and forming the data base about nursing records

    Dâvûd-i Karsî, Şerhu risâleti usûli’l-hadis li’l-İmam el-Birgivî (thk. Halil İbrahim Kutlay), Amman: Ervika li’d-dirâsât ve’n-neşr, 1437/2016.

    No full text
    Anahatlarıyla mütekaddimûn ve müteahhirûn şeklinde iki aşamada incelenen hadis usulü, yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalarda metin, şerh, haşiye ve talik veçheleriyle yoğun teveccühe mazhar olmuştur. Usûle dair İbnü’s-Salâh’ın (ö. 643/1245) Mukaddime/Ulûmu’l-hadis ismiyle şöhret bulan çalışmasının özeti olan İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö. 852/1449) Nuhbetü’l-fiker’i, müteahhirûn devrinin önemli çalışmalarından biridir. İmam Birgivî’nin (ö. 981/1573) usûl-i hadise dair muhtasar risalesi ise İbn Hacer’in Nuhbetü’l-Fiker’inin özeti hüviyetiyle hadis usulü kitaplarının son halkalarından birini teşkil etmektedir. Osmanlı medreselerinde ders kitabı olduğu anlaşılan bu risalenin de Dâvûd-i Karsî (ö. 1169/1756) tarafından şerh edilmesi, bir yönüyle ilgili edebiyatın dinamik yapısını yansıtmaktadır. Nitekim şerh üzerine Yusuf Harpûtî (ö. 1292/1875) ve Şehrî Mustafa Şevket Efendi’nin (ö. 1292/1875) hazırladığı haşiyeler ile Babakaleli Abdülaziz Ahmed Efendi’nin (ö. 1296/1878) Mukarribü’t-tâlibîn isimli tercümesi de temel metinlerdeki devamlılığı göstermektedir

    Kemoterapi uygulanan lösemili hastalarda planlanmış bir ağız bakımı yönteminin, ağız içi maya enfeksiyonları ve diğer komplikasyonların önlenmesindeki etkililiğinin incelenmesi

    No full text
    S TJ M M A R Y This research has been designed to find out the prophylactic effects of a mouth care prograrae consisted as three times daily t;bthbrushing and four times mouth washes with % 1 sodium bicarbonate solution on the oral complications of patients with acute leukemia receiving chemo therapy. The acute leukemic patients who here hospitalized in Ege University Heamathology Department of Internal Disease Clinic between October 1989-January 1993 for chemotherapy, were included in this experimental clinical research. The sample group consisted of twenty patients in control group, twenty in experiment group who were noted not to have oral yeast infection as proved by the first mouth mycologyc cultur or not to.A have other oral complications, denture or other removable prothesis in the first admission day. Oral mycologyc cultur was taken and repeated each seven day (1, 7, 14, 21, 28). Culturs were examiiied in Ege University Mycology Department of Medical Faculty. Oral Assesment Guide of University of Nebraska Medical Center was used to assess oral status of patients five days a week for a duration of 28 days. And pain and halithosis were assessed by researcher. To assess debris conditions The Debris Index136 component a Simplified Oral Hygiene Index developed by Green and Yermillion was used. Platelet and leukocytes number were accounted in Heamatholegy Laboratory of Heamathology Department. Leukocytes and neutrofiles were accounted by doctor who treated the patient. Too thb rushing and mouthwashing method was demons trated and % 1 sodium bicarbonate solution given to patients by researcher. Percentage distributions, Yates corrections test, chi-square Fisher test and the importance test of the differences between averages (t test) were used in the evaluation of the data. It was determined that 70. "00 % of patients had oral candidiyasis, 70.00 % hemorrhages, 60.00 % gingivi tis, 50.00 % stomatitis, 15.00 % angular cheilitis, 10.00 % herpes simplex infection, 10.00 % kserostomi, 75.00 % pain, 35.00 % altered taste and 80.00 % had halithosis. It was determined that oral care method used in this research decreased debris score and oral assessment score and it prevented oral candidiasis, stomatitis, gingivitis, pain, hardeness of mastication and swallo wing and halitosis but was not effective to prevente hemorrhages, anguler cheilitis, herpes simplex infections, kserostomia, and altered taste. Candida albicans was the most isolated organism.ÖZET Bu araştırma, kemoterapi uygulanan lösemili has talarda planlanmış bir,, ağız "bakımı yönteminin ağız içi maya enfeksiyonları ve diğer komplikasyonların önlenme- sindeki etkililiğinin incelenmesi amacıyla klinik deneyi şeklinde yapılmıştır. Bir klinik deney olarak planlanan araştırmaya, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği Hematoloji Birimi 'nde Ekim 1989-Ocak 1993 tarih leri arasında yatan hastalar alınmıştır. Araştırmanın örnekl emini, 20 deney, 20 kontrol grubu olmak üzere ağı- zmda maya enfeksiyonu, ağız komplikasyonları, takma diş veya. çıkarılabilir protezi olmayan hastalar oluşturmuş tur. Hastaların ilk yattıkları gün ağız değerlendirmesi yapılmış ve mikolojik kültür alınmıştır. Kültürler Ege Üniversitesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Mikoloji Laho ra tuvarı'nda değerlendirilmiştir. Her Pazartesi ve Per şembe günleri Hematoloji Laboratuvarı'nda lökosit+trom- bosit ve diğer kan tetkikleri yapılmış, ayrıca tedaviyi yürüten doktor tarafından her hastanın periferik yayması yapılmıştır. Kültürler 7, 14 ve 28. günlerde tekrarlan mıştır o Hastanın ağız sağlığı araştırmacı tarafından her gün değerlendirilmiş, değerlendirmede University of Nebraska Medical Center tarafından geliştirilen Ağız Sağ-134 lığı Değerlendirme Rehberi kullanılmıştır. Ayrıca araş tırmacı tarafından ağrı ve ağız kokusu değerlendiril miştir. Diş debrisinin değerlendirilmesinde Green ve Vermillion tarafından geliştirilen "Basitleştirilmiş Ağız Hijyeni İndeksi"nin birinci bölümü olan "Debris İndeksi" kullanılmıştır. Hastalara araştırmacı tarafından diş fırçalama yöntemi öğretilmiş, her gün üç kez diş fırçalayıp dört kez % 1 sodyum bikarbonat solüsyonu ile gargara yapmala rı sağlanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik, Yates düzeltmesi testi, Fhiser kesin ki-kare testi, İki orta lama arasındaki farkın önemlilik testi kullanılmıştır. Hastaların % 70.00' inde oral kandidiyazis, % 70.00'inde kanama, % 50.00'sinde stomatitis, % 60.00» ında gingivitis, % 15.00'inde anguler şeilitis, % 10.00' unda herpes simpleks enfeksiyonu, % 10.00'unda kserosto- mi, % 75.00' inde ağrı, % 35.00' inde ağız tadı değişikli ği, % 80.00' inde halitosis geliştiği saptanmıştır. Uygulanan ağız bakımının hastaların debris puan ortalamalarını, ağız sağlığı puan ortalamalarını düşür düğü, maya enfeksiyonu (oral kandidiyazis), stomatitis, gingivitis, ağrı, çiğneme ve yutma güçlüğü ve halitosis' in önlenmesinde etkili olduğu, kanama, anguler şeilitis, herpes simpleks, kserostomi ve tat değişikliğinin önlen mesinde etkili olmadığı saptanmıştır. Kültürlerde en fazla üretilen maya mantarının Candida Albicans olduğu belirlenmişti
    corecore