8 research outputs found

    Maternal and fetal outcomes in pregnant women with pulmonary arterial hypertension: A single-center experience and review of current literature

    Get PDF
    BACKGROUND: Although pregnancy in women with pulmonary arterial hypertension has been considered a high-risk condition, current data regarding pregnancy with pulmonary arterial hypertension are scarce. In this study, we aimed to evaluate our single-center data on maternal and fetal outcomes in pregnant women with PAH and review currently available risk-based management strategies. METHODS: Our single-center study group comprised 35 women who became pregnant after the diagnosis of pulmonary arterial hypertension or in whom pulmonary arterial hypertension was diagnosed within early post-partum period. Clinical, laboratory, echocardiographic, and hemodynamic characteristics of pregnant and non-pregnant productive women with pulmonary arterial hypertension were compared, and similar comparison was also repeated for survivors and non-survivors in pregnant patient group. RESULTS: Pregnancy was noted in 15% of the 228 females with pulmonary arterial hypertension who were of hormonally productive ages, generally well-tolerated until delivery. Elective abortion and pre-term delivery were documented in 1 (2.8%) and 12 (35.3%) pregnant women, respectively. Switching to sildenafil was the standard medication during pregnancy. Cesarian section was the preferred method of delivery in all pregnant women with pulmonary arterial hypertension and was performed without any complication. Clinic deteoriation within the first week of delivery was observed in 5 (41.6%) patients. Maternal mortality was noted in 13 (37.1%) patients and was documented to cumulate within the first month of delivery. However, any sign predicting post-partum clinical deterioration was not found. No fetal mortality was observed. CONCLUSION: Despite the development of advanced therapies, pregnancy in pulmonary arterial hypertension still carries a high mortality risk and requires multi-disciplinary expert center care with more proactive management strategies

    A novel composed index to evaluate the right ventricle free-wall adaptation against ventricular wall stress in acute pulmonary embolism

    Get PDF
    Background: Pulmonary embolism severity index and simplified pulmonary embolism severity index have been utilized in initial risk evaluation in patients with acute pulmonary embolism. However, these models do not include any imaging measure of right ventricle function. In this study, we proposed a novel index and aimed to evaluate the clinical impact. Methods: Our study population comprised retrospectively evaluated 502 patients with acute pulmonary embolism managed with different treatment modalities. Echocardiographic and computed tomographic pulmonary angiography evaluations were performed at admission to the emergency room within maximally 30 minutes. The formula of our index was as follows: (right ventricle diameter × systolic pulmonary arterial pressure-echo)/(right ventricle free-wall diameter × tricuspid annular plane systolic excursion). Results: This index value showed significant correlations to clinical and hemodynamic severity measures. Only pulmonary embolism severity index, but not our index value, independently predicted in-hospital mortality. However, an index value higher than 17.8 predicted the long-term mortality with a sensitivity of 70% and specificity of 40% (areas under the curve = 0.652, 95% CI, 0.557-0.747, P = .001). According to the adjusted variable plot, the risk of long-term mortality increased until an index level of 30 but remained unchanged thereafter. The cumulative hazard curve also showed a higher mortality with high-index value versus low-index value. Conclusions: Our index composed from measures of computed tomographic pulmonary angiography and transthoracic echocardiography may provide important insights regarding the adaptation status of right ventricle against pressure/wall stress in acute pulmonary embolism, and a higher value seems to be associated with severity of the clinical and hemodynamic status and long-term mortality but not with in-hospital mortality. However, the pulmonary embolism severity index remained as the only independent predictor for in-hospital mortality

    Transformation of Money in Digital Age: Crypto Currency and Blockchain Technology: a Research for University Students

    No full text
    anemonCrypto currencies, each of which is a digital currency, and block chain technology, which is the basic system on which crypto currencies are based, have received great attention from the media, financial industry, researchers, governments, regulatory agencies and investors in recent years. In this context, this study is aimed to give information about crypto currency and blockchain technology and to determine the level of usage and knowledge of crypto currencies of Niğde Ömer Halisdemir University students. The data obtained from the questionnaire applied to 400 students were digitized in SPSS 15 program and it was concluded that university students were aware of crypto currencies, but the level of crypto money usage among students was low.Dijital para birimleri olan kripto paralar ve kripto paraların dayandığı temel sistem olan blok zinciri teknolojisi, son yıllarda medyadan, finans endüstrisinden, araştırmacılardan, hükümetlerden, düzenleyici kurumlardan ve yatırımcılardan büyük ilgi görmektedir. Bu ilginin kaynağını, teknolojik yeniliklerin ve özellikle de dijitalleşmenin para kavramını ve paranın yapısını nasıl etkilediğinin belirleyicisi olan, teknoloji ve ekonominin kesişiminde görmekteyiz. Bu bağlamda bu çalışma, kripto paralar ve blockchain teknolojisi hakkında bilgi vermek ve Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi öğrencilerinin kripto para birimlerini bilme ve kullanım düzeylerini tespit etme amacına yönelik olarak yapılmıştır. 400 öğrenciye uygulanan anket sonucunda elde edilen veriler, SPSS 15 programında sayısallaştırılmış, yapılan analizlerde üniversite öğrencilerinin kripto para birimlerinden haberdar oldukları, ancak öğrenciler arasında kripto para kullanım düzeyinin düşük olduğu sonucuna varılmıştır.64701

    Bir farklılaşma yolu olarak pazarlama iletişiminde etik unsurlar:

    No full text
    Günümüzde, tüketici gereksinimlerine cevap vermek, gereksinimleri araştırılıp buna uygun ürünler üretmenin ötesinde, bütünleşik pazarlama iletişimi bakış açısıyla her bir tüketicinin özel gereksinimlerine uygun çözümler üretmek olarak algılanmaktadır. Günümüzde pazarlama ve pazarlama iletişimi sektörleri dünyanın en hızlı değişen sektörleri olarak kabul edilmektedir. Müşteri ile ilişkinin bu kadar önemli olduğu günümüz rekabet koşullarında, müşteriler ile kurulan bu ilişkilerin kalıcı olabilmesi için işletmelerin; pazardaki eğilimleri ve gelişmeleri, müşterilerin beklentilerini, müşterilerin ihtiyaçlarını iyi tanımaları ve bütünsel ve müşteri odaklı bir pazarlama anlayışını benimsemeleri gerekmektedir. Geleneksel pazarın dengesini ürün/hizmet sağlayıcısı veya ürünün kendisi oluştururken, modern pazarlamanın dengesini müşteri ve onun ihtiyaçları/beklentileri oluşturmaktadır. Modern pazarlama; ürün odaklı değil, müşteri odaklı bir yaklaşımdır. Bu nedenle, günümüzde, işletmenin süreçlerinin, teknolojisinin ve kültürünün, müşterinin istek ve ihtiyaçları gözetilerek, yeniden organize edilmesi büyük önem kazanmıştır. Küreselleşme, teknolojinin işletmelerde kullanılmaya başlanmasıyla, pazarlama-satış işlemlerinin küresel anlamda örgütlenmesini ve gerek ulusal gerekse dünya piyasası koşullarına uygun pazarlama yöntemlerinin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte, geleneksel pazarlama anlayışı ile küresel pazarlarda üstünlük sağlamak hemen hemen imkânsız hale geldiği görülmektedir. Bu sebeple sürekli yeni pazarlama teknik ve trendleri ortaya çıkmaktadır. Günümüzde tüketicilerin satın alma davranışlarını ve tüketim alışkanlıklarını, büyük ölçüde sahip oldukları değerler şekillendirmektedir. Bu nedenle; markaya yönelik tüm iletişim ve pazarlama faaliyetlerinin, piyasaya sürülen ürünlere ilişkin atfedilen değerlerin, işletmelerin hedef kitleleriyle sağlıklı ve kalıcı bir iletişim kurabilmesinde ve diğer işletme faaliyetlerinin başarıyla yönetilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu bakımdan mevcut ve potansiyel müşterilerin sahip olduğu ya da beklediği etik değer ya da kaygıları bilmek, pazarlama iletişimi hedeflerine ulaşılması aşamasında etkin bir role sahiptir. Bu açıklamalar doğrultusunda bu tezin amacı, pazarlama iletişiminde yaşanan değişim ile farklılaşma stratejilerini ve etik eksenli Adil Ticaret (Fairtrade) uygulamasının özellik ve etkisini ortaya koymaktır. Tezin diğer amacı, ulusal ve uluslararası markaların pazarlama iletişiminde etik yaklaşımlarını saptamaktır. Bu doğrultuda tezde örnek marka olarak Starbucks; etik ticaret ve Fairtrade açısından incelenmiştir

    The Effect of Social Responsibility Projects on Corporate Branding in the Scope of Public Relations Activities: the Example of Domestos Hygiene Campaign in Schools

    No full text
    anemonBu çalışmada; halkla ilişkiler ve sosyal sorumluluk uygulamaları ilişkisinin marka imajına katkısının nasıl olduğu Domestos markasının “Okullarda Hijyen” kampanyasının hedef tüketici/müşteri grubunda meydana getirdiği algı, tutum ve davranış değişiklikleri üzerinden belirlenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda 150 kişilik bir çalışma grubuna anket uygulanmıştır. Katılımcıların yaş, gelir ve cinsiyete göre dağılımını belirlemek amacıyla öncelikle çapraz tablolar alınmıştır. Katılımcıların kampanyaya bakış açısını ölçmeye yönelik hazırlanan sorulara verdikleri yanıtların dağılımını görmek amacıyla frekans analizi, bağımsız değişkenlere göre farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla da ki kare testi yapılmıştır. Elde edilen veriler sonucunda katılımcıların sosyal sorumluluk projelerine önem verdikleri, marka tercihlerinde sosyal sorumluluk projelerinin etkili olduğu ve sosyal sorumluluk projelerinin marka imajına olumlu katkı sağladığı sonucuna varılmıştır.In this study, it has been tried to determine the contribution of public relations and social responsibility practices to the brand image through the perception, attitude and behavior changes created by the Hygiene in Domestos Schools campaign in the target consumer/customer group. In this context, a survey was applied to a working group of 150 people. Frequency analysis was conducted to see the distribution of the responses of the participants to the questions prepared to measure the perspective of the campaign, and chi-square test was used to determine whether there were differences according to the independent variables. As a result of the data obtained, it was concluded that the participants attach importance to social responsibility projects, social responsibility projects are effective in brand choices and social responsibility projects contribute positively to the brand image.63652

    2017 TÜRKİYE – ABD VİZE KRİZİ HABERLERİNE YÖNELİK ÇERÇEVE ANALİZİ

    No full text
    Ülkeler arasında yaşanan diplomatik krizler, hem iç hem de dış politikayı ilgilendiren konulardır. Kriz dönemlerinde ülkeler mesajlarını iletmek üzere karşılıklı olarak açıklamalar yapar ve çeşitli tedbirler alırlar. Birbirlerini uluslararası alanda tanıyan ve resmi olarak ilişkilerin yürütülmesinde diplomasi mekanizmasını kullanan devletlerin ilişkilerinde, özellikle kriz dönemlerinde söylem ve görüntüler değişmektedir. Bu aşamada; medyanın oluşturduğu haber içerikleri ve kriz taraflarının medya üzerinden yürütmeye çalıştığı diplomasi trafiğinin öneminin yadsınamaz olduğu düşünülmektedir. ABD ile Türkiye arasında yaşanan 2017 yılı Vize Krizi’ne dair haberlerin söylemini analiz etmeyi amaçlayan bu çalışmada; belirlenen anahtar kelimeler dâhilinde taranan 4-11 Ekim 2017 tarihleri arasındaki toplam 43 haber analiz edilmiştir. Araştırma mecrası olarak seçilen yazılı basın yani gazeteler halen insanların yurt içi ve yurt dışındaki olaylara dair bilgi edindikleri araçların başında gelmektedir. Araştırmada krizle ilgili haberler Pan ve Kosicki’nin (1993) Sözdizimsel Yapılar, Senaryo Yapıları, Tematik Yapılar ve Retoriksel Yapılar olmak üzere birbirleriyle ilişkili dört farklı yapının ortaya konulmasına dayanan çerçeve analizi yöntemi ile incelenmiştir. Araştırma sonuçları, olayın Türkçe gazetelerde “kriz” olarak nitelendiği ve haber çerçevelerinin de başlıklardan itibaren bu yönde çizildiğini buna karşın İngilizce gazetelerde “kısıtlama” olarak nitelendiğini göstermektedir. İkna amaçlı benzer retoriksel araçlara başvurulan haberlerde iki ülke arasındaki gerginliğin sebeplerine dair de benzer argümanlar öne sürülmektedir

    In-class communication of disabled students: Ideas of primary school teachers on inclusive education in Niğde

    No full text
    Günlük hayatta tüm bireyler için sosyalleşmek ve onun temel yolu olan iletişim olgusu kaçınılmazdır. Toplumun önemli bir parçası olan engelli birey ve öğrenciler de topluluk içinde iletişim kurmaya ihtiyaç duyarlar ancak engelli çocuklar, bu süreçte çeşitli sosyalleşme ve eğitim sorunları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Engelli çocukların eğitimde yaşadıkları kısıtlılıkları ortadan kaldırmayı ya da en azından azaltmayı amaçlayan engelli kaynaştırma eğitimi, engelli çocukların eğitim fırsatlarından faydalanmalarını sağlamaya yöneliktir. Engelli çocukların kendilerini ve becerilerini geliştirebilecekleri bir eğitim ortamına sahip olmalarında öğretmenin öğrenci ile sınıf içindeki, veli ile sınıf dışımdaki doğru ve sürekli iletişimi hayati bir rol oynar. Niğde ili örneğinde ilköğretim sınıf öğretmenlerinin engelli öğrenciler ve kaynaştırma eğitimine dair görüşlerini anlamayı amaçlayan bu çalışmada toplam 12 öğretmen ile görüşülmüş ve görüşmeler tematik analize tabi tutulmuştur. Analiz neticesinde, “rahatsızlık duyma”, “iletişime açıklık” ile “farklı eğitim ortamı” olmak üzere öğretmenlerce sık ifade edilen üç tema belirlenmiştir.In every day life, for all individuals socialization and communication as its basic way are inevitable. Disabled individuals and also students who are an important part of the society need to communicate within the community. However, disabled children face with various socialization and education problems in this process. Disabled inclusive education which aims at eliminating or at least reducing the problems of children with disabilities, intends to enable those children to benefit from educational opportunities. For an educational environment which disabled children can develop themselves and their skills, the right and continuous communication of the teacher with the student in the classroom, with the parents outside the classroom, plays a vital role. In this study which aims to understand ideas of the primary school teachers about disabled students and also inclusive education in the sample of Niğde, a total of 12 teachers were interviewed and interviews were subjected to thematic analysis. As a result of the analysis, three themes which are frequently mentioned by teachers, have been identified as “feeling discomfort”, “communication openness” and “different educational environment”
    corecore