Farelerde NMDA reseptör antagonisti Mk-801 ile böbrek ve karaciğerde oluşan patolojik değişikliklere karşı N-Asetilsisteinin koruyucu etkisi

The glutamatergic system and its receptor N-methyl-D-aspartate (NMDA) is an important synapse mechanism in the nervous system. The MK-801 is the blocker of this receptor and according to the literature, the sub-chronic administration of 1mg/kg MK-801 resulted in schizophrenia-like symptoms and degeneration in the mice brain. The aim of the present study was to observe whether this dose of MK-801 has any pathological effect on the liver and kidney tissues and whether N-acetylcysteine (NAC) was a protective effect. For this purpose, the 24 Balb/C male mice were divided into 4 groups, equally. The first group was the control and 0.9% saline (10mg/kg) was intraperitoneally (i.p.) injected. The 1mg/kg MK-801 was i.p. administered to the second group. The third group was i.p. received 1mg/kg MK-801, 100 mg/kg NAC and finally the 100mg/kg NAC i.p. injected to the fourth group. The drug administration was ended on the 14th day. The kidney and the liver of the sacrificed mice were collected and routine histology procedure was applied. The histopathological changes in the organs and NAC’s mostly protective effect were noticed after the observations. In conclusion, NAC has a partially but significantly protective effect against the MK-801 dependent histopathological changes on the kidney and liver tissues. Keywords: Histopathology, Kidney, Liver, Mice, MK-801, N-acetylcysteineGlutamaterjik sistem sinir sisteminde önemli bir sinaps mekanizmasıdır. N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptörleri bu sistemin önemli bir parçasıdır. NMDA reseptörlerinin hipofonksiyonu farelerde kognitif ve motorik sorunlara sebep olmaktadır. MK-801 bu reseptörün oldukça önemli bir blokörüdür. 1mg/kg MK-801’in sub-kronik uygulanması farelerde şizofreni benzeri semptomlara ve beyinde dejenerasyona sebep olmaktadır. Sunulan bu çalışmada MK-801’in 1mg/kg’lık sub-kronik uygulamasının farelerin böbrek ve karaciğerlerinde patolojik etkileri olup olmadığı ve N-asetilsisteinin’in (NAS) bu etkiler karşısında koruyucu etkisinin olup olmadığı araştırıldı. Bu amaçla 24 adet erkek Balb/C faresi alınarak dört eşit gruba bölündü. İlk grup kontrollerden oluştu ve bu gruba %0,9 fizyolojik tuzlu su (10mg/kg) intraperitoneal (i.p.) yolla, ikinci gruba 1mg/kg dozunda MK-801 i.p., üçüncü gruba 1mg/kg MK-801 ile 100mg/kg NAS birlikte i.p ve dördüncü gruba da 100mg/kg NAS i.p. yolla verildi. İlaç uygulamaları 14 gün boyunca sürdü. Sakrifiye edilen farelerin karaciğer ve böbrekleri alınarak bunlara rutin histoloji prosedürü uygulandı. İncelemelerden sonra organlarda histopatolojik değişkilikler ve NAS’ın genelde koruyucu etkisinin olduğu gözlendi. Sonuç olarak NAS’ın böbrek ve karaciğer üzerinde MK-801’le indüklenen histopatolojik değişikliklere karşı önemli bir koruyucu etkisinin olduğu ortaya kondu

Protective effect of N-Acetylcysteine on testicular oxidative damage, spermatological parameters and DNA damage in glyphosate-based herbicide-exposed rats

The aim of this study was to examine the protective effect of N-acetylcysteine (NAC) on testicular oxidative damage, spermatological parameters and DNA damage caused by Glyphosate (GLF) in rats. In total, twenty-eight Wistar male rats were evaluated by being separated into four groups in an equal way. Rats in group I, which represented the control group, were fed normal diet without GLF or NAC, group II received normal feed containing 160 mg/kg/daily NAC, group III received normal feed containing 375 mg/kg/daily GLF, and group IV received normal feed containing 160 mg/kg/daily NAC + 375 mg/kg/daily GLF. GLF administration decreased sperm motility, abnormal sperm rate, sperm plasma membrane integrity, glutathione level and superoxide dismutase in the rats’ testicular tissue. On the other hand, high malondialdehyde level and DNA damage were detected in the group administered with GLF. Besides, in histopathological terms, a decrease in sperm concentration and degeneration of sertoli cells were determined in the testicular tissue. NAC and NAC+GLF administration reversed lipid peroxidation and DNA damage induced by GLF, the activity of antioxidant enzymes and cell integrity in rats’ testis. The above-mentioned findings indicate that NAC reduces lipid peroxidation caused by GLF, improves the antioxidant defense mechanism and regenerates tissue damage in rats’ testis.Bu çalışmanın amacı, N-asetilsisteinin (NAC) sıçanlarda Glifosat (GLF) 'nin neden olduğu testiküler oksidatif hasar, spermatolojik parametreler ve DNA hasarı üzerindeki koruyucu etkisini incelemektir. Toplam yirmi sekiz Wistar erkek sıçan, eşit bir şekilde dört gruba ayrılarak değerlendirildi. Kontrol grubunu olan grup I'deki sıçanlar, GLF veya NAC olmaksızın normal diyetle beslendiler, grup II’deki hayvanlara 160 mg / kg / günlük NAC içeren normal rat diyeti uygulandı, grup III’deki hayvanlara 375 mg / kg / günlük GLF içeren normal rat diyeti verildi ve grup IV’deki hayvanlara 160 mg / kg / günlük NAC + 375 mg / kg / günlük GLF içeren normal rat diyeti uygulandı. GLF uygulaması sıçanların testis dokusunda spermatozoon motilitesini, anormal spermatozoon oranını, spermatozoon plazma membran bütünlüğünü, glutatyon ve süperoksit dismutaz düzeyini azaltmıştır. Diğer taraftan GLF uygulanan grupta yüksek malondialdehid düzeyi ve DNA hasarı saptandı. Ayrıca histopatolojik olarak testis dokusunda spermatozoon konsantrasyonunda azalma ve sertoli hücrelerin dejenerasyonu belirlendi. NAC ve NAC + GLF uygulaması, lipid peroksidasyonunu ve GLF tarafından indüklenen DNA hasarını, sıçanların testislerinde antioksidan enzimlerin aktivitesini ve hücre bütünlüğünü tersine çevirdi. Yukarıda belirtilen bulgular, NAC'nin GLF'nin neden olduğu lipit peroksidasyonunu azalttığını, antioksidan savunma mekanizmasını geliştirdiğini ve sıçanların testislerinde doku hasarını rejenere ettiğini göstermektedir

The investigation of potential preservative effect of boric acid on formalin fixed striated muscle tissues

Formalin, kadavralar için en iyi tespit solüsyonu ve koruyucu kimyasaldır. Bununla birlikte insan sağlığı üzerine zararlı ve karsinojenik etkilere sahiptir. Diğer yandan bor ise; insanlar için gerekli olan ve insan sağlığı üzerine zararlı etkileri olmadığı bilinen bir elementtir. Borik asit aynı zamanda antiseptik özelliklere sahiptir. Bu çalışmada formalin ile tespit edilmiş çizgili kas dokuları üzerine borik asitin koruyucu etkilerini ölçerek laboratuvarlarda formaline maruz kalma süresinde azalma amaçlandı. İlk olarak taze sığır çizgili kas dokuları bir hafta boyunca %10’luk formalin solüsyonunda tespit edildi ve daha sonra parçalanarak sırasıyla borikasitin % 0.1, % 0.2, % 0.4, % 5, % 20’lik solüsyonlarında,% 0.9’luk tuz çözeltisi ve % 10’luk formalin solüsyonlarında 7 ay boyunca muhafaza edildi. Bu sürenin sonunda, dokular % 10’luk formalin solüsyonlarında 1 ay boyunca tekrar muhafaza edildi. Kas dokularında makroanatomik ve histopatolojik incelemeler gerçekleştirildi. Ayrıca aerobik mezofilik bakteri, maya ve küf birikimi tüm solüsyonlarda kontrol edildi. Borik asitin antiseptik dozlarının çizgili kas dokuları üzerinde tahriş edici etkiye sahip olduğu, buna karşın antiseptik olmayan dozlarının ise mikroorganizmaların üreme ve proteolitik etkilerine karşı herhangi bir koruyucu etkisinin olmadığı gözlendi. Sonuç olarak bu çalışmada kullanılan borik asit konsantrasyonlarının, kadavraların muhafazası için istenen sonuçları vermediği; bundan sonra yapılacak olan çalışmalarda diğer kimyasallar ile farklı konsantrasyonlarda borik asit solüsyonlarının test edilmesinin uygun olacağı sonucuna varıldı.The formalin solution is the best fixative and preservative chemical for the cadavers. However, it has harmful and carcinogenic effects on human health. Furthermore, boron is an essential element for humans and it has no known harmful effects on human health. Boric acid has also antiseptic features. In this study, it was aimed the measure the preservative effects of boric acid on formalin fixed striated muscle tissues thus decreasing the formalin’s exposure time in the laboratories. Firstly fresh bovine striated muscle tissues were fixed in the 10% formalin solution for a week and then divided and stored into 0.1%, 0.2%, 0.4%, 5%, 20% boric acid, 0.9% saline and 10% formalin solutions during seven months. After this period, tissues were again stored in the 10% formalin solutions for one month. Macro-anatomical and histopathological inspections were performed on the muscle tissues. Moreover, aerobic mesophilic bacteria, yeast, and mold proliferation were controlled in all solutions. It was observed that the high concentration of boric acid had corrosive effects on the striated muscle tissue whereas its low concentration did not have any protective effect against the microorganisms’ proliferation and proteolysis. In conclusion, boric acid concentrations that using in this study were observed that may not appropriate as a preservative agent for the cadaver protection. The future studies using at different concentrations of boric acid solutions with other chemicals should be planned

Sıçanlarda altlık değişim sıklığının lipid peroksidasyon, antioksidan durum ve histopatolojik değişiklikler üzerine etkileri

The aim of this research was to evaluate the effect of bedding change frequency on oxidative stress parameters of rats. In the experiment; animals were randomly and equally divided into 4 groups, each group consisted of 6 male rats. Group 1; bedding change every day, Group 2; bedding change once in 2 days, Group 3; bedding change once in 4 days, and Group 4; bedding change once in a week. Dust-free wood shavings were used as bedding material and the study lasted for 2 months. At the end of experimental period, MDA levels were found to be increased in blood, liver, kidney, heart, brain, and lung of groups with longer intervals of bedding change whereas GSH levels of these tissues were decreased. It was also found that SOD and CAT activities were higher in erythrocyte and lung tissues in Group 1 than the other groups. Moreover, notable histopathological alterations were observed in the tissues of longer intervals of bedding change (especially, group 3 and 4). As a result, it has been determined that long periods of bedding change in animals causes oxidative stress, tissues damages, and these alterations adversely affect the life quality of laboratory animals.Bu araştırmanın amacı sıçanlarda altlık değişim sıklığının oksidatif stres parametreleri üzerine etkisi değerlendirmektir. Çalışmada hayvanlar her grupta 6 erkek sıçan olacak şekilde rastgele ve eşit olarak 4 gruba ayrıldı. Gruplar: Grup 1; her gün altlığı değişen, Grup 2; 2 günde bir altlığı değişen, Grup 3; 4 günde bir altlığı değişen ve Grup 4; haftada bir altlığı değişen şeklinde oluşturuldu. Çalışma 2 ay olacak şekilde planlandı ve altlık malzemesi olarak tozsuz ağaç talaşı kullanıldı. Çalışmanın sonunda, daha uzun aralıklarla altlık değişimi olan gruplarda kan, karaciğer, böbrek, kalp, beyin ve akciğer dokularında MDA düzeylerinin arttığı, bu dokulardaki GSH düzeylerinin ise azaldığı görülmüştür. Ayrıca, eritrosit ve akciğer dokularında SOD ve CAT aktivitelerinin Grup 1'de, diğer gruplardan daha yüksek olduğu belirlendi. Ayrıca, daha uzun aralıklarla altlıkları değişen grupların (özellikle grup 3 ve 4) beyin, akciğer, kalp, karaciğer ve böbrek dokularında histopatolojik değişiklikler gözlendi. Sonuç olarak, hayvanlarda uzun aralıklarla altlık değişiminin oksidatif strese, doku hasarlarına yol açarak laboratuvar hayvanlarının yaşam kalitesini olumsuz etkilediği belirlenmiştir

Kontrastla indüklenen nefropatinin tavşan modelinde curcuminin koruyucu etkisinin araştırılması

To evaluate the effects of curcumin on contrast nephropathy in rabbits.MATERIAL AND METHODS: In this study, 14 adult, 2.5-3 kg white male New Zealand rabbits were randomly divided into 3 groups. Goups consisted of the control group (n=2) consisted of the contrast-induced nephropathy group (n=6) and the Curcumin group (n=6). In the curcumin group, curcumin was administered via gastric gavage at a dose of 500 mg/kg one day before and on the day of contrast agent administration. Iopromide was injected intravenously at a dose of 8 g/kg via a catheter in the V. auricularis marginalis over a period of 30 minutes at a slow rate to induce contrast nephropathy. Myeloperoxidase was 4,899 ± 0,424 ng/ml at hour 0 in the contrast-induced nephropathy group and a significant increase was observed after 48 hours (7.467 ± 0.353 ng/mL) (p=0.002). In the contrast-induced nephropathy group, vacuolization of the glomeruli, vacuolar degeneration of the tubular epithelial cells, hyaline casts, necrotic tubular epithelial cells in the tubules was statistically higher compared to the curcumin groups (P=0.000). Based upon these results, it was concluded that curcumin, which is a strong antioxidant, had a significant protective effect against contrast-induced nephropathy after 24 and 48 hours.Tavşanlarda curcuminin kontrast nefropatisi üzerine etkilerinin araştırılması.GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışmada 14 yetişkin, 2,5-3 kg beyaz erkek Yeni Zelanda tavşanı rastgele 3 gruba ayrıldı. Gruplar kontrol grubu (n=2), kontrastla indüklenen nefropati grubu (n=6) ve Curcumin grubundan (n=6) oluşturuldu. Curcumin grubunda kontrast madde verilmesinden bir gün önce ve kontrast maddenin verildiği gün 500 mg/kg Curcumin gastrik gavaj ile uygulandı. İopromid kontrast nefropatisini oluşturmak için 30 dakikalık süre boyunca Vena auricularis marginalise bir katater yerleştirilerek 8 g/kg dozda intravenöz olarak enjekte edildi. Kontrastla indüklenen nefropati grubunda Miyeloperoksidaz düzeyi 0. Saatte 4,899±0,424ng/ml bulunurken 48 saat sonra anlamlı bir artış (7,467±0.353 ng/ml) gözlendi (p=0,002). Kontrastla indüklenen nefropati grubunda glomerüllerin vakuolizasyonu, tübüler epitel hücrelerinin vakuoler dejenerasyonu, hiyalin silindirleri ve tübül lümeninde tübüler nekroz Curcumin grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak yüksekti (P=0,000). Bu sonuçlara dayanarak, güçlü bir antioksidan olan Curcuminin 24 ve 48 saat sonra kontrastla indüklenen nefropatiye karşı önemli bir koruyucu etkiye sahip olduğu sonucuna varıldı. Bu nedenle kontrast maddelerin kullanılmasından önce Curcumin uygulanması, seçilmiş vakalarda kontrastla indüklenen nefropatiyi önlemek için yararlı olabilir

Effect of the technical and visual devices used in the laboratory on student performance

Laboratuvar eğitiminde bilgisayar destekli görüntüleme sistemine ait modern mikroskoplar ve alternatif eğitim araçlarının kullanımı da günümüzde yaygın hale gelmiştir. Bu çalışmada bilimsel çalışmalarda da kullanılan mikroskop aynı zamanda yüksekokullarda ilk yıllardan itibaren de uygulama derslerinde öğrenmeyi kolaylaştıran bir araç olarak görülmektedir. Buradan hareketle çalışmanın ana fikir cümlesi “laboratuvarda kullanılan teknik ve görüntülü cihazların kullanımının öğrenci performansı üzerine etkisi” olarak belirlenmiştir. Çalışmanın evrenini Afyon Kocatepe Üniversitesi Bayat Meslek Yüksekokulu Laborant ve Veteriner Sağlık bölümü’nde öğrenim gören öğrenciler oluştururken, örneklemini 2019-2020 eğitim-öğretim senesinde aynı üniversite ve bölümden seçilen 1. ve 2. sınıfta öğrenim gören toplam 125 veteriner laborant öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışma öğrenci adaylarının mikroskop kullanım bilgilerini ortaya koyan tarama modelindedir. Araştırmacılar tarafından geliştirilen ve görüntünün incelenmesi, teknik bilgi ve terimlerden oluşan “mikroskop kullanım bilgisi ölçeği” örneklem grubuna uygulanmıştır. Sonuç olarak öğrencilerin % 72.8’i trinokuler başlığa sahip mikroskopta verilen eğitimin daha iyi ve etkili olduğunu düşündüklerini göstermektedir.The use of modern microscopes and alternative training tools for computer-aided imaging systems in laboratory education has become widespread today. In this study, the microscope, also used in scientific studies, is also regarded as a tool that facilitates learning in applied lessons from the first years in colleges. From this point of view, the research problem was determined "as the effect of using technical and visual devices used in the laboratory on student performance.” While the population of the study is composed of the students studying at the Department of Laborant and Veterinary Health Program at Afyon Kocatepe University Bayat Vocational School, the sample consists of a total of 125 first and second-grade students studying at the same university and department in the 2019-2020 academic year. In the study, a survey model was used to reveal the students' knowledge of microscope usage. The "microscope usage knowledge scale" developed by the researchers, which consists of technical information and terms, was applied to the sample group. As a result, it was observed that 72.8% of the students thought that the training provided through the microscope with the trinocular head was better and more effective

Potential protective effect of boron against gentamicin-induced oxidative stress on rat tissues

Çalışmada gentamisin maruziyeti ile toksisite oluşturulan ratlarda borun (B) muhtemel koruyucu etkisinin belirlenmesi amaçlandı. Bu amaçla Wistar albino 56 erkek rat kullanıldı. Her grupta 7 hayvan olacak şekilde, kontrol, gentamisin (100 mg/kg i.p.), B-5 (5 mg/kg B, i.p.), B-10 (10 mg/kg B, i.p.), B-20 (20 mg/kg B, i.p.), B-5 + gentamisin (5 mg/kg B ve 100 mg/kg gentamisin, i.p.), B-10 + gentamisin (10 mg/kg B ve 100 mg/kg gentamisin, i.p.), B-20 + gentamisin (20 mg/kg B ve 100 mg/kg gentamisin, i.p.) olarak 8 gruba ayrıldı. Ratlara B uygulaması gentamisin enjeksiyonundan 4 gün önce verilmeye başlandı. Gentamisin uygulamasına 4. gün başlandı ve 12. gün bu uygulama sonlandırıldı. Gentamisin uygulamasının bitişinden itibaren hayvanlara 2 gün daha B verildi. Uygulama sonunda hayvanlardan anestezi altında karaciğer, kalp, beyin, akciğer ve testis dokuları alındı. Gentamisinin karaciğer dokusunda malondialdehid düzeylerini arttırdığı, buna karşın redükte glutatyon düzeylerini, superoksid dismutaz ve katalaz aktivitelerini azalttığı tespit edildi. Histopatolojik incelemede gentamisinin dokularda hasar oluşturduğu gözlendi. Buna karşın, B uygulamasının gentamisin ile indüklenen hasarı azalttığı tespit edildi.The objective of this study was to determine the protective effects of boron on gentamicin induced toxicity in rats. Rats were divided into eight experimental groups containing seven animals in each group. Experimental groups were as follows; control group (fed without B), gentamicin group (100 mg/kg, i.p.), B-5 group (5 mg/kg B, i.p.), B-10 group (10 mg/kg B, i.p.), B-20 group (20 mg/kg B, i.p.), B-5 + gentamicin group (5 mg/kg B and 100 mg/kg gentamicin, i.p.), B-10 + gentamicin group (10 mg/kg B and 100 mg/kg gentamicin, i.p.), and B-20 + gentamicin group (20 mg/kg B and 100 mg/kg gentamicin, i.p.). B was given to rats before four days. Gentamicin was given to rats on the fourth day and finished on the twelfth day. Also, administration of B was completed the fourteenth day. End of the experiment, liver, hearth, brain, lung, and testis tissues were collected from animals under anaesthesia. Administration of gentamicin increased malondialdehyde levels whereas decreased reduce glutathione levels, superoxide dismutase and catalase activities in the liver. Histopathologically, damages were detected in the tissues of gentamicin group. However, treatment of boron resulted in a reversal of gentamicin-induced damages

Pathological investigation of childhood foreskin: are lichen sclerosus and phimosis common?

WOS: 000369704200014PubMed: 26876402Objective: To evaluate histopathological results of foreskin removed during circumcision in the pediatric age group and the relationship between these and the degree of phimosis. Study Design: Cross-sectional study. Place and Duration of Study: Department of Urology, Samsun Training and Research Hospital, Samsun, Turkey, from June to December 2014. Methodology: Male children undergoing planned circumcision were examined for the presence and degree of phimosis which was recorded before the operation. After circumcision, the preputial skin was dermatopathologically investigated. Pathological investigation carefully evaluated findings such as acute inflammation, chronic inflammation, increased pigmentation and atrophy in addition to findings of Lichen Sclerosus (LS) in all specimens. the pathological findings obtained were classified by degree of phimosis and evaluated. Results: the average age of the 140 children was 6.58 +/- 2.35 years. While 61 (43.6%) children did not have phimosis, 79 (56.4%) patients had different degrees of phimosis. Classic LS was not identified in any patient. in a total of 14 (10%) children, early period findings of LS were discovered. the frequency of LS with phimosis was 12.6%, without phimosis was 6.5% (p=0.39). the incidence of histopathologically normal skin in non-phimosis and phimosis groups was 37.7% and 22.7%, respectively. in total, 41 (29.3%) of the 140 cases had totally normal foreskin. Conclusion: Important dermatoses such as LS may be observed in foreskin with or without phimosis. the presence of phimosis may be an aggravating factor in the incidence of these dermatoses

Evaluation of effectiveness of the containing energized oxygen molecules herbal product on the wound healing

Son yıllarda, tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanımıyla ilgili ileri formülasyon teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte bitkisel içerikli medikal ürünlere olan ilgi giderek artmaktadır. Geliştirilen bu ürünler, yara ve yanıkların tedavisini hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştirebilmektedir. Bu çalışmada, ilk kez enerjilendirilmiş oksijen molekülü içeren bitkisel içerikli ürünün yara iyileşme üzerindeki etkinliği in vitro ve in vivo çalışmalar ile değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında, Hypericum perforatum L. tıbbi yağı ve enerjilendirilmiş oksijen molekülü içeren bazın biyolojik etkinliği belirlenmiştir. Bu çalışma sonuçları, enerjilendirilmiş oksijen molekülleri içeren bazın ve Hypericum perforatum L. tıbbi yağının patojen test mikroorganizmaları üzerinde antimikrobiyal etkinliğinin bulunduğunu ve insan dermal fibroblast hücreleri üzerinde toksik bir etkisinin bulunmadığını göstermiştir. Enerjilendirilmiş oksijen molekülü içeren bitkisel içerikli ürünün ikinci derece derin yanıklarda etkili olduğu belirlenmiştir. Ürünün yara iyileştirici etkinliğinin antimikrobiyal, antifungal, antioksidan ve hücre proliferasyonunu artırıcı etkisi sayesinde gerçekleştiği düşünülmektedir. İleride yapılacak klinik çalışmalar doğrultusunda ürün ikinci derece yanıkların tadavisinde kullanılabilme potansiyeline sahiptir.In recent years, the interest in herbal medicinal products has been increasing with the development of advanced formulation technologies related to the use of the medicinal and aromatic plants. These developed products are used to treat wounds and burns quickly and effectively. In this study, the effectiveness of containing energized oxygen molecules herbal product on wound healing was evaluated by in vitro and in vivo studies for the first time. Within the scope of the study, the biological activities of Hypericum perforatum L. medicinal oil, energized oxygen molecules base were determined. Results of this study showed that the base containing energized oxygen molecules and the medicinal oil of Hypericum perforatum L. had antimicrobial activity on pathogen test microorganisms and did not have a toxic effect on human dermal fibroblast cells. It has been determined that the herbal product containing energized oxygen molecule is effective in second degree deep burns. It is thought that the wound-healing effect of the product is realized thanks to its antimicrobial, antifungal, antioxidant and cell proliferation-increasing effect. In line with future clinical studies, the product has the potential to be used in the treatment of second-degree burns