EFFECT OF EXPLANATORY STORIES ON TRANSFORMATION OF SEVENTH GRADE STUDENTS' MISCONCEPTIONS ABOUT SCIENCE

The future of the individual and society in our age of information is produced rapidly restored, access to information, using the information and producing skills are connected. The acquisition of skills and continue of these skills lifetime require a modern education based on the production of information. There are many methods to improve these skills and one of them is explanatory story. The explanatory stories take key 'big ideas' in science and explain these in a rounded, relevant and interesting way that highlights their importance in current scientific understandings and developments. For this purpose, the effect of explanatory stories on 7th grade students' misconceptions about particulate nature of matter was investigated. A pre-experimental design was used. The sample of this study consists of 26 students. The chemistry achievement test which includes 15 true-false statements was used as a pre and post-tests for data collection. Pre-test and post-test scores were compared with Paired Samples Test. There was a significant difference between them. According to ANOVA results, there was no significant difference between girls' and boys' success for pre-test. But this result was changed for post-test. In the light of the results, it could be said that the explanatory stories help students to meaningful learning about scienc

Sığır Karkas ve Sakatatlarında Hijyen Profilinin Yasal Mevzuat Kriterleri ile Değerlendirilmesi

Çalışmada, kasaplık sığırların karkas ve sakatatlarının Türk Gıda Kodeksi (TGK) Mikrobiyolojik Kriterler Yönetmeliği Üretim Hijyeni Kriterleri gereklilikleri dahilinde mikrobiyolojik kalitesinin belirlenmesi hedeflendi. Bu amaç ile, Marmara Bölgesinde 2013-2015 yılları arasında, 3 kombina ve 1 mezbahadan toplam 400 adet örnek alındı. Alınan 100 adet karkas örneği, Aerobik Koloni Sayısı (AKS) ve Enterobacteriaceae sayısı (ES)’nın belirlenmesi ve Salmonella varlığı yönünden, her bir karkasa ait olmak üzere toplamda 300 adet yenilebilir sakatat (100 karaciğer, 100 dalak, 100 böbrek) örneği ise Salmonella varlığı açısından, ilgili uluslararası standartlar olan ISO 4833-1:2003 (AKS), ISO 21528- 2:2004 (ES) ve ISO 6579:2002 (Salmonella) kullanılarak analiz edildi. İncelenen karkas örneklerinde AKS, 3,0x102- 4,0x105 kob/cm2 aralığında olup ortalama 3,1 x 104 kob/cm2, ES ise 0,1 x 101- 8,5 x 102 kob/ cm2 aralığında olup ortalama 1,9 x 102 kob/cm2 olarak bulundu. AKS ve ES sonuçlarının birbirinden bağımsız olarak ilgili yönetmeliğe göre değerlendirilmesi sonucunda, örneklerin AKS yönünden; %34’ü ‘Uygun’, %56’sı ‘Kabul Edilir’ ve %10’u ‘Uygun Değil’, ES yönünden de %57’si ‘Uygun’, %34’ü ‘Kabul Edilir’ ve %9’u ‘Uygun Değil’ olduğu tespit edildi. TGK Mikrobiyolojik Kriterler Yönetmeliği Üretim Hijyeni Kriterleri’ne göre AKS ve ES yönünden sırasıyla %90 ve %91, AKS ve ES sonuçları birlikte değerlendirildiğinde ise %84 oranında uygun bulunan sığır karkaslarının, ayrıca sakatatları dahil Salmonella içermediği göz önünde bulundurulduğunda, örnekleme yapılan dönem içinde hijyenik kalitesinin oldukça iyi düzeyde olduğuna karar verildi

Impact of Elaeagnus angustifolia flour added to bio-yogurt on probiotic survival and monitoring of in vitro acid tolerance in synthetic gastric fluid

Abstract The present study aimed to investigate the effect of oleaster flour on Lactobacillus acidophilus, L. delbrueckii subsp. bulgaricus, and Bifidobacterium animalis subsp. lactis in probiotic yogurt during its storage period and whether oleaster flour has a protective effect against gastric fluid for these probiotic bacteria. For that purpose, the effect of oleaster flour at different doses (1%, 2%, and 3% w/v) on the titratable acidity, pH, and microbiological properties was investigated throughout cold storage. In addition, on the first day of storage, in vitro tolerance of probiotics in pH adjusted to (pH 2.0-ph 4.0) simulated gastric fluid was investigated for 1, 60, 120, and 180 min. Yogurt with a higher dosage (2%-3%) of oleaster flour had a higher pH and lower titratable acidity. Moreover, the addition of 3% oleaster flour showed a preservative effect on L. acidophilus, L. delbrueckii subsp. bulgaricus and B. animalis subsp. lactis during storage. On the first day of storage in pH 4.0 for synthetic gastric fluid, in vitro acid tolerance of all probiotics showed stability for 180 minutes. Also, at pH 2.0 SGF, B. animalis subsp. lactis was below the detectable limit in the control and 1% of groups. However, the 2% and 3% groups showed nearly 3 log cfu/g viability at the end of 180 min. These positive effects were related to the buffering effect of the oleaster peel. Thus, these results could prove that oleaster flour can be used for the production of bio-yogurt

Determination of salmonella presence and levels by real time PCR and ISO 6579-2:2012 in samples obtained from various stages of broiler slaughter

Broyler kesim prosesinde soğutma öncesi (SÖ) ve soğutma sonrası (SS) karkas örneklerindeki Salmonella spp. varlığı ve sayısının belirlenmesi amacı ile 2021 yılında gerçekleştirilen çalışmada, Balıkesir’de faaliyet gösteren bir kanatlı kesimhanesinde kesilen toplam 480 broylere ait 96 adet birleştirilmiş boyun derisi örneği (48 SÖ ve 48 SS), ISO 6579-2:2012 Minyatürleştirilmiş En Muhtemel Sayı (mEMS) Tekniği kullanılarak Salmonella spp. varlığı ve seviyesi yönünden analiz edildi. İzolasyon sonrasında elde edilen izolatlar, Salmonella spp. spesifik r-PCR (Salm-PCR) analizi ile doğrulandı. Çalışmada incelenen SÖ örneklerin %97,92’sinin ve SS örneklerin %85,42’sinin toplam 96 örneğin ise 88’inin (%91,67) Salmonella spp. varlığı yönünden pozitif olduğu belirlendi. Örneklerdeki ortalama Salmonella sayısı ise SÖ’nde 1,84 log10 mEMS ve SS’nda 1,48 log10 mEMS değerlerinde bulundu. Hava soğutma sistemi kullanılarak yapılan soğutma işleminin patojenin sayısında 0,36 log10 mEMS’lık bir azalma oluşturduğu ve bu azalmanın da istatistiksel olarak önemli olduğu saptandı (p<0,05). Ülkemizde uluslararası referans metot ISO 6579-2:2012 ile bir kanatlı işletmesinde kesilen broyler karkaslarındaki Salmonella spp. yükünün ilk kez belirlendiği bu çalışmadan elde edilen sonuçlar, ilgili literatüre güncel ve orijinal veri katkısı sağladı. Ayrıca bu somut veriler, kanatlı işletmesinin son üründeki Salmonella yükünü azaltabilmesi için mevcut kesim prosesine yönelik yapılması gereken iyileştirmelerin planlamasında da yönlendirici bir rol oynadı.In this study, which was carried out in 2021 in a poultry slaughterhouse operating in Balıkesir, aiming to determine the presence and numbers of Salmonella spp. in pre-chill (PreC) and post-chill (PosC) carcasses of broiler slaughter process, a total of 96 pooled neck skin samples of 480 broilers (48 PreC and 48 PosC) were analyzed by ISO 6579-2:2012 Miniaturized Most Probable Number (mEMS) Technique. The isolates obtained after isolation were confirmed by Salmonella spp. specific r-PCR (Salm-PCR) analysis. Salmonella spp. was found in 97,92% in PreC and 85,42% in PosC carcasses, from 88 (91,67%) of 96 total samples. The mean count of Salmonella was determined as 1,84 log10 mMPN in PreC, and 1,48 log10 mMPN in PosC samples. The chilling process utilizing an air chill system was found to have a statistically significant decline of 0,36 log10 mMPN in the counts of the pathogen (p<0,05). First time results on the Salmonella spp. load in broiler carcasses from a poultry slaughterhouse, unveiled by using the international reference method ISO 6579- 2:2012 in this study in our country, contributed up to date and original data to relevant literature. In addition, this tangible information gathered was used as a guide by the poultry slaughterhouse to plan for revisions in the current slaughter process to reduce the Salmonella load in the final product

Cranial MRI abnormalities and long-term follow-up of the lesions in 770 girls with Central Precocious Puberty.

Context: Central precocious puberty (CPP) may arise from central nervous system (CNS) lesions in a few affected girls. Recently, the incidence of girls with CPP has increased mostly in 6-8 year olds, in whom the necessity of magnetic resonance imaging (MRI) is debated