12 research outputs found
Clinicopathological Assesment in Patients with Enterobius vermicularis Infection
Objective:Enterobius vermicularis is a common gastrointestinal parasite. Acute appendicitis is one of the most common clinical conditions requiring surgical intervention. The coexistence of enterobiasis and acute appendicitis has attracted the attention of researchers for a long time. In this article, it is aimed to present the characteristics of enterobiasis cases detected in appendectomy specimens in a tertiary healthcare institution. In addition, it is aimed to reveal the differences by comparing the cases diagnosed with acute appendicitis without enterobiasis.Methods:All cases operated for acute appendicitis between January 1, 2008 and December 31, 2021 were retrospectively evaluated through the hospital registry system. The cases with histopathologically determined E. vermicularis were reviewed and a study group was formed. The control group consisted of patients diagnosed with acute appendicitis for reasons other than enterobiasis, matched with the study group in terms of age and gender. Complete blood count, C-reactive protein (CRP) ultrasonography evaluations were compared between the two groups.Results:During the study period, 3.650 appendectomy materials were examined; E. vermicularis was detected in 1.32% (n=48) cases, and acute appendicitis was present in 33.33% (n=16) of the cases. Lymphoid hyperplasia was the most common histopathological change in the study group (n=25; 52.08%). When compared to the control group, leukocyte, neutrophil, CRP, ultrasonographic appendix diameter values were found to be significantly higher in the control group, and the percentage of eosinophils in the study group (p<0.0001; p<0.0001; p<0.0001; p<0.0001; p=0.001; respectively).Conclusion:Enterobiasis is a common parasite especially in children. Rarely, it can be seen in patients with acute appendicitis. Histopathological evaluation is necessary to ensure a safe surgical procedure and to complete the treatment with anthelmintic drugs. Enterobiasis should be kept in mind in cases when the acute phase response is lower than expected
Determination of Cultural Tourist Typologies: Example of Museum of Anatolian Civilizations
Bu çalışmanın amacı, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni ziyaret eden yerli kültür turisti tipolojilerinin belirlenmesi ve bu tipolojilerin demografik özellikler açısından farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesidir. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yapılan anket çalışması sonucu çalışmaya toplam 410 adet kültür turisti katılmıştır. Kültür turisti tipolojilerinin belirlenebilmesi amacıyla McKercher ve DuCros’un 2003 yılında yaptıkları sınıflandırma kullanılmıştır. Tipoloji dağılımlarının ve demografik değişkenlerin ortaya konulması amacıyla frekans analizi, demografik değişkenlerdeki farklılıkların belirlenmesi için ise bağımsız iki örnek t-testi ve varyans testi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda medeni durum dışında dikkate alınan tüm demografik faktörler ile kültür turisti tipolojileri arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Buna ek olarak demografik faktörlere göre kazara-yüzeysel kültür turisti tipolojisinde de anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır.The aim of this study is to determine the local culture tourist typologies visiting the_x000D_
Anatolian Civilizations Museum and to determine whether these typologies differ in terms_x000D_
of demographic features. Because of the survey conducted in Anatolian Civilizations_x000D_
Museum, 410 cultural tourists participated in the study. To determine the culture tourist_x000D_
typologies, the classification made by McKercher and Du Cros in 2002 was used._x000D_
Frequency analysis was used to reveal typology distributions and demographic variables,_x000D_
and two independent t-tests and variance tests were used to determine the differences in_x000D_
demographic variables. Because of the research, a significant difference was found between_x000D_
all demographic factors considered except for the marital status and typologies of culture_x000D_
tourists. In addition, there was no significant difference in accidental-superficial culture_x000D_
tourist typology according to demographic factors.The aim of this study is to determine the local culture tourist typologies visiting the Anatolian Civilizations Museum and to determine whether these typologies differ in terms of demographic features. Because of the survey conducted in Anatolian Civilizations Museum, 410 cultural tourists participated in the study. To determine the culture tourist typologies, the classification made by McKercher and Du Cros in 2002 was used. Frequency analysis was used to reveal typology distributions and demographic variables, and two independent t-tests and variance tests were used to determine the differences in demographic variables. Because of the research, a significant difference was found between all demographic factors considered except for the marital status and typologies of culture tourists. In addition, there was no significant difference in accidental-superficial culture tourist typology according to demographic factors
Knowledge And Attıtıudes Of Pregnant Women And Theır Prımary Healthcare Provıders About Immunızatıons Durıng Pregnancy
Gebelik döneminde bağışıklama uygulamaları anne adayı ve bebek için zararsız ve yararlı bir koruyucu sağlık hizmetidir. Ülkeler ve kültürler arasında genel aşı kabulü düzeyleri farklıdır; ancak gebelik dönemi aşı uygulamalarında hem gebeler, hem de sağlık çalışanları çeşitli nedenlerle çekimser davranmaktadır. Çok uzun yıllardır maternal ve neonatal tetanozun yok edilmesi için uygulanan gebelik dönemi tetanoz aşılamaları meyvelerini vermiştir. Aynı stratejinin özellikle bebekler için ağır seyirli solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan boğmaca ve influenza için de güvenle kullanılabileceği literatürde pek çok çalışma ile gösterilmiştir. Buna rağmen gelişmiş ülkelerde bile bağışıklanma hızları oldukça düşüktür. Ülkemizdeki gebelik dönemi aşılamaları konusundaki farkındalığın ve tutumun saptanmasına katkıda bulunmak için planlanan bu çalışmaya Amasya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim Araştırma Hastanesi nde izlenen 786 gebe ve aynı ilde birinci basamak sağlık kuruluşlarında gebe izlemi yapmakla görevli 97 aile hekimi ile 146 yardımcı sağlık personeli katıldı. Çalışmanın birinci aşamasında hedef kitleye anket soruları yoluyla genel aşılar ve gebelik döneminde uygulanması önerilen aşılar konusunda bilgi ve tutumlarını irdeleyen sorular soruldu. Çalışmaya katılan gebelerin %94 üne Td aşısı yapıldığı, hiçbirine erişkin tip boğmaca aşısı yapılmadığı, sadece %1,1 ine influenza aşısı uygulandığı saptandı. Aşılanmamanın en sık nedeni (%89,2) aşılar konusunda yeterli bilgi ve öneri alınmaması olarak saptandı. Hekimlerin ve sağlık personelinin konuyla ilgili bilgisi olmasına rağmen kronik hastalıklar dışında bu aşılamalardan kaçındıkları görüldü. Hekimlere uygulanan anketlerde olgu senaryoları ile bağışıklama sorunlarının yönetimi istendiğinde, %56,7 sinin ortalamanın üzerinde puan aldığı görüldü. İkinci aşamada ise gebe eğitim sınıfı Çocuk Sağlığı dersinde gebelere uygulanabilen aşılar hakkında eğitim verildi. Bu müdahaleye rağmen gebelik sonunda eğitime ve anket çalışmasına katılan annelere ulaşıldığında hiç birinin önerilen influenza ve erişkin tip boğmaca aşılarını yaptırmadığı öğrenildi. Sonuç olarak; gebelik dönemi aşılamalarının anneyi ve doğacak bebeği koruyan, güvenli bir koruma hizmeti olduğu konusunda gebelerin, hekimlerin ve yardımcı sağlık personelinin tutarlı, güncel bilgilerle aydınlatılması gerektiği düşünüldü. Hastaların özellikle kendilerini izleyen hekimden öneri almaları gerektiği sonucuna varıldı.Immunization during pregnancy is a harmless and useful preventive health care service for the mother and the baby. The levels of overall vaccination acceptance differ between countries and cultures; however, both pregnant women and their health care providers avoid vaccination during pregnancy for various reasons. For many years, tetanus immunization has been applied for the elimination of maternal and neonatal tetanus successfully. Several studies have shown that the same strategy can be used safely for pertussis and influenza, which may cause severe respiratory infections especially in infants. Even in developed countries, immunization rates are very low. Seven hundred and eighty-six pregnant women attending to Sabuncuoğlu Şerefeddin Training and Research Hospital in Amasya and 97 family physicians with 146 assistant primary health care providers participated to our study. During the first phase of the study, the subjects were asked questions about their knowledge and attitudes on general vaccinations and reccommended immunizations during pregnancy via questionnaire survey. It was determined that 94% of our participants had Td vaccination, only (1.1%) had influenza vaccination, but none had Tdap. The most frequent cause of vaccination (89,2%) was the lack of information and advice on vaccines. Despite the fact that physicians and health personnel have knowledge about the subject, they avoid immunizations during pregnancy, except for chronic diseases. In the questionnaires applied to the physicians, it was seen that 56.7% of the participants had knowledge over the avarage about case management of immunization in unexpected situations. In the second stage of our study, the pregant participants were educated about reccomended vaccinations during pregnancy in the pregnancy education class. Despite this intervention, at the end of the pregnancy, when the mothers who attended to the training class and questionnaire study were reached, it was learned that none of them had the recommended influenza and adult pertussis vaccinations. As a result, it was thought that patients, physicians and assistant health care personnel should be informed with consistent, current information about immunizations during pregnancy. It was determined that the patients should especially get recommendations from the physician who follows them
Neonatal Screening for Congenital Hypothyroidism and Its Other Benefits
ABSTRACT
AIM: We aimed to evaluate the prevalence of congenital hypothyroidism and analyze neonatal thyroid stimulating hormone (TSH) levels to estimate iodine status in our province.
MATERIALS and METHODS: This study was conducted in the pediatric clinics of a government hospital in middle-northern Turkey. The data of national neonatal screening program (NNSP) for congenital hypothyroidism and thyroid function tests (free tetraiodothyronine (fT4), TSH) through hospital records were presented. The rate and severity of iodine deficiency was assessed by using the WHO epidemiologic criteria
RESULTS: In this retrospectively designed cross-sectional study 1324 newborns were evaluated. Most of the participants had normal thyroid functions, 15.4% had transient hyperthyrotropinemia of the newborn, 2.7% had subclinical hypothyroidism 1.5% had congenital hypothyroidism (CH). The prevalence of hyperthyrotropinemia was high (26.1%), revealing moderate iodine deficiency.
CONCLUSION: Hyperthyrotropinemia is a significant problem in our province. The clinical follow up of the patients can be managed by general pediatricians. Evaluating TSH and fT4 levels seems to be the only way of diagnosing thyroid disorders of the newborn and provides indirect epidemiologic clues for iodine status of the local population. A preventable nutritional public health problem can be solved with a single step by interpreting the data of NNSP.
ÖZET
AMAÇ: Bu çalışmada ilimizde konjenital hipotiroidi sıklığı ve yenidoğanlarda tiroid hormonu uyarıcı hormon (tiroid stimülan hormon (TSH)) düzeyleri üzerinden iyot eksikliği durumunun saptanması amaçlandı.
GEREÇ ve YÖNTEM: Çalışma Orta Karadeniz’de bir devlet hastanesinin Pediatri bölümünde yürütüldü. Ulusal tarama programı ile hastane kayıtlarından elde edilen tiroid işlev testlerinin sonuçları sunuldu. İyot eksikliği durumu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirlenen epidemiyolojik kriterlere göre tanımlandı.
BULGULAR: Bin üç yüz yirmi dört term, sağlıklı yenidoğanın değerlendirildiği bu retrospektif, kesitsel çalışmada katılımcılarının çoğunda tiroid işlevleri normal sınırlarda idi. Katılımcıların %15,4’ünde yenidoğanın geçici tirotropinemisi, %2,7’sinde subklinik hipotiroidi, %1,5’inde konjenital hipotiroidi saptandı. Hipertiritropinemi sıklığı %26,1 idi, bu durum DSÖ’ne göre “orta düzeyde iyot eksikliği bölgesi” kriterleri ile uyumluydu.
SONUÇ: İlimiz için konjenital hipotirioidi ve iyot eksikliği önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu hastaların klinik takibi ve tedavisi çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanları tarafından yürütülebilir. Tiroid işlev testlerinin değerlendirilmesi yenidoğan dönemi tiroid bozukluklarının tanısında tek araç olarak görünmektedir. Bu sayede saptanan dolaylı epidemiyolojik veriler, yaşanılan bölgenin iyot eksikliği sıklığı hakkında da bilgi sağlar. Yenidoğan tarama programı sonuçlarının doğru yorumlanması önlenebilir bir besinsel eksiklik sorununun da çözülmesine yardımcı olur
İkinci Basamak Bir Sağlık Kuruluşunda Mikrobiyoloji Laboratuvarı ve Pediatri Kliniği İşbirliği
GİRİŞ: Enfeksiyon hastalıkları pediatri pratiğinde sık rastlanan hastalıklardır. Tanı ve tedavi yönetiminde kültür tetkikleri oldukça önemlidir. Pediatri Kliniği ve Mikrobiyoloji Laboratuvarı iş birliği kurumların akılcı ilaç kullanımı politikasının belirlenmesinde vazgeçilmezdir. Bu yazıda, bir il merkezinde pediatrik hasta grubunda kültür tetkiklerinin kullanım sıklığı ve etkinliğinin değerlendirilmesi, kültür materyali alım tekniklerinin okuyucuya hatırlatılması amaçlanmıştır.GEREÇ ve YÖNTEM: 1 Nisan 2016-31 Mart 2017 tarihleri arasında Mikrobiyoloji Laboratuvarı’na kabul edilen tüm kaliteli kültür örnekleri hastane ve laboratuvar kayıt sistemi üzerinden retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Her örnek için uygun kültür alma, işleme ve değerlendirme yöntemi kullanılmıştır. BULGULAR: Çalışma süresince 515 kan, 3640 idrar, 209 konjonktiva, 32 yara, 143 göbek sürüntüsü, 220 boğaz, 69 solunum yolu sekresyonu ve 65 gaita örneği kültür yöntemleriyle değerlendirilmiştir. Üreme sonuçlarında mikroorganizma dağılımı ve antibiyogram duyarlılıkları pediatrik yaş grubuna uygun seçeneklerle belirtilmiştir. Üremelerin %18’inde çoklu dirençli mikroorganizmalar söz konusudur.SONUÇ: Pediatri Kliniği ve Mikrobiyoloji Laboratuvarı iş birliğinin arttırılması, güçlendirilmesi için deneyimlerin paylaşılması gereklidir. Belli aralıklarla tekrarlanan surveyans çalışmaları etkin ampirik tedavilerin belirlenmesini sağlamaktadır. Özellikle pediatrik yaş grubunda akılcı ilaç kullanımı gelecek nesillerin daha sağlıklı olmasında önemlidir. Böylelikle antibiyotik direnç sorununun azaltılmasına katkıda bulunulabilir
A common perspective on adolescent pregnancies, one center experience: Amasya province, Turkey
GİRİŞ ve AMAÇ: Ergen gebelikler tıbbi ve sosyal olarak riskli kabul edilen durumlardır. Bu çalışmada amaç ilimizde ergen gebelerin tıbbi ve sosyodemografik özelliklerini tanımlamak, doğan bebeklerin yenidoğan döneminden itibaren sağlık sorunlarını gözden geçirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne 1 Ocak 2014-1 Ocak 2018 tarihleri arasında başvuran 10-19 yaş aralığında “gebelik” tanısı almış tüm olgular ile onların Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nde izlenen bebekler katıldı. Kayıtlar hasta dosyalarından ve hastanenin elektronik sisteminden retrospektif olarak incelendi. Yüz sekiz gebelik ve 99 bebek değerlendirildi. Veriler tanımlayıcı istatistikler eşliğinde sunuldu. BULGULAR: Çalışmaya katılan gebelerin evlilik yaşı ortalama 17.01±0.90 idi. Tama yakın kısmı sekiz yıllık ve üzerinde eğitim düzeyine sahip olmasına rağmen hiç biri çalışmıyordu. Hiperemesis, anemi, sefalopelvik uygunsuzluk önemli tıbbi ve obstetrik sorunlardı, gebeliklerin %96’sı sezeryanla sonuçlanmıştı. Ergen gebelik oranı Türkiye ortalamasının altında saptandı. Bebeklerde yenidoğan döneminde solunum sıkıntısı ve sarılık; bebeklik döneminde solunum yolu enfeksiyonları ve anemi sık sağlık sorunları olarak karşımıza çıktı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Ergen gebeliklerde antenatal bakım kalitesinin artmış olması tıbbi komplikasyonları azaltabilmektedir. Ancak okullaşma oranı yüksek olsa bile çalışma hayatına aktif katılımı engeller görünmektedir. Bu konuda toplumun tüm kesimlerinin duyarlılığı arttırılmalıdır. Bireysel yetkinlik kazanıldıktan sonraki yaşlarda evlilik ve gebelik süreçlerinin yaşanması sağlanmalıdır. Bu sayede sosyal komplikasyonlar da azalabilir.INTRODUCTION: Adolescent pregnancies are considered medically and socially complicated. The aim of this study is to define the medical and sociodemographic characteristics of adolescent pregnancies in our province and to review the health problems of the babies. METHODS: In this study, records of all cases diagnosed as “pregnancy” in the 10-19 age group who administered to the Department of Obstetrics and Gynaecology between January 1, 2014 and January 2018 and their babies in the Department of Child Health and Diseases were examined retrospectively from the patient files and the electronic system of the hospital. One hundred eight pregnancies and 99 babies were evaluated. Data were presented with descriptive statistics. RESULTS: The mean age of marriage of the pregnant women was 17.01 ± 0.90. Although most of them had education level eight years or more, none of them was employed. Hyperemesis, anemia, cephalopelvic incompatibility were important medical and obstetric problems, 96% of pregnancies resulted in caesarean operation. Adolescent pregnancy rate was below the average in Turkey. Respiratory distress and jaundice were the common problems in newborn period. Respiratory tract infections and anemia in infancy were common health problems. DISCUSSION and CONCLUSION: Increased quality of antenatal care in adolescent pregnancies may decrease medical complications. However, even if the education rate is high, it seems to be preventing active participation in working life. The sensitivity of all parts of society should be increased. Marriage and pregnancy processes should be ensured at the age of individual competence. Thus, social complications may decrease