62 research outputs found

    RELATIONS BETWEEN MİOCENE PALEOCOGRAPHY AND MARBLE DEPOSITS OF SE – ANATOLIA

    Get PDF
    Son yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgemizde Diyarbakır'a bağlı Hazro, Hani, ve Çermik İlçeleri yakınlarında bej, açık bej ve pembe renkli kireçtaşları, blok mermer üretmek için işletilmekte ve bu ürünler ihraç edilmektedir. Deformasyon geçirmemiş ve yatay konumdaki bu kireçtaşlarının paleontolojik incelemeler sonucu Miyosen yaşında olduğu bulunmuştur. Miyosen kireçtaşlarının tortullaştığı alan kuzeyde Ergani ve Hani bölgesinden başlayarak güneyde Suriye sınırında Harran'a kadar uzanmaktadır. Hazro, Hani ve Çermik yöresindeki kireçtaşları tipik olarak resifal fasiyesde çökelmiştir ve bunlar platformun kuzey sınırı boyunca set resifleri oluşturur. Set resiflerinin sıralandığı bu sınırın daha kuzeyinde ise kırıntılı Lice formasyonu çökelmiştir ve Lice havzası daha kuzeyden ilerleyen, napların önünde gelişmiş bir havzadır. Set resiflerinin sıralandığı Miyosen platformunun güneyinde ise set ardı havza bulunmaktadır ve burada ince tabakalı killi ve kırıntılı kireçtaşları çökelmiştir ve bunlar blok mermer üretimine uygun değildir. Ancak ara ara ve yanal yönde devamsız olan yama resifleri bu geniş alanda gelişmiş ve blok mermer üretilecek kireçtaşları bu sınırlı alanlarda çökelmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Miyosen set resiflerinin gelişebileceği platformun kuzey kenarı Siirt'ten Adıyaman'a kadar uzun bir alanda yer almaktadır ve bu alan blok üretilecek benzer kireçtaşlarının bulunabileceği büyük bir potansiyel oluşturur. In the southern Turkey near Hazro, Hani and Çermik towns of Diyarbakır light and dark beige and pink limestones are exploited for marble. These limestones which are Miocene in age, are not deformed and characterized by flat-laying beds. The Miocen carbonate platform was extending from Ergani and Hani in the north and to Haran near Syrian border in the south. Along the northern edge of the carbonate platform which aligned from Çermik to Hazro in a NE-SW trend, barrier-reefs were evolved in which the marble quarries of Hazro, Hani and Çermik are located. To the farther north of the platform edge and in front of the southerly advancing napped piles of the Taurus Mountain, the Lice detrital basin was formed during the same period. Behind the NE-SW trending barrier-reefs, the entire SE-Anatolia was a back-reef area characterized by clayey and detrital limestones. These limestones do not yield block for marble production. In the back-reef area, however, sporadic discontinuous patch-reefs were formed that are suitable for marble excavation. The northern edge of the Miocene carbonate platform were extending from Siirt to Adıyaman and this zone is a promising area to find large and new reserves of the same kind of reef limestones for marble production

    RELATIONS BETWEEN MİOCENE PALEOCOGRAPHY AND MARBLE DEPOSITS OF SE – ANATOLIA

    Get PDF
    Son yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgemizde Diyarbakır'a bağlı Hazro, Hani, ve Çermik İlçeleri yakınlarında bej, açık bej ve pembe renkli kireçtaşları, blok mermer üretmek için işletilmekte ve bu ürünler ihraç edilmektedir. Deformasyon geçirmemiş ve yatay konumdaki bu kireçtaşlarının paleontolojik incelemeler sonucu Miyosen yaşında olduğu bulunmuştur. Miyosen kireçtaşlarının tortullaştığı alan kuzeyde Ergani ve Hani bölgesinden başlayarak güneyde Suriye sınırında Harran'a kadar uzanmaktadır. Hazro, Hani ve Çermik yöresindeki kireçtaşları tipik olarak resifal fasiyesde çökelmiştir ve bunlar platformun kuzey sınırı boyunca set resifleri oluşturur. Set resiflerinin sıralandığı bu sınırın daha kuzeyinde ise kırıntılı Lice formasyonu çökelmiştir ve Lice havzası daha kuzeyden ilerleyen, napların önünde gelişmiş bir havzadır. Set resiflerinin sıralandığı Miyosen platformunun güneyinde ise set ardı havza bulunmaktadır ve burada ince tabakalı killi ve kırıntılı kireçtaşları çökelmiştir ve bunlar blok mermer üretimine uygun değildir. Ancak ara ara ve yanal yönde devamsız olan yama resifleri bu geniş alanda gelişmiş ve blok mermer üretilecek kireçtaşları bu sınırlı alanlarda çökelmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Miyosen set resiflerinin gelişebileceği platformun kuzey kenarı Siirt'ten Adıyaman'a kadar uzun bir alanda yer almaktadır ve bu alan blok üretilecek benzer kireçtaşlarının bulunabileceği büyük bir potansiyel oluşturur. In the southern Turkey near Hazro, Hani and Çermik towns of Diyarbakır light and dark beige and pink limestones are exploited for marble. These limestones which are Miocene in age, are not deformed and characterized by flat-laying beds. The Miocen carbonate platform was extending from Ergani and Hani in the north and to Haran near Syrian border in the south. Along the northern edge of the carbonate platform which aligned from Çermik to Hazro in a NE-SW trend, barrier-reefs were evolved in which the marble quarries of Hazro, Hani and Çermik are located. To the farther north of the platform edge and in front of the southerly advancing napped piles of the Taurus Mountain, the Lice detrital basin was formed during the same period. Behind the NE-SW trending barrier-reefs, the entire SE-Anatolia was a back-reef area characterized by clayey and detrital limestones. These limestones do not yield block for marble production. In the back-reef area, however, sporadic discontinuous patch-reefs were formed that are suitable for marble excavation. The northern edge of the Miocene carbonate platform were extending from Siirt to Adıyaman and this zone is a promising area to find large and new reserves of the same kind of reef limestones for marble production

    Detection of Novel NF1 Variants with Next-Generation DNA Sequencing Technology and Genotype-Phenotype Characteristics of Neurofibromatosis

    Get PDF
    MakaleWOS:000925992500001Objective: Neurofibromatosis type 1 (NF1, #162200) is a common neurological disorder with de novo or inherited germline mutations of the Neurofibromin (NF1, *613113). The purpose of this study is to increase the limited knowledge of NF1 in a small population-based dataset. Materials and Methods: This study enrolled patients with clinically suspected NF1 referred to the Kayseri Training and Research Hospital, Medical Genetics Department, between 2015 and 2017. The local ethics committee approved this study. Next-generation sequencing was performed for the genetic analysis. The genetic, demographic, and clinical features of the participants were characterized. Results: A total of 79 cases of NF1 were included. Of these cases, 40 were male, and 39 were female. The mean age was 11.9 years, and most were younger than 18 years. The most common complaint was cafe au lait macules. The 61 (77.3%) patients had pathogenic variants, and 16 (26.2%) were novel. Mostly affected mutation sites were exonic regions (n=54, 88.5%). The most common mutated exon was exon 38 (n=7, 11.5%), and most of the detected mutations were nonsense mutations (31%). Conclusion: It is one of Turkiye's largest NF1 study groups, where all exons of the NF1 gene were analyzed. This study contributes novel variants to the literature. There was no mutational hotspot region, and no significant relationship between genotype and phenotype was observed. Further studies and large sample sizes are required to better understand the relationship between NF and genetic changes

    Türkiye akademik CAR-T hücre (ISIKOK-19) klinik çalışması ön raporu: Ürün karakterizasyonu ve klinik uygulama sonuçları

    Get PDF
    Objective: Chimeric antigen receptor T (CAR-T) cell therapies have already made an impact on the treatment of B-cell malignancies. Although CAR-T cell therapies are promising, there are concerns about commercial products regarding their affordability and sustainability. In this preliminary study, the results of the first production and clinical data of an academic CAR-T cell (ISIKOK-19) trial in Turkey are presented. Materials and Methods: A pilot clinical trial (NCT04206943) designed to assess the safety and feasibility of ISIKOK-19 T-cell therapy for patients with relapsed and refractory CD19+ tumors was conducted and participating patients received ISIKOK-19 infusions between October 2019 and July 2021. The production data of the first 8 patients and the clinical outcome of 7 patients who received ISIKOK-19 cell infusions are presented in this study. Results: Nine patients were enrolled in the trial [5 with acute lymphoblastic leukemia (ALL) and 4 with non-Hodgkin lymphoma (NHL)], but only 7 patients could receive treatment. Two of the 3 participating ALL patients and 3 of the 4 NHL patients had complete/ partial response (overall response rate: 72%). Four patients (57%) had CAR-T-related toxicities (cytokine release syndrome, CAR-T-related encephalopathy syndrome, and pancytopenia). Two patients were unresponsive and had progressive disease following CAR-T therapy. Two patients with partial response had progressive disease during follow-up. Conclusion: Production efficacy and fulfillment of the criteria of quality control were satisfactory for academic production. Response rates and toxicity profiles were also acceptable for this heavily pretreated/refractory patient group. ISIKOK-19 cells appear to be a safe, economical, and efficient treatment option for CD19+ tumors. However, the findings of this study need to be supported by the currently ongoing ISIKOK-19 clinical trial.Amaç: Kimerik antijen reseptör T (CAR-T) hücre uygulamaları B-hücreli malignitelerin tedavisinde etkili olmaktadır. CAR-T hücre uygulamalarının sonuçları umut vaadedici olsa da, ticari CAR-T ürünlerinin yükek maliyetleri nedeniyle ulaşılabilirlik açısından ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu ön raporda, Türkiye’deki ilk akademik CAR-T hücre çalışmasının üretim ve klinik uygulama sonuçları sunulmuştur. Gereç ve Yöntemler: Relaps refrakter CD 19+ hematolojik maligniteli hastalarda ISIKOK-19 T-hücre tedavisinin güvenliği ve etkinliğini değerlendirmek amacıyla yürütülen klinik çalışmaya (NCT04206943) Ekim 2019-Temmuz 2021 tarihleri arasındaki hastalar dahil edilmiştir. Bu raporda ilk 8 hastanın üretim bilgileriyle, ISIKOK-19 hücre infüzyonu yapılan 7 hastanın klinik sonuçları sunulmuştur. Bulgular: Çalışmaya toplam 9 hasta dahil edilmiştir (5 akut lenfoblastik lösemi [ALL] ve 4 non-hodgkin lenfoma [NHL]), ancak sadece 7 hastaya hücre infüzyonu yapılabilmiştir. Hücre infüzyonu alan 3 ALL hastasından 2’sinde ve 4 NHL hastasının 3’ünde tam/kısmi cevap gözlenmiştir (toplam yanıt oranı %72). Dört hastada (%57) CAR-T ilişkili toksisite (sitokin salınım sendromu, immün efektör hücre ilişkili nörotoksisite sendromu ve pansitopeni) tespit edilmiştir. İki hastada ise CAR-T hücre uygulaması sonrası cevapsızlık ve progresif hastalık izlenmiştir. Kısmi cevap veren hastalardan 2’sinde de takip sırasında progresif hastalık tespit edilmiştir. Sonuç: Akademik CAR-T üretimimiz, üretim etkinliği ve kalite kontrol kriterlerinin tam olarak karşılanması açısından tatmin edici sonuçlara sahiptir. Çalışmaya dahil edilen hastaların tedavi yükü hesaba katıldığında tedaviye cevap oranı ve toksisite profili açısından da sonuçlar kabul edilebilir düzeydedir. Bu sonuçlarla, ISIKOK-19 hücrelerinin güvenli, ekonomik ve etkili bir tedavi seçeneği olduğu düşünülebilir. Ancak bu ön sonuçların halen devam eden ISIKOK-19 klinik çalışmasıyla desteklenmesi beklenmektedir

    İZMİR-ANKARA ZONU İLE KARABURUN KUŞAĞININ TEKTONİK İLİŞKİSİ

    No full text
    Batı Anadolu'da İzmir çevresinde üç tektonik kuşak yer almaktadır. Bu kuşaklar doğudan batıya doğru, Menderes masifi, Izmir-Ankara zonu ve Karaburun kuşağıdır. Menderes masifi, en üst düzeyleri Alt Eosene kadar çıkan metamorfik kayalardan oluşmuştur. Menderes masifi üzerine bindirmiş olan Izmir-Ankara zonu, Manisa'dan Seferihisar'a kadar uzanan geniş bir bölgede Kampaniyen-Daniyen yaşında olan filiş fasiyesinde tortul kayalar ve mafik volkanik arakatkılardan yapılı bir matriks ve matriks içinde yüzen boylan 20 km yi aşan kireçtaşı bloklarından oluşmuş bir birim Ue temsil edilir. Bornova karmaşığı adı verilen bu birimin, matriksinin çökelimi sırasında kireçtaşı blok ve megablokları tortullaşma ortamına taşınmış ve bunun sonucu blokların çevresinde yumuşak Sediment deformasyonları gözlenen karmaşık dokanak yapılan gelişmiştir. Bu kireçtaşı megabloklarının eksikli ölçülebilen kesitlerinin birleştirilmesiyle elde edilen genelleştirilmiş stratigrafisi, Karaburun yarımadasında yüzeylenen karbonat istifine benzerdir. Aynca litolojik ve paleontolojik karşılaştırmalar da bu blokların Karaburun istifine ait parçalar olduğunu göstermektedir. Karaburun yarımadasında Üst Kretase, Balıklıova köyü çevresinde açısal uyumsuzlukla Triyas-Alt Kretase devamlı serisi üzerine tabanda ince bir karbonat ve üstte filiş fasiyesinde kırıntılı tortullarla oturur. Bunun dışında, Karaburun ilçe merkezi ve yarımadanın Anadolu'ya bağlandığı Urla ilçesi yakınında olmak üzere iki yerde, Bornova karmaşığı benzeri kayalarla Karaburun karbonat istifinin ilişkisi gözlenmektedir. Bu iki yörede karmaşık iç yapılı bu kayalarla karbonat istifinin dokanağı, Bornova karmaşığı içerisindeki megablokların çevresindekine benzer şekildedir ve normal stratigrafik ilişkilerle açıklanamayacak yapısal karşılıklar sunar. Tüm veriler Karaburun karbonat istifinin Izmir-Ankara zonunun platformu olduğunu ve bu platformun filiş çökelimi sırasında naplaşmaya uğradığını göstermektedir. İlerleyen naptan kopan kütleler Bornova karmaşığı içindeki megablokları oluşturmuştur. Buna karşılık Karaburun karbonat kuşağı ise daha büyük ölçekte allokton kütle şeklinde nap paketinin kendisi veya filiş ortamına ilerlemiş burnunu teşkil etmektedir
    corecore