15 research outputs found

    Kronik hepatit ve sirozlu vakalarda COX-2 gen polimorfizminin fibrosiz gelişimindeki önemi

    No full text
    TEZ6660Tez (Yandal Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2008.Kaynakça (s.52-71) var.vii, 72 s. : res. ; 29 cm.Amaç: Kronik hepatit ve sirozlu vakalarda COX-2 geninin -765 G>C ve -8473 T>C genetik polimorfizmlerinin nekroinflamatuar aktivite ve fibrozis üzerine olan etkilerini araştırmak. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya HBV ve HCV'ye sekonder kronik hepatit olduğu bilinen ve karaciğer (KC) biyopsileri yapılmış 104 (51/53, K/E) hasta alındı. Hastaların yaş ortalaması (45±15) idi. Vakalardan 54 tanesi HCV, 50 tanesi HBV etiyolojili idi. COX gen polimorfizmi çalışılmak üzere 5'er cc kan örnekleri alındı. KC biyopsi örnekleri Knodell Histolojik Aktivite Skoruna (HAİ) göre değerlendirildi. Biyopsi sonuçlarına göre vakalar fibrozis 1, 3 ve 4 olarak belirlendi. Fibrozis 4 olanlar siroz safhasında olan vakalardı. Buna göre vakaların 75 tanesi kronik hepatit ve 29 tanesi sirozdu. Yine Knodell skoruna göre HAİ'leri hesaplandı. Polimorfizm saptanan olgularla saptanmayanlar arasında HAİ ve fibrosiz skorları kıyaslandı. Sonuçların değerlendirilmesi için Student' t- test (devamlı değişkenler için), X2 test (kategorik değişkenler için) ve lojistik regresyon analizi kullanıldı.Aim: The aim of this study was to investigate impact of promoter polymorphisms of COX-2 -765 G>C and -8473 T>C on necroinflammatory activity and fibrosis. Materials and Methods: Promoter polymorphisms of COX-2 -765 G>C and -8473 T>C was studied in 104 patients (51 female, 53 male) who infected with hepatitis B or hepatitis C. Median age of patients were 45±15. 54 patients were infected with hepatitis C. 50 patients were infected with hepatitis B. Liver biopsy was evaluated according to Knodell histological activity score. According to the liver biopsy results the patients were categorized including fibrosis 1, 3 and 4. All of the patients in fibrosis 4 category was the in cirrhosis stage. In respect of this, 75 patients were in the chronic hepatitis stage and 29 patients were in the cirrhosis stage. In addition to this histological activity score was determined by Knodell score. A 5 mL sample of venous blood was collected from each subject into a test tube containing EDTA as anticoagulant. Differences in the distributions of demographic characteristics between patients were evaluated using the Student's t-test (for continuous variables) and ?2 test (for categorical variables). The associations between COX-2 polymorphisms genotypes and the risk of fibrosis and HAI were estimated by logistic regression analyses.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No

    Tip 2 diabetik hastalarda albüminüri,PDGF,sitokinler ile ambulatur kan basıncı arasındaki ilişki ve nefropati gelişimi üzerine etkileri

    No full text
    TEZ5019Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2004.Kaynakça (s. 66-76) var.vi, 75 s. ; 30 cm.

    Ateroskleroz ve asetilsalisilik asit gastrik ve duodenal ülser kanaması için bağımsız risk faktörleridir

    No full text
    Üst gastrointestinal (Gİ) endoskopide gastrik ve/veya duodenal ülser saptanan vakalarda ülser kanaması için risk faktörleri araştırıldı. Yöntemler: Üst Gİ endoskopisinde duodenum ve gastrik ülser saptanan 350 vakanın (226 Erkek, 124 Kadın) dosyalarından retrospektif analiz yapıldı. İncelenen 92 vakada endoskopi sırasında Gİ kanama saptanmıştı. Kanaması olan ve olmayan hastaların tümünde nonsteroidal antienflamatuvar ilaç (NSAID) ve asetil salisilik asit (ASA) kullanımı ile koroner arter hastalığı (KAH) varlığı araştırıldı. Sonuçlar Ki-kare testi ve lojistik regresyon analizi ile değerlendirildi. Bulgular: Vakaların yaş ortalaması 50.4±15.7 (25- 82) yıl idi. Doksan iki vakada (%26) gastrik veya duodenal ülsere bağlı kanama görüldü. Kanamalı hastalarda yaş ortalaması 64.6±11.4/ yıl, kanama olmayanlarda 45.7±13.9/yıl idi. Ülser kanaması olan vakalarda ASA kullanımı daha fazlaydı (NSAID, n=35 (%40); ASA, n=51 (%60); p=0.035). Ülseri olan kadınların %20’sinde kanama görülürken, erkeklerin %28’inde kanama görüldü (p=0.055). Kanama riski KAH’lı vakalarda (OR:24.75, %95 güven aralığı (GA)=1.6-96.7, p=0.001), ASA (OR:9.76, %95 GA=2.1-37.5, p=0.021), NSAID (OR:4.72, %95 GA=1.1-16.5 p=0.032), yaş (OR:11.59, %95 GA=2.7-12.1, p=0.001), erkek cinsiyet için (OR:2.56, %95 GA=0.8, 9.6, p=0.052) olarak belirlendi. Sonuç: İleri yaş, ateroskleroz, erkek cinsiyet ve NSAİD (özellikle aspirin) kullanımı gastrik ve/veya duodenal ülserli hastalarda üst Gİ kanaması bakımından majör risk faktörleridir.Risk factors for hemorrhage due to gastric and/or duodenal ulcer in patients diagnosed by upper gastrointestinal (GI) endoscopy were investigated in the present study. Methods: Medical records of 350 patients (226 males, 124 females) diagnosed as duodenal or gastric ulcers by GI endoscopy in the gastroenterology clinic were scanned retrospectively. Upper GI hemorrhage was detected in 92 patients by upper endoscopic examination. The medical history of non-steroidal anti-inflammatory drugs (NSAIDs) or acetylsalicylic acid (ASA) usage and the presence of coronary artery disease (CAD) were investigated in all patients with or without hemorrhage. Results were evaluated by Chi-square test and logistic regression analysis. Results: The mean age of the patients was 50.4±15.7 years (range: 25 to 82 years). Hemorrhage due to gastric or duodenal ulcer was identified in 92 patients (26%). Mean age was 64.6±11.4 years in patients with hemorrhage and 45.7±13.9 years in patients without hemorrhage. ASA usage was more common than NSAID in patients with ulcer hemorrhage (NSAID usage n=35 (40%); ASA usage n=51 (60%); p=0.035). Hemorrhage was reported in 20% of the females and in 28% of the males who have ulcer (p=0.055). Risk factors for hemorrhage were CAD (OR:24.75, 95% CI=1.6-96.7, p=0.001), ASA usage (OR:9.76, 95% CI=2.1-37.5, p=0.021), NSAID usage (OR: 4.72, 95%CI=1.1-16.5, p=0.032), age (OR: 11.59, 95% CI= 2.7-12.1, p=0.001), and male gender (OR: 2.56, 95% CI= 0.8, 9.6, p=0.052). Conclusion: Advanced age, atherosclerosis, male gender and NSAID administration (particularly aspirin) are the major risk factors of upper GI hemorrhage in patients with gastric and/or duodenal ulcer

    Multiple common bile duct and gallbladder stones: A case report and literature review

    No full text
    Ana safra yolu taşları, koledoktan kaynaklanan primer taşlar olabileceği gibi, safra kesesinden düşmüş sekonder taşlar şeklinde de gelişebilir. Bunlar tekli veya çoklu olabilirler. Safra kesesi taşı olan hastaların %15'inde ana safra yolunda taş bulunur. Sekonder taşlar genellikle bilirubin ve kolesterol taşlarıdır. Primer koledok taşları kolesistektomiden en az 2 yıl sonra oluşan taşlardır. Bunlar da genellikle bilirubin ve kolesterol taşları olup kalsiyum taşları nadir görülür. Burada sunduğumuz hastada endoskopik retrograt kolanjiopankreotografi (ERCP) ile koledoktan altmış beş adet yaklaşık 10 mm çapta kalsiyum taşı çıkarıldı. Daha önceden de aynı hastadan kolesistektomi ile birlikte kırk dört adet 10 mm ve yirmi iki adet 5-10 mm çapta taş çıkarılmıştı. Koledokta büyük boyutta ve çok sayıda sekonder gelişen kalsiyum taşlarının nadir görülmesi nedeniyle bu olgu ilginç bulunmuştur.Common bile duct stones may be primary stones originating from the duct itself or secondary stones that have fallen out of the gallbladder. They can be single or multiple. Common bile duct stones are found in 15 % of a group of patients with gallbladder stones. Secondary stones are generally bilirubin and cholesterol stones. Primary bile duct stones occur at least 2 years after cholecystectomy. These stones are also bilirubin and cholesterol stones and calcium stones are rarely detected. In this patient presented here, sixty five stones nearly 10 mm were extracted from the common bile duct by endoscopic retrograde cholangiopancreatography. Previously, fourty four 10 mm stones and twenty two 5 mm to 10 mm stones had been removed during cholecystectomy. This case is interesting for multiple and large size calcium carbonate stones that are secondary, which in the common bile duct are usually encountered

    CYP2C19 fonksiyonel polimorfizminin Helicobacter pylori eradikasyonu üzerine etkisi

    No full text
    Proton pompa inhibitörler, büyük ölçüde karaciğerde bulunan sitokrom P450 2C19 (CYP2C19) enzimi tarafından metabolize edilirler. Sitokrom P450 2C19 enziminin fonksiyonel polimorfizmi proton pompa inhibitörleri asit'baskılayıcı etkilerini değiştirebilir. Bu çalışmada, sitokrom P450 2C19 polimorfizminin proton pompa inhibitörler'temelli tedavilerde Helikobakter pilori eradikasyonu üzerinde etkisini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Bu çalışmada, Helikobakter pilori'ye bağlı kronik gastrit tanısı olan 105 hastada sitokrom P450 2C19 genotipinin sıklığını ve bu genotipin Helikobakter pilori eradikasyon oranını belirledik. Üst gastrointestinal endoskopi ve gastrik biyopsi her hastada uygulandı. Helikobakter pilori tanısı histolojik olarak konuldu. Hastalara lansoprazol, amoksisilin ve klaritromisin günde 2 kez olmak üzere 14 gün süreyle uygulandı. Helikobakter pilori eradikasyonunu belirlemek üzere tedaviden bir ay sonra tüm hastalara 13C üre-solunum testi yapıldı. sitokrom P450 2C19 polimorfizmi polimeraz zincir reaksiyonu temelli-RFLP yöntemi ile saptandı. Bulgular: Sitokrom P450 2C19 polimorfizmleri 3 gruba ayrıldı; hızlı metabolize edici, orta derecede metabolize edici ve yavaş metabolize edici olmak üzere. Hastalarımız arasında, hızlı metabolize edici %72 oranında, orta derecede metabolize edici %23 oranında ve yavaş metabolize edici ise %5 oranında belirlendi. Helikobakter pilori eradikasyon oranı hızlı metabolize edici grupta %70 oranında, orta derecede metabolize edici grupta %92 ve yavaş metabolize edici grupta ise %80 oranında saptandı. Sonuç: Bulgularımız hızlı metabolize edici grupta Helikobakter pilori eradikasyon oranının düşük olduğunu doğrulamaktadır. Tedavi öncesi sitokrom P450 2C19 genotipinin belirlenmesi tedavi başarısının öngörülmesi açısından yararlı olur. Hızlı metabolize edici hastalarda Helikobakter pilori eradikasyon oranını yükseltmek amacıyla alternatif tedaviler denenebilir.Proton pump inhibitors are mainly metabolized by cytochrome P450 2C19 in the liver. Recently, some studies have shown that the acid�suppressing effect of proton pump inhibitors are influenced by a functional polymorphism of cytochrome P450 2C19. The aim of the present study was to investigate the effect of cytochrome P450 2C19 polymorphism on Helicobacter pylori eradication in patients who received proton pump inhibitors�based triple therapy. Methods: We determined the incidence of cytochrome P450 2C19 genotypes and the effect of cytochrome P450 2C19 genotypes on Helicobacter pylori eradication rates in 105 patients with Helicobacter pylori-positive chronic gastritis. Upper endoscopic procedure and gastric biopsies were performed in all patients. Helicobacter pylori was demonstrated histologically. Lansoprazole, amoxicillin and clarithromycin twice a day for 14 days were prescribed for those found to be infected with Helicobacter pylori. More than one month after the medication, a 13C urea breath test was conducted to examine the success or failure of the eradication treatment. Cytochrome P450 2C19 polymorphism was analyzed by the polymerase chain reaction�restriction fragment length polymorphism method. Results: The genotypes of cytochrome P450 2C19 were classified into the three groups, as rapid extensive metabolizer, intermediate metabolizer and poor metabolizer. In our patient population, the frequencies of rapid extensive metabolizer, intermediate metabolizer and poor metabolizer were 72%, 23% and 5%, respectively. The eradication rate was 70.0% for rapid extensive metabolizer, 92% for intermediate metabolizer and 80% for poor metabolizer. The eradication rate was highest in intermediate metabolizer patients. Conclusions: The present study confirmed the low eradication rate for rapid extensive metabolizer. Our findings provide evidence that the cytochrome P450 2C19 genotype is useful to predict the success of treatment. For the rapid extensive metabolizer group, alternative regimens can be tried to increase the Helicobacter pylori eradication rates
    corecore