48 research outputs found
Fortune 500 Türkiye’de Yer Alan Lojistik İşletmelerinin Sosyal Medya Kullanımının Analizi ve Değerlendirilmesi Analysis and Evaluation of the Social Media Usage of the Logistics Companies Listed in Fortune 500 Turkey
Yaşamın her alanında yer bulan teknoloji günümüzde kalabalıkların buluştuğu
birçok sanal platforma aracılık etmektedir. Rekabetin her alanda yoğun olarak yaşandığı
çevre koşullarında, sosyal medya araçları olarak ifade edilen bu platformlar işletmelerin
yeni fırsatlar yaratmalarında aktif rol oynamaktadır. Büyük kitlelere ulaşabilme ve
interaktif iletişim kurabilme olanağı yaratan sosyal medya araçları tüm işletme
paydaşlarını bir araya getirmektedir. Bu araştırmanın amacı; Türkiye’nin önde gelen
lojistik işletmelerinin sosyal medya kullanım düzeylerini belirlemektir. Bu doğrultuda,
işletmelerin kullanıcılarla interaktif olarak karşılaşabilecekleri sosyal medya
platformları olan Twitter, Facebook, Instagram ve YouTube ile işletmelerin resmi web
sayfaları alt kriterler bazında incelenmiş ve bu lojistik işletmelerinin sosyal medya
performans değerlendirmesi yapılmıştır. Bu bağlamda çalışmada melez bir Çok Kriterli
Karar Verme yöntemi önerisinde bulunulmuştur. Kriterlerin önem dereceleri belirlemek
üzere Bulanık Analitik Hiyerarşi Prosesi yönteminden, alternatiflerin sosyal medya
performansını değerlendirmek üzere Gri İlişkisel Analiz yönteminden faydalanılmıştır.
Bulanık AHP yöntemi ile elde edilen sonuçlara göre; işletmelerin sosyal medya
performansına en çok etki eden kriterlerin Twitter ve Resmi Web sayfaları olduğu saptanmıştır. Performans değerlemesinde en az etki Instagram ve YouTube sosyal
ağlarında yürütülen faaliyetlerden oluşmaktadır. hibrit modeli kullanılarak yapılan
hesaplamalar sonucunda sosyal medya performans skoru en yüksek işletme Türk
Havayolları olmuştur. Sıralamada ilk 3 sırada yer alan işletmelerin havacılık sektöründe
yer aldığı görülmektedir.
Technology, which takes place in every area of life, now mediates many virtual
platforms where crowds met. By using social media platforms, which provide the
opportunity to reach large audiences and create interactive communication, bring
together all business stakeholders. In this study, it is proposed to determine the social
media usage level of Turkey's leading logistics companies. In this direction, the official
web sites of the companies and their specific social media platforms are examined. For
evaluating the social media usage of the companies, we take in to account the Twitter,
Facebook, Instagram and YouTube platforms. In this context, a hybrid Multi-Criteria
Decision Making method has been proposed in this study. Fuzzy Analytical Hierarchy
Process method is used to identify criteria weights and the Grey Relational Analysis
method was used to evaluate the social media performance of the alternatives.
According to the results obtained by using fuzzy AHP method; Twitter and Official Web
pages were found to be the most important criteria affecting the social media
performance of enterprises. The least impact in performance appraisal is the activities
carried out on Instagram and YouTube social networks. As a result of the calculations
made using the hybrid model, Turkish Airlines has the highest social media
performance score. It is seen that the enterprises, which are in the top 3 in the ranking,
are in the aviation sector
Air-cured fiber-cement composite mixtures with different types of cellulose fibers
This present study was carried out to check the feasibility of different cellulose fibers obtained from cropped virgin cellulose, blenched eucalyptus, and araucaria pulps through different new environmentally friendly curing processes for fiber-cement production. The aim is to introduce the different sources of cellulose fibers with lower cost to produce the "fiber-cement without autoclave" (FCWA). The slurries used in the experiments contain approximately 8% wt. of cellulose. The influence of the waste marble powder addition to the cement mixture was also studied. The physical and mechanical properties of the products which were prepared with this method under different curing conditions were investigated. The mechanical properties of eucalyptus cellulose appear to offer the best combination, especially after longer air-cure cycles. The results showed that the production of FCW A is very economical by using waste marble powders. And moreover, two new types of cellulose fibers (eucalyptus and araucaria celluloses; EuC and ArC, resp.), which provide a better density and packing in the fiber-cement leading to better modulus of rupture (MOR) and modulus of elasticity (MOE) values as virgin cellulose (ViC), are very usable for production of the fiber-cement in industrial scale
New CagL amino acid polymorphism patterns of helicobacter pylori in peptic ulcer and non-ulcer dyspepsia
Background and Objectives: Helicobacter pylori infection is associated with chronic gastritis, ulcers, and gastric cancer. The H. pylori Type 4 secretion system (T4SS) translocates the CagA protein into host cells and plays an essential role in initiating gastric carcinogenesis. The CagL protein is a component of the T4SS. CagL amino acid polymorphisms are correlated with clinical outcomes. We aimed to study the association between CagL amino acid polymorphisms and peptic ulcer disease (PUD) and non-ulcer dyspepsia (NUD). Materials and Methods: A total of 99 patients (PUD, 46; NUD, 53) were enrolled and screened for H. pylori by qPCR from antrum biopsy samples. The amino acid polymorphisms of CagL were analyzed using DNA sequencing, followed by the MAFFT sequence alignment program to match the amino acid sequences. Results: Antrum biopsy samples from 70 out of 99 (70.7%) patients were found to be H. pylori DNA-positive. A positive band for cagL was detected in 42 out of 70 samples (PUD, 23; NUD, 19), and following this, these 42 samples were sequenced. In total, 27 different polymorphisms were determined. We determined three CagL amino acid polymorphism combinations, which were determined to be associated with PUD and NUD. Pattern 1 (K35/N122/V134/T175/R194/E210) was only detected in PUD patient samples and was related to a 1.35-fold risk (p = 0.02). Patterns 2 (V41/I134) and 3 (V41/K122/A171/I174) were found only in NUD patient samples and were linked to a 1.26-fold increased risk (p = 0.03). Conclusions: We observed three new patterns associated with PUD and NUD. Pattern 1 is related to PUD, and the other two patterns (Patterns 2 and 3) are related to NUD. The patterns that we identified include the remote polymorphisms of the CagL protein, which is a new approach. These patterns may help to understand the course of H. pylori infection.Istanbul Aydin University Scientific Research Projects Uni
Havadaki azot oksitlerin barbitürik asit metodu ile analizinin araştırılması
HAVADAKİ AZOT OKSİTLERİN BARBİTÜRİK ASİT METODU İLE ANALİZİNİN ARAŞTIRILMASI
Bu çalışma, havadaki azot oksitlerin barbitürik asit metodu ile analizinin araştırılmasını kapsar. Havadaki azot oksitlerin (NOx) büyük bölümünün azot monoksit (NO) ve azot dioksitten (NO2) oluştuğu kabul edilmiş ve havadaki nitrit miktarı hesaplanmıştır. Havadaki azot oksit miktarının tespit edilmesi için, öncelikle havadaki nitrit miktarı bu metotla analiz edilmiş ve azot oksitlerin miktarının hesaplanması amaçlanmıştır.
Yıkama şişesinde bulunan barbitürik asit çözeltisi içine hava numunesi çekilmiş ve nitritin spektrofotometrik olarak analizi yapılmıştır. Analiz esnasında birçok pH değerinde denemeler yapılmış, absorbans ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen absorbans değerlerinden nitritin miktarı hesaplanmıştır. Böylece bu metot için uygun pH değeri saptanmıştır. Kalibrasyon kontrol çalışmaları yapılmış ve sonuç olarak bulunan nitrit miktarından havadaki toplam azot oksitlerin miktarı hesap yoluyla bulunmuştur.
ABSTRACT
THE RESEARCH OF DETERMINATION OF NITROGEN OXIDES IN AIR WITH BARBITURIC ACID METHOD
This study aims to determine the nitrogen oxides in air which were analyzed with barbituric acid method. Generally we have accepted that most of the nitrogen oxides in air form nitrogen monoxide (NO) and nitrogen dioxide (NO2) and the amount of nitrite in air has been calculated. To determine nitrogen oxides in air, first of all nitrite amount has been analyzed in air with this method and then calculation of the total nitrogen oxides in air has been planned.
The air sample has been aspirated to the barbituric acid solution in impinger and analyzed nitrite by spectrophotometric. During the analysis lots of tests have been done for the suitable pH value and realized absorbance measurements. Nitrite amount has been calculated from the obtained absorbance values. Consequently, suitable pH value has been calculated for this method. Calibration control studies have been done and in conclusion amount of total nitrogen oxides in air have been determinated from the analyzed nitrite amount by calculatio
Havadaki azot oksitlerin barbitürik asit metodu ile analizinin araştırılması
ÖZETHAVADAKİ AZOT OKSİTLERİN BARBİTÜRİK ASİT METODU İLE ANALİZİNİN ARAŞTIRILMASI Bu çalışma, havadaki azot oksitlerin barbitürik asit metodu ile analizinin araştırılmasını kapsar. Havadaki azot oksitlerin (NOx) büyük bölümünün azot monoksit (NO) ve azot dioksitten (NO2) oluştuğu kabul edilmiş ve havadaki nitrit miktarı hesaplanmıştır. Havadaki azot oksit miktarının tespit edilmesi için, öncelikle havadaki nitrit miktarı bu metotla analiz edilmiş ve azot oksitlerin miktarının hesaplanması amaçlanmıştır. Yıkama şişesinde bulunan barbitürik asit çözeltisi içine hava numunesi çekilmiş ve nitritin spektrofotometrik olarak analizi yapılmıştır. Analiz esnasında birçok pH değerinde denemeler yapılmış, absorbans ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen absorbans değerlerinden nitritin miktarı hesaplanmıştır. Böylece bu metot için uygun pH değeri saptanmıştır. Kalibrasyon kontrol çalışmaları yapılmış ve sonuç olarak bulunan nitrit miktarından havadaki toplam azot oksitlerin miktarı hesap yoluyla bulunmuştur. ABSTRACTTHE RESEARCH OF DETERMINATION OF NITROGEN OXIDES IN AIR WITH BARBITURIC ACID METHODThis study aims to determine the nitrogen oxides in air which were analyzed with barbituric acid method. Generally we have accepted that most of the nitrogen oxides in air form nitrogen monoxide (NO) and nitrogen dioxide (NO2) and the amount of nitrite in air has been calculated. To determine nitrogen oxides in air, first of all nitrite amount has been analyzed in air with this method and then calculation of the total nitrogen oxides in air has been planned.The air sample has been aspirated to the barbituric acid solution in impinger and analyzed nitrite by spectrophotometric. During the analysis lots of tests have been done for the suitable pH value and realized absorbance measurements. Nitrite amount has been calculated from the obtained absorbance values. Consequently, suitable pH value has been calculated for this method. Calibration control studies have been done and in conclusion amount of total nitrogen oxides in air have been determinated from the analyzed nitrite amount by calculatio
An investigation on color, COD and priority pollutants removal with ozone technology in treated effluents from two textile industries
Tekstil endüstrisi atıksuları genel olarak üretim, hammadde, su kullanımı ve kullanılan teknolojiler yönünden farklılık gösterir. Tekstil endüstrisinden kaynaklanan atıksular yüksek konsantrasyonda organik ve inorganik kimyasallar ile oldukça kuvvetli renk ve kalıntı KOI’ye sahiptirler. Tekstil endüstrisi atıksularından renk ve KOİ giderimi özellikle kullanılan boyalar, veya hazırlanan reçeteler üzerinde yürütülen çalışmalar ile yoğunluk kazanmıştır. Renk ve KOİ gideriminde yüksek verimliliği ile kimyasal oksidasyon prosesi olan ozonlama ile ileri oksidasyon teknikleri bu çalışmaların çok büyük bölümünü oluşturmaktadır. Ozon ile renk ve KOİ giderimi çalışmalarının çok az bir bölümü arıtılmış atıksular üzerinde olup öncelikli kirleticilerin de ayrıca irdelenmesini içermemektedirler. Bu konuda bölgemizde bir ilk oluşturmayı hedefleyen bu tez kapsamında, iki farklı tekstil endüstrisi arıtılmış atıksularında atıksularında ozon teknolojisi ile renk ve KOI giderimi ile öncelikli kirleticilerin giderimi izlenmiştir. İlk atıksu kaynağı Dokunmuş Kumaş Endüstrisi Alt Kategorisinde yer alan bir denim yıkama fabrikası olup tesiste kimyasal ve biyolojik arıtma çıkışından 4 kez numune alınmıştır. Bu endüstride pH ayarı yapılmadan 0,96 mg/Ldk ozon debisi ile %37 KOI giderimi ve %75 renk giderimi elde edilmiştir. İkinci atıksu kaynağı ise Sentetik Tekstil Terbiyesi alt kategorisine giren bir pamuk ve polyester boyama yapan tekstil fabrikası olup bu tesisten biyolojik arıtma girişi ve çıkışından farklı zamanlarda 3 kez numune alınmıştır. Bu endüstride atıksuların pH ayarı yapılmadan 10,8 mg/Ldk uygulanan ozon debisi ile %63,9 KOI giderimi, %99 renk giderimi elde edilmiştir. Ayrıca tekstil endüstrisinde bulunan nonilfenol, nonilfenol etoksilat, oktilfenol ve oktilfenol etoksilat gibi öncelikli kirleticilerin oluşumu ve giderimi GC-MS analizi ile incelenmiştir. Ozonlama sonucu oluşan sülfat, nitrat, asetat, okzalat gibi iyonlar İyon kromatografı (IC) ile ölçülmüştür. Ayrıca ozonlama süreci Daphnia magna toksisite testi ile irdelenmiş olup, atıksuya bağlı ozonlama öncesi ve sonrası toksisite belirlenmiştir.Textile industry is, in general, represented by high water usage and vary interms of Technologies, raw material used in the process. Wastewaters from textile industry with a high concentration of organic and inorganic chemicals have strong color and residual COD. Chemical oxidation, ozonation process techniques constitute a large propotion this studies conducted on textile wastewater to remove COD and color. This thesis aims to create a first in this manner with the scope of that the treated effluents of two textile industry effluents were submitted to ozonation to remove COD, color and priority pollutants. The first source of wastewater was a denim factory characterised in woven fabcic subcategory. Four samplings were performed in this factory from chemical and biological treatment units. The second factory was processing cotton and polyester dyeing subcategorized in synthetic textile finishing. Three samples were taken from pre- and after biological treatment of this factory. The samples were submitted to ozone recations without pH adjustment. A 0,96 mg/Ldk ozone dose proved a 37% of COD and a 75% colour removal for the first factory while a 10,8 mg/Ldk ozone flow rate proved 63,9 and 99% of COD and color removals, respectively for the second factory. In addition, priority pollutants such as nonylphenol, nonylphenol ethoxlate, octyl phenol and octyl phenol etoxylate were analysed by GC-MS analysis in raw and ozonated samples. Sulphate, nitrate, acetate and oxalate ions were measured using ion chromatography. Ozone dose was optimized on the based of colour and toxicity removal which was tested using Daphnia magna
A new, sensitive, low-cost, disposable ITO based electrochemical immunosensor for detection of SOX2, a biomarker of cancer
41st FEBS Congress on Molecular and Systems Biology for a Better Life -- SEP 03-08, 2016 -- Kusadasi, TURKEYA novel, sensitive, disposable indium tin oxide (ITO)-based electrochemical immunosensor was developed
firstly for simple, rapid determination of Sex-determining region Y-box 2 (SOX2). SOX2 is a cancer biomarker
and used for detecting small cell lung cancer, lung adenocarcinoma, squamous cell carcinoma, skin cancer,
prostate cancer, and breast cancer. In this study, a disposable ITO thin film based electrode was used as working
electrode for biosensing the interaction between SOX2 antigen and anti-SOX2 antibody. In this study,
carboxyethylsilanetriol (CTES) was also utilized for electrode modifying so as to obtain self-assembled
monolayers. The formed self-assembled monolayers were activated with 1-ethyl-3-(3-dimethylaminopropyl)
carbodiimide (EDC)/N-hydroxysuccinimide (NHS) chemistry and they were used as a heterobifunctional
crosslinker and activator, respectively. Anti-SOX2 antibody was used as a biorecognition molecule and was
covalently immobilized onto the ITO thin film modified with CTES. Immobilization steps were characterized by
electrochemical impedance spectroscopy (EIS), cyclic voltammetry (CV), fourier transform infrared spectroscopy
(FTIR), scanning electron microscopy (SEM) and atomic force microscopy (AFM). The optimum
immobilization conditions such as antibody concentration, antibody and antigen incubation times were
examined for the best sensitivity of the immunosensor. Under optimal conditions, this immunosensor had a
wide linear detection range (25 fg/mL–2 pg/mL) with a detection limit as low as 7 fg/mL SOX2. Furthermore,
the developed SOX2 immunosensor had good storage stability (79.36% of initial activity after 9 weeks),
repeatability (3.88% of RSD) and reproducibility (4.25% of RSD). Our developed immunosensor has an
acceptable performance for detection of SOX2 antigen, exhibits low detection limit, and has selective and
reproducible results in immunoreaction analysis.FEB
Applications of electrochemical immunosensors for early clinical diagnostics
Cancer and cardiovascular diseases are the major threats to global health. Hence, there is a growing demand for a range of portable, rapid and low cost biosensing devices for the detection of these diseases. Electrochemical immunosensors are simple, rapid, reliable and inexpensive devices and they have sensitive detection limits to monitor both levels of the biomarkers in normal and patient serum. Due to the specific binding of antibody to its corresponding antigen, immunosensors based on antibody antigen interaction are one of the most widely used analytical techniques in the quantitative detection of these diseases. The changed levels of markers in patients are associated with diseases. In this article the biosensors and biomarkers, which were commonly used in terms of monitoring the diagnosis and treatment of cancer and cardiac diseases, are reviewed. In addition, the developed biosensors are compared in terms of precision, reproducibility, regeneration, stability and specificity. (C) 2014 Elsevier B.V. All rights reserved.TUBITAK (The Scientific and Technological Research Council of Turkey)Turkiye Bilimsel ve Teknolojik Arastirma Kurumu (TUBITAK) [113 Z 678]The support from TUBITAK (The Scientific and Technological Research Council of Turkey, Project number: 113 Z 678) is greatly acknowledged
An investigation on color, COD and priority pollutants removal with ozone technology in treated effluents from two textile industries
Tekstil endüstrisi atıksuları genel olarak üretim, hammadde, su kullanımı ve kullanılan teknolojiler yönünden farklılık gösterir. Tekstil endüstrisinden kaynaklanan atıksular yüksek konsantrasyonda organik ve inorganik kimyasallar ile oldukça kuvvetli renk ve kalıntı KOI’ye sahiptirler. Tekstil endüstrisi atıksularından renk ve KOİ giderimi özellikle kullanılan boyalar, veya hazırlanan reçeteler üzerinde yürütülen çalışmalar ile yoğunluk kazanmıştır. Renk ve KOİ gideriminde yüksek verimliliği ile kimyasal oksidasyon prosesi olan ozonlama ile ileri oksidasyon teknikleri bu çalışmaların çok büyük bölümünü oluşturmaktadır. Ozon ile renk ve KOİ giderimi çalışmalarının çok az bir bölümü arıtılmış atıksular üzerinde olup öncelikli kirleticilerin de ayrıca irdelenmesini içermemektedirler. Bu konuda bölgemizde bir ilk oluşturmayı hedefleyen bu tez kapsamında, iki farklı tekstil endüstrisi arıtılmış atıksularında atıksularında ozon teknolojisi ile renk ve KOI giderimi ile öncelikli kirleticilerin giderimi izlenmiştir. İlk atıksu kaynağı Dokunmuş Kumaş Endüstrisi Alt Kategorisinde yer alan bir denim yıkama fabrikası olup tesiste kimyasal ve biyolojik arıtma çıkışından 4 kez numune alınmıştır. Bu endüstride pH ayarı yapılmadan 0,96 mg/Ldk ozon debisi ile %37 KOI giderimi ve %75 renk giderimi elde edilmiştir. İkinci atıksu kaynağı ise Sentetik Tekstil Terbiyesi alt kategorisine giren bir pamuk ve polyester boyama yapan tekstil fabrikası olup bu tesisten biyolojik arıtma girişi ve çıkışından farklı zamanlarda 3 kez numune alınmıştır. Bu endüstride atıksuların pH ayarı yapılmadan 10,8 mg/Ldk uygulanan ozon debisi ile %63,9 KOI giderimi, %99 renk giderimi elde edilmiştir. Ayrıca tekstil endüstrisinde bulunan nonilfenol, nonilfenol etoksilat, oktilfenol ve oktilfenol etoksilat gibi öncelikli kirleticilerin oluşumu ve giderimi GC-MS analizi ile incelenmiştir. Ozonlama sonucu oluşan sülfat, nitrat, asetat, okzalat gibi iyonlar İyon kromatografı (IC) ile ölçülmüştür. Ayrıca ozonlama süreci Daphnia magna toksisite testi ile irdelenmiş olup, atıksuya bağlı ozonlama öncesi ve sonrası toksisite belirlenmiştir.Textile industry is, in general, represented by high water usage and vary interms of Technologies, raw material used in the process. Wastewaters from textile industry with a high concentration of organic and inorganic chemicals have strong color and residual COD. Chemical oxidation, ozonation process techniques constitute a large propotion this studies conducted on textile wastewater to remove COD and color. This thesis aims to create a first in this manner with the scope of that the treated effluents of two textile industry effluents were submitted to ozonation to remove COD, color and priority pollutants. The first source of wastewater was a denim factory characterised in woven fabcic subcategory. Four samplings were performed in this factory from chemical and biological treatment units. The second factory was processing cotton and polyester dyeing subcategorized in synthetic textile finishing. Three samples were taken from pre- and after biological treatment of this factory. The samples were submitted to ozone recations without pH adjustment. A 0,96 mg/Ldk ozone dose proved a 37% of COD and a 75% colour removal for the first factory while a 10,8 mg/Ldk ozone flow rate proved 63,9 and 99% of COD and color removals, respectively for the second factory. In addition, priority pollutants such as nonylphenol, nonylphenol ethoxlate, octyl phenol and octyl phenol etoxylate were analysed by GC-MS analysis in raw and ozonated samples. Sulphate, nitrate, acetate and oxalate ions were measured using ion chromatography. Ozone dose was optimized on the based of colour and toxicity removal which was tested using Daphnia magna